hesabın var mı? giriş yap

  • turabi: kaybeden adam tebrik edilir mi? edilmez.

    hilmicem: aynen. geçmiş olsun denir.

    turabi: geçmiş olsun da denmez.

    hilmicem: evet geçmiş olsun da denmez.

    hilmicem'in yancılıkta çığır açtığı program.

  • az önce yorganı tepesine kadar çekip uyuyan annemin yanına gittim, hemen yorganı kalkırıp, kocaman yatağına yattım, göğsüne, çocukluğumdaki gibi, kalp atışlarını dinledim. duymak istedim. o da sarıldı, gülüştük. anneannemi hatırladık sonra, sadece sessizce kapadık gözlerimizi... hala atan kalbini duydukça ağladım birazcık huzurla.

    uzun zamandır, bu kadar güzel bir şey hissetmemiştim. ne diye büyüyüp, yok yere başka omuzlara vuruyorsak kendimizi?

    ve annenin hayatta olması bu dünyadaki bence en güzel/anlamlı şey gibi...

  • ege (5 yaş) anneannesinin evinin bahçesine tohum ekiyor.

    anneanne: al bakalım ege, bu mısırları toprağa yerleştir, büyüyünce ben ektim dersin.
    ege: vay canına hayatımda ilk defa bir şey ekiyorum!
    anneanne: afferin sana çok güzel ektin, şimdi de şu karpuz çekirdeklerini ek bakalım.
    ege: vay canına, hayatımda ilk defa ikinci bir şey ektim!

  • ne deseydi, mahmut tarafından mı atıldı deseydi. tam bir gerizekalılık örneği,
    dünya kupalarında en hızlı gölü, akp milletvekilliği de yapmış olan "hakan şükür" atmıştır.
    beni de değiştirsinlet bakalım

  • uzun zamandır içinde bulunduğum insanlardır.
    haftasonları starbucks'a giderim. bir kahve alırım. boş masalardan birine oturup dizüstü bilgisayarımı çıkarır otururum. bilgisayar yoksa da elimde telefon olur.
    twitter'da timeline'ı 10'larca kez yenilemekten başka birşey yapılmıyor o telefonla. bazen de sözlüğe bakıyorum okunacak birşeyler var mı diye.
    kulaklığım genellikle takılı oluyor. parça listemde ne varsa onlar çalıyor bir taraftan.
    kahvem bitince de kalkıp gidiyorum.
    evden çıkıp cafede tek başına oturmak biraz mantıksız gelebilir ama "tedbil-i mekanda ferahlık vardır" demişler. ben de öyle yapıyorum. bir parça daha iyi oluyor sanki.

  • bir cipsin icinden iki tane birden mega taso cikmisti ki hayatimin en mutlu gunleri siralamasinda basa oynar.sonra universite kazandim filan ama o tadi veremedi.

  • gelecegin futbol tanrisi. barcelona nin 13 yasindayken hormon tedavisini ustlenip arjantinden getirdigi, futbol dengesizi bir firlama. sozu gecen hormon dengesizliginden dolayi under 21 de oynadigi son sampiyonada yedekten bes mac girip 6 gol atmisligi var. calimlar direk ilahindan arak, rakibin bastigi ayaga dogru topu vurmayla. bu teknik abidesi de saviola olmaz umarim. ekstrasi sampiyonlar liginde forma giymis en genc futbolcusu olmasi disinda futbolda kendi derdinin futbol oldugunu sahada gostermesi. (edit*: bu entry yazıldıktan sonra bissürü sakatlık geçirdi gidişat pert)

  • dün brain games'in bi tekrar bölümünde katılımcılara önce antika bir kalem gösterildi ve bunun eisenstein'a ait olduğu söylendi. haliyle herkesin ilgisi daha bir arttı bunu öğrendikten sonra. sonra bir hırka gösterildi ve bunu da bütün katılımcılar ellerinde evirdi çevirdi ilgiyle. hatta sorulduğunda giymek, denemek isteyenler çıktı içlerinden. muhtemelen bu da çok mühim bir isme aittir düşüncesiyle. ama sonra söylendi ki bu hırka amerika'da büyük bir katliamın failine aitmiş. o hırkayı ilgiyle elinde evirip çevirenlerin suratı düştü, hırkayı parmak uçlarıyla tutmaya, hala denemek istiyor musunuz diye sorulunca yok kalsın bakışı fırlatmaya başladılar. neyse ki sonradan hırkayı gösteren bilim insanı hırka benim ehehe dedi de rahatladılar.

    şimdi bunu niye anlattım ben? çünkü bu anlattığım normal olanı. bizim son bir kaç gündür şahit olduğumuz selfieler ise ciddi ciddi sosyologlar, psikologlar tarafından incelenmesi gereken vakalar. katilin birine çok normalmiş gibi ünlü muamelesi yapılması bence toplumun içinde bulunduğu sapkın halin bir yansımasından başka bir şey değil. işin kötüsü kimse bu durumu düzeltmek için uğraşmıyor, uğraşmayacak.

    bu yüzden atalay filiz toplumu okumamız açısından muhteşem bir yardımcı oldu.

  • çatal dillidir. bilgiye ihtiyaç duyanlar, dilenci de olsa hükümdar da olsa hep huzuruna çıkmışlardır. onlar sorar, pythia cevaplar. yalnız bu cevapların özelliği iki anlamı birden taşımalarıdır. pythia, python canavarının derisini taşıdığı gibi dilini de fiziksel ve metaforik olarak taşımaktadır. verdiği her cevabın iki anlamı vardır. iki anlamlı olan bilgi, mantıksal açıdan baktığımızda anlam yoksunu, ontolojik olarak baktığımızda da statü yoksunudur. yoksunluklar, cevabın niteliksel ve niceliksel özelliklerini de oluşturmaktadır. iki anlamlı cevabın niceliği adı üzerinde ölçülebilen iki anlamı birden aynı tümcede verebiliyor olmasıdır. fakat nicel özellik, cevapları mantıksızlığa çıkardığı için tek başına hiçbir şey ifade etmez. nitelikle birlikte bir anlam kazanır. iki anlamlı cevabın niteliği tek bir doğru imkanını yadsımaktadır. soruyu soran, cevabın içindeki metaforu yakalayabildiği ölçüde hakikate* giden yolculuğa çıkar.

    socrates, bu yolculuğa cuk oturan bir seyyahtı. pyhtia ona dünyanın en bilge insanı olduğunu söylediğinde, sokrates; ama ben hiçbir şey bilmiyorum ki dedi. gerçekten aslında her şeye hakimdi ya da bir şey bilmiyordu çünkü henüz olmayan bilgisiyle yapacağı bir ironi veya maiotik ile doğurtacağı her şeyin bilgisi yoktu.

  • evde cok sık pisirilmeyen kabuklu bir deniz urunu pisirilmistir o gun.

    + yemem bunu.
    - daha önce beğenmiştin?
    + bu tadı kez güzel gelmedi, bilmem.
    - senin bu beğenmediğin yemeği hayatında hiç görmeyen cocuklar var dunyada!
    + cok sanslilarmis.