• sözleri behçet aysan,müziği tolga çandar'a ait çağdaş türkü eseri

    işte geldi yine ayrılığın saati
    ah durdurabilsem akan zamanı
    birazdan gidecek belki hiç göremem
    söyleyebildiğim tek şey nasılsın

    oysa daha değmedi gözlerimiz bile
    kaldım tel örgülerde
    acılar, anılar ve günlerimiz
    kaldı tel örgülerde
    götürdüler beni
  • soz ve muzigi orhan olmez'e ait cengiz kurtoglu $arkisi. sozleri de $oyle:

    çınar idim dünyada bir dala döndüm
    aşk elinden inleyen sazlara döndüm
    ateş oldum yar elinden bir küle döndüm
    gül elinden inleyen bülbüle döndüm
    derya gibiydi gönlüm hey damlaya döndüm
    ölmez idim kul elinden bin defa öldüm

    dağlar gibi sevdim ama bir kula döndüm
    kaya gibiydi gönlüm hey bir toza döndüm

    gönül dedim yandı söndü boynunu büktü
    aşk elinden ömrümü yerlere döktü
    ateş oldum yar elinden bir küle döndüm
    gül elinden inleyen bülbüle döndüm
    derya gibiydi gönlüm hey damlaya döndüm
    ölmez idim kul elinden bin defa öldüm

    dağlar gibi sevdim ama bir kula döndüm
    kaya gibiydi gönlüm hey bir toza döndüm
  • "ister sevgili, ister dost olsun,
    ayrılmak saati gelip çattı mı, sakın gizleme;
    sen omuzdan kesilmiş bir çaresiz kolsun.
    eskiye de boş ver onu da eşeleme;
    ne iyiydik' ler, yine görüşürüz' ler
    dikenli tel gibi takılmasın boğazına.
    biliyorsun bu sözler inandırıcı değiller.
    çoğaltmadan katlan acının en azına;
    bekleme aracın kalkmasını, ayrılıklar götürü.
    karış telaşlı kalabalığın içine,
    yürü ardına bakmadan, durmadan yürü;
    yeni aşkların, yeni dostlukların geleceğine.
    alıştır kendini her şey biter ve gömülür;
    "ve nice yazlardan sonra kuğu da ölür."
    >metin altıok< *
  • çağdaş türkü'nin delikanlıya albümünde yer alan bu şarkının makamı da dikkate değer. çok hoş geçişler bulup kendinizden geçebilirsiniz.
  • kenarda büyümüştü, yaban bir çevrede incelikler görmeden yaşadığı için, bilgisi görgüsü zayıftı. bol grenli fotoğraflar gibi net değildi hayatı, o da pek aldırmadı zaten, dünya böyle diye düşünüyordu, böyleyken yine de bir kere düşünmeye başladı mı gerisi geliyor, bir türlü aklının iplerini tutamıyordu. henüz bilmiyordu fakat içini aşındıran duygular kabuğunu kırıyor, gözlerinin arkasındaki yeraltında geleceği filizleniyordu, çevresindeki düşünüş biçiminden, inançlardan uzaklaşıyordu. kalbindeki görünmeyen su, yolunu bulmuştu bir kere akmaya başlayıverdi.

    koca şehrin kenarında, ama şehri görmeden yaşayıp ölecekken bir gün bir şey oldu, ilk kez şehrin eski merkez noktalarından birine yolculuk etti, sonra orada bir okula yazdırıldığını öğrendi. kendini iyi bir öğrenci diye bildiği için daha ilk senesinde çakılınca şaşırdı. ikinci yıl da aynı şey oldu. çok bozulmuştu. gözleri açıldı, başka bir dünya vardı karşısında ve bu insanlar onun emeklediği çağda ilerlemişti. arkasından kimse iteklemedi, kendi kendine karar verip yeni baştan öğrenmeye başladı.

    evvelâ kekre olduğunu anladı, daha önce bildiklerinin çoğunun yanlış olduğunu da azıcık muhakeme yapınca öğrendi, kendini anlamaya başladı sonra, boş bir kaba benzetti zihnini, raflarına, odalarına, uzayıp giden labirentlere kitapları, dergileri yiğmaya gönüllü oldu.

    arkasından bir fotoğraf makinesi edinip yeni dünyasını kaydetmeye, kendi arşivini oluşturmaya başladı. bir hevese kapıldı, taklit etti, beğendiği kitapları oturup defterine yazmaya, beğendiği fotoğrafların benzeri çekmeye yöneldi. benzerini hiç kimsenin çekemeyeceği fotoğraflara, yazamayacağı şiirlere, öykülere, romanlara gelince tamam deyip bıraktı bu uğraşı. eskisinden uzak biri oldu böylece.

    bir zaman sonra fazla gelmeye başladı bu kadar bilgi, bunca pencerenin, tarihin biriktirdiği bunca tuğlanın kendisinde bir karşılığı olmadığını hissetti, yeni öğrendiği ne varsa unutmak için başka şeyler düşünmeyi istedi. bıraktı kendini günlük hayatın çamuruna. öyleyken kendini bir tuhaf hissediyordu, birini bekliyor gibiydi, elini tutacak bir roman kahramanı, şiirlerde sözü edilen ruhlardan biri, aklını sarsacak bir düş, ölümü erteleyecek bir zamanın habercisi. dünya ona kalıbından büyük sözlerini yutturdu birer birer. bir şey olmadı elbette. o da bunaldı beklemekten, kendi kutsal kitaplarını ayırdı bir kenara, ne de olsa hepsinin bir hatırası vardı, yakasını düzeltti, adımlarını düzenledi.

    geri dönüp yeniden öğrenci oldu. yeniden doğduğunu, hayatını bir bıçak gibi ortasından kesip gerisin geriye atan ve ona gülümseyen yüze baktığı vakit anladı. mülksüzler'i okuyordu o sıralar, odo kurgu bir insan değildi sanki, işte kendisiyle konuşuyordu. eski bir yapıda bulduğu ve kimselere söylemeyip sakladığı, güzelliğine vurulduğu için de atmaya kıyamadığı bir saati vardı. bozuk zannettiği için üzüldüğü bu saatin sadece kurulması gerektiğini öğrenince de çok şaşırdı -odo her şeyi biliyordu.

    bulutlar toplandı nefret ettiği güneş yoktu artık, hafif hafif yağan bereketli bir yağmur vardı hayatında. başı dönüyor, karnında ağrılar peydahlanıyor, tıpkı kopyalamaya çalıştığı ve çok beğendiği fotoğraflardan, şiirlerden, romanlardan birinden bir diğerine savruluyor gibiydi. neden beklediğini anladığı için de çok mutluydu. içindeki harhar sönmüş, yerini güzel fotoğrafların, zihni uçuran sözlerin olduğu, içindeki hurufatın taşıdığı yükün ağırlığını biliyor gibi baktığı, hoş kapaklı kitaplara, dergilere bırakmıştı. ömrünce hiç tatmadığı yemeklerden haz alıyor, yüksek bir yere çıkıp oradan şehre bakmak, denizin bir kenarında durup gözlerini kapatmak, şehrin eski sahiplerinin bıraktığı bir duvara yüzünü yaslayıp ağlamak gibi huylar ediniyordu, kırlangıçları seviyor, o zamanlar evine her gün başka bir sokaktan gitmeyi marifet biliyordu. hangi fotoğrafa baksa mutlaka sevecek bir şey buluyor, kiminle konuşsa kendini sevdiriyor, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyordu.

    oysa ayrılık, saatini kurmuştu bir kere.

    http://fgunluk.blogspot.com/…09/07/ayrlk-saati.html
  • çağdaş türkü'nün ikinci albümü delikanlıya'dan bir hüzün parçası. "işte geldi yine ayrılık saati." daha sonra kalan müzik bekle beni ile delikanlıya albümlerini tek albüm olarak bekle beni adıyla 1999'da yayınlamış. behçet aysan da öz söylemiş, grup da iyi bestelemiş, tolga çandar da iyi solistlik yapmış.
    ayrılık saati..

    'sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatıncaya kadar,' dedi hasretliği..

    (bkz: ayrılık/@ibisile)
    (bkz: ayrılık zamanı)
    (bkz: çağdaş türkü/@ibisile)
    (bkz: tolga çandar/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap