• beşiktaş ın rize ye 5-1 yenildiği maç. bu maçta ümit ozan kazmaz ın yaptığı terbiyesizlikler ayrıca bir köşede hala kayıtlıdır.
    bu maçtan önce besiktas gençlerbirliği ile hafta arasında o yıllara özgü bir boğazlaşma yaşamış (bkz: besiktaslilari geren genclerbirligi maclari) sonucunda besiktas tan nouma(gençlerbirliği nden de ferdi) kırmızı kart görmüş ve besiktas 1-1 biten maçın ardından penaltılarla elenmiştir. bu maçtaki yasin in nouma özenerek penaltıyı kullanayım fanatazisi ise facia neden olmuş, sonuçta penaltı kaçmıştır.

    rize ye dönersek(mikrofonlarımız rize de); hafta arasındaki bu maçın rize ye etkisi, moralsizlik, yorgunluk ve nouma'nın yokluğu olmuştur. bu tür, yani hafta arasındaki yorgunluk, moralsizlik ve dahi eksikliğin, hafta sonuna taşındığı maçlarda ne olur? klasik avrupa kupaları için geçerli ilk 20 dakika gol yemememiz lazim özdeyişi satıh farkı gözetmeksizin bütün bir hatta yayılır. çünkü yenilen bu golün ardından zaten çökmüş olan takım eğer çok da zor durumda değilse, maçı pek kaale almaz, sonuç olarak nahoş durumlar ortaya çıkar.
    nitekim tetteh 9. dakikada rize yi 1-0 öne geçirmiş, 23. dakikada saffet in golü ile maç 2-0 a gelmiş ve devre bu skorla bitmişti.
    ikinci yarıda fevzi nin topu elinden kaçırması ile saffet skoru 3-0 a getirmiş, 1 dakika sonra ahmet dursun skoru 3-1 e getirip beşiktaşlıların gönlüne az da olsa umut serpmişti. maçı radyodan dinleyen ben umutlanmadım desem yalan olur yani. fakat tetteh in 73. dakikadaki ve ümit ozan kazmaz ın 87. dakikadaki golleri maçın 5-1 bitmesine neden olmuştur.

    ve bu maç 1980 yılındaki 5-0 lık bursa yenilgisinden sonra alınan en farklı mağlubiyet olarak kayıtlara geçilmiştir.
  • okuldan çıkmıştık, soğuk bir kış günüydü, 7 veya 8 erkektik, ve gücümüzün doruklarındayken biz kağıt oynamayı tercih etmiştik. dolmuşa binmek için beklerken trabzonda okumakta olan ve 542li telsim numarasına sahip olan ayheytmayselfenvanttudayadlı bir arkadaş bizimkilerden 532li bir turkcell numarasına sahip arkadaşımızı aramıştı. o zamanlar telsim ile turkcell'i aramak o kadar pahalıydı ki, çok pahalıydı. bizim arkadaş da 5 dakika kadar konuştuktan sonra önce fitneci'ye verdi telefonu, sonra bana, sonra da telefon elden ele dolaşmaya başladı, sonra tekrar fitneci'ye döndüğünde dolmuşa binmiştik kızılaya doğru yola çıkmak üzere. dolmuşa binerken arka tarafa yığılmıştık. amma dolmuşa binerken bir anda bir sessizlik olmuştu tüm o hebeloeaalaehoea diye gürültülü gürültülü konuşan genç delikanlı erkeklerde. çünkü dolmuşta iki adet yaşı yaşımıza uygun kız vardı. 7-8 kişi olmamız mesele değildi, ve birimizden gelen saçma sapan bir cümleyle bir anda sessizlik bozulmuştu ve biz haralagüreleye devam etmiştik. dolmuş olarak çok eğleniyorduk, dolmuşçu ve adını bilemediğimiz kızlar bizi dinliyor ve gülümsüyorlardı, ama dolmuşçu bize katılıp soru sorup cevap filan alırken, kızlar hep kendi aralarında konuşuyorlardı. herkes tribünlere, yani kızlara oynuyordu. o zamanlar cep telefonuna skor getiren hücre mesajları da yeniydi. neyse, biz tam böyle eğlenerek yola devam ederken fitneci'nin cep telefonuna maç sonu skoru gelmişti, 5-1 bitmişti maç. sonra fitneci de şöyle demişti:
    -"ya, lipton filan olsa, ingiliz takımına yenildik diyeceğim, ama çaykur rize bu yahu, 5 yenir mi?".
    balgattaki milli kütüphane girişindeydik bunu dediğinde. neyse bunu duyan tüm dolmuş, yani biz, dolmuşçu ve kızlar, hepimiz kahkahalara dalmıştık. dolmuşçu kendini toplamaya çalışıyordu milli kütüphaneyi geçerken, kızlar ise hala kahkahalar içindeydi. sonra harp okulunun orada kızlardan biri hala gülerek:
    -"amca amca biz inecektik milli kütüphanede" diye bağırdı dolmuşçuya, dolmuşçu da hala gülüyordu ama durdu, kapıyı açtı. kızlar kahkahalar eşliğinde dolmuştan inmişti. bizim yüzümüzdeki kahkahalar gülümsemeye, gülümseme de moral bozukluğuna, moral bozukluğu ise eşli batak oynama isteğine dönüştü. bir süre sesiz kaldık. sonra kızılayda indik dolmuştan. eşli batak oynadık.
    statikten geçememiş, hala calculus 157 alan insanlardık. kimya 107 adlı dersi ortalama 3.kez alan gençlerdik.
    şimdi yaşlandık.

    tanım: ayheytmayselfenvanttuday, fitneci ile hacamatın hayatında ufacık yeri olan bir maç.

    not: biliyorum komik değil, biliyorum eğlenceli değil, biliyorum biliyorum. ama o gün ve bu maç bir şekilde tarihe kaydedilmeliydi diye düşünüyorum. bu kadar.
  • bizzat kale arkasından izlediğim değişik bir maçtır. (bkz: emmanuel tetteh)
  • yanlış hatırlamıyorsam, bu maçın ertesi günü çıkan spor sayfası manşetlerinden biri "kartal çaykolik oldu" şeklindedir.
hesabın var mı? giriş yap