• kararsız kalmak, zorlanmak.

    - ilk başta biraz bocaladım, sonradan aklım başıma geldi ama o baştaki bocalama yüzünden kaybettim hayatı, toparlayamadım.
  • bu kelimenin asıl anlamı "rüzgarla sürüklenmek" imiş. tabii zamanla mecazî anlamıyla/anlamını kullanmaya başlamışız.*
  • sıklıkla seçim zamanlarında olur ve seçimin niteliği, sonuçları hiçbir zaman önemli değildir; fırına ekmek almaya gittiğinizde rafta bulunan iki ekmekten hangisini alacağınıza karar vermeye çalıştığınızda da karşılaşırsınız bu travma ile; artık çalışamayacağınızı düşündüğünüz işinizden ayrılıp ayrılmamaya, yeni bir iş bulup bulamama ihtimalinizi gözden geçirmeye başladığınızda da. çoğunlukla, isteklerinizin ve mevcut duruma ait şartların çatışması sonucu yaşayabileceğiniz bir duygudur.
  • (bkz: afallamak)
  • ne yapacağını şaşırmak.
  • engelin gücüne teslim olmaktır.
  • eteğinde, içinde, dışında, kenarında ne varsa hepsini birden döküverirsin;
    bocaaa...
    karman çorman, süklüm püklüm, allak bullak olur için;
    bocalarsın...
  • önüne boca edilenlerin karşısında, ön(ün)e geçemediğindir.
  • dünya ve ahiret arasındaki dengeyi kuramamaktan kaynaklanır. müslümanım diyorsan islamın sana sunduğu hayat tarzını kabul etmen gerekir. kendince orta yol tutturmaya çalışırsan ortada kalırsın. kuran'ın hükümleri ve peygamber efendimizden bu güne kadar nakledilmiş olan "sahih hadis"ler en birincil yol göstericin olmalıdır.

    bocalamanın ve mutsuzluğun en önemli sebebi bildiklerinle iman edemiyor oluşundur. doğruyu bilirsin fakat iş uygulamaya gelince zortlarsın. sürekli tavizler vermek zorunda kalırsın. her verdiğin taviz allah'a gerektiği gibi kulluk etmekten seni alıkoyar. bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındadırsın ancak kendini bu yanlışlardan çekip alacak kadar iradeli değildirsin. etrafına bakarsın, yardımcı olması, sana destek olması için tutabileceğin bir yardım eli ararsın. tutmaya çalıştığın eller ya kendi tavizleriyle boğuşuyor, bocalıyordur ya da allah'ı hiç umursamıyor, yokmuş gibi davranıyordur.

    işte tam o anda tüm bu meseleyi kuşatıcı bir ayet imdadımıza yetişiyor;

    “ey iman edenler allah'tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (tevbe, 119)

    allah kulunu çok iyi tanıyor. biliyor ki yalnız kalması onun şeytana yakınlaşması anlamına gelecektir. çünkü insan kendisiyle baş başa olduğu anlarda şeytana karşı fazlasıyla savunmasız ve her türlü hataya da meyillidir. sadece şeytan mıdır bize allah'ın hoşuna gitmeyen işleri güzelmiş gibi gösteren? değildir elbet. bazı insanlar vardır ki bunlar da zaman zaman insanın şeytanı olabilir. bazen bir arkadaştır bu bazen bir akarba hatta ve hatta bazen de anne, baba dahi inanın şeytanı olabilir.

    bütün bunların yanında eğer insan bocalamak istemiyorsa öncelikle hayatını, görüştüğü insanları gözden geçirmeli herkese hak ettiğince değer biçmeli ve salihlerle beraber olmaya özen göstermelidir. insan sürekli imanında taviz vermek zorunda bırakan ile değil, kendisini hayra teşvik eden ile dost olmalıdır. güzel niyetli, güzel ahlaklı insanlar bir araya gelerek birbirlerini hayra teşvik edecek ve beraber olmalarından allah'ın hoşnut olacağı hangi çatı altında buluşurlarsa buluşsunlar ahiretleri adına önemli bir adım atmış olacaklardır.

    olayı sadece ahiret merkezli düşünmek de yanlıştır. allah'ın razı olacağı işleri yapan, allah'ın razı olmadığı işlerden sakınan ve sakındıran bir topluluk içinde olunursa elbette insanlar kendi iç dünyalarında da huzura erişmiş olurlar.

    bu günün koşulları ahir zamanın özelliklerini tam anlamıyla gösterir mi bilinmez ancak ahir zaman koşullarını fazlasıyla taşıdığı alimlerinin çoğunun üzerinde ittifak ettikleri bir konudur. en takva sahibi gördüğümüz insanlar bile günahlardan kendilerini ne kadar sakındırırlarsa sakındırsınlar günah bir şekilde insanın paçasına sıçramaktadır. sırf bu durum bile bu günün müslümanlarının sürekli olarak bocalamalarına sebep olmaktadır. müslüman bir ailede haramı, helali bilerek yetişmiş, bunları ailesindeki örnek uygulamalarda idrak etmiş bir çocuğu ele alalım. ailesi bu çocuğu ne kadar özenli yetiştirirse yetiştirsin eninde sonunda bu çocuk dış dünyaya bir gün adım atacak ve kendi ailesindeki uygulamlarla arkadaşlarının durumlarını karşılaştıracaktır. işte bu noktada bir bocalama yaşayacak, sonrasında da kendi fikirlerini oturtana, kendi adına kararlar verebilecek yaşa erişene kadar bu bocalama zaman zaman nüksedecektir. doğru ile yanlış, hak ile batıl arasında ph çizelgesi gibi bir çizelge olduğunu varsayarsak çocuk yetişkinliğe adımını atarken bu skalanın neresinde olacağına karar verecektir. ya doğruya yakın tarafta yer alacak ya yanlışa ya da ortalarda bir yerlerde kalarak bocalamaları daha da sürekli hale gelecektir. bu durumun en temel sebebi de toplumsal dinamiklerin ve kabullerin allah'ın bize sunduğu dosdoğru hayat yoluyla çoğu noktada çelişmesidir.

    insan her bocalamada her yol ayrımında allah'a sığınmalı ve kendi kalbine dönmelidir. şüpheden yoksun bir imana sahip olan kalp yanılmaz.
  • kekelemekle bocalamak aynı şey olabilir. dildeki bocalama ile hayattaki kekeleme.
hesabın var mı? giriş yap