hesabın var mı? giriş yap

  • kimse kusura bakmasın ama öğrencileri için kılımı bile kıpırdatmam. bi kere de fazla manita var desteğini bekliyorum desin biri. nerede hamallık işi var hemen yardım çağırın.

    şaka lan şaka! dualarım sizinle, artan ve artık fahiş miktarlara varan shuttle fiyatları düşürülsün hatta bedava olsun. ne sikimse artık bu shuttle.

  • "meh meh meh, kölelik kalktı sanıyorsunuz ama sadece şekil değiştirdi" deyip de yaşadıkları beyaz yakalı kapitalizmiyle köleliği karşılaştıranlar bir zahmet köleliğin nasıl bir şey olduğunu araştırabilirler mi?

    birilerinin sana ruhunla, bedeninle sahip olduğu bir olgu kölelik. sahibin canı sıkıldığı için seni gece uykundan uyandırıp kırbaçlayabiliyor ya da ne bileyim gelip tecavüz edebiliyor. yetmiyor, ondan doğurduğun çocukları satıyor, hatta işleri kötü giderse seni de satıyor. bir şeye sahip olman mümkün değil, çuvaldan bozma kıyafetler giymek, yatağa aç gitmek zorundasın. fazladan bir lokma yesen, bir şey söylediğinden ses tonun sahibinin hoşuna gitmese ya da ne bileyim yanlışlıkla sahibinin gözünün içine baksan ölüm de dahil olmak üzere cezalandırılabilirsin. seni koruyan herhangi bir kanun ya da kurum yok. tam tersine bir şekilde kaçsan, kurtulsan, sahibinin kanunen seni yakalatma hakkı var...

    sen şimdi bunu gidip modern kapitalizmle karşılaştırıyorsun, hatta kendi durumunu bununla özdeşleştirip kendine acıyorsun öyle mi?

  • çocuk merkezli aileler tarafından üretilen bir model.

    * doğum yeri, kütük şeysi, vatandaşlık vs. gibi detayları planlanır mümkünse yurtdışında falan doğurulur.
    * sonra yurda dönülür, boyu posu eksik kalmasın diye doktorlarla, diyetisyenlerle, hizmetçilerle, dadılarla büyütülür.
    * namı almış yürümüş kolejlerden birine kreşten sokulur, liseden çıkarılır.
    * namı almış yürümüş özel üniversitelerden en birincisine sokulur. zira diğerleri ona layık değildir. hele devlet üniversitelerinin hiç şansı yok.
    * asla yurtta falan okutulmaz.
    * mecburi hizmet, tayin gerektiren meslekleri tercih etmesine izin verilmez. doğuya falan asla gidemez.
    * koca arama yaşları gelene kadar saraydan ayrılmaz.
    * saray sabittir. kız eşşek kadar oluncaya dek şehir değiştirilmez, mümkünse hiç taşınılmaz. küçük yaşta sık sık okul değiştirmek, genç yaşta arkadaş çevresi değiştirmek vb. şeyler psikolojik minik travmalar yaratabilir diye prensesimiz korunur bu tip olaylardan.
    * çünkü "bizim kızımız biraz şeydir, o öyle şeyleri beceremez, yapamaz"... (evet, prenses yetiştiren bir aileden ben bunu duydum)
    * namı almış yürümüş şirketlerden birine sokulur. modaya uymak, kariyer havasına bürünmek lazım tabii...
    * yurtdışında masterla falan avunmak istiyorsa ona izin verilebilir. çünkü zaten orada yerleşik bi amca, bi teyze, bi kuzen, bi bişii vardır. ama prensesimiz sanki sap sap yaşıyormuş, kimseleri tanımıyormuş, kendi ayaklarının üstünde duruyormuş gibi havalara bürünür. (bkz: çaktırma pampa)
    * yaşadığı steril ortamda, yine prens gibi yetiştirilmiş bir erkekle tanışır ve evlenir. (ya da arkadaş vasıtası, aile çevresi ayaklarına bildiğin modern görücü usulü tanıştırılır, evlendirilir)
    * çocuk da yapar kariyer de... ama arada çocuklarını yetiştirmek için uzun molalar verir.
    * yeni prensler ve prensesler yetiştirir.
    vatana millete hayırlı olsun...

  • how art made the world adlı bbc belgeselinin 1.bölümünde ilginç bir yönüne değinilen mısır kralı. kendisi yönetimi ele geçirebilmek için paralı askerlerden oluşan bir birlik kurar, bu askerler iyonyalıdır. birliğinin başarısıyla krallığını ilan eder, ardından antin yunan ve mısır kültürleri arasında büyük bir etkileşim başlar. bu etkileşimin bir yansıması olarak mısırlıların devasa heykellerini gören yunanlılar, tanrılarının heykelciklerinin boyutlarını büyütür ve insan ölçülerinde heykeller yapımına başlarlar.

  • tamam güzel kardeşim de karar doğru. istediğin kadar küfret, ama doğru. neden doğru olduğunu açıklamak istemiyorum. ufak bir mantık süzgeci yeterli. belki makarna süzgeci bile yetebilir.

    edit: makarna süzgeci de yetersiz gelmiş. hala sövüyor adam. olay kısaca şu, bazı aklı evveller daha iyi anlasın diye anlatayım. muhtemelen zor durumda olan bir çalışan, mağazanın nakit parasını cebine atıyor, kendisinden aldığı yetkiye dayanarak kendi kredi kartı ile aynı tutarı ödüyor. ve haliyle işten çıkarılıyor. dünyanın en normal olayı aq. daha normal bir süreç hayatımda duymadım. birincisi o mağaza sahibi bu çalışana nasıl güvensin bundan sonra? ikincisi bir sonraki aşama el altından satış olabilir mi? stokta eksilme? yine kendisinden aldığı yetkiye dayanarak kasayı patlatıp kaçma riski var mı? yok diyen buyursun ticari hayata atılsın, üç sene içinde makarna süzgeci alacak kadar zengin olabilir.

    edit 2: bir kaç arkadaş mesaj atıp, mevzubahis şahıs için yapmadığı şeyler üzerinden suçlamada bulunduğumu yazmış, ve maddi kayıp olmadığından bahsetmiş. nakit/kredi kartı alışverişi arasında fark vardır. birisinde kasaya para girer, diğerinde ise hesaba düşer. hesaba düşen para bankalarla imzalanan protokollere göre süreleri değişiklik göstermek kaydıyla, bloke halde kalır. bu sayede de bankalar kredi kartıyla taksit imkanı sunarlar, bloke kalan parayı ise kullanır, kazanç sağlarlar. @falanfilan arkadaşımızın attığı mesajı aynen kopyalıyorum buraya. o benden daha net biliyor belli ki: "güvenin yanında mağazayı da maddi zarara uğratmış oluyor. banka kredi kartından çekilen tutarı 45 günde ayni olarak öder. sen nakit istersen bu parayı belli bir komisyon ödersin." @deserteskimo da şöyle demiş: "ustad, bir adim daha ilerisini siyleyeyim: firmanin buyuklugune (dolayisiyla bankayla pazarlik gucune) bagli olarak hem komisyon, hem vade ayni anda da olabiliyor ve bu konisyon orani (ozellikle dusuk faiz donemlerinde) cok abartabiliyor. bizim 100 liraya aldigimiz malin karsiligi magazaya 40 gun sonra 90 tl olarak odenebiliyor. aleni hirsizliktir, bunu bilmeyen kasiyer olmaz"

    daha fazla uzatıp da boku çıksın istemiyorum. tekrar ediyorum, maddi kayıp olması gerekmiyor, haklı fesih sebebidir. kimse başkasının parası ile istediği gibi oynayamaz. işverenin şerefsiz olması, işçinin özünde aslında son derece iyi bir insan olması vs olay özelinde önemsizdir. bu tip mesajlar atmayınız lütfen.

  • evet demelerine memnun olduğum ünlüler. bunlardan bir tanesi hayır dese şüpheye düşerdim. acaba ben mi yanlış düşünüyorum diye.