• bilmediğini bilmemektir. gerisini 'bülent somay'a (bkz: çokbilmiş özne) bırakıyorum:

    ''bildiğimizi sandığımız bir şeyi artık araştırmayacağız, dolayısıyla, diğer koşullar sabit kalmak kaydıyla, hiçbir zaman bilemeyeceğiz demektir. bildiğini sanmak, yeni bilginin önüne bir engel olarak dikilir. bilmediğimizi bildiğimiz şeyler gündelik yaşantımızda başa çıkması bireysel ve toplumsal olarak çok güç tekinsiz alanlar yaratıyorsa, bildiğimiz fantazisine ihtiyacımız olacak demektir. deprem oluyorsa ve biz depremin nerede, neden ve ne zaman olacağını bilmiyorsak (ve bunu bilmediğimizi de biliyorsak), gündelik hayatımızda her an bir gerçek istilası tehdidi altında yaşayacağız demektir. o zaman depremin önceden bilinebilir olduğu fantazisine ihtiyacımız olacaktır. nitekim 1999 depreminden sonra, bir sonraki depremin ne zaman, nerede ve nasıl olacağı konusunda bilimcilerin ve bilmezlerin ortaklaşa ürettikleri bilinebilirlik fantazileri tüm medyayı kaplamıştı. insanların gündelik hayatlarını görece bir huzurla sürdürebilmeleri için bu fantaziye ihtiyaçları vardı çünkü. derken bir ara çeşitli televizyon programlarında, ortada içinden bir çatlak geçen bir marmara haritası, birbiriyle tartışan çeşitli uzmanlar, bir de depremi nasıl önceden haber alabileceğimizle ilgili fikir üretip duran yarı-uzmanlar hayatımızın önemli bir parçası oluverdi. fantazi üretimi bir iktidar kavgasına dönüştü ve beklenebileceği gibi, tartışmaya karışanlar birbirlerini cahillikle suçlamaya başladılar. bilmediğini bilmekten bildiğini sanmaya geçiş, bilmediğini bilmemek sonucunu doğurdu. şimdi ise tam bir alacakaranlık durumundayız. hepimiz marmara'nın kuzeyinden geçen bir fay kırığı olduğunu ve bunun her an yeni bir depreme yol açabileceğini biliyoruz ama bunun ayrıntıları ve gelecekteki muhtemel davranış biçimi üzerinde o kadar çok fantazi üretilmiş durumda ki, artık ne bildiğimizi bilmiyoruz.''
  • beni düş kırıklığına uğratan kendimden başkası değil...

    franz kafka
hesabın var mı? giriş yap