12 entry daha
  • farz, arapça "saymak, öyle olduğunu kabul etmek" yan anlamına gelir (gerçek anlamı, türkçe'de de kullanılıyor; bir şeyin tam ve mutlak olarak yapılması gerekliliğidir: bunu yapmak bana farz oldu gibi). bu yan anlam da türkçe'de kullanılıyor: "bir şeyi farz etmek" örneğinde olduğu gibi: "farzedelim ki, seçimi x partisi kazandı" gibi...

    muhal ise arapça'da olması imkansız şey anlamına gelir. türkçe'ye de bu anlamıyla geçmiş ve yüzyıllarca kullanılmıştır. iki örnek:

    fuzuli'den bir kıt'a:

    ilm kesbiyle pâye-i rif'at (bilgi edinmekle yüksek rütbeler kazanmak)
    ârzû-yi muhâl imiş ancak (olmayacak bir arzu imiş ancak)
    aşk imiş her ne varsa âlemde (anlaşılıyor)
    ilm, bir kîl u kâl imiş ancak (ilim, yalnızca bir dedikodudan ibaret imiş ancak -tabi ki aşk'a kıyasla-)

    nedim'in bir gazelinden beyit:

    leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden;
    la'lin öpdürmek bu hâletle muhâl olmuş sana

    bu beyti açıklamak hiç de kolay değildir. nedim, burda tabiri caizse edebiyatın ve sanatın ırzına geçmektedir. dilim döndüğünce çevireyim:

    dudakların, "bûse" kelimesinin içinde geçen sin harfinin dişlerinden incinip rahatsız olabilir diye, dudaklarını öptürmen sana imkansız bir hâl olmuştur. (arapça'da bûse kelimesi yazılırken, "s" sesini vermek için "sin" harfi kullanılır. bu harf ise, üç tane dişten oluşmaktadır. nedim, öpme esnasında bu busedeki sin harfinin dişlerinin sevgilisini incitebileceği ihtimalinden çekiniyor)

    sonuç olarak, farz-ı muhal demek, muhal olanı farz etmek; yani imkansız olanı düşünmek, en imkansız ihtimali seçmek anlamlarına gelir.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap