hesabın var mı? giriş yap

  • evrim teorisinin tümüyle rastlantısallık demek olduğunu savunanların hakkında bir şey bilmeden konuştukları mekanizma. bu yüzdendir ki; geniş kitleler tarafından evrim saçmalık olarak nitelendiriliyor. elbette ki bunun birçok sebebi var. aşağıda toplumlarda evrim teorisinin niçin boş ve temelsiz argümanlarla yanlı bir biçimde lekelenmeye çalışıldığının nedenlerini ve birikimli seçilim (cumulative selection) mevzusunu bulacaksınız. kaynak olarak the origin of species ve the blind watchmaker kitaplarından yararlandığımı söylemeden geçmeyeyim.

    çoğumuz kuantum teorisini ya da göreliliği tam olarak anlamasak bile bu teorilere karşı çıkmıyoruz. ancak diğer taraftan evrim teorisine karşı çıkmaya meyilliyiz. burada richard dawkins de belirttiği gibi belki de darwincilikle ilgili olan temel sorun herkesin evrim teorisini anladığını düşünmesi. asla ve asla basit bir konu ve süreç olmayan evrim teorisi büyük yanlış anlamalar ve biaslar ile çok basit ve sığ şekilde değerlendirildiği için, örneğin son derece karmaşık olan kuantum fiziği hakkında hiçbir yorum yapamayan tipler, konu evrim olduğunda uzman kesilip temelsiz savlar ortaya koymakta.

    diğer yandan insan beyni, darwinciliği yanlış anlamaya kodlanmış gibidir. özellikle şans konusu kör şans olarak dalga geçer bir biçimde dile getirilir. zaten teoriye saldıran insanların çok büyük bir kısmı sürekli olarak teorinin "rastgele şanstan" ibaret olduğu şeklinde yanlış olan bir fikirle karşımıza çıkarlar. canlıların mükemmel derecede olan karmaşık yapısı ve iyi tasarımlı hali, şans ve rastgelelik kavramıyla taban tabana zıt göründüğü için teorinin safsata şeklinde değerlendirilmesini kolay olarak bulurlar. aslında darwin'in de açıkladığı gibi, teori özünde "kalıtsal çeşitlenmelerin olduğu rastgele olamayan bir üreme eğer değişimlerin birikmesi için yeterli zaman varsa, çok yönlü sonuçlara yol açar" şeklinde bir manaya gelmektedir. insan beyni yaşam uzunluğu gereği yıllar ve on yıllar sürecek bir zaman dilimini anlamaya meyillidir. fakat tam aksine evrim teorisi, tamamlanması on milyonlarca yıla dayanan yavaş birikimli süreçlerin teorisidir. neyin olası olup neyin olası olmadığına ilişkin sezgisel fikirlerimiz bu zaman dilimlerinde yetersiz kalır.

    evrim'i yanlış anlamadaki diğer bir sebep de, içinde bulunduğumuz dünyadaki yapıların bir mühendislik ve sanat harikası olduğu yönündeki fikrin beynimizde temellenmiş olmasıdır. yani zarif ve mükemmel tasarım fikrine tamamen alışkınız. bu da kesinlikle "mutlaka gerçeküstü bir şeylerin olması gerektiği gibi" bir yanlılığa neden olur. bu noktada, büyük bir paradigma değişimi ile darwin ve wallace büyük bir sıçramaya yol açtılar. burada olan şey tam olarak büyük bir düşleme ve düşünme becerisiydi.

    birikimli seçilime (cumulative selection) gelince, öncelikle rastgelelik ve mutasyon kısımlarından başlayalım. çakıllı bir kumsalda yürüdüğünüzde çakılların rastgele dağılmadığını fark ederiz. daha küçük çakıl taşları ve daha büyük çakıl taşları kumsal boyunca farklı kuşaklar oluşturacak şekilde dağılmışlardır. ilkel bir kabilenin bunu doğa üstü bir etkene bağlaması normal görülebilir. ancak diğer yandan daha makul bir şekilde dalgalar gibi fiziksel kuvvetlerin bu düzene neden olmuş olduğu öne sürülebilir. bu çok basit bir anti-rastgelelik örneğidir. ya da gökyüzündeki bulutların rüzgarların etkisiyle şekilden şekile girmesi örneği gibi. konu canlılar dünyası olduğunda sistem çok daha karmaşıktır. biraz önce bahsettiklerimiz tek basamaklı seçilimdir. canlılar dünyasındaki karmaşık moleküller mesela hemoglobin molekülü tek seferlik bir seçilimle oluşamayacak kadar karmaşıktır. hemoglobin molekülü 4 aminoasit zincirinden oluşur. her bir zincirin 146 amino asitten oluştuğunu ve canlılarda genellikle 20 çeşit aminoasit bulunduğunu düşünürsek, olası 146 halkalı zincir sayısı 20 üzeri 146 olup, bu ihtimal şok edici büyük bir ihtimaldir. diğer bir örnek de, yarasaların yönlerini ve avlarını belirlemek için kullandıkları muazzam güzellikteki ekolokasyon (kısaca ses ile yön ve hedef belirleme) sistemi, tek basamaklı bir seçilimle oluşamayacak kadar girifttir.

    birikimli seçilimde ise, varlıklar ürerler veya başka bazı yollarla bir eleme işleminin sonuçları onu takip eden eleme işlemine girer ve bu şekilde uzayarak birbirini takip eden birçok nesil boyunca seçilime uğrarlar. bir birikimli seçilimin son ürünü, bir sonraki neslin seçilimin ana kaynağıdır. yani darwinci evrim rastgele değildir. tam tersi şans darwinciliğin çok ufak bir bileşenidir (mutasyonlar). en önemli faktör birikimli seçilimdir. birikimli seçilim ise anti-rastgele bir kavramdır. gerçek hayatta genlerdeki küçük rastgele değişimler yani mutasyonlar, aslında birikimli seçilimin çok küçük bir kısmıdır. darwin'den alıntılarsak:

    "we cannot suppose that all the breeds were suddenly produced as perfect and as useful as we now see them; indeed, in several cases, we know that this has not been their history. the key is man's power of accumulative selection: nature gives successive variations; man adds them up in certain directions useful to him. in this sense he may be said to make for himself useful breeds."

    "the great power of this principle of selection is not hypothetical. it is certain that several of our eminent breeders have, even within a single lifetime, modified to a large extent some breeds of cattle and sheep. in order fully to realise what they have done, it is almost necessary to read several of the many treatises devoted to this subject, and to inspect the animals."

    kısaca meali: tüm ırkların birdenbire şimdi onları gördüğümüz kadar kusursuz olarak üretildiğini düşünemeyiz; gerçekten de bunun onların tarihi olmadığını biliyoruz. burada kilit nokta, insanın birikimli seçilim gücüdür: doğa ardışık varyasyonlar verir; insanlar ona yararlı olan yönleri üzerine ekler. bu anlamda kendisinin yararlı ırklar yapacağı söylenebilir. bu seçilim ilkesinin gücü, hipotetik değildir. bazı seçkin yetiştiricilerimizin ömürleri boyunca büyük ölçüde bazı sığır ve koyun ırklarını değişime uğrattığı açıktır. tam olarak ne yaptıklarını anlayabilmek için hayvanları incelemek gereklidir.

    kaynaklar: kör saatçi, richard dawkins-kuzey yayınları ve on the origin of species by charles darwin

  • "6 ortalı harita-metod defter aldım, amel defterimi kendim de tutuyorum, ne bok yiyosam yazıyorum. ölünce karşılaştırıcam, fazladan geçirmesinler..."

  • gurbetçi tiplemesi çok başarılı olan film. almanya’ya işçi olarak giden şaban, memleketinde kendisiyle aynı soy ismi taşıyan ve baba adı tutan çocukların belgeleri ile alman makamlarından çocuk parası alıyor. apaçık şekilde almanları dolandıran kendisi olduğu halde almanların ne kadar kötü insanlar olduklarını anlatmaya çalışıyor. kaçak gittiği ülkede sanki onu zorla tutan var gibi hem almanya'yı yerden yere vuruyor hem de almanya'nın etinden sütünden faydalanıyor. filmdeki şaban karakteri, günümüzdeki "türkiye çoh eyi, almanya türkiye'yi gıskanıyor" deyip "niye türkiye'ye gelmiyorsun madem" sorusuna uyduruktan bahaneler bulan gurbetçilerin atasıdır. yani gurbetçi gibi gurbetçidir filmdeki şaban.

  • boş laf. gençler bir günde böyle umutsuz olmadı. işin en kolay yanı gençliği suçlamak. kolaycılıkla prim yapıyor.

  • + oglumuzun adi hayko cepkin olsun necla.
    - sadece hayko desek? hani soyadi zaten cepkin olacak, ondan diyorum...

  • 30 yaşıma 1 ay kala gerçekleştirdiğim eylem. üniversite mezunuydum. askerliğimi yapmıştım. iş yaşamımda 5 yılı geride bırakmıştım. bir gün bir fırsat doğdu. ingilizcem çok zayıftı ancak kaybedecek birşeyim yok dedim ve yola koyuldum. borusan lojistik çıkışımda iki aylık maaşımı tazminat olarak vermişti. abd’de ucuz bir araba alıp, kalacağım odanın bir aylık ücretini ödediğimde cebime 15 gün beni ayakta tutacak bir para kalmıştı. önce bir avmde tezgahtarlığa başladım. kolejin esl eğitimini bitirdim. ardından bir it firmasında çalışmaya başladım. sırayla it sertifikaları almaya başladım. it firmasındaki 5. yılın sonunda, it ve lojistik alanlarındaki bilgi ve deneyimimi birlikte kullanacağım şu anki işime kavuştum. önümüzdeki ay şirketteki 3. , abd’deki 10. yılım dolacak. hiçbir şey kolay değildi. vazgeçmeyi hiç düşünmedim. geldiğime hiç pişman olmadım.

    velhasıl, bunu yapmayı düşünüyorsanız, cesaret gösterin. kararlı, dürüst ve çalışkan olun. bu size yeter. her kapıyı açar.

    edit: gelen onca soruya teşekkür ederim. anlaşılan “bir gün bir fırsat doğdu” cümlesi kafaların karışmasına sebep olmuş. onu netleştirmek isterim. mayıs 2010’da dv-2011 talihlisi olduğumu öğrendim. greencardımı cebime koyarak geldim. ne kaçak çalıştım, ne de turist vizesi+öğrenci vizesi+evlilik kombinasyonu yaptım.

  • her 10 erkeğe 1 erkeğin düştüğü bölümle ilgili fake haberdir.

    kıbrıs odtü olmasın o?

    edit : yok yok bildiğin ankara yerleşkesinden. haber doğru. eşli danslar topluluğuna da üye.

    bence odtü makina bölümü artık zirvede iken kapatılmalı. adamların intikamı çok sert oldu. yıllardır bölüm dışından kimseyi içeri almadıkları gizli bir atelyeleri vardı. yılların birikiminin ürünü. kendileri yapmışlardır yıllar yılı ilmik ilmik işleyerek kesin japon işi filminde olduğu gibi.

  • cem yilmaz'in insanoglundan her gecen gun biraz daha nefret etmesinin disa vurumu olan film.

    adam nasil nefret ettiyse cevresindeki cahilinden de, okumusundan da, sosyetesinden de, koylusunden de...

    yardirmis.

    inanilmaz bir hikaye anlatimi var bayiliyorum ya.

    --- spoiler ---

    kendini merkeze koy, kendini merkeze koy...kimim ben ? belki gotun tekiyim, niye merkeze koyuyorum?
    --- spoiler ---

    ahahah tek cumlede butun yasam koclari ve sosyal medya psikologlarinin icinden gecmis abimiz.