hesabın var mı? giriş yap

  • iş yerinde iş amaçlı kullandığım msn messenger programında müşterimiz olan firmalardan birinin muhasebe sorumlusu kadına vergilerin ödeme tarihlerini yazarken , 31.03.2009 yazmamla monitörde 31 çeken kocaman bir el ve tarrak eşliğinde ekrana attıran 31 harfinin yerine koyulan ifadenin çıkması ve benim monitöre bakmadan yazıp göndermem . bu olay bende anlık tansiyon düşüşü ve soğuk terleme yaratmıştır. uzun bir süre msn kullanmamama vesile olmuştur.

  • bugün iş sebebi ile seyahat ederken şahit olduğum rezalettir.

    uçak izmir'den planlanan saatte sorunsuz bir şekilde havalandı. havalandıktan bir süre sonra ekonomi bölümünde bir hostes ön taraftan, diğer hostes arka taraftan olacak şekilde yemek servisi yapmaya başladılar ancak benim oturduğum sıraya geldiklerinde kabin amiri uçağın ön tarafından gelerek hostesin kulağına bir şeyler fısıldadı. hostes "tamam amirim" diyerek tezgahı toplayıp gitti. *

    daha sonra kabin amiri anons yaparak uçağın iniş hazırlığı için yemek servisini sonlandırdıklarını söyledi. benim oturduğum sıranın 2 sıra arkasındaki kadın duruma tepki gösterdi ama hostesler sadece "bizim yapabileceğimiz bir şey yok, size yardımı olmaya çalışacağız" tarzında şeyler söyleyerek geçiştirdiler.

    işin rezalet kısmı, türk hava yolları yaklaşık 30 yolcudan bilet içinde ücretini aldığı yemeği vermemiş oldu. koskoca thy dersin ama iç hat uçuşunda bile uçağın ne kadar havada kalacağını, havada servis için yeterli zamanın olup olmadığını dahi düşünemeyen amatörler tarafından işletiliyor.

    servisleri yapılan yolcular yemeklerini yerken biz de sessiz sessiz izledik, ne yapalım.. *

    edit: dert sikiciler gelmiş hemen. arkadaşlar ben de farkındayım 30 dakikada kimsenin açlıktan ölmeyeceğinin. buradaki sorun, türk hava yollarının bilet ücreti içinde yemeğin ücretini almasına rağmen havadayken bu hizmeti veremeyecek kadar plansız olması. açlıktan ölmezsin, iban at diyenler günlük hayatta restorana gidip yemek yemeden para ödeyen tipler heralde.

  • türkiye' de gece kulübüne gitmek gibi bir hatayı 9-10 sene önce yapmıştım. tabi en iyilerinden biriydi, çok kötü bir olay olmadı ama içerideki tipler, dışarıda herhangi bir yeraltı örgüte bağlılık yemini etmiş güvenlikler, bahşiş vermiyorsan; hizmet yok garsonlar, arabanı gavurun malı gibi kullanan sabıkalı valeler, kol gibi hesaplar...

    eğlence bunun neresinde? bunlar eğlence mekanı diye geçiyor ama gittiğinde stres oluyorsun. klişe olacak ama avrupa'da cidden eğleniyorsun; eğlence mekanında.

    edit: içimin yağları eridi; 10 kişiye tek dalarım vari at hırsızı tipleri güzel benzetmişler. çok rahat, çok profesyonel.

  • bulduğunuz yerde öldürün. sonra yatağı öldürdüğünüz yere taşıyın.

    mutfakta öldürürseniz yer yatağı yapın.

  • hamile bi fizik hocamız, namı diğer sallabaş, bacaklarını açmış, yayılmış bir vaziyette sandalyede oturuyo, artık hamileliğin son günleri, zor oturup zor kalkıyo haliyle.. bi ara etekleri de baya açılmıştı, bizim arkadaşlardan biri de güzelce uyardı hocayı: "hocam bebeğiniz gözüküyo.." (bkz: kocaeli anadolu lisesi)

  • (bkz: sağlıklı yaşam)

    sürekli erteliyoruz spor yapmayı, sağlıklı besinler tüketmeyi. erteledikçe de balon gibi şişiyoruz, hantallaşıyoruz git gide. yastığa kafamızı koyduğumuzda, ister istemez sağlıksız bedenimizin huzursuzluğu kaplıyor içimizi. ağırlığımızı hissediyoruz, sağlıksız halimiz nefes aldığımız her saniye bize kendini hissettiriyor. bu sağlıksız bedenimiz için de en ufak bir şey yapmaya üşeniyoruz. ikinci gün spor salonuna gitmemeye başlıyoruz, salı günü bir dilim pasta gömüyoruz. diğer pazartesi yeniden deniyoruz.* sağlıklı yaşamaktansa kolaya kaçıyoruz, aslında kolay olanın sağlıklı olmak olduğunu bilmeden. şiştikçe, hantallaştıkça vücudumuz hastalıklara gebe oluyor. zaten çoğu hastalığı kilolu olma faktörünün etkilediğini biliyoruz. biliyoruz da bir şey yapmaktan aciz gibi davranıyoruz.* bir daha gelmeyecek her geçen dakikamızı sağlıksız geçirmeye devam ediyoruz, belki istediğimiz her kıyafeti giyemiyoruz, iki merdiven çıktık mı nefes nefese kalıyoruz. her bir fazlalığımız aslında sırtımıza bağlanmış bir yük gibi, fark edemiyoruz. ya da edip yokmuş gibi davranıyoruz.

    1 ay oldu sağlıklı yaşamaya başlayalı. sporu hayatımın bir parçası haline getirdim, sanki bunca yıl hantal yaşamamışım da sporcuymuşum gibi hissediyorum. *4.5 kg verdim. obezite problemi olan ya da aşırı kilosu olan biri değildim hiçbir zaman ama sağlıklı da değildim. fazlalıklarım var ve bana yük oluyorlar. her 1kg'dan sonra daha hafif hissettim. yeme alışkanlığımı geliştirdikçe "ne yiyormuşum bunca yıl ben be?" diye kendime kızdım. şu an bacaklarım dünkü spordan dolayı bayağı ağrıyor. ama yılmıyorum, sen de yılma. davamızı devam ettirelim.

    unutma vazgeçersen kaybedersin.

  • sessizlik olduğu zaman kafalarda "ne anlatsam şimdi" sorusunun oluşmadığı ve en sevdiğim ilişki türü. diğer türlü çok sevdiğim bir insanla bile iki kişi olarak vakit geçirmek boğucu geliyor. susunca tuhaf oluyor çünkü. sürekli bir şeyler konuşuyor olma gerekliliği de doğallığı bozuyor.