ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
meşhur olmuş cem yılmaz replikleri
gökhan özoğuz
-
istifa çağrısı berat albayrak tarafından 12 saat geçmeden kabul edilen müzisyen.
18 tl'lik çipli kimlik için cavcav etmek
-
çomarların hav havlamasına sebep olmuştur.
ayrıca; devlet ticarethane mi lan, bana kimlik vermesi gerekirken satıyor?
reis
-
arapça ezan yasağının uygulandığı yıllar 1932-1950. rte'nin doğum yılı 1954. ama normaldir; (bkz: rtenin kizinin dogmadan 3 yil once biraktigi not)
edit: basakura, küçük çocuğun rte'nin babası olma ihtimalinden bahsetti. baba ahmet erdoğan rumi 1321 (miladi 1905/6 ediyor) doğumlu. yani arapça ezan yasağı başladığında 26-27 yaşındaydı. ama çocuk belki rte'nin komşusunun dayısının bir arkadaşı olabilir.
debe edit'i: (bkz: umut örüyoruz insiyatifi)
whatsapp'ta gönderilen ses kaydını tekrar dinlemek
-
dinlerken sese bak cay demle denilmesine de yol acan eylem.
bıçaklı biri cüzdan istediğinde yapılacaklar
-
bıçaklı birine karşı koyacak beceri ya da donanımınız yoksa yapılacak en iyi şey; içinde gereksiz kart, kartvizitler ve 50-100 lira nakit bulunan ikinci bir cüzdan taşımak ve böyle bir durumda cüzdanı bıçaklı saldırgana doğru ama hemen alamayacağı bir mesafeye atıp kaçmaktır. en az zarar göreceğiniz senaryo budur.
facebook'taki utandıran plaj fotoğrafları
-
vatan'ın web sitesinde yer alan, esrarını çözemediğim bir fotoğraf galerisi.
orijinali "facebook'daki utandıran plaj fotoğrafları". yani heyecandan onu bile yazamamış adamlar. bildiğin bikinili, bazıları üstsüz, her plajda bolca görülebilecek güneşlenen kadın fotoğrafları var. hepsi de hallerinden memnun gözüküyor. hatta çoğunun fotoğraflarının çekildiğinden haberi bile yok gibi. haliyle bişeyden utanmadıkları belli. peki o halde utanan kim? fotoğrafların facebook'tan alındığına dair hiçbir belirti yok. zaten facebook'a konulacak fotoğraflar da değiller. bazılarının köşesinde alakasız web sitelerinin adresleri yazıyor. peki o halde facebook nereden çıktı? diyelim ki bu fotoğraflar gerçekten de facebook'tan alındı. insanların habersiz çekilmiş özel fotoğraflarını yüzlerini gizlemeden günde onbinlerce kişinin girdiği bir sitede sergileyip zaten eli sikinde bekleyen kitleye malzeme yapmak hukuka aykırı değil mi? diyelim ki değil. haber sitesinde bu fotoğrafların işi ne? aynı şeyi anana bacına yapsalar hoşuna gider mi? benim babam neden pasta yapmayı bilmiyor?
http://fotogaleri.gazetevatan.com/…ar/26338/7/guzel
serel yereli'nin parkta attığı üstsüz story
-
adettendir, serel yereli kim amk. ( let the linç begin )
çocukları vakumlu pompa gibi öpen akraba teyze
-
günlerdir bu anı bekliyorlar. hazırlandılar. yarın doğan güneşle birlikte sokaklara inecek ve buldukları tüm çocukları ıslak ıslak öpecekler. nice tazeler bayrama küsecek. nice canlar yanacak.
evren
-
evren döner. ilkel insanlar, gökyüzünün döndüğünü görebiliyorlardı. yıldızlar dönüyordu zira, yerleri değişiyordu. samanyolunu gözlemliyorlardı.
o yüzden türkçe "evren", evrilmek kökünden gelir. "evirip çevirmek" deriz ya; dönen şey demek, döngü demek evren. aynı zamanda "büyük yılan" anlamına gelir.
universe, latince kökenli. unus ve versus bileşenlerinden oluşuyor. versus dönen demek; universe tam anlamı, "tek döngü".
arapça felek? dönen demek yine, kökünde palaku var. talih anlamını daha sonra kazanmış, yıldızların talihimiz üzerinde etki sahibi olduğu inancından dolayı.
eski iskandinavlar dünyamıza "midgard", ortadünya diyorlar. cihanları, alemleri ya da dünyaları hep "gard" kökünden sözcüklerle açıklıyorlar. gard, garden sözcüğüyle akraba. ingilizce gird (bir şeyin etrafını iple çevirmek) ve farsça gerd (dönmek, çevirmek. ) ile de kuzenler. kökünde "etrafını çevirmek, çevirmek suretiyle etrafını kapatmak" anlamı var.
evren'in büyük yılan oluşu ile, iskandinav midgard'ının etrafını jormungand isimli büyük bir yılanın çevrelemesi de apayrı ilginçlikler. (bkz: karşılaştırmalı mitoloji tolkien ne yaptı)
o yüzden "bu devran" diye şarkılar söylüyoruz. bildiğin devir ile akraba, döngü, dönmek demek. o dönen şeyler, yıldızlar, talihimiz üzerinde etkili olduğundan -ya da böyle inanıldığından- dünyanın gidişatını anlatırken "bu devran" diyoruz. yahut "devir onların devri" derken, yine dönme anlamına gelen bir sözcük kullanıyoruz.
"müdür" de, bir "daire"nin başında olur. bir konuya "dair" yaratılmış bir kurum, "daire"dir. o "daire"nin iplerini elinde tutan da, "müdür". tırnak içindeki sözcüklerin hepsi "devir" ile akraba; dair bir şeyin etrafında dönen demek. daire de bu dönüşün kendisi, çember. müdür de, döndüren, çeviren demek.
eh öyleyse sami dinlerin allahı, feleğin müdürü oluyor işte.
(bkz: ouroboros)
h _ _ _ _ z
-
aradaki harfleri biri mi çalmış?
yabancıymış gibi duran türk markaları
road runner'ı jerry'yi ve tweety'yi tutan zihniyet
-
hadi üçünden birini tutmasını anlarım, "şirin buluyordur" diyip geçerim...
başka vasıfları üstün çıkıyorsa kişinin iki tanesini bile tutmasını kabul edebilirim.
ama hem coyote varken road runner'ı,
hem tom varken jerry'i,
bir de sylvester varken tweety'i tutuyorsa bir insan, orda sınırımı çizerim.
"tamam kardeşim," diye düşünürüm, "pratik zekaya, azme, yeteneğe, doğallığa prim vermiyormuşsun sen." diye de eklerim.
zira tom da, sylvester da, coyote de yemek için istemektedir karşı tarafı. bu kadar normal, bu kadar doğaları gereğidir yani.
anında uzaklaşırım sonra oradan;
hollywood tarafından eziyet üstüne eziyet gören tüm kıvrak zekalı çizgi karakterler adına sigaramı yakar, dalarım uzaklara...
tom'un jerryi doyasıya yediği, coyote'nin her dahiyane kapanının çalıştığı bir dünya düşlerim.