• amerikalı astronotlar uzaya gittiklerinde, ellerindeki tükenmez kalemin mürekkebinin yerçekimsiz ortam dolayısıyla aşağıya doğru akmadığını ve haliyle kalemi kullanamadıklarını merkezlerine bildirirler. bilimadamları yüksek maliyetli, son derece teknolojik, uzayda bile yazabilen bir kalem icad ederler.
    ruslar kurşun kalem kullanır.

    edit: vsop sağolsun bilgilendirdi. kolpaymış hikaye.
  • muhabir: “siz nasıl paf takımındaki gençlerle gelirsiniz, atatürk’e saygınız yok mu?”
    john benjamin toshack: “atatürk, türkiye’yi gençlere emanet etmedi mi?”

    (galatasaray'la oynanan atatürk kupası final maçından...)

    http://aliece.blogspot.com/…ri-4-john-benjamin.html
  • engin ardıç: - o çirkin, kara kuru kızları öpseydin sana yumurta atmazlardı emre aköz'cüğüm

    ece temelkuran: o kızların sizin gibi ayarsız şişkolardan tiksineceğini hiç aklınıza getirmiyor oluşunuz ancak kendinizin meczubu olmanızla açıklanabilir.
  • gün zileli'nin emre aköz arkadaşımızın che tartışması vesilesi ile vidalarını sıkıştırması güzel bir örnektir.

    "hakem, faül var!
    aşağıda, adını ilk kez duyduğum emre aköz adlı bir köşe yazarının sabah gazetesinde çıkmış bir yazısını bulacaksınız. emre aköz’ü tanımadığım gibi yazdığı gazeteyi de neredeyse hiç okumam. elime tesadüfen geçtiği zaman da “okuma” sürem iki ilâ dört dakika kadardır. tabii, sadece sayfaları çevirmeye yetecek bir süredir bu. bir arkadaşım göndermiş yazısını. sonra da bir başka arkadaş telefon etti.

    aşağıda göreceğiniz gibi son derece laubali bir başlığı var yazının. bu “yavrum” hitabı da nereden çıktı şimdi? özlük hakları için yürüyen sağlık emekçilerine böyle bir hitap şekli hiç hoş değil. yaşı seksen falan mı acaba? öyle bile olsa böyle bir hitap yersiz. fotoğrafından biraz daha genç olduğu izlenimi ediniyoruz üstelik.

    hadi bunu geçelim. benim 2006 yılında, birikim’de çıkmış bir kitap tanıtma yazımı referans almış “amcamız” emre aköz. che ile ilgili bir biyografiydi kitap. che’yi bütün yönleriyle ele alan, ne feşitleştirmeye, ne de karalamaya izin veren çok gerçekçi bir kitaptı john lee anderson’un kitabı. benim yaptığım, sadece onun yazdıklarından önemli gördüğüm noktaları aktarmaktı.

    sık sık başıma gelir, gelmektedir. liberallere karşı yazdıklarım, ulusalcılar; ulusalcılara karşı yazdıklarım liberaller; troçkistlere karşı yazdıklarım stalinistler; stalinistlere karşı yazdıklarım troçkistler tarafından kullanılır. hatta eski partimin yöneticilerine karşı bambaşka bağlamda yazdıklarım mehmet eymür gibi mit’çiler ve fetullahçı basın tarafından kullanılmıştır. bir kaçına karşı yazdığım yazılar bu sitede durmaktadır. sanırım bunun önüne de geçmek mümkün değildir. ideolojik ve siyasi mücadele alanı tam bir cangıldır. bu vahşi cangılda ahlak diye bir şey yoktur. herkes birbirinin başına bir şeyler indirebilmek için eline geçirdiğini kullanabilmektedir.

    şimdi gelelim emre aköz “amca”nın yazdıklarına. emre aköz neden böyle bir yazı yazmak ihtiyacını duymuştur? bir sabah uyandığında che’nin “katil” olduğu mu gelmiştir aklına? hayır, onun derdi che de değildir aslında. onun derdi, akp iktidarına karşı yürüyen sağlık emekçilerini bir şekilde hırpalamak, gözden düşürmektir. çünkü bu yürüyüşten, sırtını dayadığı iktidar adına çok rahatsız olmuştur. ne o, bir sağlık emekçisi “dr. che’nin yolundayız” yazılı bir pankart taşımış. efendim, aköz amcamız “kişinin putlaştırılmasına” karşı olduğu için hemen kaleme kağıda sarılmış.

    aköz dürüst mü? bence değil. dürüst olsaydı, bu yazıyla birlikte tarihe kahraman olarak geçmiş, eli kana bulanmış birçok “kahramanı” da ele alırdı. örneğin atatürk’ü. evet, atatürk, che gibi bizzat eline silah alıp insan öldürmemiştir ama che’den çok daha fazla insan öldürtmüştür. türkiye tarihindeki diğer iktidar sahipleri de öyle. örneğin aköz “amca” “atatürk’ün yolundayız” diye yürüyenleri gördüğü zaman neden “atatürk bir katildi yavrum” diye bir yazı yazmamıştır acaba bugüne kadar? ha anladım, anarşistler kadar yürekli değil. ancak che’ye yüklenmeye gücü yetiyor. nasıl olsa tck’da “che guevara’yı koruma yasası” diye bir yasa yok.

    öte yandan, bir düzeltme yapayım, ben che ile ilgili yazımda che’ye asla katil demiş değilim. “amca”yı ayrıca bunun için de ayıpladım. hiç değilse insan bunu belirtir. gün zileli bunları yazmış ama hiçbir yerde ona “katil” dememiş der. nerede onda o dürüstlük.

    evet, che’ye katil demedim ve demem. sadece insanları öldürmesini ve kurşuna dizdirtmesini net bir şekilde eleştiririm, o kadar. neden katil demem? bu, siyasal ve ideolojik mücadele alanında çok ucuz bir suçlama olur da o yüzden. devrim yoluyla ya da bir başka yoldan iktidara gelenlerin hiçbirinin eli temiz değildir de ondan. buna, aköz’ün hayranı olduğunu sandığım “batı demokrasileri” de dahildir. örneğin bush ve blair için “katil” nitelemesi bile hafif kaçar.

    üstelik che guevara, hayatını devrime adamış ve bu yolda da canını vermiş bir devrimcidir. devrim için iyi şeyler yanında, kötü şeyler de yapmıştır. örneğin sertliği ve amansızlığı sonucunda kan akıtması eleştirdiğim yanıdır. bu hiç de gerekmiyordu ama bir yandan şunu da düşünmek gerekir: öyle çetin bir silahlı mücadele ortamında başka türlüsü mümkün müydü? tabii bunlar hep tartışma konusudur, kara çalmalardan azade bir şekilde devrimcilerin içinde tartışılmaktadır, doğrusu da budur.

    bunu tartışmaya cesareti olan, anarşistler ve devrimci marksistlerdir elbette. “amca”ların faüllü çelmelerinden yılmadan hem de.

    gün zileli

    15 mart 2011

    * * * * * * * * * * *

    “kahramanın dr. che bir katildi yavrum”

    hükümetin sağlık alanında yapmakta olduğu değişikliklere itirazlar var.
    ama bugün ona değil de, pazar günü ankara’daki protesto mitinginde kullanılan bir slogana değinmek istiyorum.
    beyaz önlük giymiş bir kadın çalışan, üzerinde che guevara‘nın resmi bulunan ve “dr. che’nin yolundayız” yazan bir pankart taşıyordu. (bu görüntü birçok yayında yer aldı.
    çalışanın statüsü bilinmiyor.)
    belli ki küba‘daki gibi “sağlık hizmetinin bedava olmasını” arzulayanlar var…
    (not: fakirler için tamam da, bu çağda “herkes için” talebi eşitsizlik yaratmış olur; farkında değiller.)

    ***
    asıl değinmek istediğim başka bir nokta…
    arjantin doğumlu sosyalist che guevara’nın (1928-1967) doktor olduğu doğrudur.
    che, tutkusu, özverisi ve elbette yakışıklılığı ile tam bir “kahramandır”.
    ancak bu idealist doktorun, küba devrim sürecindeki bazı davranışları, bizim sosyalistler tarafından bilinmez.
    jon lee anderson‘un küba devlet arşivlerini de kullanarak yazdığı ‘che guevara: devrimci bir hayat‘ adlı kitap, üçüncü baskıda olmasına rağmen pek az yankı uyandırdı. (ithaki yayınları)
    nedeni belli: che efsanesini sürdürmek, diğer solcularla arayı iyi tutmak, oyunbozan olmamak.
    bu sessizliği bozan pek az kişiden biri, eski devrimcilerden gün zileli‘dir… birikim dergisinin 204'üncü (nisan 2006) sayısında bu kitabın geniş bir tanıtımını yapmıştı.
    (not: belki de epeydir kendini anarşist saydığı için bu cesareti buldu. gün zileli kadar zeki ve kültürlü olmayan yeğeni ise ekranlarda kemalcilik oynuyor.)
    bu biyografi bize che’nin öteki yüzünü yansıtıyor: evet, fidel castro gibi “iktidar tutkunu” değildir che; koltukları elinin tersiyle iter… buna karşılık “disiplin ve kural düşkünüdür“.
    bu ruh hali dr. che’nin, batista rejimi ile mücadele ederken birçok yoldaşının kanına girmesiyle sonuçlanmıştır.
    acımasızdır. işler biraz kötü gitti mi, birilerini suçlu ilan edip kurşuna dizdirir. kurşuna dizilenler, “yaşasın küba, yaşasın devrim” diye bağırarak ölüme gitmişlermiş, ne gam!
    hatta che’nin infazlara bizzat katıldığını, bir haini nasıl öldürdüğünü, günlüğünde buz gibi bir dille anlatır:
    “32 kalibrelik bir tabancayla beynin sağ tarafına, sağ temporal lobda çıkış deliği açacak şekilde, tek atışla soruna son verdim. biraz soludu ve öldü.”
    velhasıl, bizim sağlık çalışanının izinde olduğunu belirttiği “dr. che”, normal bir insanın özeneceği bir kişi sayılmaz.
    hele hele “hipokrat yemini“edenlerin örnek alacağı bir doktor hiç değildir."

    (bkz: http://www.gunzileli.com/…011/03/15/hakem-faul-var/)
  • bu ay ntv bilim'de de anlatılan 2. fredrick'in osmanlı padişahı 3. mustafa'ya verdiği ayar sanıyorum bunlara örnektir.

    http://blog.milliyet.com.tr/…log.aspx?blogno=131367

    edit: yiyen padişah olunca sevilmiyormuş demek ki ayarlar.
  • (bkz: #1151738)
  • ilhan cihaner'in sözde siyaset bilimi profu mümtaz'er türköne'ye verdiği ayardır.

    "siz pkk'ya yardım eden kürt işadamlarının listesini meydanlarda sallayan tansu çiller'in en yakınındayken ben idil'de faili meçhulleri araştırıyordum."

    (bkz: http://www.focushaber.com/…i-nasil-susturdu--v-2123)
hesabın var mı? giriş yap