hesabın var mı? giriş yap

  • ablanın sana pamuk şeker aldım deyip normal bir pamuk parçasını kardeşine vermesi, kardeşin sevinip pamuğu ağzına atması ve hemen ardından yaşadığı hayal kırıklığı sebebi ile ağlamaya başlaması.

    bu hikayedeki saf kardeş benim evet.

  • jim carrey’nin röportajlarını, ödül törenlerinde (ödül aldıktan sonra ya da bir ödülü açıklarken) yaptığı konuşmaları ya da talk show’larda ettiği lafları dikkatli bir biçimde dinlediğinizde, kendisinin yalnızca bir komedyen olmadığını ve hep bir arayış içinde olduğunu görürsünüz.
    jim carrey, bu arayışına 2016 yılındaki altın küre ödülleri’nde net bir şekilde değinir.

    sunucu: karşınızda yakında gösterime girecek true crimes filminden, iki altın küre kazanan jim carrey.
    jim carrey: teşekkürler.
    ben iki kez altın küre kazanan jim carrey.
    ben yatmaya giderken öyle herhangi bir insan gibi yatmam.
    ben, iki kez altın küre kazanan jim carrey olarak ihtiyacım olan uykuyu alırım.
    ve rüyalarımda öylesine rüya görmem. hayır. ben üç kez altın küre kazanan aktör olmayı görürüm.
    çünkü ancak o zaman yeterli olabilirim.
    ve sonunda bu gerçek olur.
    ve bu korkunç arayışa, sonunda beni tatmin etmeyeceğini bilsem de son verebilirim.

    jim carrey’nin bu arayışa nasıl başladığını ise jim and andy belgeselinden öğreniyoruz. belgesel, jim carrey’nin andy kaufman’ı oynadığı man on the moon filminin bir nevi kamera arkası. belgeselde jim carrey’nin andy kaufman’a nasıl dönüştüğünü izliyoruz. jim, kendini o role o kadar kaptırıyor ki yönetmen milos forman da dahil setteki herkes onu andy diye çağırıyor.
    işte jim carrey’nin anlam arayışına başladığı o an:

    "mutlak kafa karışıklığının, mutlak hayal kırıklığının, tüm hayallerimin gerçek oluşunun ortasında bir yerlerde; oradaki herkesin sahip olmak istediği her şey elimde bulunup mutsuz olduğum o anda…"

    yazının tamamı: jim carrey'nin anlam arayışı

  • bir şarkının, bir dizinin veya başka bir şeyin ömründeki önemli bir periyottur şevval sam periyodu. adeta osmanlı'nın duraklama dönemi gibi.

    - yavaş yavaş duyulma
    - popüler olma
    - şevval sam'ın elini atması
    - unutuluş ve kayboluş

    edit: bu arada tespiti yapan arkadaşı tebrik ediyorum.

  • kullanıcı profilinden troll olarak işaretlediğiniz yazarların sadece mesajlarını almamakla kalmıyor, yazdıkları entry'leri de görmüyorsunuz. o kişi sizin için sözlükten uçmuştan farksız oluyor. beter oluyor. bedbaht oluyor. kısmeti kapanıyor.

  • bizim arkamızda her dediğimize inanan mal sürüsü var, korkun lan bizden demeye getirmişler. havuz medyası hem okuyucusu ile hemde cemaat ile taşak geçiyor. her ikisi de windows falan kullanıyordu dememişler ona da şükür.

    şu fıkraya benziyor, kıssadan hisse;

    bir gün hz. ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu küfe'den, bir arap, devesiyle şam'a gelmiş. şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
    - ver o dişi deveyi bana! demiş. tartışma büyümüş, küfe'den gelen adam, "bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. konu muaviye'ye yansımış.
    halk meydanda toplanmış... muaviye, küfe'den gelenle şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
    - bu dişi deve şamlınındır!
    sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
    - ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
    cemaat hep birlikte bağırmış:
    - şamlınındır!
    küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, muaviye onu yanına çağırmış:
    - ey küfeli, dinle! sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. ama sen küfe'ye dönünce gördüklerini ali'ye anlat ve de ki: "ey ali, muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! ayağını denk al!"
    edit:imla