hesabın var mı? giriş yap

  • kıtlık etkisi (scarcity effect), insanların az bulunan bir nesneye fazla değer yüklemesi durumudur. buna bilişsel önyargı demek de mümkündür.
    akılcı karar verme süreçlerimizden çok sezgisel ve duygusal karar verme mekanizmalarımızın baskın çıkmasıyla ilgili bir olgudur.

    kıtlık etkisinin altında yatan başlıca nedenler:
    - bir nesneye faydasına, fiyatına, ihtiyaca göre değil bulunma sıklığına göre değer biçmek
    - çok satan malın iyi olduğuna dair inanç
    - elde etme fırsatını kaçırma korkusu (bkz: fomo)

    pazarlamacıların bu etkiyi elde etmek için aşağıdaki kalıpları kullanır:
    - fırsat kaçıyor (stoklarda az kalmış şekilde gösterme)
    - sınırlı sayıda üretim (starbucks yılbaşına özel toffee nut latte ve gingerbread latte)
    - kısa süreliğine geçerli teklif (online alışveriş sitelerindeki süre geri sayımları)
    - indirim günleri (satıcının yarın bu fiyat geçerli olmaz ifadesi)
    aynı zamanda pazarlamacılar kısa sürede etraflıca düşünmeden hızlı karar almanızı sağlayarak kıtlık etkisini arttırır. bu etkiyi arttıran bir başka neden de başka kişilerle bu kısıtlı kaynaklar için yarışma ve mücadele içinde olduğumuz algısıdır.

    kıtlık etkisinin bir başka yan etkileri de yalnızca çok istediğiniz o nesneye arzu duymanız nedeniyle fazla odaklanmanız sonucunda zihinsel baskı hissetmeniz ve başka fırsatları kaçırmanız olabilir.

    olağan dışı zamanlarda bu etki daha da şiddetli olur ve karaborsa oluşur. insanlar az bulunan bir mala daha fazla para ödemeyi de göze alırlar. örneğin savaş zamanları ya da üretimin az olduğu dönemler (çip krizi nedeniyle araba fiyatlarının artması) bir malın mali değeri kıtlık etkisi nedeniyle artar.

    yasaklanan nesnelerin daha değerli görünmesinin bir nedeni de zor erişilebilir yani az bulunur olmalarıdır.

    ekonomi ile ilgili bir olgu gibi görünse de sosyal psikoloji için de önemli bir araştırma alanıdır. yalnızca nesnelerle ilgili bir durum değildir. az bulunan fiziksel ya da mesleki özelliklere sahip kişiler de kıtlık etkisi nedeniyle olduğundan daha değerli görülebilir. karşı cinsten uygun partner bulamayan kişiler bu nedenle kariyerlerinde ilerlemeyi seçerek aile kurmayı erteleme kararı alabilirler. daha az iş ilanı olan firmanın daha fazla iş ilanı olan firmaya göre daha değerli ve daha fazla maaş verebilecek potansiyelde görüldüğü de gözlemlenmiştir.

    kaynaklar:
    https://en.m.wikipedia.org/…ity_(social_psychology)
    https://www.psychologytoday.com/…e-effects-scarcity

  • türkiye'nin en yüksek bütçelerinden birini alan diyanet nerede lan dedirtmiştir.

    edit: zorunlu düzeltme. "en yüksek bütçesi" "en yüksek bütçelerinden birini alan" olarak düzeltildi.
    içiniz soğudu mu lan malum yerin kılları?

    edit2: gelen mesajlar bölgede birçok din adamı ve diyanet personelinin olduğu yönde.

  • adamın biri bara girmiş.

    üç duble viski içtikten sonra barmene dönmüş ve;

    -“ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. sana istediğin her şarkıyı çalabilir..” demiş.

    barmen sert bir ses tonuyla;

    -“hadi oradan sarhoş” demiş.

    adam o anda elini cebine atmış. 25 santim boyunda gerçek bir piyanist çıkarmış. üstelik piyanosu da önünde...

    barmen şaşkın bakışlarla;

    -“türk marşı” diyebilmiş kısık bir ses tonuyla.

    bir döktürmüş ki sormayın, 25 santimlik piyanist...

    -“bu nasıl iş” demiş barmen şaşkınlık içinde barda içen adama...

    adam cevap vermiş;

    -“hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık. parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı. bin yaşında, çökmüş ve kulakları da zor duyuyor.”

    elini öbür cebine atmış, çok eski bir lamba çıkarmış. barmenin önüne koymuş.

    -“ovala ve dilek dile” demiş...

    barmen ovalamış lambayı hakikaten ihtiyar, ayakta zor duran bir cin...

    cinin bir eli kulağında; “haa... hii...” deyip duruyor barmene...

    barmen düşünmüş ve hemen bir dilek dilemiş;

    -“burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi. bana iki yeni ciğer” demiş.

    hooop!..

    barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki yeniçeri belirmiş.

    barmen adama dönmüş ve;

    -“bu nasıl bir cin?!.. yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim” demiş.

    adam barmene cevap vermiş;

    -“ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."

    debe için teşekkürler. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • sabah kalkınca aynaya bir bakarsın ki, saçlar hiçbir zaman olmadığı kadar süper bir formda. ama kahretsin ki o gün dışarıda hiç işin yok. dışarı çıkacak kimse de yok. bu durumda malesef üstte pijama, kafada süper saçlar, evde kendi kendine pineklersin. kimse de görmez o muhteşem formdaki saçları.

    (bkz: lanet olsun dostum)

  • ben hiç karışmam hasta yakınlarına. hayvan gibi doluşurlar mesela. enfeksiyon olacakmış, işimizi yapmamız engellenecekmiş filan bunlar tırt sebepler. aradan sıyrılır bakarım, bakamazsam az bekler diğer tarafa geçerim. ama asla ses etmem. çıkın ya da güvenliğe çıkartın hasta yakinlarini asla demem. banane amk. şartlar suriye iken ben neden isviçre kalitesinde hizmet vermeye calisayim ki?