• windows vista ile birlikte gelen yazıtiplerinden birisi. seriftir.
  • zayıflığın, eylemsizliğin en afillisi: "constantia"

    afilliliği insanların, ona gönül rahatlığıyla sarılıyor / sığınıyor olmalarında değil, abartıp bir de bunu dinsel, ilahi bir söylemle yüceltmeleridir. constantia yani "sabır", felaket bir eylemsizlik kokar. francis bacon müthiş bir aforizma çıkarmış bu düşünceden: "aequum est ut constantia res adversas bene toleret; nam fere inducit." yani türkçesiyle "sabrın / constantia'nın, insanın kötü şeylere iyi bir şekilde katlanabilmesini sağladığı doğrudur, ancak çoğu kere onlara sebep olan da onun ta kendisidir!"

    "acaba" diyorum, insanların en nihayetinde kaynağını tanrı'da bile bulabildiği (örn. novum testamentum, epistula ad romanos 15.5: "sabır ve cesaret kaynağı olan tanrı'nın, sizleri mesih isa'nın isteğine uygun olarak aynı düşüncede birleştirmesini dilerim." ; kuran, ali imran suresi 200: "ey iman sahipleri! sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve allah'tan sakının ki, kurtuluşa erebilesiniz."), "eylemsizliğin simgesi olan inertia'dan hallice bu olgunun kendisi midir güdüklüğümüzün sebebi?" insanoğlu, rönesans'a varıncaya dek aristoteles'in usavurmalarıyla yetinmiş gibi duruyor. en azından bacon'ın bundan şikayeti tavan yapıyor. "sabır" kavramını da doğal olarak "usavurmada kalma" olarak görüyor, yani en terbiyesiz haliyle insanın aydınlanmada önünü kesen faktör. bunun sağlamasını açık bir şekilde tektanrılı dinlerdeki "sabır" söylemleriyle yapabilirsiniz. özellikle de kuran bu konuda felaket bir kaynak içerir. "ey rabbimiz! üzerimize sabır yağdır." ifadesi bile geçer, araf suresi 126'da. yani koşul ne olursa olsun metanetin korunması, sukunetin yitirilmemesi, çılgınlık durumundan olabildiğince uzak durulması, insanın arzu etmesi gereken şey başka da bir şey değildir.

    bu tabi bir yere kadar çok manalı, anlamlı. o yer, insanın güvenliğinin sağlandığı ve karşılaşmış olduğu sorunlar, acılar karşısında ona ucu "ileri bir tarihe" demirlenmiş umut sunulan yerdir. insanoğlu, sebat'ı, ona tanrısal bir mana katabilecek kadar önemsemiştir. yukarıdaki acaba'mın dirildiği yer de burası, acaba insan ezilmek ve hep öyle kafasını hiç kaldırmadan, sadece ayaklarını izleyerek, kendi gölgesinden korkarak yaşamayı mı tercih ediyor? bunun adına din dersiniz, belli bir dinginlik felsefesi dersiniz veya başka bir şey. stoa'dan epikuros'a bütün kapılar sebat'a, sabır'a yani constantia'ya açılıyorken, çıbanbaşı olmak isteyen bir zihin, zaten bizim constantia'ya sarılmamıza sebep olan tüm kötülüklerin kaynağının constantia olduğunu söylemiş ve adeta bütün kapıları tekmelemiş!

    bu tekmelenen kapılardan biri de, muhakkak ki cennet kapısı.

    oysa "yaşayanlar arasındaki herkes için umut vardır. sağ köpek, ölü aslandan iyidir!" (vetus testamentum,liber ecclesiasticus 9.4) derken kutsal kitap, ölü aslan'ı yaşarken öldüren şeyin de constantia'nın ta kendisi olduğunu söylemez. çünkü her doğuşta default bir metanetlilik vardır; sadece şu meşhur sperm yolculuğunu düşünmemek gerek, aynı zamanda bizi anamızdan çıkartan yaşama azmimizin ta kendisi "sağ köpeklik" demek. ölü aslanlığımız ise sonradan tescilleniyor, tüm umutlar tükeniyor ya da içler kararıyor. oysa her gün yeni bir gün, herkes hizmetçidir. güneşin doğuşunda da constantia vardır, eylemde eylemsizlik, doğuşta duruş, duruşta doğuş. güneş her gün yenidir. günün kendisinin, yeniliğinin, doğuşunun ve batışının her sonucunun bizzat güneşin kendi sonucu olması, doğal olarak en başta paylaşmış olduğum "kötülüklerden sorumlu sebat anlayışı" düsturunun paradoksuna paraleldir.
  • latince, sabır.
  • "tekerleğin çağdaş ahlaki alegorileri ascensus* ve descensus*'un tanrının insana alçalmasını ve insanın tanrıya yükselmesini vurgular. (aziz bernard'ın vaazlarından birinde söylenen: "alçalarak bize keyifli ve erdemli bir yükseliş sağladı".) dahası tekerlek, eser için önemli olan erdemleri ifade eder: constantia, obedientia, moderatio, aequalitas ve humilitas." carl gustav jung - rüyalar
hesabın var mı? giriş yap