hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • dincinin şunlardan birini söylemesiyle noktalanacaktır:

    - neyse kardeş, sen komple kapatmışın zaten kalbini. sana anlatacak bir şey yok, allah ıslah etsin.
    - neyse kardeş, allah seni de böyle yaratmış demek ki. ölmeden önce imana gelmeyi nasip etsin inşallah.
    - senin ananı avradını s*kerim oros*u çocuğu! inanmıyorsan da saygı duyacaksın şerefsiz!

  • yeaaahh gururla karşınızdayım sayın sözlük ahalisi.

    olay şu:

    "sedat kapanoğlu ve 40 kişiye hapis talep edilmesi" başlığına konu davada ali emre bukağılı sözlük yazarı olan müvekkilim hakkında da şikayetçi olmuştu. detayları geçiyorum. duruşmada beyanım aynen şuydu:

    "efendim bu beyanımın özellikle tutanağa geçmesini istiyorum. çünkü buna da dava açabilirler. "müvekkilim felsefecidir, müvekkilimin yazdıklarını anlayacak entelektüel birikime ve donanıma sahip olmayanlar tarafından söyledikleri yanlış anlaşılarak hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur."

    sonrasındaki diyalog da şuydu:

    ali emre bukağılı'nın avukatı: tutanağa geçsinnn!!!! tutanağa geçsinnn!!!!

    avasas: ben de zaten tutanağa geçmesini istiyorum:)

    işte bunun için suç duyurusunda bulundular. beyefendiye hakaret etmişim, cahil imasında bulunmuşum. kendisi mühendismiş, yüksek lisans yapmış bla bla. suç duyurusu üzerine savcılık benden yazılı bilgi aldı ve dosyayı soruşturma izni için adalet bakanlığı ceza işleri genel müdürlüğü'ne yolladı. işte bugün aldığım bilgiye göre, bakanlık soruşturma izni talebini reddetmiş.

    şimdi ben ne yapayım? bu muhtereme 1 kuruşluk sembolik manevi tazminat davası mı açayım?

  • (bkz: fire)

    fire, amacı "finansal bağımsızlık ve erken emeklilik" olan bir yaşam tarzı hareketidir. bu model özellikle 2010'larda bloglarda, podcast'lerde ve çevrimiçi tartışma forumlarında paylaşılan bilgilerle y kuşağı çalışanlar arasında popüler hale geldi.

    finansal özgürlüğe ve erken emekliliğe, yani fire'ye ulaşmak isteyenler, gelirlerini artırmanın yollarını bularak ya da masraflarını azaltarak tasarruf oranlarını maksimuma çıkarıyorlar.
    amaç basitçe, ömür boyu yaşam masraflarını çalışmadan karşılayacak miktara gelinceye kadar para biriktirmek. fire hareketinin çoğu savunucusu %4 kuralının bir rehber olduğunu öne sürerek, yıllık tahmini yaşam giderlerinin en az 25 katı kadar bir hedef belirlemiş.
    fire hareketi diyor ki, finansal bağımsızlığa ulaştıktan sonra, ücretli iş isteğe bağlı hale gelir ve geleneksel işinizden sistemin size uygun gördüğünden 10'larca yıl önce emekli olursunuz.

    finansal planlamacılar yıllardır çalışanlara genel olarak bilinen %10-15'lik bir tasarruf yapmalarını önerir. fire hareketi ise agresif bir tasarruf yöntemi öneriyor. sabit gelir ve giderler olduğunu varsayarak ve yatırım gelirlerini hesaba katmadan şöyle bir tablo sunuyorlar:

    %10 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 9 yıl çalışmanız gerekir.
    %25 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 3 yıl çalışmanız gerekir.
    %50 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 1 yıl çalışmanız gerekir.
    %75 tasarruf oranıyla, 1 yıllık yaşam masraflarınız için 0,33, yani 4 ay çalışmanız gerekir.

    emeklilik zamanının tasarruf oranı arttıkça önemli ölçüde düştüğü görülebiliyor. bu nedenle, fire peşinde olanlar gelirlerinin %50 veya daha fazlasından tasarruf etmeye çalışıyorlar. "%4 para çekme" kuralına uyulduğunda, %75 tasarruf oranıyla 25 yıllık yaşam masrafınızı biriktirmek 10 yıldan az bir zaman alıyor.

    fire hareketinin arkasındaki ana fikirler, vicki robin ve joe dominguez'in yazdığı 1992 yılının çok satan kitabı "your money or your life" (paranız ya da hayatınız), ve 2010 yılında jacob lund fisker'in yazdığı early retirement extreme kitaplarından gelmektedir. bu çalışmalar, finansal bağımsızlığa ulaşmak için basit yaşamı yatırımlardan elde edilen gelirle birleştirmenin temel şablonunu sunuyor. özellikle ikinci kitap tasarruf oranı ile emekliliğe ayrılma süresi arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, bireylerin öngörülen bir gelir ve gider tablosu ile emeklilik tarihlerini hızlı bir şekilde belirleyebilmeleri sağlamıştır.

    bu kitapların dışında 2011'de açılan mr. money moustache blogu, tutumlulukla erken emeklilik elde etme fikrine ilgi uyandıran ve hareketin popülerleşmesine yardımcı olan etkili bir ses. diğer bloglar ve podcast'ler, çevrimiçi forumlarda yoğun biçimde tartışılan fire konseptini geliştirmeye devam ediyor. pek çok kişi bu ortamlarda giderlerini ve birikimlerini aylık olarak paylaşıyor ve fire rakamlarına ulaşabilmek için birbirleriyle yarışıyor. bir nevi bu rekabetten güç alarak daha da motive oluyorlar. 2018 yılında, fire hareketi geleneksel ana akım medya kuruluşlarında önemli ölçüde yer buldu. yine 2018 yılında the harris poll tarafından yapılan bir ankete göre, 45 yaş ve üstü zengin amerikalıların %11'i fire hareketini duymuş ve diğer %26'sı ise kavramın farkında.

    harekete gelen yoğun eleştiriler de var. bunlardan biri fire hareketinin sadece zenginler için olduğu. düşük bir gelir ile fire için gerekli olan yüksek tasarruf oranlarını yakalamanın zorluğuna dikkat çekiliyor. diğer bir yaygın eleştiri de fire hareketinin erken emeklilerinin gerçekten de emeklilik için yetecek parayı biriktirememiş olacakları. fire'deki emeklilik aşamasının potansiyel olarak 70 yılı bile bulabileceği düşünüldüğünde, eleştirenler %4 kuralını uygulamanın bu sürede uygun olmayacağını, yaklaşık 30 yıllık geleneksel emeklilik süreleri için olabileceğini düşünüyor. bu çeşit bir emekliliğin %4 kuralı ile başarılı olacağına dair daha geniş bir zaman dilimini kapsayan empirik bir kanıt olmaması bu eleştirilerin dayanak noktası.

    diğer bir eleştiri de kadınlardan geliyor. hareketin daha çok beyaz erkeklere yönelik olduğunu savunuyorlar. fire disiplinine girenlerin, içinde "software" (yazılım) yazan ünvanlara sahip, fazla mesai yapan ve aylık 10 bin doların üzerindeki maaşlarının %50 ya da daha fazlasını kenara koyarak 30'lu yaşlarında kübik çalışma ortamlarından kaçabilen y kuşağı bireyleri olduğuyla ilgili yaygın bir görüş var.
    mr. money mustache ve early retirement dude gibi blogların tamamen erkekler tarafından erkekler için yazıldığını ileri sürüyorlar.

    hareketin özündeki temel görüş, yeterince dayanıklı, biraz finanstan anlayan ve kuru fasulye pilava talim etmeye gönüllü olan "herkes" bunu yapabilir. ama bu pek doğru değil.
    “bu konudaki bir çok blog, iyi niyetli olsa da, dar görüşlüler” diyor blogger kiersten saunders ve devam ediyor: "şunun gibi yalın planlara sahipler: işte, 'dondurulmuş içecekler ve burritolar yiyeceğiz ve böylece gelirimizin %50'sini tasarruf edeceğiz'. peki tamam. ama hayattaki zaman zaman gerekli olan diğer şeyler? mesela bakmak zorunda olduğunuz kayınvalidenizin masrafları bu bütçenin neresinde yer alıyor?"

    fire hareketindeki bu çeşitlilik eksikliğini gören kiersten saunders 2015 yılında kocasıyla beraber rich & regular adındaki kendi kişisel blogunu açmış.

    açtığı blog bugün, kendi farklı fire topluluğunu inşa eden kadınlardan oluşan ve giderek büyüyen bir mecra halini almış durumda. birçoğu bu biriktirme işindeki ilerlemelerini internette anlatırken, çoğu da bunu anonim bir şekilde yapıyor. çünkü bir de kariyerlerini kısaltmak için yaptıkları planları duyururlarsa gelecekteki işlerini veya belki gelmesi muhtemel yüklü maaşlarını (veya daha az arzulanan bir türden işten çıkarılmayı) riske atmaktan kaçınıyorlar.

    fire kadınlarının bir kraliçe arısı varsa o da 38 yaşında siyasi danışman olarak görevinden emekli olan 39 yaşındaki tanja hester'dir.
    hester tecrübelerini anlattığı "work optional" (istersen çalış - çalışmak opsiyonel gibi çevrilebilir sanıyorum) adlı bir kitap yazar ve 2018 kasım ayında fire hareketindeki kadınlara bir sığınak olan cents positive'yi kurar. açılışı sadece 75 kişiyle sınırlandıracaktır ama talep o kadar yüksek olur ki 85 kişi almak zorunda kalır. (hala birkaç düzine de bekleyen listesi varmış). bu yıl başka bir tane daha düzenlemeyi düşünüyormuş ve 2020'de de olayı kanada'ya taşımayı düşünüyormuş.

    bu fire kadınları benzer alışkanlıklar uygulama eğiliminde oluyor. eski arabaları kullanıyorlar, restoranlar ve barlardan kaçınıyorlar, dışarda sosyalleşme davetlerini geri çeviriyorlar, şundan bundan yiyecek üretiyorlar, (mümkünse) ikinci el mağazalarında alışveriş yapıyorlar ve “harcama yok haftası" gibi dönemlere giriyorlar. eğlenmek için evde takılıyorlar veya yürüyüş gibi ücretsiz aktiviteler yapıyorlar.

    tabi burada esas amaç emekli olmaktan ziyade ekonomik özgürlüğe kavuşmak. sonuçta kimse 30'lu yaşlarında emekli olup tüm gün kanepede uzanıp tv izlemek istemez. hareketin uygulayıcılarından jess fickett bunu şöyle anlatmış: "bence fire hareketinin kalbinde yatan şey gezegendeki sınırlı zamanınızı stratejik olarak maksimize etmek ve böylece bu sürede sadece anlamlı bulduğunuz şeyleri yapabilmek."

    batıdaki bu yeni akımları konuşmak, bunlardan feyiz almaya çalışmak, kafa yormak elbette türkiye'de içinde bulunduğumuz bu ekonomik kriz döneminde biraz fazla gerçek dışı. hele de bu fire olayı batıda bile "zenginler için" denilerek eleştirilirken bizim ülke insanımızın müsade edilen ekonomik ufkundan bir hayli uzak görünüyor. en azından bir 5-10 yıl.

    kaynaklar:
    - wikipedia (yasaklı...)
    - https://www.nytimes.com/…-featured&imp_id=918168389

  • aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.

    evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.

    yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.

    bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.

    zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.

    köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.

    aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.

    yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.

    yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"

    hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.

    o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.

    dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.

    olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.

    bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.

    dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)

  • bir gün kürt yolda yürüyormuş
    tartışan 2 çocuk görüp yanlarına yaklaşmış ve sormuş; "niye kavga ediyirsiniz çöcüklar?"

    çocuklar da "paralarımızı birleştirip tost aldık ama hangimizin ilk ısırığı alacağına karar veremiyoruz" demişler. kürtte kaş altından gülmüş, tostu çocukların elinden almış, ikiye bölmüş ve gülümseyerek birden arkasına dönüp kaçarak tostu eşşeğiyle birlikte yemiş.

  • 157 yıl yaşadığı iddia edilen, en az 130 yıl yaşadığı kesin olan insan. öldüğünde kızı 92 yaşındadır. dolayısıyla uzun ömür zaro ağa'nın ailesinin ortak özelliğidir. ama bir de şu var: zaro ağa 157 yaşında öldüğünde kızı 92 yaşındaysa zaro ağa 65 yaşında çocuk sahibi olmuştur ki bu da ilginç sayılabilir. ölümünden önce abd'ye davet edilmiş, bir süre orada kalmıştır. uzun sayılabilecek abd ziyareti sınrasında tanıştığı abd'li bir kadından "sevgili zaro, n'olur buraya gel evlenelim. yol paranı ben veririm" şeklinde bir mektup almıştır.

  • finlandiya'da ortalama gelirli bir kişi rahatlıkla business class uçabilecekken, cumhurbaşkanının economy class uçtuğunu gösteren olay.

    bizde ise nüfusun %95'i uçağa 1 sene önceden promosyonlu bilet alarak zor biniyor ama cumhurbaşkanının 300 milyon dolarlık, 60 metre uzunluğunda, 250 kişilik uçağı var.

    edit: adamın bileti business'mış ama arada ekonomiye geçip, gazetecilerle oturmuş. bu çok ekonomide uçmaktan çok farklı bir olay değil de yine de yazalım. önemli olan şey, cumhurbaşkanının devletin özel uçakları yerine tarifeli uçak kullanması. zira business biletler de özel jet kaldırmaktan daha pahalı değil.