• "ben portakalimi soyulmus isterim" diyor, ovey annemin yakin arkadasi, "bunu bana soyup verebilir misin? kucuk kiz kardesimi uyutmak zorundayim, deli psikoloji hocasi ilk sozlude bana sifir verdi, 'aptalsin da ondan' dedi bir de ustelik, ona aptal olmadigimi gostermem lazim, butun gece uyumasam da bu dersler okunup ogrenilecek. kardesim kucagimda mizmizlaniyor bir de sen simariyorsun demek istiyorum. susuyorum. kucagimdaki bebegi divana yatiriyorum, portakal tabagini kadinin elinden aliyorum, icimden tabagi yuzune firlatip atmak," sen de abin de kalkin gidin evimizden, zaten babamla ovey annem de yoklar evde, istanbuldalar toplantidalar demedim mi ben size, ne yuzle giriyorsun eve, ne hakla benden boyle birsey istiyorsun" diye bagirmak geliyor, ama hemen annemin yuzu geliyor gozumun onune, dudaklarini isiriyor, basini salliyor, kasini gozunu oynatiyor, "renginizi belli etmeyin" diyor sanki gene. basimi egiyorum, "tabii, simdi hemen soyarim" diyorum tabagi mutfaga goturuyorum. kardesim hemen yanima geliyor,
    "ben soyarim, sen git su sabahtan beri aglayan mizmizi uyut" diyor ve hisimla portakala saldiriyor, dolan gozlerimi ondan gizlemeye calisiyorum,
    "sansa bak! babamlar kapidan ondan bacadan, sanki kosede bekliyorlardi" diyorum, "nerede nasil yatiracagiz simdi onlari?" "yatmasinlar" diyor kardesim dislerinin arasindan, oniki yasin ve evin en buyugu olmamanin verdigi pervasiz cesaretle,
    "yahut salondaki divanlara uzansinlar, bize ne?" mutfaga geldigimden beri etegimi cekip ilgi isteyen ovey kardesime bakiyorum sonunda,
    "ne var?"
    "annem ne zaman gelecek abla?" diye soruyor, onun da gozleri dolu, agladi aglayacak.
    "bizim babamiz ne zaman gelirse senin annen de o zaman gelecek" diyor kardesim hirsla, "sanki annesi yanliz gitti, adama bak ya, bacak kadar boyuyla babami gormemezlikten geliyor, goruyor musun?"
    "o daha cocuk" diyorum, arayi bulmak icin, "hala yabansiyor, kolay degil, keske onu anneannesine birakabilselerdi." diye fisildiyorum kardesime. onunde egiliyorum, goz yaslarini siliyorum, "annen iki gun sonra gelecek, halam da yarin sabah erkenden bize gelecek sizlere bakacak biz okula gidince, tamam mi?" diyorum ona, eline bir dilim portakal veriyorum, " hadi uslu cocuk ol da annen gelince sevinsin, olur mu?" basini salliyor, etegimi hala siki siki tutuyor. "gel seninle bebegi uyutalim." diyorum, elini tutuyorum. kardesim, elinde soyulmus dilimleri ayrilmis portakal tabagiyla ben annesini ozleyen kucuk oglanin elinden tutmus salona donuyoruz. herkes orada oturuyor, soba bir tek orada yaniyor cunku. kardesim tabagi portakali soyulmadan yiyemeyen kadinin onune koyuyor, icinden 'zikkimin dibini ye' dedigini duyar gibi oluyorum.
    bebegi mizmizlandigi yerden aliyorum, psikoloji kitabi koltugum altinda misafir odasina girip kapiyi kapatiyorum, icerisi buz gibi, ankaranin meshur ayazi evin buz tutmasina yetiyor, oturdugumuz evin tepede olusu da cabasi, "seni usutmeyelim" diyorum kucuk kiz kardesime, ilk kez annesiz kaliyor, cok uzgun, inler gibi agliyor, surekli annesini istiyor, "ama senin havai genc annen is icin istanbula giden kocasinin pesine takilip istanbullara gezmeye gitti ne haber, seni bana birakti, daha kotusu de olabirdi, en azindan ben varim", demiyorum ona, derslerim, odevlerim, imtihanlarim var, diyorum ona, anlamadigindan emin olmanin verdigi rahatlikla. ayaklarimin ustune onun kucuk yastigini koyarken sabirla beni bekliyor, nereye yatacagini biliyor, yorgunluktan bitik vaziyette ayaklarimin ustune kivriliveriyor, bukleli saclari yastigin ustune dokuluyor, ben battaniyeyi kendimin ve onun ustune orterken yasli gozleriyle beni takip ediyor.
    "simdi misil misil uyuyacaksin degil mi?" diyorum, bal rengi gozleriyle bana bakiyor, "bak bu cok onemli, hemen uyumalisin, ders calisacagim, butun bu dersleri ogrenmem lazim", kitabi gosteriyorum ona, "bu ilk imtihan, en yuksek notu benim almam lazim, o bana aptal diyen kadina dersini vermem lazim, aptal olmadigimi anlasin, bu benim icin cok onemli, anliyor musun?" basini ayaklarimin ahengine uydurup saga sola salliyor. kitaptan yuksek sesle okumaya basliyorum, monoton sesimden mi, psikolojiyi sevmediginden mi bilmiyorum, hemen uykuya daliyor. uyanmasin diye onu kaldirmiyorum, ayaklarimin ustunde tutuyorum, hem ben onu hem o beni isitiyor.
    kardesim elinde cayla odaya giriyor, sus isareti yapiyorum ona, basini salliyor evet dercesine, fisildiyor; "cay istediler yaptim, sen de ic, isinirsin" diyor. bizimki gozlerini aciyor hemen, aman birsey kaciyor mu diye bakiniyor, abisini gorunce gulumsuyor uykulu, susuyoruz tekrar uykuya dalsin diye, gozlerini tekrar kapatiyor, ben biraz daha salliyorum onu.
    "bak sana ne getirdim," diyor kardesim, arkasina sakladigi ufak paketi cikariyor, "bugun kantinden aldim, simit gazoz parami ona harcadim" guluyor muzipce.
    "neymis ki o ?" diyorum, paketi aciyorum, iki tane un kurabiyesi.
    "cayinla iyi gider diye dusundum, biri de benim" diyor.
    "ne alaka?" diyorum paketten un kurabiyesini alirken, pudra sekeri battaniyenin ustune dokuluyor, aldirmiyorum, "bu fedakarlik neden?"
    "bugun senin dogum gununmus oyle dedin ya dun gece" diyor, "dogum gunun kutlu olsun. kac yasina girdin bakalim?
    "onbes " diyorum, bogazim dugumleniyor, un kurabiyesini yemek zor diye dusunuyorum.
    "onbes yasinda olmak nasil bir sey?"
    "iste oyle bir sey" diyorum.

    hic bir sey anlamadigimi soylemiyorum.
  • ogün sanlısoy'un sen uyurken albümünden. 8. şarkı. baştan uyarayım, boğazda düğümlenen sözlerle tekrar tekrar dinlemeye hazır olun.
  • ogün şanlısoy un yeni şarkılarından

    buram buram berkin elvan ve gezi kokuyor

    eline, ağzına, yüreğine sağlık
  • değerlendirilirse iyi paradir.

    kasada kartlarimin yaninda olmadigini anladigim an cebilinden dökülen nakittir ayni zamanda.

    12 tl; 3 lahmacun dürüm,
    1 tl; 2 adet ayran (markete ayran icin ayri gidilir)
    2 tl; indi bindi dolmus parasi,

    dostla acik havada gömülen lahmacun ise paha biçilemez!

    a ekstra ve bedava olarak de bi de; posetin agzini sıkı sıkı sıkmama rağmen, dolmusta bi ton insanin da günahı almak paha bicilemez!
    o insanlardan oldum bende bes dakaligina.

    dönüşte ise dost, dolmuş parasını ateşledi. yoksa o is cok zor yonca.
  • teniste ilk sayı
  • iett üsküdar - beykoz otobüs hattı. bu hattı en çok marmara üniversitesi anadolu hisarı kampüsüne giden öğrenciler kullanır, ayrıca kaptan şöförlerinin sahil yolu boyunca çılgın atması ile meşhur bir hattır.
  • ogün sanlısoy'un sen uyurken albümünden, ağlatacak kadar güzel şarkı.
  • (bkz: vince carter)
  • ortalama yaşam süresinin 60 yıl olduğunu düşündüğünüzde, çeyreğinin hiç birşey anlamadan gittiğini düşündüğünüz ve sıçtık dediğiniz yaş.
  • avrupa basketbol arenasinda izin verilen en buyuk forma numarasi
    vince 'the prince' carter'in forma numarasi
hesabın var mı? giriş yap