• çözümcülük, ecnebi dilinde solutionism, ilk olarak evgeny morozov'un to save everything, click here isimli eleştiri kitabında ortaya attığı bir yaklaşım, bir tür düşünce biçimidir. buna göre, insanın bireysel ve toplumsal yaşamındaki her türlü problemin, hatanın, pürüzün, umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımının bir çözümü vardır, bu çözümün anahtarı teknolojidir, ve eğer bu çözüme ulaşmak imkanlar dahilindeyse, o halde ulaşılmalıdır. yaşadığımız çağ itibariyle silikon vadisi ile bağdaşan bu felsefenin, amerika'da yaşamayan ve bu tip teorik tartışmaların yakınından uzağından geçmeyen biz daha zavallıların yaşamında ise binlerce app, web sitesi ve sosyal ağ olarak tezahür ettiğini görmekteyiz. nihayetinde her gün, silikon vadisi ve sayısız tekboynuz şirketlerinin aracılığıyla, yediğimiz yemeklerden kaç kalori aldığımızı, yaptığımız koşu sonrasında kaç kalori yaktığımızı ölçüyoruz; taksiyle filan uğraşmıyoruz, uber'dan araç çağırıyoruz; çağırmazsak eğer, yolumuzu bulalım diye harita uygulamalarına başvuruyoruz; akşam facebook'a giriyor, eğer güzel bir gün geçirdiysek, anılarımızı ölümsüzleştirdiğimiz fotoğraflarımızı, facebook'un izniyle -- teşekkürler! -- gözden geçiriyoruz.

    buradaki problem nedir? kalori ölçmenin nesi kötü, zararlı, ya da bir şekilde olumsuz bir şey olabilir ki? şöyle karşılık verelim. kalori ölçmek tabii ki "kötü" olarak nitelendirilemez, ancak "iyi" bir şey olarak nitelendirilmesi de, çözümcü bir bakış açısının öne sürdüğü kadar -- ki kesinlikle böyle bir algı vardır, app'lerin yaygınlığına bakmak yeterli -- kolay değildir. nasıl değildir lan? şöyle değildir. sen şimdi sağlığına önem veriyorsun, koşunu yapıyorsun, kalorini ölçüyorsun. ne mutlu sana. kendi sağlığının sorumluluğunu kendin almışsın, üzerine düşeni yapıyorsun -- harika. bunu neden yapıyorsun peki, çünkü amına koyim etraf şişko dolu, onlar gibi olmak istemiyosun. neden şişko dolu, çünkü doğru beslenmiyorlar, nasıl doğru besleneceklerini bilmiyorlar, ya da, eğer maddi durumları iyi değilse, dengeli bir besin sepetine sahip olamıyorlar, pis fakirler. e bir de tabii etrafta pazarlanan, millete pompalanan yiyecekler belli. bu devirde şişko, obez olmamak zor gerçekten eheh. tabii ki yapacan koşunu, ölçekeceksin kalorini. herkes kendinden sorumlu. ölçemeyen anten taksın, zuzuzu.

    taksın mı gerçekten? kalorili, şişkolu, obezli entry yazacağız diye, ağız, yüz sike sike (pardon) çözümcülüğün eleştirisinin ana noktalarından birine geldik. sıkıntı şu: evet, kalori ölçmek bireyin kendi sağlığı konusunda daha bilinçli, verimli, optimal kararlar almasını sağlıyor, bu doğru. ama bunu yaparken, bu kararları vermeyen, ya da veremeyen insanların, neden böyle olduğu konusunda sormamız gereken daha toplumsal ölçekli soruları kaçırıyoruz. şişko neden şişko diye sormuyoruz, bize pazarlanan şeyleri sorgulamıyoruz, ben neden kalorimi saymak durumundayım diye düşünmüyoruz. sağlığımızı takip etmek bir "problem", kalori saymak bunun bir "çözümü", çözümün bir parçası. eyvallah diyoruz, geçiyoruz. ama bunu yaparken toplumsal kimliğimizden, kolaylık adına insan olmanın getirdiği niteliklerden ödün vermiş oluyoruz, kendimizi zihinsel ve entellektüel tembelliğe alıştırıyoruz. önümüzdeki ile yetiniyoruz.

    kalori örneğinden devam edelim, çünkü yukarıda sadece buzdağının görünen kısmından söz ettim. bir de görünmeyen kısmı var. bakın şimdi, geleceğe geri dönelim. sene olmuş 2023, cumhuriyetin 100. yılı, ak parti hala iktidarda, mhp artık 40 yapmıyor. iphone apple phone olmuş, apple car ortaya çıkmış, ama uçan araba halen yok, sikeyim böyle geleceği. neyse. kalori ölçmenin çok daha yaygınlaştığını hayal edin. bu uçan araba bile olmayan distopik gelecekte, artık sigorta şirketleri size poliçe hazırlarken günlük aldığınız kalori, yağ oranı, vücut kitle endeksi, kolesterol vb. bilgilerinizi de göz önünde bulunduruyor. böylece, siz de değerli müşterimiz olarak avantaj -- nasıl? sağlık datanız yok mu? ah... o zaman sizin priminiz biraz daha yüksek olacak. kusura bakmayın, ama bizim de ölçmemiz gereken riskler var ve eğer bulutta 3 senelik sağlık datanız yoksa...

    buradaki eleştiri noktası biraz daha dolaylı. çözümcülüğün bir niteliği de, problemleri ve bunların çözümlerini sadece teknolojinin, ve tabii ki teknoloji şirketlerinin belirlediği çerçeveler üzerinden tarif etmesi. bakın, diyor teknolojiyi seven (ve geliştiren, ve pazarlayan) adam, teknoloji her zaman ileri gidiyor, ve hayatımızı daha da kolaylaştırıyor, verimlileştiriyor: bunun tek bedeli olarak senden datanı istiyorum. bana bunu verirsen, ne mutlu sana, gerçek bir gelişim taraftarısın: ama beni reddedersen, gerici bir örümcek kafalısın ve insanın iyileşmesinin önünde duruyorsun. halbuki iki üstte de dediğim gibi, çözümcü anlayışı, sorulması gereken daha büyük ve daha önemli sorular olduğu için reddetmek kadar doğal bir şey olabilir mi? bu gelecekte alacağımız cevap şu: olamaz abicim. sene 2023 ve kalp hastalıkları almış başını gitmiş, şimdi mort olursun üç seneye, ne gerek? ben mi dedim sana onları ye diye, ölçseydin kalorini, iki gıdım irade gösterseydin yemeseydin o kebabı.

    bu ve benzeri örnekleri, ilk paragrafta değindiklerimden de yola çıkıp, çoğaltabilirim. ama inanılmaz tembel bir insan olduğumdan ve şu anda da tamamen spontane ilerlediğimden daha ufak bir senaryo ile bitireceğim. eşinizle evleneli iki sene olmuş ve dünyaya nurtopu gibi bir bebek getirmişsiniz -- ya da, hadi sizi mi kıracağım, evlat da edinmiş olabilrsiniz --. sonuç olarak ortalıkta zırlayan eden, ama güldüğünde de kalbinizi durduran bir insan yumağı var. yerim onu ben, altına da mı sıçıyomuş o, uyy? neyse. siz de, eşiniz de, hepimiz gibi yanlış zamanda doğmuşsunuz. neoliberal sistemin adeta köpeği olduğunuz için çalışıyorsunuz: çok çalışıyorsunuz, eve geç geliyorsunuz, çocuğunuza az vakit ayırabiliyorsunuz, gün içinde bakıcı bir şekilde işi götürüyor ama siz gene de, doğal olarak, çocuğunuzu merak ediyorsunuz. bu noktada devreye yepyeni bir icat giriyor: bebeğinizin bileğine bağlayacağınız minicik, bileziğmisi bir sensör ve sensörün gönderdiği datayı bulutta analiz ettikten sonra sonuçları size gösteren bir app. artık size bebeğinizin nasıl bir uyku geçirdiğini, kalp atışlarının ritmini, çikolatalayıp çikolatalamadığını bildiren minik bir gözlemciniz var. bu zor zamanlarda vakit darlığı probleminizi çözen, ebeveynlik yapmanızı kolaylaştıran bu ürün konusunda ne düşünürsünüz?

    ben söyleyeyim. eğer siz de çoğunluk gibiyseniz, önceki paragrafta dediklerimi yalayıp yutarsınız. bir defa bile, "ben neden bu kadar çalışıyorum","neden çocuğuma vakit ayıramıyorum", "çocuğumun sağlığıyla ilgili veriyi alakasız birilerine teslim etmek ne kadar doğru", ve hatta, "ulan ebeveynliği de yazılımdan mı öğreneceğim yani" soruları aklınıza gelmez. çözümcülük anlayışı bu ve benzeri "zor" soruların sorulmasını gereksiz kılmıştır: "problem" ve "çözümü" elimdeki telefona kadar gelmiş, bebeğimin sağlığını telefonumdan görüyorum, daha ne? tüm bunlara neden ihtiyaç duyduğunuzun bir önemi yok: ihtiyaç duyuyor olmanız, yeterli. problem çözüldü, semptom rahatlatıldı, işlem tamam. ardındaki soruların ne önemi var -- onu geçtim, soruları soracak hangi muhatap var ki?

    teknoloji çok gelişti. keyfini çıkarın.
hesabın var mı? giriş yap