ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: eski sevgilime yanlışlıkla ayar verdim beyler
evet panpalar... 2-3 ay önce ece diye bi kızla sevgiliydim.en son bu huur benim yerime başkasını buldu sonra bastı bana tekmeyi.duyduğum kadarıyla da çocuk 1 hafta sonra dehlemişti zaten bunu.
neyse ben köpekleri çok severim beyler.bu karıdan ayrılınca kendime bi doberman aldım arkadaşlık etmek için.(adı pars , çoğu insandan daha delikanlı hayvan aq)
neyse whatsapp'a profil resmimi köpekle olan bi fotoğraf yaptım.
bu kaşar da mesaj attı
k:kaşar , w:wamp
k : aaaa köpeğin çok asilmiş , güle güle bak
w : teşekkür ederim , sağol
k : güzel bi tasma almak lazım ama buna :d
w : alıcam bir ara ya , vardı kaybettim
k : ben alırım canım üzülme , nasıl bişey almamı istersin
w : gerek yok ben alırım yaa
k : yok canım , sen söyle nasıl bi tasma alayım
w : ne bileyim , al kafana göre bişey
bu mesajlaşmadan sonra kız engelledi whatsapptan lan beni.arayıp öyle demek istemedim dicektim ama bana yaptıkları aklıma geldi , daha da mutlu oldum.
yanlışlıkla iyi verdim ayarı
yıktıkları heykele basıp poz veren askerler
-
eğer akp'li bile olsa alnindan öpmek istediğim kardeşlerimdir.
anne babanın arkadaşla tanışırken kibarlaşması
-
hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:
aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:
- anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?
- cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...
- baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?
- anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...
***
anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:
- anne bakın bu enver...
- merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?
- baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...
- ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...
***
tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...
işe patronundan daha pahalı arabayla gelen çalışan
-
1.2 milyon euro'luk metrobüse binmektedir.
bursa'da öğrenci abonmanın 100 tl'ye çıkartılması
-
31 mart 2019 yerel seçimlerinde akp'li adayın seçimi kazandığı bursa'da vuku bulan hadise;
"toplu ulaşım fiyatlarına yeni düzenleme
yeni düzenleme ile; abonman kart kullanan öğrenciler şehir içi seyahatlerini 160 binişe sahip 100 tl’lik kartla biniş başına 0,63 tl’ye yapabilecek."
istanbul'da imamoğlu'nun aylık öğrenci akbili 50 tl olacak beyanına itiraz ederek şov için 40 tl teklifinde bulunan zihniyet bursa'da aynı fiyatı neden önermedi merak konusudur?
marmaray'ın zeki ama çalışmıyor olması
-
oldukça üzücü bir hadise. fizikten falan hep kalmış. bak ruşen amcanın oğlu sedat'ın metrosuna, öyle mi hiç?
kişinin kendisini en özgür hissettiği an
-
vize veya final haftasında son sınavdan çıkıldığı andır.
umut sarıkaya
-
hayatım çok iyi durumda değil, çoğu günüm "eh işte" olarak ifade edilebilir. sabah akşam hüzünlü ama motive edici parçalar dinleyip herşeyin daha iyi olacağına dair umudumu korumaya çalışıyorum ve bu şekilde bütün bir haftayı geçiriyorum. evet belki daha iyi olması için çalışabilirim, bazen çalışıyorum da ama yine de tadım yok...
çarşamba günleri 1.5 lira vererek uykusuz dergisi alıyorum. genellikle tüm yazar çizer kadrosunu beğenerek okuyorum ama tüm dergi bittiğinde üçüncü sayfaya dönüp hala okumadığım işimdeyim gücümdeyim köşesini açıyorum. burada çok yardırıyor, koparıyor olarak ifade edilen türden bir etkisi olmuyor üzerimde.
dergiyi katlayıp derin bir "offf" çekiyorum çünkü:
-üniversite yıllarında kareli gömlek içine t-shirt giymiş mühendis benim.
-odtü de okumuş top sakallı ve çerçevesiz gözlük takan bir yığın arkadaşım vardı.
-otobüste en arkaya oturup sonra binen güzel kızları beyhude yere kesmeye çalıştım.
-maaşa mayış denilen yerlerde çalıştım.
-bulgar ya da arnavut göçmeni değil eğirdir li olduğum için asla ilgi görmedim.
-kitapçılarda saatlerce "belki" diyerek hakkında bir şeyler bildiğim kitaplar okuyan kızları kolladım(bir kaç kere de hamle yaptım ama bugün üstünden 10 yıl geçmiş olsa bile utanarak hatırladığım sonuçları oldu)
bunlar harici bir çok şeyi yaptım çünkü umut sarıkaya ile yaşıt bir adamım. aynı yıllarda büyüdük, benzer okullarda okuduk, ortamlarımız benzerdi dolayısı ile de benzer şeyler yaşadık. ben bunlardan kurtulmak için zihnimin en derinliklerinde bir çelik kasa oluşturdum ve sanki 1987 yılında doğmuş gibi, hiç oduncu gömleği giymemişcesine bir hayat kurdum kendime. o ise sürekli bu kasanın bulunduğu yere dadanıyor her hafta.
hayatım çok da iyi değil demiştim hatırlarsanız. haftada bir gün, toplamda akşamları bir saatliğine beş altı adet karikatüre bakarak "aslında herşeye rağmen çok güzel şey yaşamak" diyorum. ki kıymetini bilen için fazla bile.
türklerin bulgaristan'da anadilde eğitim hakkı
-
türklerin bulgaristan'da anadilde eğitim hakkı yoktur, türklerin bulgaristan'da anadili öğrenimi hakkı vardır. türkçe dersleri kırcali, razgrad gibi türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerde haftada 2 saat seçmeli ders olarak okutulur.