• tomris uyar'ın aynı adlı kitabının ilk öyküsü...

    "...
    -beni bir daha arayıp sormaman için hiçbir açıklama yapmayacağım. bu, çok farklı... sonunda beni öpüşmeye alıştırdın da havaalanında öpüşecek beceriyi kazanamadım daha. son bir kere öpüşelim, taksi birazdan gelir. inan senin için böylesi daha iyi: bir daha araşmayacağız.

    -bana neyin daha iyi geldiğini bu kadar güvenle kestirebiliyorsan gözlerin neden yaşardı? kovma zarafetinin bir parçası mı bu?

    ...

    isteğine uyup seni aramadım. ölüm haberini bir dostumdan aldım telefonda. bana haber verilmesini istemiştin, sevdiğin birkaç kişiye daha. dizlerim çözüldü. nedense önce öbür sevdiklerini aramam gerektiğini düşündüğümden ağlamaya ara verdim. uzun sürecek yasın eşiğinde sana telefon etmek geldi içimden: sen o şeyi çözebilmiş miydin?
    ..."

    hikaye böyle biter ve tomris uyar kitabın sonunda hikaye hakkında şu notu düşer;

    kitabın ilk öyküsünü yazarak genç yaşta onulmaz bir hastalık sonucu ölen eski öğrencime gönül borcumu ödemiştim -geç de olsa- onun adını vermem gerekmiyordu da ölüm haberini bana ileten dostumun adını da vermemiştim. bilge karasu'nun adı bile, öyküye taşıyamayacağı bir ikinci dramatik ağırlık yükleyebilirdi. belki bu teknik kaygıdan da öte, o sıralar günden güne ağırlaşan bir hastalıkla boğuşan bilge'nin adını ölümle birlikte anmak istemiyordum.
  • süssüz benzeşmelerin kırmızı noktaları. kırmızının içindeki sarmal dostluk. olabildiğince orjinal ruh.

    bir nevi tutku.
  • tomris uyar 'ı sevme nedenlerinden *.
    o uçucu atmosfer, insanlar arasındaki o gergin ama yumuşak, keskin ama kırılgan ilişkiler, iletişim kıvılcımları; bazen parlayıp yanabilen, bazen daha parlayışı görünmeden sönen...
  • tomris uyarın oldukça etkileyici öykülerinin yer aldığı kitap. lal gibi...
  • birisi

    bir sey var aramizda
    senin bakisindan belli
    benim yanan yuzumden
    daliveriyoruz arada bir
    ikimiz de ayni seyi dusunuyoruz belki
    guluserek basliyoruz soze

    bir sey var aramizda
    onu buldukca kaybediyoruz isteyerek
    fakat ne kadar saklasak nafile
    bir sey var aramizda
    senin gozlerinde isildiyor
    benim dilimin ucunda

    (bkz: nahit ulvi akgun)
  • "aramızda bir şeyler, bir sessizlik sözlüğü"*
  • "bir uçurum uzar gider aramızda
    bir uçurum uzar gider kırmızı."*
  • "kirli ve kopuk şeyler var aramızda
    suç bu."*
  • tomris uyar'ın rengiyle öne çıkarken sesleriyle de insanın içinde yer eden öykülerinden oluşan kitabı. kırmızıyı o kadar değişik biçimlerde kullanıyor ki, henri matisse'in "kırmızı stüdyo"sunda geçiyor zannedilebilir bütün öyküler. içildikten sonra damakta yer kaplayan ve tadı yanında yenen yemeğe göre değişen bir kırmızı şarap gibi öykülerin verdiği his. (evli) bir kadınla genç bir erkeğin, eski inanışlarda korkulan varlığın adının anılmamasını andırır şekilde, adlandırıldığı anda yok olacak ilişkisi; aynı adamla ilişki yaşayan iki kadının ayrıksı ilişkileri; dünyayı düzenleyebileceğini sanırken kendisine dair hiçbir şey bilmediğini fark etmenin hüznü; toplumun herkesçe benimsenmiş görünen değer yargılarının çürmüşlüğü; bir çocukla bir ihtiyarın aynı pencereden bakmaları ve hepsinin arka planında bir öykü nasıl yazılır sorusuna verilen cevaplar... bu kadar uzatmaya bile gerek yok belki, iki kelime yetiyor kitabı anlatmaya: tomris uyar.
hesabın var mı? giriş yap