hesabın var mı? giriş yap

  • nirvana dinlemeye yeni basladıgım gunlerde bi gun, apartmana girerken ''rape me'' ile gaza gelip ''reyp miiii, reyp miiii...'' diye baarmıstım... bu sırada merdivenlerde oturup beni izleyen insaat iscilerini gördüm ve bagırarak sarkı söylemenin verdigi utancla kendimi eve zor attım... daha sonra sarkının anlamını ogrenince utancım bayaa bi artmıstı ama ''insaat iscisi bu, nerden bilcek ingilizce'' diyerek kendimi avutmustum... asıl dumuru, insaat iscilerinin romen oldugunu ve hepsinin ingilizce bildigini ogrenince yasamıstım... komik bi anıya sahip olmamı saglayan sarkıdır kendileri...

  • günün en sevmediğim saati.. halbuki 3 sayısını çok severim.. ama iş sabahın 3'ü ise, işler değişir o zaman, devrelerim yanar.. yalnızsam şayet ve de farkına varmışsam ki saat 03 00, işte o anda sanki dünyanın en gergin insanı ben olurum.. sebeplerim var elbet..

    * 17 ağustos 1999 - 03.02
    bir deprem.. babamla el eleydik o anda.. "ölüyoruz herhalde" dedik, ölmedik..

    * 11 ağustos 2004 - 03.05
    bir kalp krizi.. yine el eleydik.. "ölmüyorsun baba" dedim, öldük..

    babamın köstekli saatleri vardı, kimisi 3 kuşak öteden kalma.. tik tak seslerini çok sevmişimdir hep.. bugün aklıma geldiler, "bir bakayım durumlarına" dedim, bir bir kapaklarını açtım.. "nasıl yani?" dedim.. 3 saatin 3'ü de mi 3'te durur kardeşim? durmuşlar işte.. biri tam 3'te, ikisi 5 geçmiş..

    "üç vakte kadar korkularının üzerine gideceksin" demek istediler bana, aldım mesajı..

  • bundan yaklaşık bir sene önce bir rüya görmüştüm. yeni evlenen arkadaşlarımın erkek ikiz bebekleri oluyordu. rüyamı onlara anlattığımda bana söz verdiler o gün. eğer bir gün ikiz çocukları olursa, birisine benim ismimi vereceklerdi.

    dün, akşam yemeği için evlerine çağırdılar beni. yaklaşık iki aydır görüşemiyorduk. yorgun olmama rağmen kabul ettim. iş çıkışı direk onlara gittim. kapıyı çaldım. içeri girer girmez sarıldılar bana. "rüyan gerçek oldu. ikiz bekliyoruz" dediler. şok oldum o an. genelde rüyaları dr who tadında yaşayan birisi olarak böyle bir şeyi beklemiyordum. mutluluklarını yansıttıkları kelimeler eşliğinde anlattılar öğrendikleri o anları. "bu arada ikisi de erkek. yani birisinin ismi şimdiden belli" diye bitirdiler sözlerini.

    işte o an aklıma bambaşka bir şey geldi. "eğer siz de kabul ederseniz benim ismimi değil de ali ismail korkmaz'ın ismini verin bir çocuğunuza" dedim. ilk başta ikisi de sessizleşti. bir süre sonra baba adayı girdi söze.

    - biliyorsun benim iki tane ismim var. hayatım boyunca hiç sevemedim bu durumu. o yüzden de çocuğum olunca kesin tek ismi olacak diye söylerdim hep kendime. o yüzden şöyle yapalım. birisinin adı ali olsun, diğerinin de ismail.

    cümlesini bitirdikten sonra eşine döndü. o da "niye daha önce aklımıza gelmedi ki bu?" diyerek kocasını onayladı.

    o an utanmasam ağlayacaktım. 4 sene eskişehir'de okudum ben. gezi olayları sırasında gerçekleşen her ölüm sarstı tabii ki. ama ali ismail korkmaz'ın video görüntülerinde, defalarca geçtiğim o sokakları görmek daha da çok etkilemişti beni. kendimi onun yerine daha rahat koyabilmiştim. kendimi daha çok suçlayabilmiştim.

    şimdi ise biraz daha iyi hissediyorum sanki. ailesi ve dostları için yeri asla dolmayacak bir kayıp. bu değiştirilemez. ama bundan yaklaşık 4 ay sonra bu ülke iki tane daha ali ismail kazanacak.

    şimdi tek bir temennim var. ali ve ismail büyüdüğünde, bu ülkenin evlatlarını kaybeden değil, kazanan bir ülke haline gelebilmesini umut ediyorum. türkiye olarak sadece o zaman kazanabileceğimizi unutmadan...

  • bakterilerin -ella ekiyle bitenlerinin genelde gram negatif olması ve bunları bulan adamların genelinin -hoca söyledi- isim verirken eşlerinin adlarını kullanmaları. hayatım yeni bir bakteri buldum, senin adını veriyorum. asfadkjhsfak. bizde olsa kan çıkar lan yuva yıkılır. bakteri sensin, bilimin de sana girsin. yapacağın buluşu seveyim ben gidiyorum!!

  • şüphesiz iman dolu gözlerin göreceği ibret verici satırlardan oluşur. bu türküyü 2000li yıllara kadar oynaya hoplaya söyleyenler için sonuç acı verici olmuştur. bakınız para bakınız gemi hem de recep var, karakol var.işte tüyleri diken diken eden o satırlar:

    gemilerde talim var
    bahriyeli yarim var
    o da gitti sefere
    ne talihsiz başım var
    hani benim recebim
    sarı lira vereceğim almazsan karakola gideceğim.

  • site:edu [konu] exam yazıp adres çubuğunda ya da google da aratırsanız, çalıştığınız, hazırlandığınız sınavın konusu ile ilgili ne gibi sorular sorulmuş görebilirsiniz.

    örneğin, site:edu trigonometry exam yazıp google'layalım. şimdi tek yapmamız gereken görsellerde çıkan sayısız yazılı sınavda seçtiğimiz konuyla ilgili ne gibi sorular sorulmuş incelemek.

  • gideceginiz sehri ve kalacaginiz gun sayisini belirtiyorsunuz, bu site de size super bir program hazirliyor.

    baslayacaginiz noktadan, orda gecireceginiz sureye kadar gunu en verimli kullanmak icin gerekli hersey gorsel ve yazili olarak hazir. (indirme secenegi de sunmuslar). tabi isterseniz rotada keyfinize gore degisiklikler de yapabiliyorsunuz. baslangic saatinizi vs. belirleyebiliyorsunuz.

    ayrica rotanin maliyetini de kisi sayisina gore hesapliyor. (muze varsa muze girisi, atraksiyon varsa onun ucreti gibi)

    web sitesi : http://www.visitacity.com/

    ornek 1 gunde paris rehberi : http://www.visitacity.com/…y--top-attractions-day-1

  • houston sokaklarında yalın ayak ve içkili bir şekilde, avare gibi dolaşırken görülmüş.

    http://officialtmaclyfe.com/…e-west-in-rough-waters

    kendisini saha içindeki çirkef hareketlerinden ve kendini beğenmişliğinden dolayı sevmezdim ama bu hale düşmesine üzüldüm. adam resmen ana haber bültenlerinin arkaya acıklı müzik döşeyip verdiği "yeşilçam yıldızı çöp topluyor." tipi haberlere konu olacak hale gelmiş.

  • doping geçmişimiz yüzünden şüpheyle yaklaşanlar var ama boşverip keyfini çıkartmak gerek. bugün kendisi favorilerden biriydi zaten, 1. liği şaşırtmadı beni. ayrıca 20.10 la dünya 1. liğini görünce bolt'un 19.19 luk rekorunun nasıl bir şey olduğu daha net anlaşılıyor.

  • pek cok sektorde is gucu acigi olan ve bu nedenle de cesitli sorunlar yasayan asya ulkesi.

    japonya, ulkedeki ic gucu acigini kapatmak icin oncelikli olarak kendi insanina yoneliyor. bu politika sayesinde japonya'daki issiz insan sayisi azaliyor da; ama hala acik var (kaynak). kadinlari, yaslilari ve freeter/neet'leri bile is gucune katinca japonya'da bir is gucu acigi kaliyor. bu nedenle de japonya disaridan yabanci isci almayi planliyor ve aliyor da aslinda; ama sizin dusundugunuz gibi omurluk degil.

    japonlar niteliksiz is gucu (unskilled workers) icin stajyer sistemi dedikleri bir sistem icat etmisler (kaynak). bu sistem yabanci iscileri staj gorme adi altinda 1-5 yilligina (sektore gore daha uzun da olabiliyor) ulkeye kabul edip daha dusuk maasla calistirip sure dolunca da ulkelerine geri gonderme uzerine kurulu kabaca. saglik sektorunden bir ornek vereyim (kaynak). yaslilarin bakimi icin guneydogu asya ulkelerinden saglik sektoru calisanlarini kabul ediyorlar. bu insanlar 3 yil boyunca (5 yila uzatilmis gorunuyor) ulkede calisiyorlar. 3 yilin sonunda japonya'da kalmaya devam etmek istiyorlarsa japon saglik sektoru calisanlarinin girdigi merkezi sinava girip gecmek zorundalar. tahmin edersiniz ki yereller icin bile oldukca zor bir sinavi hemen hic dil bilmeden gelip bir iste tam zamanli calisip uzerine dilde ve sinav konularinda uzmanlasmak zorunda kalan birinin gecmesi oldukca zor. cogu gecemiyor ve ulkelerine donuyorlar. sonra yeni isciler geliyor. yani ulkede hep bir yabanci dolasimi oluyor ama, bu yabancilar surekli degisiyor. sistem iyidir ya da kotudur demiyorum. sistem budur diyorum.

    ayrica japonya'nin azalan nufusu 100 milyonda sabitlemek gibi bir politikasi da var (kaynak). tam otomasyona gecmeyi, yani bazi isleri robotlara devretmeyi planliyorlar (kaynak).

    japonya'da bir yabancinin kalmasi olanaksiz degilse de zor. japonlarin istedigi; nitelikli, toplumla butunlesip japonya'ya katki yapacak turde yabancilar. izledikleri politika da bu yonde. japonya'da yasamakta olan biri olarak hak da veriyorum. inanilmaz huzurlu ve duzenli bir ulke kurmuslar. ancak bazi acilardan cok kapalilar ve yaraticiliga pek yer yok gibi. toplumsal degisim cok yavas da denebilir. aslinda degisim stratejileri var. kagit uzerinde var-mis. uygulamada yetersiz kaliyorlar-mis. bunu, katilmis oldugum asya egitim bilimleri konferansinda, chiba universitesi iktisat bolumunden bir profesorun sunumunda dinledim. soz gelimi, hukumetten universitelere daha fazla uluslararasi ogrenci kabul etmeleri yonunde bir baski oldugunu, universitelerin gerekli duzenlemeleri yapmaya firsatlari kalmadan uygulamaya gecmeye zorlandigini soylemisti. uluslararasi ogrenci sayisinin artirilmak istenmesinin nedenleri arasinda, japonya'da egitim almis insanlarin bu sure boyunca hem dili ogreneceklerini hem de kulture alisacaklarini, japonya'daki egitim sisteminden gecip japonya ile uyumlu hale gelecekleri ve bu ogrencilerin japonya'nin is gucune katilacak nitelikli insanlar olup cikacaklari ya da halihazirda nitelikli insanlarin japonya'ya uyum surecini tamamlayacaklari yonundeki beklenti de yer aliyor. evet, japonya'daki universiteler her yil cok daha fazla ogrenci kabul ediyorlar; ama hem bu ogrenciler hem de universiteler bircok sorun yasiyorlar. universitelerin cogu ingilizce programlari gectim, ingilizce ders bile acmiyor. bunun icin -mis dememe gerek yok. kendim de bir ogrenci olarak bu durumu yasadim ve tezim de konuyla ilgili oldugu icin elimde veri var. ayrica okuyorum. ayrica tez danismanimin uzmanligi bu konuda. universite sistemleri bile tam olarak ingilizce degil. bunu bilerek yapiyor da degiller aslinda. japonya dunyaya yeni yeni acilmaya basladigi icin japonlar farkinda degiller bu durumun. ha bir de ingilizce konusan personel sayisi da oldukca dusuk oldugundan (herhangi bir belgeye ingilizce yazildigi takdirde okuyamayacaklarindan olabilir diye dusunuyorum) japonca bilmeyen ogrenciler japon ogrencilerden, hocalardan ya da japonca bilen yabanci ogrencilerden yardim alarak halletmeye calisiyorlar cogu seyi.

    bu ve benzeri seyler.

    japonya'dan bildirdim.

    not: bu yaziyi aylar once yazip kenara kaydetmisim. burada okumus oldugum bir yaziya yanit olarak yazip paylasmamaya karar vermistim buyuk olasilikla. cesitli nedenlerden oturu dogrudan japonya ile ilgili pek yazmamayi tercih ediyorum artik; ama sevgili badimden* cesaret alarak girisi biraz degistirip kaynak ekleyip paylasmaya karar verdim bu yaziyi.

  • şirketin ne kadar para kazandığını kalem kalem hesaplamanıza gerek yok. şirket halihazirda halka açık olduğu ve borsada işlem gördüğü için tüm bilançoları zaten her çeyrekte paylaşılıyor. mesela son çeyrekte 2.3 milyar euro ciro elde etmelerine rağmen çeyreği 20 milyon euro zararla kapamışlar.

    son ceyregin rakamlari

    gelmis gecmis tum ceyreklerin verileri

    yalnız bakkal hesabı yapar gibi "şarkı başına 5 cent ödeyip 8 cent alsalar şarkı başı 3 cent kar ediyorlar" demek yalnış oluyor çünkü kurumsal bir şirketin tüm masrafları şarkılara ödediği paradan ibaret değil. bunun server masrafı var, data masrafı var, teknoloji masrafı var, algoritma geliştirme masrafı var, şirketin içinde çalışan beyaz yakalıların maaşı var, marketing var, insan kaynakları var, hukuk departmanı var....var oğlu var.

  • lan daha ilk kez burhaniye'de yapılacak bu sene, neyin şikayeti ahsgshsjsk. daha önce o ilçede yapılmadı bile, neyin yoğun şikayeti arkadaş.

    edremit belediyesi yerimiz hazır gelin burada yapın der kapanır mevzu.

    burhaniye belediye başkanı bile sevinçle duyurmuştu, bundan sonra bizde yapılacak festival, ilçemizin markalaşması için önemli bir adım diye; neyin kafası lan bu.

    /////////

    edit;
    arkadaşlar biliyorum kaymakam veya vali yasaklarsa belediye bir şey yapamaz; tamam anladım. susup kabul ederseniz elbette bir şey yapamaz belediye, gidin akçay'a doldurun eski festival alanını, sanatçı falan gelmesin; kurun çadırlarınızı siz çalıp söyleyin amk, bu da yasak değil ya. hakkınızı aramaya korkar hale geldiniz lan iyice. edremit belediyesi burhaniye belediyesine nazaran daha güçlü ve ekonomik olarak da daha diri bir belediye, öyle yada böyle o festivali yaptırırlar. bu karardan geri dönülecek, buraya yazıyorum. 3 / 5 çomar sevinsin diye yapılan bu soytarılık ellerinde patlar.

    burhaniye belediye başkanı çok büyük istekle aldı bu organizasyonu; ilçenin reklamı olacak, adı duyulacak, para gelecek diye, yani belediye başkanı ilçe için bir şeyler yaparken kaymakama ne bundan? iyi muhtarlar da mahallelere karışsın; semtlerde bar veya kafe kapatsın gürültü oluyor sikayet var diye. neden seçiliyor belediye başkanı?

    ayrıca yazımdan belediye başkanı iptal ettirmiş gibi anlayanlar olmuş, bir daha okuyun.

    "belediye başkanı bile sevinçle duyurmuştu" diyorum.