• dokuzuncu nesil çaylak.
  • kendisi kadar, kalemi de uzun, ayağının tozuyla sözlükte yan daireme yerleşmiş dokuzuncu nesil yazardır kendisi. fahri komşum olur sigaranın tükendiği gecelerde. hoşgelmiştir. keyifle sivriltsindir kalemini.
  • yirmi iki yıl önce bugün gözlerini açmış dünyaya. tam yirmi iki yaşında koca bir çocuk, küçük bir kadın.

    öyle çok çekilmiş ki kendi içine son zamanlarda, küçülmüş, küçülmüş, adeta sıkıştırmış kendini kafasındaki dünyanın dolduramadığı boşluklarına. sorular sormuş,
    yanıtları bulamamış, kendinden parçalar koymuş her bir yanıt niyetine. azaldıkça azalmış, küçüldükçe küçülmüş.
    bekledikleri varmış, beklentileri varmış, ama ne bekledikleri gelmiş, ne de gerçek olmuş bir beklentisi.

    bilmediği şeyler varmış elbette. insan, önce insan olduğunu kabullenmeliymiş, ve çevresindekilerin de sadece birer insan olduğunu. mükemmelliğin imkansızlığını...
    insan sadece gözleriyle görmeliymiş, kulaklarıyla duymalı, diliyle tatmalıymış. kalp denen organın görevi kan pompalamakmış, başka bir amaca hizmet etmesine izin verirsen hayatını ele geçirirmiş.

    sonra beyin varmış, sandığından daha meyilliymiş küsmelere aslında. hükmedilmeye gelemezmiş, ve kalbin hükmüne girmesine izin verirsen, oracıkta seni terkedermiş. gözlerini, kulaklarını, tüm varlığını bırakır kalbin ellerine, terkeder gidermiş.

    geçen gün değilmiş insanı yaşlandıran asıl, insan günler geçmemeye başladığında yaşlanır, çürürmüş.

    insan dediğin ağlayabilmeliymiş içinden geldiğinde. içine akıttığı her damla içini akıtırmış yavaş yavaş. gözyaşı temizlikmiş, arınmakmış kötülerden, kötülüklerden. ondan utandığın anda, "gurur" dediğin anda öyle bir tasma takılırmış ki boynuna, çektiği yere götürürmüş seni o gurur dediğin. bataklıklara saplarmış, farketmezmişsin bile.

    insan sadece içinden geldiğinde gülmeliymiş. mutlu görünmek mutlu olmak değilmiş, her gülen yüzde mutluluk aranmazmış. ve mutsuz gülmeler, gülmenin değerini düşürürmüş bu hayatta. her harcanan gülücükte biraz daha yiter gidermiş değeri, elinde kalan koskoca bir paçavra olurmuş.

    insan önce kendini sevmeliymiş sonra. kendine değer vermeliymiş, ve kendinden bir şey vermemeliymiş asla. bencil olabilmeliymiş. iyi olmanın sınırı yokmuş evet, insanlar iyi olmalıymış ama, iyileri haketmeyecek insanlar da varmış. bazılarına gerçekten "fazla iyi" gelebilirmişsin, ama bunu söylediklerinde asla inanmamalıymış. şunu bilmeliymişsin ki, iyiliğin fazlası yokmuş, sadece bazı insanlar "fazla kötü"ymüş. senin iyiliğini haketmeyecek kadar kötü...

    aşk diye bir şey varmış hayatta, ama onu kavanoza kapatıp saklayamazmışsın. bir ömrü varmış, ve o ömrü tükettiğinde daha fazla çabalamak anlamsızmış. bunu farkettiğinde arkanı dönüp gitmen lazımmış. evet, acırmış canın ama, gitmezsen olacaklar çok daha kötüsüymüş. gitmek bazen doğru olanmış.

    gitmek... sevdiğinden gitmekten daha zor bir şey de varmış : seni sevenden gitmek. ne kadar iyi olduğunu bilirsen bil, sen de bazısı için "fazla kötü"ymüşsün. sen de bazısını haketmezmişsin. sen giderken ağlarmış ardından, dönüp ardına bir şey diyemezmişsin bile. sen de ağlarmışsın, ama görmezmiş, istemezmiş çünkü görmek.

    kısacası, hayat çok garipmiş, ve yirmi iki yaşında bir küçük kadın, hayatı silbaştan yaşamaya karar vermiş.

    yirmi iki yıl önce bugün doğmuş,
    bugün ölmüş,
    ve bugün, tam yirmi iki yaşında küçük bir çocuk ve koca bir kadın olarak yeni baştan doğmaya karar vermiş.

    öylesine birisi işte...
  • sağlam kalemi ile sevgiye, aşka dair sağlam yazılar yazan yazar. bazen zorlu gorevler vermese daha iyi de, neyse böyle de iyi*
  • beni izlemeye devam edenlerden.
  • ismi gizem olan kızların sevdiği bir nick.
  • saçı boyadır, gözleri de lenstir. çakmadır kendisi...
  • (bkz: pasta)
  • yattığı kanepeden kaldırmaya çalışınca "beni buradağğ bırakuuğğuuaann" diye hönküren sonra da "beni bılaktınız diye ağlayan yazar.

    üzüldüğü zaman ağzına emzik diye sigara koyulan
    bir şeyi belli etmediğini zannederken ne kadar üzüldüğü bilinen ama onunla birlikte içine atılan
    her zaman yardımsever, her zaman güler yüzlü
    hiçbir zaman üzmeye kıyılamayan
    yanımda olduğunu bildiğimde bana huzur veren

    arkadaşların en güzelidir, bitanemizdir bizim, erhm kıymetlimis
  • "adresini ver pastanı göndereyim" dedim, volkan demirel gibi evinden aldırmakla tehdit ettiğimi sandı bu!!!

    "pasta köpeğin olsun" dedim, "köpekleri çok severim ben, kıyıp da yiyemem :'(" dedi!!!

    kendisine buradan, bakınızlar eşliğinde çemkirmek istiyorum;

    (bkz: beni bul) (bkz: bana ulaş) (bkz: yazdım oğlum seni) (bkz: hastayım hasta canım ister pasta)

    daha bitmedi, madem haklı olduğumu düşünüyorum, şener şener karşısındaki ilyas salman'a da bağlarım ben bunu!!!

    (bkz: şoförsen bas gaza ustaysan yap pasta) (bkz: çok sevdim vermediler sen pastasın dediler) (bkz: aşk bir pasta ye ye gir yasa) (bkz: aşkı çekene pastayı yiyene sor) (bkz: kabahat sende değil pastayı sevende) (bkz: pasta frambuazlı bir tat sevende mi kabahat?)

    naaaaaaaaaaaaaaber şakiiiiiiiiiir??? ;)
hesabın var mı? giriş yap