hesabın var mı? giriş yap

  • gezi parkında ilk gün polisin yüzüne gaz sıktığı kırmızılı eylemci kadın, tomanın önüne geçip kollarını açan eylemci kadın, başbakana "soru soran" muhabir kadın, başbakana gezi toplantısında hesap soran sendikacı kadın, göstericilerle eylemcilerin arasına girenler kadın, gazdan gözümü açamazken elindeki sütle yanımda bitiverip "ister misin?" diye soran kadın, kadın, kadın.

    diğer yandan, başbakan erkek, içişleri bakanı erkek, vali erkek, yiğit bulut erkek, rok erkek, fatih altaylı erkek...

    delikanlı edebiyatı parçalayan çok tırt var, bir sorunumuz da bu.

    buradan pembeye, çiçeğe, gözyaşına, ana kucağı şefkatine bin selam olsun! gelecekte yeşerecek filizin tohumu sizden toprağa serpilecek.

  • siteleri üzerinden cuma günü akşam saatlerinde herhangi bir mağazalarında guinness bira satılıp satılmadığını sordum. cumartesi günü öğle saatlerinde arandım; mağazalarından birinin yetkilisi ürünün ne yazık ki herhangi bir macrocenter'da satılmadığını, migros stoklarını da kontrol ettiğini ve onlarda da bulunmadığını iletti. sonrasında ise ürünün türkiye'deki dağıtıcısıyla (tuborg) görüştüğünü, bu ürünün firma tarafından şişe ya da kutu formunda ithal edilmediği, sadece publarda satılmak üzere buna uygun şekilde getirildiği bilgisini aldığını iletti. üstüne de yine tuborg'dan aldığı bilgiye göre kutu, şişe guinness satışının 2014 sonuna doğru ya da 2015 başında başlayacağını söyledi.

    açıkçası "maalesef yok" şeklinde bir mail geri dönüşü bile benim için yeterliyken yukarıdaki cevabı almış olmak fazlasıyla sevindirdi. buna direkt müşteri memnuniyeti bile diyemiyorum zira ortada bir satıcı-müşteri ilişkisi de kurulmuş değil. dolayısıyla "potansiyel" müşteri memnuniyeti konusunu ciddiye almaktalar diyebiliyorum, bugün bunu gördüm.

  • ön edit: solak pilot isimli çaylak arkadaşın uyarısı ile gördüm, meb konu ile ilgili bir basın açıklaması yayınlamış.

    bir kesinti olduğu söylenmekle birlikte öğrenciler ve eğitim etkilenmeyecek diye belirtmişler. burs ve özel okul desteklerinin kesilmeyeceği belirtilmiş ancak fatih projesinde yapıldığı yazılan kesinti ile ilgili bir şey söylememişler. umarım açıklamada söylendiği gibi öğrenciler olumsuz etkilenmez ve ülkemizde eğitim iyiye gider.

    entry:
    milli eğitim bakanlığı bütçesinin tasarruf tedbirleri amacıyla 2 milyar tl azaltılması olayıdır.

    haberde şu cümle geçmekte: ‘yılın ilk 6 ayının ardından meb 'in elinde maaşlar hariç kalan 10 milyar 633 milyon 716 bin 878 tl'den 2 milyar tl'si 'tasarruf tedbirleri' kapsamında kesildi.’

    ne güzel, döviz kuru artışının en yüksek olduğu dönemde diyanet ek bütçe istesin, milli eğitim bakanlığı’nın bütçesi kısıtlansın. ülkenin kurtuluşu camilerde yapılan bilime bağlı çünkü. sakın eğitim önemliymiş gibi davranmayın, mazallah bilinçli nesil falan yetiştirirsiniz yanlışlıkla.

    kaynak sputnik

    ekleme: portvale isimli çaylak arkadaşımız aynı ekonomik durumu daha önce yaşamış olan finlandiya’nın aldığı aksiyonu anlatan bir yazı gönderdi.

    yazıda şöyle bir cümle yer alıyor: ‘krizi finlandiya tarihinin en genç başbakanı esko aho bir fırsata çeviriyor. benim gibi bir köy çocuğu olan aho ile istanbul’da buluştuğumda iki aşamalı bir reform formülü olduğunu anlatmıştı. tüm bakanlıkların bütçesini keserek devleti küçült. elde edilen tasarrufu eğitim ve arge’ye yatır.’

    hürriyet'teki yazı için link

    edit: imla

  • acı çekmeyi bi halt sanması. en hastalıklısı değildir belki ama baya hastalıklı gelir bana. çekilen acının bi kıymeti var zannedilir, boşa gitmemesi için bi anlam yüklenmeye çalışılır ama nafile. çektiğin acı boşa kardeşim kabullen artık.

  • google --- hastaneler --- sonra vazgeçilir
    google -- kürtaj nerede yapılır ---- sonra tekrar vazgeçilir
    google -- düğün salonları.

  • - aşkım n'olur bir kere eyjafjallajökull desene...

    - eyjafjallajökull.

    - bir daha de...

    - eyjafjallajökull.

    - ay çok tatlısın ya, yerim seni. bir kez daha desene, diyemiyorum ben

    - eyjafjallajökull.

    - n'olur bir kez daha aşkım, son kez...

    - eyjafjallajökull.

    *

    --- spoiler ---

    iskandinav erkeğin günlüğü: "şimdi türk erkeklerini daha iyi anlıyorum..."

    --- spoiler ---

  • üniversite giriş sınavına başvururken lisede hocaların el kadar webcam'e bakarak çektirdikleri fotoğraftır. o kimlik kartı istenmeyen ellere geçtikçe o hocaların da az kulağı çınlamadı zaten. hayır bir de üniversitedesin, ikili ilişkilerin en yoğun yaşandığı yer. birinden hoşlanıyorsun sonra bir şekilde adam senin kimlik kartını görüyor ve lal oluyor. nice ilişki bu şekilde başlamadan bitti.

    bu sen misin gerçekten gibi soruların yanında, bak doğru söyle estetik operasyon mu geçirdin yoksa yüz nakli mi oldun gibi acımasız sorulara da zemin hazırlıyor.

    hani nüfus cüzdanı aracılığı ile maymun olmak denilmiş ya, en azından dünya üzerinde bulunan bir canlıya benzetilmiş. bazen bu kartlarda öyle fotoğraflar oluyor ki; yaşayan herhangi bir canlıya benzetilemeyen.

    tabii bir de bu fotoğrafla ilgili korkutucu hikayeler dolaşır ara sıra koridorlarda. bir keresinde diplomada fotoğraf olacağı ve o fotoğrafın da bu olacağı gibi ürkünç bir dedikodu duyuldu da bölümde; on dört arkadaş kalp krizi geçirdi, dokuzu felç oldu, beşi okulu bıraktı.

  • müsait bir yerde atlayabilir miyim?

    bunu diyen de bir teyze.
    teyze inerken şoför dönüp yanında oturana "paraşütü açıldı mı?" diye sordu.

  • aldous huxley'nin 1932'de yayımlanan distopya türündeki romanıdır.

    cesur yeni dünya'nın bir distopya mı yoksa ütopya mı olduğu yayımlandığı günden bu yana süregelen bir tartışmadır. romanın türünü tam anlayabilmek için distopya türünün (dystopian fiction) karakteristik özelliklerine bakmak gerekir.

    distopya türünün karakteristik özellikleri:

    - toplumun kontrol edilmesi için propaganda kullanılması
    - bilgiye ulaşımın, özgürlüğün ve bağımsızlığın kısıtlanması
    - toplumun sembolik bir başkan ya da kavrama hayranlık durması
    - toplumun daimi olarak gözetim altında hissetmesi
    - toplumun dış dünyadan korkması
    - toplumun insanlığını kaybetmiş sistemlerde yaşaması
    - doğadan uzaklaşılması ve ona inanılmaması
    - toplumun aynı beklentilere uyması, bunun sonucunda bireyselliğin ve farklılığın olmaması.
    - toplumun mükemmel bir ütopya dünyasının yansıması olması

    huxley'nin romanı, biri hariç bu özelliklerin hepsini taşımaktadır. cesur yeni dünya'daki bokanovski işlemi aracılığıyla kurulan düzen ve fordizm, sistemin kontrolünü sağlayan propaganda araçlarıdır. kitapta bunları temsil eden kişi batı avrupa bölge denetçisi mustafa mond karakteridir. kitap boyunca bilim ve sanatın yasaklandığı görülür, ayrıca kimse özgür değildir. fordizm kavramına tapınma vardır. kitapta lenina crowne karakterinin vahşi john'la tanıştığı yere, yani ayrılmış bölgeye giderken korktuğuna şahit olursunuz, sisteme mükemmel uyum sağlayan karakterler dış dünyadan korkarlar ve john'un bölgesi dış dünyadır. yine aynı şekilde kurulan düzenin "insanlığını kaybettiği" gözlemlenir. artık duyguları, acıları ya da özgürlükleri yoktur. onun yerine duyusal filmleri ve hiç yanlarından ayırmadıkları "soma"ları vardır. vahşi john'un yaşadığı yerin sistem dışında tutulması doğanın dışlanmasına bir örnektir. kitapta karakterler sınıflara ayrılmış ve her sınıf kendi içinde tek tipleştirlmiştir. son olarak kitap ütopya havası vermektedir. kısacası karakterlerin kendilerini gözetim altında hissetmeleri dışında kitap distopik özellikleri mükemmel bir şekilde kapsamaktadır.

    esas sorun ise huxley'nin sert yerine yumuşak bir distopya seçmiş olmasıdır. cesur yeni dünya, 1984 gibi siyasi baskının toplumu ezdiği bir kurgunun aksine toplumuna "sahte" mutluluk yaşatan bir yapıya sahip. işte okuyanları şaşırtan ve ütopya algısı veren de bu: sistemdeki karakterlerin mutlu olması. ancak bu mutluluk, sistemin karakterlerini doğuştan şekillendirmesine ve birkaç saatte bir kullandıkları uyuşturucu madde soma'ya bağlıdır.

    romanda robotik bir kast sistemi vardır: insanlar doğmadan önce alfa, beta, gama, delta ya da epsilon olarak programlanıp öyle var edilirler. alfalar uzun boylu, zeki ve çekici iken deltalar kısa boylu, iş yapmaya programlı ve aptal yaratıklardır. bir delta en fazla beş yaşında bir çocuğun zekasına sahip olacaktır. bu sebeple alt sınıfı oluşturan delta ve epsilonlar mutludur.

    en genel anlamda huxley, "insan" kavramını öldürmüş ve yerine insan şeklinde "robot" koyarak ütopya görünümlü bir distopya oluşturmuştur. huxley'nin verdiği mesaj şu aslında: insanların kendi benlikleriyle bir ütopya kurması mümkün değildir, istikrar ve düzen isteniyorsa kişilikleri öldürülmeli ve uyuşturucuya bağımlı hale getirilmelidir." kitapta sanat, aile, duygular, kitaplar, düşünce özgürlüğü ya da bilim yoktur. bunlar sistemin aleyhine işleyen şeylerdir çünkü bir robot yukarıdaki kavramlara ihtiyaç duymaz.

    cesur yeni dünya da tıpkı 1984 gibi totaliter bir rejimin kurduğu sistemi içerir, ancak 1984'ün aksine karakterlerini 101 numaralı oda gibi işkenceyle değil, bokanovski sistemi ve soma gibi yumuşak yöntemlerle hizaya getirir, her iki sistemde de sonuç aynıdır: toplum özgürlüğünü kaybetmiştir. cesur yeni dünya'nın sağladığı ütopya insanlar için değil, insani yanlarını kaybetmiş robotlar içindir. bu sebeple huxley romana vahşi john gibi bir karakteri dahil ediyor. john karakteri tüm o robotik sisteme karşı her cümlesi ve her davranışıyla "insanı" temsil ediyor. bize ankatmaya çalıştığı şey ise ya sistemin öngördüğü gibi sahte bir mutluluk içinde yaşayacağız ya da john gibi gerçek mutluluğu hissedebileceğiz ama acısıyla birlikte.

    kitabın on altıncı bölümünde john ve mustafa mond arasında bunun bahsi geçer ve mustafa mond, john'a istikrar ve mutluluk için bilim ile sanattan (ya da başka bir deyişle insanlıklarından) vazgeçtiklerini söyler.

    huxley'nin bize sunduğu ütopya modeli insanlıktan arınmış bir sistem. thomas more gibi mükemmel bir siyasi yapı ya da eğitimli insanlar değil, insanların benliğini yok etmesi gerektiğini öngörüyor huxley. işte bu nedenle cesur yeni dünya bir distopyadır. zorbalık yerine mutlulukla insanın benliğini yok etmesi, insanın benliğini yok ettiği gerçeğini değiştirmiyor.

    cesur yeni dünya gibi ütopik bir distopya kurgusuna sahip the host romanının uyarlamasında söylendiği gibi, "dünyamız hiç bu kadar mükemmel olmamıştı ama artık bizim dünyamız değildi."

  • bir türk boksör çıkıp "ben sizin savaşınızda yer almak istemiyorum, askere de gitmeyeceğim" diyip vicdani ret hakkını arasa hayatını karartacak tipler olarak muhammed ali'nin dik duruşunu öve öve bitiremezler.