hesabın var mı? giriş yap

  • görsel

    kız mı dersine çok iyi çalışmış? yoksa siz bu kızın tıp ile alakası olmadığını anlayamayacak seviyede misiniz ?

    ameliyata girip dikiş atması, belki daha bilinmeyen şeyler

    biz konudan anlamadığımız için eve tamirci çağırıyoruz, gelen adamın eksik iş yaptığından huylanıp tribe girip ulan bunun böyle olmaması lazımdı herhalde diyoruz, bu sefer işten anlayan birisi gelince, evet yanlış yapılmış kim bu usta? böyle kablomu bağlanır diyor.

    biz bile yeri geliyor anlamadığımız konularda bile huylanırken yıllarca bunun okulunu okuduk diyen siz nasıl anında durumun farkına varmıyorsunuz? hiç mi mesleki sohbet olmadı aranızda?

    eve boyacı geliyor , fırçayı tutma şeklinden bile hemen anlaşılıyor amatör olduğu.

    lise mezunu kız üç beş kitap okuyup, kendini zeki sanan adamlarla aylarca dalga mı geçti?

    o zaman tıp okumak zor değil?

    ya da…

    o bizim meslektaşımız diyip ( burda yine doktor olmadığını anlayamıyorsunuz) eksikliklerini hatalarını açıklarını görmezden gelerek meslektaşçılık yapıp ses çıkartmadınız? e bide karşıdaki kız olunca kapılar açıldı?

    irdelenmesi ve incelenmesi gereken çok şey var.

  • evimizde gürcü bir yatılı yardımcımız var. oğlumla iyi anlaşıyorlar. çünkü çok konuşkan, enerjik ve eğlenceli bir kadın. aynı zamanda oğluma normal bir çocuğa nasıl davranılırsa öyle davranıyor. en çok bu yanını seviyorum.

    tam dört çocuğu var. en küçükler ikiz ve dokuz yaşındalar. en son bir yaşındalarmış anneleri buraya geldiğinde. babaları başka bir kadınla gidince bizimki mecburen buraya gelmiş. çocuklar hiç tanımamışlar yani ne anneyi ne babayı. diğer ikisi daha büyük ve her akşam annelerini arıyor ama ikizler konuşmak istemiyorlar. bazen konusu geçiyor. o anlarda neşeli kadın gidiyor yerine kırgın ve kızgın bir kadın geliyor. maaşının çoğunu onlara gönderiyor, iyi eğitim alsınlar iyi yesinler diye gurbette çalışıyor ama bunu o küçük çocuğun anlayamamasına da çok içerliyor.

    normalde her akşam oğlumu ben uyuturum. günün en güzel anlarını da o zaman yaşarım. az önce önemli bir telefon geldi ve biraz uzun konuşmam gerekti. saate dikkat etmedim. görüşmem bitip odaya gittiğimde oğlumun uyumak için yatağa girdiğini ablamızın da gürcüce bir ninni söylediğini duydum. kapı eşiğinde durup izledim biraz. sözleri anlayamıyordum ama çok dokunaklı söylüyordu. sesi de güzelmiş meğer bilmiyordum.

    yıllar önce şimdi adını unuttuğum bir fransız filmi izlemiştim. sabahın kör karanlığında mülteci genç bir kadın beşikteki bebeğini öpüp evden çıkıyor ve çalıştığı eve geliyordu. orada da kendi çocuğu yaşlarında bir bebek vardı. bir beşiğin başında kendi dilinde ninni söyleyerek uyutuyordu baktığı çocuğu.
    hayatın -en çok da acıklı olan- filmlere ne kadar benzediğini gördüm bu akşam.
    dünyanın neresine gidersen git içindeki özlemin ana dilinde bir şarkıyla giderilmeye çalışıldığını, seni görmek istemeyen kendi çocuklarını düşünürken bir başkasının çocuğunun saçlarını okşayacak kadar güçlü olunabildiğini gördüm. ya da belki mecburi bir kabullenişi.

  • orjinal senaryosu ile, hem türün kliselerini bir bir aciklayip dalgasini gecen, hatta bununla yetinmeyip bu kliseleri de basari ile kullanan, izlemesi pek bi zevkli pek bi keyifli olan, film icinde bir filmdir.

  • mercury retrograde, merkür'ün dünya'dan bakan bir gözlemci tarafından geri hareket ediyormuş gibi gözlemlenmesi anlamına gelir. aslında olay, merkür'ün geri gitmesi değildir, yılda 3 defa dünya'nın hızından daha yavaş hareket etmesidir. dolayısı ile merkür geri gidiyormuş gibi gelir size, aslında ikisi de normal yönde gitmektedir. bu olayın insan hayatına etkisi olduğunu düşünenler, einstein'in kütle çekim yasası ile merkür'ün kütlesi ve dünyaya uzaklığını hesaplarsalar, yolda çarpışan iki arabanın kütle çekim etkisinin insan hayatına daha fazla etkisi olduğunu görürler.

    böyle hurafelere inanmayın. bilime inanın.

  • her bişeye gösteriş yaparak konuşması.

    "bende de şu var işte"
    "x marka en iyiymiş bende aldım işte"
    "bmw eh işte bende golf var kral"
    "abisi" "şampiyon"

    abisi nedir amk

  • ingilizcede irresistible force paradox veya unstoppable force vs immovable object olarak geçen, türkçesiyle "durdurulamayan güç ve hareket ettirilemeyen nesne" olarak tanımlanabilecek bir fizik sorusu. teoride çok fazla tartışılsa da pratikte mümkün olmayan bir olaydır.

    elimizdekilere bakacak olursak ;

    1 - durdurulamayan güç
    2 - hareket ettirilemeyen nesne

    durdurulamayan güç için yapılacak tanım ; boyutu, durumu ve kütlesi ne olursa olsun karşılaştığı nesneyi hareket ettirecek olan kuvvettir. karşısına gelecek olan her şeyi hareket ettiren bir kuvvetin var olması için sonsuz bir enerjiye sahip olması gerekecektir.

    hareket ettirilemeyen nesne için düşünecek olursak, ne kadar büyük bir kuvvet uygulanırsa uygulansın bir milim bile kıpırdamayacaktır. bu nesnenin hareketsiz olması için sonsuz bir kütleye ihtiyacı olacaktır, aksi durumda sonsuz eylemsizliğe sahip olamayacaktır.

    bu iki nesnenin birbiriyle çarpması durumunda ne olacaktır ?

    teoride çok tartışılan bir konu ancak pratikte böyle bir şey mümkün değildir.

    bir gücün durdurulamaz olması için sonsuz enerjiye sahip olması gerekir. bir nesnenin ise hareketsiz olması için sonsuz kütleye sahip olması gerekir. albert einstein'in bizlere sağlamış olduğu e=mc^2 formülüne göre enerji ve kütle aynı şeydir, birbiriyle yer değiştirebilir. burada kütleyi yoğunlaştırılmış enerji olarak düşünürsek, hareket ettirilemeyen nesnenin bütün kütlesi enerjiye dönüştürülebilir.

    durdurulamayan bir gücün var olması için evrendeki bütün enerjiye sahip olması gerekir, buna evrenin ve durdurulamayan nesnenin kütlesi de dahil. böylece durdurulamayan güç var olduğu sürece hareket ettirilemeyen nesne var olamayacaktır. hareket ettirilemeyen nesnenin var olması içinse evrendeki bütün kütleye sahip olması gerekir, buna durdurulamayan gücün enerjisi de dahil. böylece ise hareket ettirilemeyen nesne var olduğu sürece durdurulamayan güç var olamayacaktır.

    kısaca, hareket ettirilemeyen nesnenin veya durdurulamayan gücün var olması için ikisinin de evrendeki bütün kütleye ve enerjiye ihtiyacı vardır. bu sebeple ikisi birden aynı anda var olamaz.

  • simdi kendisinin cikip özür dilemesi filan cidden güzel bir davranis da, bence hicbir degeri yok. neden? cünkü serdar ortac o zaman da konjonktüre ayak uyduran bi insanmis, simdi de öyle. herkes kürt acilimi, kimlikler kardesligi derken buna karsi bir söz söylemesi beklenemez heralde. yine duruma ayak uydurur, rüzgar ne yöne esiyorsa o yönde hareket eder.

    ayrica kendisi 90larin ikinci yarisi sonrasinda türk gencliginin zeka gerilemesinden birinci dereceden sorumlu tutulmali bence. bir düsündüm de etiler eglence kültürünün yayginlasmasi (eller havaya?) -ki röportajda bu serdar ortac'a dayandiriliyor- ve televolelerin, magazinlerin patlamasi da es zamanli hadiseler.

  • abi şaka mısınız aaaa? şampiyon mu yaptı, avrupa'ya mı taşıdı bu çocuk takımı naptı? hahahahah