ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kura çekimlerinde yöneticilerin aldığı not
-
gerçekten çok merak ediyorum. abi ne yazıyorlar lan o kağıda? kendi takımının rakibi belli olduğunda o önündeki kağıda hep bir şeyler yazarlar. nedir o allah aşkına?
örneğin bugün galatasaray chelsea ile eşleşti. lütfi arıboğan direkt kalemi eline aldı, önündeki kağıda bir şeyler yazdı. yine "bir schalke değil fakat chelsea de iyi" gülümsemesi yaptı. ne yazdı şimdi oraya "chelsea" mi? yani yazmasa unutacak mı adam? "yahu şuraya bi chelsea yazayım da maçlar teee mart'ta unuturuz falan aklımızda kalsın" mı amaç?
ne kadar gereksiz, formaliteden bir hareket gerçekten. belki çok çok eskiden imkanlar şimdi kadar olmadığı için insanlar yazıyordur fakat şimdi gerçekten çok gereksiz. bu saçma olayın bir an önce bitmesi gerekiyor.
erasmuslu kezban
-
2-3 yabancı arkadaş edinir ve facebook'ta twitter'da ingilizce iletiler anında başlar. bununla da kalmaz, geri kalan 2819329 türk arkadaşının türkçe iletilerine bile ingilizce karşılıklar vermeye başlar. amaç: yabancı arkadaşlarım var + sadece 1 haftada ingilizce öğrendim + ingilizce benim için bir sınıf atlama aracı.
devamında ise kafalar ortaya yuvarlak biçiminde getirilmiş* erasmus pozu...
ek olarak da, okudukları taşra üniversitesindeki yaşamlarına geri dönünce, "ayy polonya'yı / letonya'yı / bilmem nereyi çok özlüyorum. artık türkiye'de yaşamak boğuyo abi yaaa" nidaları... ve tabi ki feysbukunda, mezun olduğu taşra üniversitesi yerine akademizia polska bilmemne hrvstsyjayka falan. amaç: avrupa' da okudum ben.
eyvah eyvah! nasıl da unutmuşum. bir de ota boka lol, awesome tabi ki!
not: bu tanımı yalnızca kezbanlara değil, erasmus abazanı mal erkeklere de armağan ediyorum.
bağdat caddesi'nin cazibesini kaybetme sebepleri
-
kentsel dönüşüm için yıkılan 3-4 katlı, bahçeli ve en önemlisi kendine ait tarzı olan binaların yıkılması. lüks mağazaların kapanması, ulaşımın artık problem olması, park yerlerinin yetersizliği ve mekanların müşteri memnuniyeti yerine aman yesinde kalksın mantığı ile davranması.
jenerik marka
bakkal diyalogları
-
-(ben) bir milliyet lütfen
- şu çakmak yanmıyor bi baksana..(nie müşteriye çakmak yanmıyor denir, tabi uyanmak lazım)
- ayh! (elektrik çarpar)
- dur nereye gidiyorsun..
- başka bakkala....
elma ile kandırılıp timsaha yem edilen domuz
-
tamam doğanın kanunudur, güçlü olan zayıf olanı yer, av-avcı ilişkisi vesaire. buraya kadar sorun yok ama bir hayvanı vahşi bir hayvana kasıtlı olarak yem yapıp bunu izlerken zevk almaya anlam veremiyorum.
18 mayıs 2015 günay güvenç'in yediği gol
bir erkeğin fakir olduğunu anlamanın yolları
-
eline bi puding kabı vermek.
açtıktan sonra jelatinini yalıyorsa fakirdir.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
abim ve 4 yaşındaki yeğenimle birlikte arabadayız. yollar çok kötü, çukur dolu. abim ve ben başladık "ya kardeşim şu yolların haline bak, delik deşik, şu çukurlara bak rezalet ya" gibi laflar ettik derken arabadan indik ve yeğen arda da katıldı muhabbete:
"şu yola bak amca ya lezalet ya, ölümcek vağ, kağınca vağ, böyle yol mu oluğ.."
hayata dair iç burkan detaylar
-
bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan...
bir karton kutusu vardır, onun üzerine oturur, yanında getirdiği küçük siyah çantasından 10lu yara bandı paketlerini çıkarır, ve çekine çekine duyurmaya başlar işini:
"10 adet yara bandı 1 milyon lira..."
yandan akıp giden kalabalığın yarısı adamın görme özürlü olduğuna inanmaz, birazı duygu sömürüsü yapıyor zanneder, bir kısmı değecek birşey olsa sattığı kandırmanın hesaplarını yapar... çok azımız farkederiz adamın hakikaten namusuyla para kazanma çabasında olduğunu...
1 milyon uzatır, kendi kendinize iyilik yapmaya niyetlenir "bana 2 tane ver, yeter" dersiniz...
"olmaz abi, 10 tanesini satıyorum 1 milyona" der...
ısrar edersiniz, inatla kabul etmez, "abi, haketmediğimi almam ben" cümlesini duyarsınız...
"ben helal ediyorum" demeniz birşey ifade etmez, o daha keskin "bakıyordur" duruma, daha fazla uzatmaz, 10 yara bandını alır gidersiniz...
iş biter, dönüşte sizin yaptığınız konuşmanın neredeyse aynısı iki genç kızla onun arasında yapılıyordur.
kızlar sizden ısrarcı çıkınca başka bir çözüm önerir adam;
"abla, o zaman ben sizin almadığınız bu artanları sizden sonraki müşterime veriyorum, ama helal edin..."
konuşmanın ardından ne olacağını görmek için beklemeye başlarsınız...
biri gelir birkaç dakika içinde, verir 1 milyonu alır 10 tane yara bandını, tam gidecekken bizimki "pardon abla," diye başlar anlatmaya, ve ısrarla ona verir elinde önceki seferden kalan 8 tane yara bandını...
az üzülür, biraz burulursunuz,
az önce 50 yara bandı parasına yediğiniz döner ekmek düğümlenir boğazınızda...
bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan,
bakmanın ötesinde görmeyi öğretiyordur insana yanından her geçildiğinde...
malum,
10 adet yara bandı 1 milyon değerinde...
kirataparları kudurtacak yargıtay kararı
-
her sikin sonuna ''tapar'' eklemek ne ara moda oldu lan!?
lorik cana
-
spor camiası tarafından isminin nasıl telaffuz edileceğini merak ettiğim futbolcu.
güntekin onay: cana
rıdvan dilmen: cana / kana / sol taraftaki oyuncu. neydi adı güntekin?
ersin düzen: kana
melih şendil: kanaaa
melih gümüşbıçak: kana
onur şahin: yana !! tam bir karambol !
ömer güvenç: çana
şansal büyüka: gana
hıncal uluç : canğa
emre tilev: arnavut cana
öztürk pekin: lorik
levent özçelik: kano
ömer üründül: evet