hesabın var mı? giriş yap

  • ilaç istediği bakandan dilenci muamelesi görünce 'ben dilenci değilim' diyen dilek özçelik için de aynı duyarı kassaydı keşke toplumumuz.

  • an itibariyle gerceklesmis olan olay.
    =======================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 1361 yazar 1 milyon entry sildi
    ====================================================
    13 mart 2016 saat 02:30 || 6 mart'ta basladigimiz entry silme eyleminde 1 hafta olmadan 1 milyon entry sildik.

    edit: bu entryleri neden sildik, anlamayan arkadaslar icin anlatma ihtiyaci hissediyorum. tema ile sesler yukselmeye basladi. eksi seyler ciktiginda ise kullanici sozlesmesinin habersiz olarak degistirildigi goruldu. ne bir olay isigi yandi bunun icin, ne de haber verildi. oradan sonra artan sesleri kesmek icinse haksiz yere yazarlar ucuruldu.

    peki sadece bu kadar mi? siz su anda sozlukte ozgur bir sekilde yazdiginizi mi zannediyorsunuz? regus olayi nedir bilir misiniz? bilmeyen bilenlere sorsun o basligi acan yazar neden ucuruldu anlatsinlar size. ticari itibar denilen sey nedir, var mi bir bilginiz?

    debe listelerine mudahale edilmedi mi bu sozlukte? kac kere bu olay oldu. yonetim kac defa gercekten, duzgun ve doyurucu bir cevap verebildi? sizin yazdiginiz sey birilerinin hosuna gitmezse debeden de cikabilir. ne kadar da ifade ozgurlugu olan bir sozluk.

    peki bu bir sey mi? hayir. format denilen bir sey vardi bu sozlukte. formattan geriye ne kaldi peki. yer gok cop entry doldu sozlukte. kimse de demedi aga bu nedir diye. su anda sadece ve sadece kufurden olusan entry girebilirsin ve entryn silinmez. boyle de harika sozlukte yaziyoruz.

    bu mu sadece peki? hayir, bitmedi. zamaninda bu sozlukte moderasyon istifasi yasandi. dunyalar kadar emek veren gonullu yazar bu sozlugu birakti. durun diyen oldu mu? ben soyleyim. olmadi. yonetim sag yazarlar selametti. biraz ses cikti, tepki icin entrylerini silenler oldu, o kadar.

    ozet gecmem gerekirse her site dogar, buyur ve olur. ne olursa olsun bu olaydan bagimsiz olarak eksi sozluk zaten oluyordu, biz sadece hizlandirdik bu olumu. aci cekmesin istedik, o kadar.

    ==========================

    acikcasi bu listeyi tutmaya basladigimda bu kadar cok desteklenecegini dusunmuyordum. 1500'e yakin yazar sozlukten memnun degilmis ve bu memnuniyetsizligini yillarini verdiklerini anilarini, arkadasliklarini, hayallerini ve dus kirikliklarini silmekten cekinmeyerek dile getirecek kadar cesurmuslar da. bu yuzden hepinize tesekkur ediyorum.

    bu sure zarfinda 50'ye yakin yazar ucuruldu. ve hepsi de sudan bahanelerdi. sivrildikleri icin, sesleri cok ciktigi icin ucuruldular. yonetime bu konuda tesekkur ediyorum, bizleri uyandirdilar, bizim daha da motive olmamizi sagladilar.

    yakin zamanda beni de ucuracaklarini dusunuyorum ama daha once de belirtmistim ki ben zaten ucmayi goze aldim. korkacagim bir sey yok. artik bu platformda bulunmak istemiyorum. ha bu entryi senelerce burada barindirma cesaretleri olacaksa bu entry benim tarafimdan silinmeyecek. gorelim bakalim.

    1 milyon entry'nin silinmesine goz yuman yonetim acaba ne dusunuyor su anda cok merak ediyorum. merak etme kanzuk az kaldi bitiyor cilen.

    bu zamana kadar destek olan, entry silen-silmeyen, kufreden-oven herkese tesekkur ediyorum. bu sozlukte durmanin daha fazla anlami kalmadi benim adima.

    kanzuk hani demistim ya bundan bir kac gun once biz gidiyoruz diye. sana trollerin ve kadin yazarlarinla bir omur boyu mutluluklar dilerim. (alinanlar olmus. elbette kalan cok iyi yazarlar da var. onlarin alinmasina gerek yok)(kadin yazarlar surekli aliniyor efendim, durduramiyorum) (tabi ki 8 mart 2016 toplu alimda gelenlerden bahsediyorum. onlarin icinde de formata uyan, sozluk kulturunu bilenler var, onlari tenzih ediyorum. rica ediyorum alinmayin artik)

    kanzuk, biz gittik.

    not: nereye gittigimi soran olursa mesaj atabilir. ellerine koz vermek istemiyorum.

    artik tema yuzunden olay cikaruuleeer diyen olursa kalbini kirarim.

  • günün birinde ülkenin en ünlü bilimadamının ve mühendisinin yarışacağı bir organizasyon tertiplenir... bazı kurallar vardır elbet: koşacaklardır, finiş çizgisinde de afet bir hatun vardır... işaret verilince bu afete doğru koşmaları gerekmektedir, hatuna ilk ulaşan kazanacaktır yarışı; ve de tabii ki hatunu... ancak koşu bildiğimiz yarışlar gibi değildir; her yarışçı ilk önce yolun yarısını koşacaktır, orda duracak ve daha sonra kalan yolun yarısını koşacaktır ve yarışın sonuna kadar böyle devam edecektir... start verilir, yarış başlar... ama bilimadamı koşmamaktadır... hakemler hemen yaklaşır ve:

    - yarış başladı ama siz koşmuyorsunuz, böyle giderse kaybedeceksiniz...

    bilimadamı kendinden emin bir şekilde:

    - niye kendimi yorayım ki, hiçbir zaman ulaşamayacağım nasıl olsa (açıklama da yapar)... şu aciz mühendise de bakın nasıl çabalıyor; çok yazık çok yazık...

    hakemlerin aklına yatar, ancak mühendis hala çabalamaktadır; az da yolu kalmıştır... merak içinde ona da sorarlar hemen yetişip:

    - mühendis bey, siz neden hala koşuyorsunuz? hiçbir zaman ulaşamayacakmışsınız ki (açıklama da yaparlar)... bakın rakibiniz koşmuyor bile...

    mühendis cevabı yapıştırır:

    - bırakın o salağı, ben işimi görecek kadar yaklaşacam ya o bana yeter!

  • ben de bazen pahalı olduğunu bile bile alamayacağım ürünlerin fiyatını soruyorum. geçen borusan otomotivde bmw x6 nın fiyatını sormuştum mesala. ayıp mı ? alamayacaksam bile kaça alamayacağımı bilmek hakkımdır.

  • 1 saat yürüsem 5 km. bu sırada 2 sigara içsem 75 kuruş. 75 bölü 5 desek kilometrede 15 kuruş yakıyorum, toyota gibi adamım

  • fransa’da 1898-1908 yillari arasinda etkili olan disavurumcu resim üslubu.
    saf ve parlak renkli boyalarin dogrudan tüpten çiktigi gibi resim yüzeyine uygulanmasiyla yaratilan patlama duygusu bu üslubun özelligini olusturur.
    fovist ressamlar da izlenimciler gibi dogrudan dogayi betimlemekle birlikte, yapitlarinda yogun bir disavurumcu tepki izlenir. 1905’te paris’teki salon d’automne’da* açtiklari ilk resmi sergilerini gezenler büyük saskinliga ugramis, elestirmen louis vauxcelles sergide yer alan resimlerdeki siddet ögesinden ötürü sanatçilara (fauve*) fovist adini takmistir.

    fovistlerin önderi henri matisse’di. matisse, vincent van gogh ve georges seurat gibi ustalarin resimlerini inceledikten sonra bu üsluba yönelmisti. yaptigi düzenli çalismalar onu, üç boyutlu mekanin geleneksel yorumunu reddetmeye ve renklerin hareketiyle tanimlanan yeni bir resim mekâni aramaya yöneltti. matisse’in 1905 sergisinde yer alan “sapkali kadin” adli yapiti, canli mavi, yesil ve kirmizi renkler içeriyordu. hizli firça vuruslariyla portreye anlatimci bir ifade ve hareket kazandirmisti.

    öbür fovistler arasinda fransa’nin chatou bölgesinden gelen andré derain ve maurice de vlaminck vardi. bu iki ressam matisse’le birlikte toplulugun çekirdegini olusturuyordu. derain’in yapitlarinda manzaradaki her ton kesik ve güçlü firça vuruslariyla saf renklere dönüsüyordu. vlaminck’in resimlerinde görülen güçlü renk sarmallari ise büyük ölçüde van gogh’un anlatim gücünden izler tasiyordu. le havre bölgesinden üç genç ressam da, matisse’in güçlü kisiliginden etkilenerek topluluga katildi. othon friesz, parlak fovist renklerin uyandirdigi duygusal çagrisimlara yönelerek, daha önce uyguladigi siradan izlenimcilikten uzaklasti. çalisma arkadasi raoul duffy ise kendi estetik yapisina uygun olarak fovizmin bezemsel bir çesitlemesini yaratti. öte yandan georges braque küçük renk benekçikleriyle belirli bir ritim duygusu gelistirdi. bunlar onun kübist üslubunun ilk belirtileriydi. 1890’larda güzel sanatlar yüksekoulu’nda matisse’in ögrencisi olan albert marquet ile yaptiklarinda parislileri betimleyen hollandali kees van dongen de toplulugun üyesiydi. fovist üslupta çalisan baska ressamlar arasinda georges rouault, henri manguin, charles camoin ve jean puy da vardi.

    bu sanatçilarin birçogu için fovizm bir ögrenme ve geçis dönemi oldu. 1908’e gelindiginde, paul cézanne’in doganin düzeni ve yapisina iliskin görüs ve gözlemlerine duyulan ilgi yeniden canlanmis ve fovizmin firtinali duygusalligina karsi kübizmin mantik düzeni daha çok yandas bulmaya baslamisti.. matisse, öncüsü oldugu fovizmi tek basina sürdürdü ve betimledigi dünya ile kisisel duygulari arasinda ince bir denge kurmayi basardi..

  • "uzun yıllar sonra nato ve batı ile olan ilişkilerimizin düzelmesi"

    bir kahkaha attiktan sonra yazarin entrylerine bir goz attim.
    (bkz: #56670632) tayyip icin "dünya'nın en güçlü siyasi lideri." seklinde yazmis.

    boyle de bir nesil var amk. daha dun pikacu izlerken bugun dunya, siyaset falan konularina kafa yormaya baslamis.

  • bir arkadaşımın * çeşitli durumlar karşısında ruh halini dile getirmek için kullandığı cümle.
    az sıkıntılı.

    bana dedi ki, beni arkadaş olarak görmüş hep. ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi, ben de seni insanüstü görüyorum dedim, az pilav üstü çok döner gibi, mis dedim, o bana dedi ki, arkadaşlığımız bozulmasaymış, çünkü ben çok iyi biriymişim. ben dedim ki madem çok iyi biriyim neden sevgili olamıyoruz dedim. o dedi ki çünkü benim konuştuğum bir çocuk var dedi, ben de dedim ki, çocukla konuşmaktan bir zarar gelmez dedim çocuk o dedim. o da o çocuk değil şapşal benim sevgilim dedi. benim sevgilim dedi, benim sevgilim. benim sevgilim dedi.

    olaysızca dağıldım.

  • güneş alerjiniz var ise balkonda biraz oturayım dediğiniz anlarda bile minik bir güneş ışığının vücudunuza değmesi sonucunda hemen kızarmaya başlayabilirsiniz. ya köşe bucak güneşten kaçacaksınız ya da en basit çözümünüz evde ve dışarda her anınızda yüksek koruyuculu bir güneş kremi kullanacaksınız.

    güneş alerjisi aslında, gün ışığına maruziyet sonrası oluşan serbest oksijen ve hidroksil radikallerinin neden olduğu doku ve hücre harabiyeti olarak tanımlanabilir.

    güneş alerjisi dört farklı şekilde kendini göstermektedir:
    - polimorfik ışık erüpsiyonu: en sık rastlanılan güneş alerjisi tipidir. güneşe maruz kalındıktan bir kaç dakika veya saat sonra, deride kaşıntı, kırmızı minik kabarcıklar şeklinde görülmektedir. günel ile maruziyet kesildiği anda birkaç gün sonra kızarıklıklar neredeyse tamamen yok olur. bahar ve yaz aylarında görülmektedir.
    - aktinik prurigo: özellikle çocuk ve genç erişkinlerde, güneş gören deride, deriden kabarık kızarık alanlar şeklinde görülmektedir. su toplaması şeklinde reaksiyonlar da görülebilmektedir. bulgular yaz aylarında başlayıp, sonbaharın sonlarına doğru geriler.
    - kronik aktinik dermatit: yüz, boyun, kollar ve eller gibi bölgelerin güneş görmesi sonucunda, kuru, kaşıntılı egzama şeklinde görülebilmektedir.
    - solar ürtiker: güneşe maruz kalındıktan bir kaç dakika sonra sinek ısırığı şeklinde kabarıklıklar görülür. güneş gören alanların dışında, görmeyen alanlara da yayılabilir. güneşten korunduktan 1- 2 saat sonra bulgular yavaş yavaş kaybolur.

    güneş alerjisinin henüz tam olarak neden olduğu bilinmemektedir. genetik faktörlerin rolü muhakkak ki büyüktür. polimorfik ışık erüpsiyonu sıklıkla beyaz tenlilerde, 30 yaşın altındaki kişilerde ve yüksek oranda kadınlarda görülmektedir. kronik aktinik dermatit ise uzun süre dışarıda çalışmış olan erkeklerde geliştiği gözlenmiştir.

    koku maddeleri, dezenfektan ve bazı güneşten koruyucu ürünler, tetrasiklin gibi antibiyotikler, ketoprofen gibi ağrı kesiciler güneş alerjisini tetikleyebilmektedir.

    güneş alerjisinden korunmak için;
    - ilk olarak güneşe olan maruziyetimizi olabildiğince azaltmamız gerekmektedir.
    - dışarıya çıkmadan en az 30 dakika önce güneş kremi sürülmeli ve her 2-3 saatte bir krem yenilenmelidir.
    - krem ile koruyuculuğu desteklemek için güneş gözlüğü, koruyucu kıyafetler ve geniş şapkalar tercih edilmelidir. özellikle açık hava etkinliklerinde yada uzun süre dışarıda kalınacağı zamanlarda uv ışığı bloke eden kıyafetler tercih edilmelidir.

    uv koruyuculu kıyafet seçiminde, “upf dereceledirme sistemi” kontrol edilmelidir. “upf (ultraviolet protection factor )” derecelendirme sistemi , güneş kremlerinde kullanılan “spf” sistemi ile benzerlik göstermektedir. güneş kremlerinde kullanılan sistem; güneş kreminin daha tehlikeli olduğu düşünülen uv-b ışınlarına karşı etkinliğini ölçerken, kıyafetlerde kullanılan sistem bir kumaşın hem uv-b hem de uv-a ışınlarına karşı etkinliğini tanımlamaktadır. yüksek upf derecesine sahip olan kıyafet daha yüksek güneş korumasına sahiptir.

    upf 25 özelliğine sahip bir kumaş gelen uv ışınlarının 4% geçirirken, upf 50 + özelliğine sahip bir kumaş ise, gelen uv ışınları 2% geçirmektedir.

  • tanrı uludur = allahü ekber.

    hah arapça öğren illa anlamlı ibadet etmek istiyorsan diyebilirsin ama olmuyor öyle işte.

    mesela god is great derken de anlamını biliyorum ama “tanrı uludur” derken ki gibi olmuyor. çok basit bi sebebi var aq çünkü türk'üm ben, anadilim türkçe. ha “allahü ekber” demişim ha “god is great” demişim ikisi de uzak ve duygusuz gelir bana.

    maliki yevmid din ne mesela. insan ibadet ederken anlamlı ibadet etmek istemez mi, robot musun sen ezbere iş yapacaksın.

    bi gün yine bu topraklarda türkçe ezanlar okunması dileğiyle.

    edit: ayet düzeltildi.