ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
olta balıkçılığı terörü
-
muhakkak ki başka denize kıyısı illerde de benzer problemler vardır ama istanbul'da artık iyice limitlerinden çıkmış, diğer insanların hafta sonu gezintilerini sabote etmeye başlamış olay. balıkçılığı ya da olta balıkçılığını yasaklayacak değiliz ama bu işin yapılacağı yerlerin artık belirlenmesi şehir için elzem hale gelmiş görünüyor. zira bu hobiye/işe gönül vermiş insanların belli ki şehirde yaşayan diğer insanları önemsediği ve umursadığı yok.
sahil şeridi olduğu gibi bu arkadaşların işgali altında. yürüyüşe çıksanız ya kafanızın üstünde misina gezecek ya oltanın denize sallanmasını bekleyeceksiniz. banklar ise tamamen bu insanlara ait. olta takımları, kovalar, balıklar için rezerve. olmasa bile balık artıkları ve kokudan zaten kullanmak mümkün değil.
hani deseniz ki sadece belli yerlerde böyle, oraya değil de başka yere gidelim. ama değil boğaz sahili boydan boya işgal altında. tek bir yürüyüş yolu yok ki balıkçıların istilası altında olmasın da rahat rahat hava alınıp, kafa dinlenilsin. bir de belediyenin çevreciliğe büyük katkısı olan yeni dolgu alanları filan tamamen bu işe bırakılmış gibi.
bu işin bir şekilde önüne geçilmeli ve avlanma için belli alanlar insanlara gösterilerek yürüyüş yollarının ve boğaz kıyısının herkesin kullanabileceği hale getirilmeli. ha olacak değil ya işte yazıp ümit etmiş olalım.
the last of us part ii
-
40 saate yakın oynama süresi ile zor modda bitirdiğim şaheser. bu oyunsa diğerleri nedir? adamlar çıtayı o kadar yukarı çekmiş ki, bu oyunu gördükten sonra artık hiç bir oyun tat vermez. bitince salonda ayağa kalkıp sessiz alkış yaptım. o derece emek verilmiş, muazzam detaylara sahip, dolu dolu bir oyundu. tesekkurler naughty dog ekibi.
kaybedileceği neredeyse kesin mücadeleyi sürdürmek
-
bu sözü en çok hak ettiği düşünülen kişi deniz gezmiş ve arkadaşlarıdır. kaybedecekleri baştan belliydi değil mi?
ama ne oldu. 40 yıldır her eylemde onun resmi en önde, en yüksekte dalgalınıyor. onun için ölüm yıldönümünde hala yas tutuluyor, şiiir okunuyor.
şimdi hatırlayan var mı? deniz gezmiş asıldığında başbakan olan, bakan olan, genelkurmay başkanını. demek ki kaybedeceğini bilerek mücadeleyi sürdürmek yoktur. doğru olandan yana, vicdanlı olmak vardır. doğru olanı savunuyorsan kaybetmekten korkmazsın. bir gün senin hakkını verecek olanlar mutlaka çıkacaktır. dünya'da iyinin yanında olan kimse, uzun süreçte kaybetmemiştir. kaybetmeyecektir.
fren yerine gaza basıp 3 dükkan 3 arabaya çarpmak
-
ayrıntıları okumadan, daha sol frame'de başlığı görür görmez, sürücünün cinsiyetini herkesin tahmin ettiği olay..
erkeklerin %96.5'i aynı anda üç kızı idare ediyor
-
benim payıma düşen 3 kızı hangileriniz idare ediyor lan? söyleyin valla kızmam. sadece birini bana verin, yeter.
ilk başkanlık seçiminde rte'nin rakibi
tek taş yüzük alınan kızın kuyumcuya sorması
-
bir arkadaşım bu durumu bildiğinden aynı yüzüğün pahalı olanıyla ucuz olanını yaptırıp, gerçeğini veriyor kıza. 1 ay falan sonra versene yüzüğü bir bakayım deyip ucuzuyla değiştirmiş el çabukluğuyla. kız hala pahalı olanı taktığını sanıyormuş. kızlar ayık olun azucuk la.
belediye kadrosundaki akp'lilere ne olacağı sorunu
-
sen onları ayırt edebileceğini mi zannediyorsun?
herkesten önce chpli olur onlar. sen de aval aval bakarsın. türkiyede sorun ahlak sorunu başka birşey değil.
sözlükçülerin en tuhaf korkuları
-
sokakta cop kutusuna bir sey atacakken icinden kedi firlayacak korkusu.
groundhog day
-
sıcacık detayların saklı olduğu, sıcacık bir "detayları farkedebilme" filmi.
"bugün aslında dündü ve bugün aslında yarın" diye söze başlıyor ve ekliyor;
her gün aynı güne uyandığını hissettiğin olmuyor mu hiç? aynı rutinleri yaşarken bulmuyor musun kendini? zaman geçip gidiyor, daha doğrusu bir türlü geçmiyor, ve sen çoğu zaman memnun değilsin belki de? tekdüzelikten şikayet ediyorsun, sıkışmış hissediyorsun kendini her gün tekrarlanan bu günde. çünkü farkedemiyorsun, sıradan bir günün içine sıkışıp kalmış ufak ayrıntıları, keyfini süremiyorsun inceliklerin, yürüyüp geçiyorsun yanlarından. fransızca mı öğrenmek istiyorsun, öğren. piyano mu çalmak istiyorsun, durma çal. buzdan heykel mi yapmak istiyorsun, senindir. denemek istediğin, öğrenmek istediğin, görmek istediğin, yapmak istediğin, söylemek istediğin ne varsa bu gününün içinde olabilir, sen istersen.
sen aynı günü defalarca yaşarken, zamanın bir türlü geçip gitmediğini düşünürken, sürekli farklı birşeyler istediğini söyleyip dururken, zaman aslında geçip gidiyor. köşe başında saklı duran deja vu'ları, küçük ayrıntıları, farklı renkleri yaşadığın bu güne katmak için, onları sadece mutfakta ararsan eğer yanılabilirsin, bilesin.
phil: do you ever have déjà vu, mrs. lancaster?
mrs. lancaster: i don't think so, but i could check with the kitchen.
leonardo dicaprio
-
bu yıl oscar'ı alacak kişi. akademi inat etti amaçları leonardo'yu gaza getirip bu ödülü almaya çalışmasını sağlayacaklardı ve onlarca güzel film çekecekti bu ödülü almak için, genç yaşta oscar alıp kariyerinin zirvesine çıkıp " daha ne 23 yaşında oscar'ı da aldık. " demesin diye bilerek vermemişlerdi ödülü.
bir canavar yaratmak istediler. ve başardılar.
ne bileyim aq başka açıklamam yok şu adama da oscar vermiyorlarsa artık. zindan adası bile yeter ödülü almasına, tek mantıklı açıklamam bu benim.
inanan aile doğum kontrolü yapamaz
-
doğrusu müslüman aile doğum kontrolü yapamaz ama müslüman vb kelimeler sol framede engellendiği için başlık böyle açıldı.
türgev açılışında konuşan rte tarafından söylenen fantastik cümle.
bakın çok enteresan, müslüman haram da yemez. cana da kast etmez. mesela hırsızlık da yapmaz. ama yapanlar var ne yazık ki.
http://www.cumhuriyet.com.tr/…kontrolu_yapamaz.html
zaytung'un 20 temmuz 2015 suruç patlaması haberi
-
saygısızca bir şey bulamadığım, ülkemizin durumuna konu üzerinden eleştiri getiren ironik haber.
lüks rezidanstan düşen camın öldürdüğü adam
-
inanılmaz bir tesadüf falan değildir. kazadır. takdir'i ilahidir falan da demeyin. hergün buna benzer yüzlerce olay oluyor. sadece düşenler çoğu zaman kimsenin kafasına denk gelmiyor. benim oturduğum semtin ana caddesinde üç kere apartmanlardan dökülen taşlara şahit oldum. iş işten geçtikten sonra belediye alanı çeviriyor. birisinde bir kızın başına düştü. haber olmuştu.
buna benzer olaylar hergün yüzlerce kez oluyor. çünkü denetimsizliğin, kuralsızlığın, liyakatsizliğin tavan yaptığı bir ülke olduk. herkes sikinin ucuyla iş yapıyor. yaptığı iş patlayınca yaptırım da görmüyor. oh ne ala. kazadır deriz geçer.
ulan elin isveç'lisinin kanadalısının başına niye gelmiyor böyle şeyler. neden bir alman böyle saçma sapan bir şekilde ölmüyor. yazık ya cidden. allahın lanetli kulları mıyız biz. o takdir norveçliye işlemiyor mu? o yüzden kader diyip, kaza diyip normalleştirmeyin bu vehameti. üzerim.