• doktordan ve iğneden korkanlar için iyidir. sağlık testinden geçmiş demek ki diye insan sevinir.
  • yaklaşık 8 aylık sevgilim benden ortalama 1 ay sonra evlenmiş, üzüldüğüm nokta şu insan düğüne cağırır değil mi gerçekten çok ayıp etmiştir
  • gece yarısı eve adım attıktan sonra; "dur bakalım ne var ne yok" diye nette volta atarken görmüş olduğum nişan resimleriyle bambaşka bir psikolojiye büründüm. hani ağızlara sakız olmuş "evlat acısı" cümlesini kullanmayacağım ancak anlam veremediğim bir şekilde, acı bir biçimde 'koydu' desek yeridir.

    kafadan bin türlü şey geçiyor ama umarım mutlu olur.. kısacası

    (bkz: tatava yapma kutla geç)
  • bugundur o gün. az önce karşıma ansızın çıkan bir fotograf.. bogazımda öyle bir şey düğümlendi ki nefes alamadım önce. gözlerim kocaman oldu kalbim hızlandı. öyle bir şey oturdu ki içime.. tarifi çok zor. hemen beni ilk öptüğü an geldi aklıma. ilk sevişmemiz. hasta oldugumda gecelerce başımda beklemesi geldi.. birlikte kutladıgımız o ilk yılbaşı geldi. yine öpüşü geldi aklıma. yine dokunuşu. yine kokusu ve birlikte yaşadıgımız o ev. ezberlediğim duvarlar geldi aklıma. sabah ondan önce kalkıp ona sıktıgım portakallar geldi daha sonra. günaydın yavrum diyip belimden kavrayışı öpüşü. okuldan eve dönüşlerimiz ve açıkradyo muhabbetlerimiz. ama sonra yine baktım o fotografa. çok mutlu görünüyor. ikisi de. ama ben yine düşündüm beni duvara yaslayıp o ilk öptüğü günü. sonra agladım. ve içimdeki o düğüm bir süre geçecek gibi değil. acıtıyor..

    ertesi gün gelen edit: gece mesaj atıp tanımadıgı birine destek olan bir sürü tanımadıklarım oldu dün. teşekkürler ve evet hayattayım. sikinti yok :)

    edit2: eee napıyım amk dünyanın sonu mu. tsaaah! demekten kendimi alamıyorum. :)

    edit3: düğün videolarını gördüm geçenlerde. birbirlerine nasıl aşık oldukları belliydi. ayrıca gördüğüm en güzel düğünlerden biriydi.

    edit4: artık rüyalarıma daha az girmeye başladı. düğün videolarını su zamana kadar 4-5 kez izledim. ne bileyim işte..

    edit5: hala rüyalarımda, hala kalbim acıyor. sanırım geçmeyecek.

    edit6: aga bence geçti ha

    edit7: geçti valla. 2 hafta önce evlendim ve mutluyum. herkes mutlu olsun! :)
  • yeni doğan oğluna sizin adınızı vermişse eğlenceli bile oluyor.

    genelde ilk giriden sonrakileri okumamaya özen gösteririm yazarken. ki, asıl söylemek istediğimi, genel kanıya uymadan söyleme şansım artsın.
    lakin bu kez bir şeyler eksik kalmış gibiydi. belki de cumartesi gecesi evde oturan insan ezikliğidir, bünyeyi bu denli hatıra ile ezip anlatma gerekliliği yapan.
    son 15 yıldır ilişki yaşadığım her kadın -istisnasız- benden sonra çıktıkları ilk erkekle evlendi, bir nevi telli baba sendromuna yakalandığımı düşünmeme yetecek delile sahibim bu manada.
    yalan yok, 2 tanesi hariç, geri kalanların hepsi için mutlu oldum. onların mutluluğundan çok, içine sıçtığım hayatlarını, beklentileri olan evlilik ile taçlandırarak, beni vicdani sorumluluktan kurtardıkları içindi sevincim, bunun da farkındayım..
    kalan iki taneden biri ise, artık çocuk olmadığımı ve bu kutsal kurumun gerektirdiği olgunluğa(!) pek sahip olamayacağımı öğrettiği için olsa gerek, faydalı, yorucu ve acı verici idi, küllerimi dahi yok ettim ve büyük patlamadan geri gelip, yeni bir sorunlu kimlik vücuda getirdim.
    zorla kendisini bana kabul ettiren ikincisi ise, ülkenin göz ardı edilen bir başka gerçeğini öğretti, ki hiç bir zaman minnettar olamayacağım bu duruma, tercihinin sonuçlarını o da yaşamakta sanırım bir şekilde..

    her ikisinin de, beklentileri ile gerçeklikleri arasındaki farklılığı gidermek için, alamadıkları/almadıkları kararların yaratabileceği alternatif hayatlara dair meraklarından, mutlu oldukları veya olmadıkları için aklıma gelmeyen diğer başka sebeplerden halen haber almak için ortak tanıdıklara, umursamaz tavırlı sorular yönelttiklerini bilmek benim için keyifli, gizleyecek değilim.
    ama her ikisi için de, özellikle ayrılığın ilk günlerinde, başka biriyle birlikte olduklarını, olacaklarını düşündüğüm anlarım vardı, kendimi akıntıya kapılmış orospu donu gibi manasız ve önemsiz hissederdim.

    sonra dünya denen bir gezegen, merkezindeki yıldızın etrafında dönüyor ve sıcaklık buna bağlı olarak farklılıklar gösteriyordu. gezegendeki yerel zaman, saat denilen bir ölçekle adlandırılıyor, bunlar birikince ay, yıl filan gibi başka tanımlara kaynak oluyordu. kişisel olarak çok şey yüklenen anlamıyla manasız gelmeyi istikrarla sürdürüyordu. yeni insanlarla, eski alışkanlıklar tekrarlanıyor, arada unutulan tarihe ilişkin olarak, o bahsi geçen ortak tanıdıklardan haberler alınıyordu.
    öğrenmeye devam ediyordum.
    kelimelerle kurulan ilişkilere fazla güvenmemek gerektiği, verilen sözlerin, zamanın ölçeği farklı bir büyüklüğe doğru hareket ettikçe, tutarlılık zorunluluğundan, kişisel çıkar keyfiyetine evrildiğini mesela...
    ama insan kelimelere güvenemezse nereye saklanabilirdi işte..
    derken ortak bir 3.tekil beklenen haberi, kelimeleri birleştirip yaptığı cümlelerle kulağınıza fısıldar. ilk düşündüğüm 3. tekinsiz şahsın bütün saadetini, size üzgün bir ses tonu ile vermek için uzun süredir sabırsızlandığı, bu cümlenin sizde yaratacağı tahribata bağladığı yönündeydi.garip..
    ama yine ne üzüntü, ne elem! hani sanki bayramda komşu misafirliğindeyken izlemek zorunda bırakıldığınız yerli dizilerden birinin kahramanları arasında geçen bir hadise ve siz zaten ne o komşuyu ziyaret etmek, ne o diziyi izlemek, ne de o sikimsonik dizi ilişkisini yorumlamak istememektesinizdir, lakin kelam etmemek olmaz durumlarından birinin içine alınmışsınızdır artık ve kurtulmanın yolu kelimeler sarf etmektir. siz de "hayırlısı, allah mesut etsin..." türünden klişelere sarılırsınız, yüzünüze de duygulardan arındırılmış mimikler kuşanarak.
    şahsen en büyük rahatsızlığım, vermem gereken tepkinin, söyleyenin beklentisine karşılayamamış olması idi. ama öğretilmiş veya öğrenebildiğim bir durum değildi ve ezberimde olmayanın kelime birikimi de konuşkan olmaktan uzaktı, neyleyim.
    ve yine bütün saadetini değilse de, kendi hayatının mükemmelliğini test etmek için sizin hayatınızı örneklem sayan 3.tikel, eski kadınınız kişisinin evlat haberini verir. ama öyle böyle değil, turpun büyüğü heybede, az sonra edasıyla... "senin adını vermiş" ise turpun heybetlisi olan 3 kelime= bir cümle.
    ilkinde yanlış klişe kullandım, bir de gülen suratla: allah kavuştursun!
    ikinci de ezberim devreye girdi; aaa, ne güzel, allah analı babalı büyütsün, çok sevindim!
    yalan yok en son his içten gelen idi, ezber değil...
  • eski sevgilinin sizin için o kadar da eski olmadığını fark ettirir. aynı zamanda sizin onun için eski olduğunuzu fark ettirir ki esas bu çok fena koyar. o günkü tüm işleri elinize yüzünüze bulaştırmanıza sebep olur, ilk tenhada ağlatır.
  • tabi yıllar süren ciddi iliskiler için söylüyorum, bana hep dünyadaki en acı durumlardan biri gibi gelir insanların ilişkilerinin bitmesi ve sanki hiç birlikte olmamış gibi yabancı olmaları, başkalarıyla evlenmeleri..

    before sunrise da jesse ve celine viyana 'da vedalaşıp farklı yönlere doğru gittikten sonra, tüm gece dolaştıkları yerleri, bankları, bahçeleri bir de boş haliyle gündüz gözüyle gördüğümüz anlar gelir aklıma. birileri çok anıları olan sevgililerinden ayrılınca ben acayip hüzünleniyorum, bana hüzünlü geliyor.

    bence bu yüzden hiç bir hissi olmasa da insanın artık, eski sevgilisinin evlenmesi acıklı bir şeydir.
  • ne kadar eski olduğuna göre etkisi değişen durum.

    ilk sevgili olan eski sevgiliyse biraz üzüntü olur, ondan sonraki ve en sonuncudan öncekiler için bir şey hissedilmez,en sonuncu için de ayrılma durumuna göre üzüntü boyutu artar ya da azalır. hepsi için düşünülen ortak şey ise o bile evlendi ben neden evlenemedim olabilir
  • aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun insanı direkt şoka uğratan durumdur.
  • iki yıl önce parasızlıktan sattığın arabanı otobanda başkası kullanırken görmek gibidir.
hesabın var mı? giriş yap