hesabın var mı? giriş yap

  • muhtesem bir site.

    edit: bu entryi kotuleyenler. evet bugun cumle alem youtube'un muhtesem bir site oldugunu biliyor, google'a muhtesem bir site demek gibi birsey. fakat bu entry girildiginde youtube nedir kimse bilmezdi ulan. biz de dehsete dusmustuk milyon tane klibi gorunce, hayret bisi ya...

  • 33 yaşındaki arkadaşım: yaşıtlarım online oyunlarda isim yapıyorken ben hala kahvede king oynuyorum ya.. adeta sanayi devrimine ayak uyduramayan osmanlı gibiyim.

  • dakikada 1 roman sayfası okuyan, yani ortalamanın çok az üzerinde olan biriyim sanırım. daha hızlanırsam dilin yoğunluğuyla da orantılı olarak dönüp cümlenin başına baktığım oluyor. yani limitim bir roman sayfası/dk diyebilirim. bilgisayar ekranında işler biraz daha hızlanıyor elimle zapdetmem gereken birşey olmadığı, muntazam düzende olduğundan vs.

    bugün, aslında birkaç aydır ortada olan bir site keşfettim 9gag sağolsun. bir gif içinde aşağı yukarı 3 paragraf ingilizce yazıyı dakikada 500 kelime ile okuttu bana. ufkumu da okuma hızı ile ikiye katladı zira kendisi gözün sağa sola hareket etmesine gerek kalmazsa 3-4 kat hızlı okursun mantığı ile çalışıyordu.
    500 kelimeye gerek yok, daha düşük hızda bile saatte 100 sayfa okunacağını söylüyor kendisi. bu benim için %80 gibi bir artış demek. işin ilginç yanı, baş döndürücü hızlara çıktığınızda 700 kelime/dk gibi, okuduklarınız aklınıza yer ediyor.

    siz de bir deneyin:

    500 kelime/dakika olanı: http://www.log.com.tr/…loads/2014/03/spritz-500.gif

    sitesinde 200-700 kelime arasında size uygun olan hızı bulabiliyorsunuz. birkaç dakikada, dakikada 700 kelimeye gözünüz alışabilir: http://www.spritzinc.com/#

    daha çalışan bir modeli yok ancak kısa sürede pek çok alternatifi türeyecektir. çok uzun, okumadım diyeceğiniz koca bir türkçe yazıyı bir siteye kopyalayıp 1 dakikada okuduğunuzu düşünün!

    (bkz: #42899475)

    edit: kelime/sn yazmışım.

    edit: buldum sonunda speed reading coach isimli ücretsiz app bunun üzerine pek çok şey de katmış.

  • kedilerin kusmak için yedikleri çim.

    kendilerini yalayarak temizleyen bu hayvanlar yuttukları tüylerden rahatsız olunca ot yer ve kusar. kusma ile birlikte tüylerden kurtulur.

    tüylerden kurtulamazsa başka bir takım başka hastalıklar ortaya çıkabilir dikkatli olmak lazım.

  • almanya'da yaşamakla ilgili en sevdiğim şey, insanların birbirine yalancı muamelesi yapmaması.

    ulus kültüre şu yerleşmiş: birinin beyanı esastır ve kafadan doğru kabul edilir. yalan atıyor mu diye düşünülmez. bu devletle ilgili işlerde de böyledir, arkadaş arasında elde bira içip muhabbet ederken de. söylediğiniz şeyler olduğu gibi kabul edilir ve altında bir şey aranmaz.

    ancak gün olur da yalan söylediğiniz ortaya çıkarsa bedelini ağır ödersiniz. resmi konularda büyük para cezaları gelir, sosyal ortamlarda dışlanma yaşarsınız.

    bunun böyle olması ülkede işleri rahatlatıyor. örneğin birine gidip "kardeşim buraya araba parketmek yasak" dediğinizde tartışmaya girmiyor, "özür dilerim" diyerek çekiliyor. sözünüzün altında bir çakallık aramıyor. insanlar arası böyle bir güven ortamı oluşturan aile değerleri, eğitim sistemi vs. ne varsa türkiye'nin de üzerine dersler çıkarması gerek sanıyorum.

  • müzikal olarak bana hitap etmese de devam etmesini dilediğim pek popüler müzik olayı.

    insanlara yeni bir deneyim fırsatı sağlıyor ki bu benim için değerli, aralarında bir metre falan olan ve aynı zeminde duran dinleyici ve müzisyeni gördüğümde bana çağrıştırdığı şey iletişime, diyaloğa açık bir ortam olduğu.oturduğun yerden sakince müzik dinleyip biranı yudumlarken, müziğin merkezde durduğu bir konser dinleyici için keyifli olmalı.*

    bir çok müzisyenden duyduğumuz sahnedeyken dinlenmiyoruz serzenişinin de burada olacağını sanmıyorum, çünkü dinleyici organizasyonun kimliği ve duruşundan dolayı "eğlenmeye" değil dinlemeye gidiyor gibi.

    türk dinleyicisi çok tuttu bu oluşumu çünkü*;merhaba burada farklı bir şeyler de oluyor dedi bu konser görüntüleri. hemen her youtube videosunun altında görebileceğimiz "aramızda kalsın, kimse duymasın" mantığı az bilineni bilip kendini değerli, daha bilgili hissetme isteği olabilir. ayrıca dinleyici internette bir sürü müzik paylaşım platformundan araştırıp yeni şeyler keşfetmektense kolaylığı açısından bir youtube kanalına üye olup çoğundan haberdar oluyor işte ve elbette popüler olana sarılma dürtüsü. youtube kanalındaki videoların açıklama kısmında müzisyenlerin kendi sayfalarına yönlendirmeler de var oradan araştırmak isteyeni de yönlendriyor yine kolaylık ama işte hazıra konmak olarak da düşünülebilir.

    bütün bu güzellemelerden sonra alternatif kelimesi bu kadar vurgulanırken tekrara düşmüş gibi neredeyse tek tip olan müzisyen seçimlerini de eleştirmeden geçemiycem. sofar'ın kapsadığı kısım bu olabilir ekibe sormak lazım ama alternatif alternatifsiz kalmış gibi ne bileyim

  • samimi olun lan biraz !
    adamın alanı değil hede hödö.
    he a.q sizin alanınız otomotiv ondan tanıyorsunuz adamı.

    celal'in güncel konulardaki cehaletini, kibirini ve çok bilmişliğini gösterir. !

  • 2013'te new york'ta 5.caddedeki apple store'dan iphone 5s satın almıştım. gün boyu bir sürü fotoğraf çektim. akşam olup da otele döndüğümde çektiğim fotoğraflara bakarken her yeni fotoğrafı görüntülediğimde ekranda incecik kırmızı bir çizginin belirip kaybolduğunu fark ettim.
    bu çizgi loş bir ortamda çok dikkatli bakınca gözüküyordu.
    oldukça canım sıkılarak ertesi sabah yine mağazanın yolunu tuttum.
    bir sonraki gün dönüş uçağım var ve telefonun arızalı olduğunu kabul edip tamir edeceklerine olan inancım sıfır.

    mağazadan girdim, frank adlı bir müşteri temsilcisi beni karşıladı.
    durumu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. oldukça gergin ve endişeli görünmüş olmalıyım ki çocuk beni sakinleştirdi. ''şimdi telefonunuzdaki sorunu bulmaya çalışacağım dedi ve gitti''.
    frank müdürüne gidecek, durumu anlatacak, müdürü inceleme formu oluşturun diyecek, formu doldurup bana imzalatacaklar, sonra da bir hafta on gün sonra telefonunuz tamir edildi, gelin alın diyecekler ama ben ertesi gün dönüyorum nasıl olacak bu işler diye düşünürken frank geldi,
    öncelikle böyle bir alışveriş deneyimi yaşadığım için çok üzgün olduğunu belirtti. sorunu zor da olsa tespit ettiğini ve ilk yazılım güncellemesiyle muhtemelen problemin giderileceğini ancak yine de riske atmamak için ürünü yenisiyle değiştireceklerini tane tane anlattı.
    benim telefonumu kutusu ve fişiyle birlikte lastikleyip bana yeni sıfır kapalı kutu iphone verdi. çektiğin bir sürü fotoğraf vardır, onları da yeni makineye aktarayım deyince gerçekten frank'ın elini saygıyla sıktım.

    bunu neden bu başlıkta anlattım. adamların yarattığı bir müşteri memnuniyeti düzeyi var. türkiye'de yaşandığında genpa'nın kollarında ordan oraya heder olurken adamlar sorunu 15 dakikada en alt kadrodaki elemanlarıyla çözüp size 5 yıl sonra bile saygıyla hatırlayacağınız bir anı bırakıyor.

    amazon'un türkiye'ye gelmesi harika bir haber. ama buradaki apple ile oradaki apple arasındaki fark neyse aynısı amazon türkiye için de korkarım geçerli olacak. çünkü gelen markanın bizi yukarı yükseltmesi gerekirken biz markayı aşağı çekiyoruz.
    edit: kitaptan tablete yaptığım pek çok alışverişten oldukça memnun kaldım. kolay gelsin’le anlaşmaları büyük isabet.

  • geçmişten günümüze şarabın şöyle bir tarihi bulunmaktadır ;

    dünyanın en eski şarap mahzeni ermenistan'da bulunuyor ve milattan önce 4100 yıllarına ait olduğu düşünülüyor. yani şarap insanlık tarihinde 6100 senedir bulunan bir içecek.

    milattan önce 3100'lü yıllarda, antik mısır'da firavunlar hükümdar olduğunda kırmızı üzümlerden yapma şarabı ayinlerde kullanırlardı. kırmızı şarap kana benzediği için ayinlerde bolca tüketilirdi. bu sırada mısırlılar, yahudilerle ve fenikelilerle etkileşim halindelerdi ve böylece şarap diğer milletler arasında da yaygınlaşmaya başlamıştı. şarabı ilk kez farklı türlerde üreten ve dünyaya yayılmasına en çok katkısı olanlar ise fenikelilerdir.

    son zamanlarda yapılan arkeoloji çalışmalarında israil'in kuzey bölümlerinde milattan önce 1700'lü yıllara ait şarap mahzeni bulundu. oldukça büyük olan bu mahzen yaklaşık olarak 500 galon (3000 şişe) şarabı muhafaza edecek kapasitededir. israil topraklarında o zamanki nüfusu düşününce 500 galon şarap oldukça fazla bir miktardır.

    milattan önce 1200'lü yıllarda fenikeliler şarabı akdeniz, ortadoğu, kuzey afrika ve doğu avrupa topraklarında ticaret amaçlı kullanmaya başladılar. fenikeliler bu topraklarda şarabı seramik testilerin içinde dolaştırmaktaydılar. fenikeliler bu gezileri sırasında yahudiler ile de karşılaştılar ve yahudiler de şarabı dini ayinlerinde kullanmaya başladılar. kutsal kitaplarda şarap ilk olarak tevrat'ın yaratılış bölümünde geçmektedir. nuh'un büyük tufan'dan sonra şarap içerek bir sahilde çıplak yattığından bahsedilir.

    fenikeliler şarabı yunan topraklarına götürdükten sonra yunanlılar şarabı daha ileri seviyelere taşıdılar. milattan önce 800'lü yıllarda yunan topraklarında şarap ticaretin, sağlığın ve inancın sembolü haline gelmişti. hatta şarabın onuruna adanmış bir tanrı bile bulunmaktadır, dionysus. yunan imparatorluğu güçlenip akdeniz çevrelerindeki diğer toprakları ele geçirince kendi şaraplarını da bu bölgelere götürdüler. sicilya ve güney italya bölgeleri yunanlılar tarafından ele geçirildikten sonra bu bölgeler de şarap ile tanıştı ve şarabın roma'ya gelişi de böylece başlamış oldu.

    milattan önce 146 yılında roma, yunanistan'ı fethedince şarabı kendi kültürlerine ait bir içecek olarak görmeye başladılar, hatta kendi şarap tanrılarını bile yaratmışlardı, bacchus. romalılar, yunan topraklarını ele geçirince aynı zamanda buralarda bulunan şarap mahzenlerini de kendi kültürlerine uygun hale getirmeye başlamışlardı. romalılar topraklarını genişlettikçe gittikleri yerlere üzüm asmaları dikiyorlar ve şarap mahzenleri kuruyorlardı. bugün fransa, almanya, italya, portekiz, ispanya ve birçok orta avrupa şehrinde roma döneminden kalma şarap mahzenleri bulunmaktadır.

    380 yılında roma imparatorluğu katolik kilisesini ve hristiyanlığı kabul edince şarap dini ayinlerin bir parçası haline gelmişti. hristiyanlıkta şarabın önemli olması kilisenin üzüm ve şarap üretimini gerekli kılıyordu. italya ve fransa'da rahipler şarap ticareti yapmaya başlamışlardı ve şarap üretim teknolojisi gün geçtikçe gelişiyordu. avrupa'da hristiyanlık yayıldıkça şarap da aynı hızda yayılmaya devam ediyordu.

    çoğrafi keşiflerle amerika kıtasının keşfedilmesinin üzerine şarap da yeni dünya'ya doğru yolculuğa çıkmıştı. güney amerika kıtasında şarap ile ilk olarak meksika ve brezilya yerlileri tanışmıştı.

    1543 senesinde portekizli denizciler japonya seyahati sırasında yanlarında şarap götürmüşlerdi. jesuits, japonya'da 100.000 japon vatandaşını hristiyan yapmış ve bu sırada japonya'yı şarap ile tanıştırmıştı. 1587 yılında toyotomi hideyoshi japonya'yı tekrar birleştirdiğinde hristiyanlık japonya genelinde yasaklanmış ve bu sebeple japon halkı şarabı fazla tadamamışlardı. bu olaylardan yaklaşık 300 sene sonra meiji hükümdarlığında japonya batı kültürünü kabul etmeye başlamış ve bu sırada üzüm asmaları dikilmeye başlamıştı.

    amerika kıtasının keşfinden sonra ispanyol misyonerler amerika kıtasında dolaşmakta ve yerli halkı hristiyan yapmaya çalışmaktaydı. şili'nin ilk şarap mahzeni 1554 yılında kurulmuştu. daha sonra arjantin tarafına doğru yönelen ispanyol misyonerler 1556 yılında mendoza şarap bölgesinde ilk üzüm asmalarını dikmişlerdi.

    şarap amerika ülkesinde ilk kez 1562 yılında florida eyaletinde tadılmıştı. fransız asıllı huguenots, avrupa'dan şarap veya üzüm getirmemiş, bölgede yetişen üzümleri kullanarak kendi şarabını üretmişti. ancak bu şarabın tadı çok beğenilmemiş ve bu bölgede şarap üretimi kısa süre sonra sona ermişti.

    fransızlar kanada'yı 1534 yılında kendi bölgeleri olarak ilan etmişlerdi ancak uzunca bir süre bölgede kalıcı bir yerleşim yeri kuramadılar. 1608 yılında quebec şehri kurulunca bölgede avrupadan getirilen üzüm asmaları yetiştirilmeye çalışıldı ancak pek başarılı olunamadı. bu sebeple yerli üzümlere dönüş yapılmıştı.

    1619 yılında fransızlar virginia bölgesine fransız şaraplarını ihraç ediyorlar, aynı zamanda bölgede kendi üzüm asmalarını yetiştiriyorlardı.

    avrupalı denizciler afrika ülkelerine doğru uzun yolculuğa çıkıyorlar ve bu sürede yanlarında şarap götürüyorlardı ancak götürdükleri şarap afrikada kaldıkları süre boyunca yetmiyordu. bu sebeple avrupalılar, gittikleri afrika bölgelerinde üzüm asmaları dikmeye başladılar.

    1769 yılında ispanyol misyoner junipero serra, hristiyanlığı yaymak üzere yeni dünyaya gitmişti ve kaliforniya'dan mexico şehrine kadar dolaşmıştı. san diego şehrinde yanında getirdiği üzüm asmalarını diken serra, bölgenin ilk şarabını üretmeyi amaçlıyordu. daha sonra bölgede başka bir rahiple karşılaşan serra, 1805 yılında sonoma'nın ilk şarap mahzenini kurmuştu.

    1785 yılında thomas jefferson fransaya elçi olarak atanmıştı. fransa'ya bulunduğu sırada içtiği şarabı çok seven jefferson, aynı kalitedeki şarabı amerika'da da yapabileceğini düşünmüştü ve dönüşte yanında fransız üzümleri götürmüştü.

    1787 yılında avusturalya'ya gitmek üzere ingiltere'den yola çıkan gemi afrika'da duraklamış ve bu duraklama sırasında yanlarına afrikadaki üzüm asmalarından almışlardı. 1788 yılında avusturalya'ya ulaşan gemi, aynı zamanda bölgenin ilk üzüm asmasını taşımıştı.

    amerikalılar maden arayışı içinde batıya doğru ilerliyor ve bu sırada şarap mahzenlerinden uzaklaşıyorlardı. kaliforniya'da bulunan şarap mahzeni talepleri karşılamada yeterli olmuyordu, bu sebeple doğudan gelenler üzüm asmalarını yanlarında taşıyorlardı. bu üzüm asmalarının çoğunluğu fransa'dan olsa da, hırvatistan'dan gelen bir üzüm asması daha sonra oldukça ünlü bir şarap markası olacaktı.

    fenikeliler afrika kıtasını şarap ile tanıştırmışlardı ancak islamın bölgede etkili olması sebebiyle şarap bölgedeki etkisini kaybetmişti. 1830 yılında fransa cezayir'i ele geçirince üzüm asmaları dikmeye başladılar. 1860 ve 1870'li yıllarda bölgede şarap üretimi oldukça fazlaydı ve üretilen şarapların büyük çoğunluğu fransa'ya gidiyordu. bölgede en çok şarap üretimi 1930 yılında gerçekleşmişti. 1963 yılında fransa cezayir'den çekilince şarap üretimi yine düştü.

    fransız ve italyan göçmenler uruguay'a giderek tannat asmalarını dikmişlerdi. daha sonra bu şarap uruguay bölgesinde meşhur olacaktı.

    1980 yılında çin ekonomisi dünya'ya açılınca fransız yapımı şaraplar ülkeye girmiş oldu. ardından bölgeye gelen fransızlar yerel çiftçilerle birlikte üzüm asmaları dikerek ülkede şarap üretimine başladılar. 30 yıl içerisinde çinli orta ve üst sınıf aileler bolca şarap tüketir hale gelmişlerdi.

    dünyada üretilen şarapların %12'sini amerika, %12'sini fransa, %9'unu italya, %9'unu çin, %8'ini ise almanya tüketmektedir. yani dünyada üretilen şarapların yarısı sadece 5 ülke tarafından tüketilmektedir.

  • antik bir hint masalı vardır, çok eski ama çok büyük öneme sahip bir öyküdür.

    çok büyük ama aptal bir kral sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip, tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş.

    ancak sarayın soytarısı bu fikre kahkahalarla gülmüş. o bilge bir adammış.

    demiş ki: “kralın fikri en basitinden komik.”

    kral çok kızmış ve soytarıya şöyle demiş: “bana daha iyi bir seçenek göster, yoksa öldürüleceksin.”

    soytarı: “efendim, küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın.” demiş.

    ve ayakkabılar bu şekilde doğmuş.

    bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok, sadece ayağını kaplamak tüm dünyayı kaplar.

    bilgeliğin başlangıcı budur.

  • hâlâ 10-15 gigabyte gibi 20 sene öncede kalan kota miktarlarını sattıkları yetmiyormuş gibi fiyatlarını da 300 liralara kadar çıkarmışlar. lan instagram reels'tan bir video açıyorsun herif hem 4k yapmış hem de hdr. sadece 1 videoda neredeyse 100 megabyte kota gidiyor. 15 gb neyime yetecek benim hiç mi utanmıyorsunuz? yüksek kotalı tarifeler 600 liradan başlıyor. yüksek dediğim de 30-40 gigabyte.

    5 gigabyte kotalı tarife bile var sene olmuş 2024. reziller. en büyük rezaletse hâlâ istanbul'un göbeğinde çekmeyen mahalleler var. altyapı yatırımı diye bir şey yok.

    edit: hâlâ 10 euro ucuzmuş diyenler var. lan tamam 10 euro'mu al ama karşılığında çağımıza uygun kota ver. 15 gigabyte nedir.