hesabın var mı? giriş yap

  • sakıncası olmayan uygulamadır. bu kadar geri kafalı olmanın anlamı yok. şekeri düşen olur, ilacını almak için suya ihtiyaç duyan olur vs. basit ihtiyaçları gidermek için kullanılır. buluttan nem kapmaya gerek yok.

  • 1989'da utah üniversitesi'nde çalışan stanley pons adlı profesör ve yardımcısı martin fleischmann soğuk füzyon diye bir şey gerçekleştirdiklerini açıklarlar. ciddi bir nötron ışınımı olmuş ve kimyasal tepkimelerle açıklanamayan bir ısı açığa çıkmıştır. fizik dünyası son derece heyecanlanır; ama hevesler kursaklarda kalacaktır, çünkü son derece tuhaf şekilde deneyle ilgili hiçbir ayrıntı açıklanmaz. yarım yamalak, diğer bilim adamlarının veya akademik bir komitenin elinden geçmemiş bir rapor sunulur, deneyin tekrarlanmasına hiçbir şekilde olanak vermeyen, uyduruk bir şeydir. teori de oldukça şüpheli gözükmektedir. diğer fizikçiler eldeki az bilgiye dayanarak tekrar deneyleri yürütür. hiçbir deneyde en ufak bir nötron ışınımına rastlanmaz. pons ve fleischmann'ın bilgi vermeyişi olsa olsa işin degman olmasıyla yorumlanabilecek bir hal almaya başlamıştır, ama deneyle ilgili doğru düzgün bilgi olmayınca kesin olarak soğuk füzyonun gerçekleşmediği söylenememektedir. birkaç gün sürdüğünü söyledikleri işlemin sonunda birşey görülmeyince bir hafta, o da olmayınca haftalarca sürer diye kıvırmaya başlarlar. bu arada deneysel hatadan bile gelebilecek ufacık belirtiler az da olsa birşeylerin olduğu yolunda yorumlanır.

    bu sırada abd hükümeti, başarı olasılığı az bile olsa başarının getirisi inanılmaz olacağından diğer enerji araştırmalarından 5 milyon doları (1989'un parasıyla) soğuk füzyon araştırmalarına aktarır. dünyadaki tüm büyük üniversitelerde fizikçiler harıl harıl bu konuyu incelemektedir; soğuk füzyonla ilgili süreli yayınlar çıkar, konferanslar, sempozyumlar gırla gider. ancak soğuk füzyon hala olanaksız görünmektedir.

    bir toplantıda pons ve fleischmann naylon bir kaptan oluşan bir su banyosunun içinde yer alan basit, ufacık bir düzeneği "u-1 utah tokamak'ı" diye tanıtınca salon gülmekten yerlere yatar. dünyanın en ileri tokamak'ına sahip olan princeton plazma fiziği laboratuarı'ndan harold furth adında bir bilim adamı ağır su yerine normal su kullanınca ne olduğunu sorar ve öyle bir deneme yapılmadığı cevabını alır. (bu kontrol deneyidir. iki deney arasında fark yoksa olay ağır suyla ve dolayısıyla nükleer tepkimelerle alakalı değildir)

    bu komedi bir süre devam eder. bu arada fizikçiler olayın fiziksel olarak mümkün olmadığını gösterir, kimyagerler çıkan ısıyı tamamen kimyasal tepkimelerle açıklar. ikili kontrol deneyleri yapmamak için bahane üstüne bahane bulur. sonunda "füzyon olduysa kullandığınız katotta döteryum bulunması lazım, onu da tespit etmesi iş değil" denilir. haftalarca bu da katotları ancak imalatçı firmanın test edebileceği gibi bahanelerle geçiştirilir. sonunda test yapılır. 6 haziran 1989'da test sonuçları gelecek ve utah üniversitesi'nde basın toplantısıyla açıklanacaktır. oysa basın toplantısı iptal edilir, pons ve fleischmann sonucu açıklamayacaktır. gerekçeleri de (bkz: bahane) sonuçların başka bilim adamlarınca veya akademik bir komite tarafından kontrol edilmemiş olmasıdır!

    utah üniversitesi hemen soğuk füzyon çalışmalarını durdurur. pons ve fleischmann toyota'da bu fiyaskoyu bir süre daha devam ettirip sonra da tam film gibi ayrı ayrı ve sefil birer hayata adım atar.

    işin en ilginç yanı, halen soğuk füzyon ile ilgili olarak infinite energy adlı bir süreli yayın çıkması, soğuk füzyon hakkında yıllık konferanslar düzenlenmesidir. yani fizikçiler arasında ufo kültü kılıklı bir soğuk füzyoncular kitlesi oluşmuştur, her yıl aha bir şey buluyoruz galiba diyip aslında bir yere gitmiyorlardır ve fizik dünyasının geri kalanından izoledirler.*

    kaynak kitap: voodoo science
    alt başlığı: the road from foolishness to fraud
    yazari: robert park

  • okurken kulaklarımda hüzünlü bir 90 lar şarkısı hissettiren zehir zemberek açıklamadır. insanların hayatına bu derece müdahil olan oturduğu yerden sözde haber yapan klavye kahramanlarına yazılmıştır. bazı vurucu cümleler şöyledir:

    --- spoiler ---

    bana bahşedilen yeteneğimi paylaşıyor olmam sizlerde bir aidiyet duygusu mu yarattı ki hayatıma ve mahremiyetime bu denli müdahilsiniz?
    --- spoiler ---

    bu da tam metni.

    'medya ve toplumların acımasız merceği altında yaşamak nasıl bir şeydir bilir misiniz?
    her gün hakkımda yazılan, çizilen, söylenen asılsız haberlerin karşısında susmanın ağır yükünü taşıyabilir misiniz?
    hiç empati yapıp anlamaya çalıştınız mı?
    bana bahşedilen yeteneğimi paylaşıyor olmam sizlerde bir aidiyet duygusu mu yarattı ki hayatıma ve mahremiyetime bu denli müdahilsiniz?
    en insani hakkım olan özel hayatıma saygıyı gözden çıkarmak mıdır şöhretin bedeli?
    evlilik kararı aldığım haberlerinin kamuoyuna yansıdığı günden bu yana, hem benimle ilgili hem de eşim, hayat arkadaşım olacak pınar dilek'le ilgili gerek basında, gerekse sosyal medyada söylenenler, yapılan yorumlar yakışık almakta mıdır?
    bir insanı iftira ve yalanlarla lekelemeye, kirletmeye çalışmak bu kadar kolay mıdır?
    hiç tanımadığınız bir insanı böylesi incitici yalanlarla tanımlayıp üzmeniz reva mıdır?
    bu, her şey bir yana, en başta kendisine sonra da bana yapılan bir ayıp ve saygısızlık değil midir?
    onun da bir kalbinin, onurunun olduğunu, hem kendisinin hem ailesinin üzülebileceğini hiç düşünmez misiniz?
    bir başkasının gözyaşına sebep olacak iftiralarla, gönül kırıcı yalanlarla reyting yapmak nasıl bir habercilik anlayışıdır?
    bu asılsız haberleri okuyup onlara itimat eden, yangına körükle giden insanların yüreğinde sağduyu ve merhametten de eser kalmadı mı yoksa?
    demokrasi (!) adı altında yaşadığımız bu ülkede şöhretli insanlara yapılan bu haksızlık da insan haklarının bir ihlali değil midir?
    özel hayata müdahalenin bir sınırı olmalıdır.
    mesleğime, dinleyicime olan sevgim, saygım ve iyi niyetimle yürüdüğüm şöhret yolunda karşılaştığım bu acımasızlıklar, haksızlıklar hiç son bulmayacak mı?
    magazin medyasının ve toplumumuzun özel yaşamlarımıza daha saygılı, daha duyarlı olmalarını rica ediyor ve kişisel haklara olan tacizkâr zihniyetin değişmesini temenni ediyorum..
    sevgiyle
    tarkan'

    edit: imla.

    debe editi: allah belanızı versin sizin siz beslediniz bu köpekleri siz verdiniz silahları yazıklar olsun !!
    başın saolsun türkiyem.
    kahrolsun işid kahrolsun pkk kahrolsun terörizm kahrol uzun adam!

  • bir gece otobüse binip ailemizin yanına gitmemiz gerekti olmaz olaydı. yanımızda bir tip bitti anında nereye gitmek istediğimizi de öğrendi firmanın birisi ile görüşürken. adam sülük gibi yapıştı zorla adını sanını bilmediğimiz bir firmanın otobüsüne bildirmeye çalıştı. git dersin gitmez biraz usteler kızarsın üzerine yürür; bir tane bile güvenlik görevlisi yok ortalıkta... (bkz: türkiye’nin ne kadar güvensiz ülke olduğu gerçeği)

  • sınır dışı edilsin. bizim de karımız, kızımız, annemiz var. huzuru bozan her sığınmacı sınır dışı edilsin. ülkendeki durumdan kaçıp buraya gelip “sığınıyorsun”. edebinle otur.

  • bazen sevinirsiniz.

    abim 7 yaşında geçirdiği su çiçeği sonrası rasmussen ensefaliti hastalığına yakalandı. bir kaç kez beyin ameliyatı oldu. beyin hücreleri öldü falan bir çok zorluk. doktorlar yürüyemez dedi, yürüdü. konuşamaz dedi, konuştu. ama yardımla, ama destekle. 21 yaşına kadar bakıma muhtaç yaşadı. yemeğini biz yedirdik, altını biz sildik, banyosunu biz yaptırdık. zor günler zor yıllardı.

    21 yaşında öldüğünde zekası 3.5 yaşındaki çocukla birdi. sol eli ve ayağı beyninin sol kısmındaki hücrelerin ölmesi sebebiyle felçliydi. ilaçları yeşil reçeteydi ve çoğu yurt dışından geliyordu. sürekli epilepsi nöbetleri geçiriyordu. son yıllarında kalbinde pille yaşıyordu. nöbetleri o şekilde durdurabiliyorduk. engel oranı yüzde 97.

    o zekasına rağmen her şeyin farkındaydı aslında. anlıyorduk biz de. o da dışarı tek başına çıkmak, kafasında kask olmadan, yanında biz dikilmeden maç yapmak istiyordu. kız arkadaşı olsun da istiyordu biliyorum. gerçi 50'ye yakın sevgilisi vardı. hemşireler dahil konuştuğu her kadın onun sevgilisiydi. çocuk aklı*

    neyse çok uzatmayayım. ölmeden son 1 yıl itibariyle ağırlaştı. yerinden kalkamadı, ilaçlar böbrekleri bitirmeye başladı. yatalak hale geldiği için kalça kısmında yaralar olmaya başladı. her zamankinden daha zor şekilde yattığı yerden temizlemek, yedirmek ve tuvaletini yaptırmak zorunda kaldığımız 1 sene sonunda öldü.

    üzüldük mü? çok... ama aynı zamanda çok sevindik. çünkü onun kurtuluşu oydu. ben bunu söylediğim zaman bana kızan çok insan var, hatta bunu okuyup saçma sapan mesajlar da gelecek biliyorum ama yaşamadan bilinmiyor. onun yaşaması onun ve bizim açımızdan çok zordu. o öldü ve kurtuldu böyle bir yaşamdan.

    bugün aramızdan ayrılışının 16. yılı. abim ama çocuğum gibiydi. çoğu şeyden feragat edip çok baktım ona. güzel baktığımı düşünürüm hep. hâlâ canım yanar, içim cız eder ama iyi ki diyorum, iyi ki öldü ve kurtuldu. onun adına yıllar geçmesine rağmen çok seviniyorum.

    debe edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok teşekkür ederim. taktir edersiniz ki tek tek cevaplama şansım yok. buradan teşekkürümü kabul edin lütfen.

  • hakkında sıkça sorulan soruların cevaplarını uzman kişilerin görüşleri üzerinden çevirdim;
    çevirideki güdüklükleri mazur görün iş arasında hızlıca hallettiğim için normaldir.

    şimdilik bu entry içinde cevabı verilen sorular şunlar;
    1) kendimizi toplumdan ne kadar süre ile izole edeceğiz?
    2) virüs değişik yüzeylerde ne kadar hayatta kalmaktadır?
    3) dişçiye gitmek güvenli mi?
    4) sars cov 2 gripten daha mı bulaşıcıdır?
    5) insanlar herhangi bir belirti göstermeden virüsü yayabiliyorsa, kimin enfekte olup kimin olmadığını nasıl anlayabilirim?
    6) semptomlar neler?
    7) hastalık nasıl yayılır?
    8) birisi semptom göstermediği halde nasıl koronavirüs bulaştırabilir? başka bir deyişle hapşırma veya öksürme yoksa, başkalarına nasıl yayılabilir?
    9) satın aldığımız yiyecekler yoluyla da virüse yakalanabilir miyiz?
    10) koronavirüs deriden vücuda girebilir mi?
    11) bir kişi hastalandıktan sonra ne kadar süre ile toplum için tehlikelidir?
    12) maske kullanmalı mıyım?
    13) pandemi ne zaman sona erecek?
    14) ailemden kimse hasta değil. onlarla bir araya gelebilir miyim?
    15) satın aldığım ürünleri veya sebze meyveleri dezenfekte etmeli miyim?

    1) kendimizi toplumdan ne kadar süre ile izole edeceğiz?

    ideal şartlarda muhtemelen birkaç ay daha izole yaşamamız gerekmekte. ancak salgın dalgalanabileceği için bunu “tekrar tekrar” yapmamız gerekebilir. ingiltere'deki imparatorluk koleji bellevue hastane merkezi'nde bulaşıcı hastalık uzmanı dr. celine gounder'e göre aşı bulunana kadar 5 6 aylık dalgalar halinde bu karantina uygulamaları ile karşılaşabiliriz.

    2) virüs değişik yüzeylerde ne kadar hayatta kalmaktadır?

    abd ulusal sağlık enstitüleri tarafından finanse edilen bir araştırmaya göre virüs yüzeye bağlı olarak üç güne kadar yüzeylerde fonksiyonlarını sürdürebilmektedir.

    yeni korona virüsün, paslanmaz çelik ve plastik üzerine yerleştirildikten sonra 72 saate kadar
    bakırda 4 saat
    kartonda 24 saat
    aerosollerde, 3 saat
    fonksiyonlarını sürdürür halde kaldığı gözlemlenmiştir.

    3) dişçiye gitmek güvenli mi?

    acil bir durum olmadıkça, amerikan dişhekimleri birliği yakında yapılacak randevuları yeniden planlamayı önermektedir.

    4) sars cov 2 gripten daha mı bulaşıcıdır?
    evet.
    cnn baş tıbbi muhabiri dr. sanjay gupta, araştırmaya göre grip olan bir kişinin hastalığı ortalama 1,28 kişiye bulaştığını gösteriyor. ancak yeni koronavirüs hastalığı 2.7 gibi bir oranla diğer insanara yayılmakta.

    5) insanlar herhangi bir belirti göstermeden virüsü yayabiliyorsa, kimin enfekte olup kimin olmadığını nasıl anlayabilirim?
    george washington üniversitesi hastanesi'nde afet ve operasyon tıbbı şefi dr. james phillips'a göre anlayamayız. phillips, “test sayılarında çok gerideyiz, virüse yakalanmamak konusunda ve başkalarına da yaymamak için emin olmamızın tek bir yolu var” dedi. “herkese hastaymış gibi davranmaya başlamamız gerekiyor. ve herkes bize hastaymışız gibi davranmalı. insanlar sosyal olarak kendilerini bunları düşünerek izole etmelidir. çünkü test edene kadar, kimin buna sahip olduğunu bilmiyoruz. ”

    6) semptomlar neler?
    ateş, kuru öksürük ve nefes almada zorluk, covid 19'un ayırt edici özellikleridir. semptomlar maruziyetten 2 gün ila 2 hafta sonra herhangi bir yerde ortaya çıkabilir, ancak cdc bazı hastalarda hiç semptom görülmediğini de söylüyor.

    7) hastalık nasıl yayılır?
    insanlar arasında temel olarak solunum damlacıkları ile yayılır (öksürük, hapşırma, tükürük). ayrıca enfekte olmuş yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağıza buruna sürülmesi yoluyla da bulaşabilmektedir.

    8) birisi semptom göstermediği halde nasıl koronavirüs bulaştırabilir? başka bir deyişle hapşırma veya öksürme yoksa, başkalarına nasıl yayılabilir?

    ucla halk sağlığı okulu'nda epidemiyoloji profesörü dr.anne rimoin “konuşma sırasında da fark etmeden tükürmekteyiz,” dedi rimoin "bu parçaçıklara temas ettikten sonra burnunuzu ovalayacaksınız, ağzınıza dokunacaksınız, gözlerini ovacaksınız. veya sadece o parçaçıkların yapıştığı yüzeylere dokunacaksınız. virüs size bulaştıktan sonra da aynı şekilde başlarına yayacaksınız ” diyor.

    9) satın aldığımız yiyecekler yoluyla da virüse yakalanabilir miyiz?
    cdc, koronavirüsün gıda yoluyla bulaştığını destekleyen hiçbir kanıt bulunmadığını söylüyor. genellikle solunum damlacıkları yoluyla kişiden kişiye yayıldığı düşünülmektedir. “genel olarak, bu koronavirüslerin yüzeyler üzerindeki dayanıksızlığı nedeniyle, buzdolabında veya dondurulmuş sıcaklıklarda uzun süre saklanarak gönderilen gıda ürünleri veya ambalajlarından yayılma riski çok düşüktür.”

    10) koronavirüs deriden vücuda girebilir mi?
    cdc'ye göre bir kişinin üzerinde virüs bulunan bir yüzeye veya nesneye dokunarak ve sonra kendi ağzına, burnuna veya muhtemelen gözlerine dokunarak covıd-19'u alabilmesi mümkündür, ancak bunun virüsün ana yolu olduğu düşünülmemektedir. ” çoğu zaman, insanlar enfekte bir kişi öksürdüğünde veya hapşırdığında üretilen solunum damlacıklarıyla koronavirüsü alırlar.

    11) bir kişi hastalandıktan sonra ne kadar süre ile toplum için tehlikelidir?
    bu süre kişiden kişiye değişmektedir. bir kişinin izolasyondan ne zaman serbest bırakılabileceğine ilişkin kararlar duruma göre alınır ancak hastalık kontrol ve önleme merkezlerleri, birisinin karantinadan salınmasının ne zaman uygun olduğu konusunda yönergeler yayınlamıştır.

    bu yönergelere göre birisinin karantinadan salınması için aşağıdaki geksinimlerin tümünü karşılaması gerekmektedir;

    -hasta, ateş düşürücü ilaçlar kullanmadan ateşsizdir.
    -hasta artık öksürük dahil semptomlar göstermiyor.
    -hasta, en az 24 saat arayla toplanan en az iki ardışık solunum örneği üzerinde sars cov 2 negatif sonuç alınmıştır

    12) maske kullanmalı mıyım?
    eğer sağlıklıysanız, hayır.
    koronavirüsünüz varsa veya bir koronavirüs hastasına bakan bir aile üyesiyseniz veya sağlık görevlisiyseniz, bunu yapabilirsiniz. bulaşıcı hastalık uzmanları, koronavirüs bulaşmasına karşı etkili olmayan cerrahi yüz maskeleri ve sadece tıp uzmanları tarafından giyilmesi gereken n95 maskeleri satın almayı durdurmak için sağlıklı halka yalvarıyorlar. korkulan o ki gerçek ihtiyaç sahibi insanlar bu maskelere toplum histerisi nedeniyle ulaşamayacak duruma gelebilir.

    13) pandemi ne zaman sona erecek?
    kimse tam olarak bilmiyor.
    başkan donald trump, bu koronavirüsün sıcak yaz aylarında yok olacağını öne sürdüyse de, bilim insanları bunu bilmek için henüz erken olduğunu söylüyor. harvard'ın th chan halk sağlığı okulu'nda bulaşıcı hastalıklar dinamiği merkezi direktörü dr. marc lipsitch'ın bu konudaki görüşü şu “kısa cevap şu ki, daha sıcak, daha nemli havalarda bulaşıcılığın ılımlı düşüşler göstermesini beklesek de bundan henüz emin değiliz”
    ---
    kişisel görüşüm şu ki aşının bugün bulunması durumunda dahi hastalığın hayatımızdan çıkması en az 18 ay alacaktır.
    ---

    14) ailemden kimse hasta değil. onlarla bir araya gelebilir miyim?

    hiç kimse virüse maruz kalmadığından emin olamaz. bazı koronavirüs taşıyıcılarının hiçbir semptomu yoktur ancak hala bilmeden virüsü bulaştırabilirler. minnesota üniversitesi bulaşıcı hastalık araştırmaları ve politikaları merkezi müdürü michael osterholm “artık asemptomatik bulaşmanın bu virüsün yayılmasında önemli bir rol oynadığını biliyoruz” dedi. asemptomatik enfeksiyonun “kesinlikle böyle bir salgını kontrol etmeyi çok zorlaştıracak bir şekilde besleyebileceğini” açıkça belirtti.

    15) satın aldığım ürünleri veya sebze meyveleri dezenfekte etmeli miyim?

    bellevue hastane merkezi'nde bulaşıcı hastalık uzmanı olan dr. celine gounder, “konserve veya ambalajlanmış gıdaların dış yüzeylerini silmenizi öneririm” dedi. “sebzelerinizi zaten yıkamalısınız. sabun ve su bunun için yeterli. aldıkalarınızı temizledikten sonra da mutlaka ellerinizi yıkamanızı öneriyoruz."

    alışverişi nasıl yapmanız gerektiğine ilişkin daha detaylı bir yazı yazdım. ona da şuradan ulaşabilirsiniz;
    (bkz: #104235128)

  • babasının sorumsuzluğuna annesinin ise daha rahat televizyon izleme densizliğine kurban giden çocuktur

  • "ben yalana, haksızlığa gelemiyorum abi" benzeri sözler. bir de bunları, kendilerinden bahsederken inanılmaz özelliklermiş gibi satmıyorlar mı. aynen canım kardeşim bir tek sen gelemiyorsun böyle şeylere. mesela bizler yalan söylendiğinde ya da hakkımız gasp edildiğinde karşımızdakine bizi kandırdığı için plaket veriyor ve çok mutlu oluyoruz.