hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşın ablası hamile ve bebeğin erkek olacağı belli olmuş, isim düşünülüyor. ailenin aklında modern isimler var ama abla olacak olan 3 buçuk yaşındaki kızlarına da fikrini soruyorlar:

    + berencim ne olsun kardeşinin adı?
    - bilo olsun
    + başka bir şey mi olsa acaba?
    - erkek bilo olsun o zaman

    günlerce gülünmüş eğlenilmiş ama... bebeğin doğmasına günler var şimdi. arkadaş ablasıyla telefonda konuşurken bilo nasıl diyor, annesi bebek eşyası alırken bilo'ya aldım diyor vs. sanırım çocuğun adını kaan falan koyup aile içinde bilo diye çağıracaklar. pardon erkek bilo.

  • ya arkadaş... lan... aslında... o zaman hemen konuya giriyorum: kızların bazı erkeklere duydukları güveni ve onlara besledikleri "dostane sevgi"yi belirtmek için kullandıkları bir ifade.

    lisedeyken kızlar "basketbol takımında oynanan okulun yakışıklısı" klişesinin gölgesinde yaşayan selvi boylum al yazmalım filminde ahmet mekin 'in oynadığı cemşit karakteri tadındaki çocuklar için kullanırlardı bunu genelde... "ay esmer volki çok yakışıklı, sarı çağatay tam fıstık" bilmem ne derken bir yandan da bu cemşit prototipine "ay seni de çok seviyoruz, şu okulda bir güvendiğimiz sen varsın" derler; bir de böyle ballandıra ballandıra "x (bu örnek olayda cemşit prototipi) çok güvenilirdir bak... soyun yanına yat dönüp bakmaz, bir de üstüne battaniye/çarşaf/yorgan (mevsimlik değişken) örter" diye bu cemşit'i överlerdi... daha sonraki yıllarda da buna tanık oldum ben. kızlar bir adamın güvenilirliğini belirtmek için bu ifadeye benzer başka ifadelerle kendilerine en uç durumlarda bile "yan gözle" bakmayacaklarından emin oldukları erkekleri övüyorlar... var bunu yapanlar. cemşit ve cemşit gibileri överken bu kadar fazla ırz-namus vurgusu yapmanın cemşit'te açtığı yaralara değinen var mı peki?

    peki ama "soyun yanına yat dönüp bakmaz" ve benzeri ifadelerle övülen cemşit'in içinde kopan fırtına? cemşit'in o anda hissetikleri? "ehe sağol ya pelin... sen de benim kardeşimsin" derken, kabuğu açılan hicran yaraları... kızlar böyle o en tikky tavırlarıyla "ya x canım ya...soyun yanına yat dönüp bakmaz" derken cemşit'in halay çeken hormonları?

    bir gün cemşit beklentileri boşa çıkarırsa biraz da suçu kendinizde arayın kızlar... nihayetinde oyuncak panda değil bu... cemşit.

  • bu hastalık sebebiyle şehir karantinaya alındı ve insanların giriş - çıkışlarına artık daha çok dikkat ediliyor. wuhan'da yaşayan birisi karantina gününden sonra yaşadıklarını günlüğüne almış. okumak isteyenler için ;

    23 ocak perşembe - izole yasağının başladığı gün

    uyanıp yasağı öğrendiğim zaman ne yapacağımı bilemedim. ne anlama geldiğini, ne kadar süreceğini ve nasıl hazırlık yapacağımı bilmiyordum.

    sosyal medyada çok fazla olumsuz haber dolaşıyor. hastalara teşhis koyulduktan sonra tedavi uygulanmadığı (çünkü yeterli yer yok) ve ateş hastalığı olan insanlara doğru tedavi yapılmadığı söyleniyor.

    çok daha fazla insan maske takıyor. arkadaşlarım bana erzak depolamamı söyledi. pirinç ve erişte neredeyse mağazalarda tükenmiş.

    bir adam çok fazla tuz alıyordu ve birisi ona nedenini sordu. adam "ya bu yasak bütün yıl boyu sürerse ?" diye cevap verdi.

    eczaneye gittimde herkese sayılı ilaç veriyorlardı. ellerinde maske ve alkollü dezenfektan kalmamış.

    yiyecekleri depoladıktan sonra, hâlâ şok içindeydim. sokaktaki arabalar ve yayalar öncesine göre çok daha azdı, sanki şehirdeki hayat birden durmuş gibiydi.

    şehir tekrar ne zaman hayata dönecek ?

    24 ocak cuma - sessiz bir yıl başı arifesi

    dünya sessiz ve sessizlik korkutucu. ben yalnız yaşıyorum, bu sebeple sadece koridordaki diğer insanların seslerini duyarak başkalarının varlığından haberim oluyor.

    nasıl hayatta kalacağımla ilgili düşünecek çok zamanım oldu. benim fazla kaynağım veya bağlantıda olduğum insan yok.

    benim hedeflerimden bir tanesi hastalığa yakalanmamak, bu sebeple egzersiz yapıyorum. hayatta kalmam için yiyecek de büyük önem taşıyor, bu sebeple yeteri kadar malzemem olduğundan emin olmalıyım.

    hükümet yasağın ne kadar süreceğiyle veya bizim burada nasıl hayatımızı devam ettirebileceğimizle ilgili bir şey söylemedi. burada yaşayanlar yasağın mayısa kadar sürebileceğini söylüyor.

    eczaneler ve küçük mağazalar bugün kapalıydı ama kuryelerin yemek getirdiğini görmek beni rahatlattı.

    marketlerde erişteler tükenmiş ama pirinç var. bugün ben de markete gittim. kereviz, sarımsak ve yumurta aldım.

    eve döndükten sonra bütün elbiselerimi yıkadım ve duş aldım. kişisel hijyen önemli, sanırım ellerimi günde 20 veya 30 kez yıkıyorum.

    dışarı çıkmak benim hâlâ dünyayla bağlantılı olduğumu hatırlattı bana. tek başına yaşayan yaşlı veya engelli kişilerin bunu nasıl atlatacağını bilmiyorum.

    her zamankinden daha az pişirmek istemedim çünkü bu gece domuz yılının son günüydü ve bunun kutlama yemeği olması gerekiyordu.

    yemekten sonra arkadaşlarımla internet üzerinden görüntülü konuşma yaptık. virüsten konuşmak kaçınılmazdı. wuhan'ın yakınlarındaki kasabalarda evleri olanlar var, bazıları hastalık sebebiyle evlerine gitmek istemediler, bazılarıysa evlerine gitmekte ısrarcıydılar.

    bir arkadaşımız görüntülü görüşme sırasında hapşırdı ve bir kişi şaka amaçlı ona konuşmayı kapatmasını söyledi.

    benim pişmanlığım yok, çünkü anlamlı bir işim var. ama hayatımın sona ermesini istemiyorum.

    25 ocak cumartesi - çin yeni yılı yalnız başına

    bugün çin yeni yılı. ben hiçbir zaman festivalleri kutlamayı çok istememiştim ama artık yeni yıl başlangıcı her zamankinden daha anlamsız geliyor.

    sabah olduğunda, hapşırdıktan sonra kan gördüm ve korktum. beynim hastalık hakkında endişelerle dolmuş. dışarı çıksam mı diye düşündüm. ateşim yoktu ve canım bir şeyler yemek istedi, dışarı çıktım.

    herkes anlamsız ve gereksiz olduğunu söylemesine rağmen iki tane maske taktım. kötü kaliteli ucuz maskelerden endişeleniyorum, bu sebeple daha güvenli hissetmek için iki tane taktım.

    etraf yine çok sessiz.

    açık bir çiçekçi vardı ve sahibi dışarıya biraz kasımpatı yerleştirmişti (genelde cenazelerde kullanılan çiçek). o çiçeğin bir anlamı olduğunu bilmiyordum o zamana dek.

    markette sebze rafları boştu ve neredeyse bütün hamur işleri ve erişteler tükenmişti. sırada çok az insan vardı.

    markete her gittiğimde daha fazla şey alma dürtüsü oluyor. evde 7 kilo pirinç olmasına rağmen 2.5 kilo pirinç daha aldım. ayrıca biraz patates, hamur işi, sosis, fasülye, darı ve tuzlu yumurta aldım.

    ben tuzlu yumurtayı hiç sevmem bile. yasak kalktığında arkadaşlarıma veririm.

    nehire doğru yürüyüşe gittim. açık iki tane kafe vardı ve bazı insanlar köpeklerini dolaştırıyordu. bazılarının da etrafta amaçsızca dolaştığını gördüm, sanırım onlar da evde hapis olmayı sevmeyenlerdendi.

    bu yolda daha önce hiç bu kadar uzağa yürümemiştim. sanki dünyam biraz daha büyümüş gibi hissettim.

    26 ocak pazar - sesini duyur

    tuzağa düşen sadece şehir değil, aynı zamanda insanların sesleri.

    yasağın ilk gününde sosyal medyadaki sansürden dolayı bu konuyla ilgili bir şey yazamadım wechat'te bile yazamıyordum. internet sansürü çin'de her zaman vardı ama sanki şimdi biraz daha artmış gibiydi.

    hayatın tersine döndüğünde günlük hayatını tekrar oluşturman zor oluyor. sabahları egzersiz yapmaya devam ediyorum ama odaklanamıyorum çünkü beynim meşgul.

    bugün yine evden çıktım ve yolda kaç kişiyle karşılaştığımı saydım. evimden 500 metre uzaktaki restorana gidene kadar 8 kişiyle karşılaştım.

    eve gitmek istemedim. daha fazla araştırmak istedim. ben wuhan'a geleli sadece iki ay oldu. burada çok fazla arkadaşım yok ve şehri çok iyi bilmiyorum.

    sanırım bugün yaklaşık 100 kişi gördüm.kendimi duyurmaya çalışmam ve zincirlerimi kırmam gerek. umarım kimse umudunu yitirmez. arkadaşlar, umarım ilerleyen zamanlarda buluşur ve konuşuruz.

    akşam 8 civarında pencerelerden "haydi, wuhan" sesleri duydum. herkes birbirine destek verircesine bağırıyordu.

    28 ocak salı - sonunda gün ışığı

    panik insanların arasını açmış gibi

    birçok şehirde, insanların kamusal alanda yüz maskesi takması gerekiyor. bunun sebebi pnömoni hastalığını kontrol etmek. ama bu gerçekte güçlerin suistimal edilmesi için kullanılabiliyor.

    maskesi olmayan bazı kişiler toplu taşıma araçlarından atılmıştı. onların neden maske takmadığını bilmiyorduk. belki maske alacak paraları yoktu, belki uyarıdan haberleri yoktu. ne olursa olsun, onların dışarı çıkma hakları ellerinden alınmamalı.

    internette dolaşan bazı videolarda, bazı insanlar kendilerini evlerine kilitlemiş ve kendilerince karantina ortamı oluşturmuş. hubei şehrindeki (wuhan'ın olduğu yer) insanlar evlerinden çıkartıldı ve onların gidecek yerleri yok.

    ama aynı zamanda, bazı insanlar hubei'den gelip evsiz kalanlara kendi evlerini açıyor.

    hükümetin insanlara evde kalmaları için destek vereceği birçok yöntemi var. hükümet her vatandaşın yeteri kadar maskesi olduğundan emin olmalı veya evlerinde kalan vatandaşlara para ödülü vermeli.

    bugün, sonunda gün ışığını gördüm - aynı ruh halim gibi. yaşadığım binada daha fazla insan gördüm ve birkaç toplum hizmeti görevlisi vardı. görevliler buralı olmayanların vücut ısısını ölçüyordu.

    karantina altındayken güven ve bağ kurmak kolay değil. şehrin üzerine ağırlık çökmüş gibi.

    bütün bunlar olurken, ben kendimi daha çok savunmaktan geri duramıyorum.

    benim hayatta kalma kaygılarım yavaşça kayboluyor gibi. eğer buradaki insanlarla bağlantı kurmazsam şehirde daha fazla dolaşmam anlamsız olacak.

    sosyal iletişim önemli bir ihtiyaç. herkesin toplumda bir rolü olmalı ve başkasının hayatını anlamlandırmalı.

    bu yalnız şehirde, benim de kendi rolümü bulmam gerekiyor.

    kaynak

  • kocaman bir hassiktir cekiyorum, aleyna tilkici yapacaksiniz beni bu saatten sonra. 10 dakika videoda "bakin bakin benziyor di mi?" den baska bir arguman yok. gunumuz muzik endustrisinde tum sarkilar birbirine benziyor, ancak ritimde tek beat degistirilse bile o parca calinti degildir. "arkadaslar biri 96 bpm digeri ise 98 bpm yani aradaki fark sadece 0.02 saniye" diyerek de olaya heyecan katmak istemis youtuber arkadas. bpm'in ayni olmasi hicbir sey ifade etmez. ayrica cok kendine has bir tarz degilse ritim calmak diye bir sey soz konusu olamaz. vahde ritminde muhayyerkurdi bir eser bestelense "olm bu bir kizil goncaya benzer dudagin, aynisi" denilecek.

    hit olan parcalardan esinlenilir. orijini bilmiyorum ancak synthesized bir ses var insan sesi gibi, dj snake ile meshur oldu ve herkes bu soundu kullanmaya basladi. bir ara dubstep modaydi, kral tv'de turkulerde bile dubstep dinliyorduk neredeyse. yani tarz olarak shape of you'ya benziyor tabii ki. ama "kopya, intihal, nasil da calmis" diyenler muzikten zerre anlamiyordur.