*

  • görme duyusunu kaybettiği halde zihni zehir gibi işleyeme devam eden birey sözü. *
    türk filmlerinin izleyiciyi malak yerine koyan klasik repliklerindendir.
  • tıbbi spekülasyonlara mahal vermemek için de söylenebilir.

    - görmüyorum.
    - ms'mi var? şokta mısın, geçici duyu kaybı mı?
    - hayır sadece kör oldum, hepsi bu.
  • türk filmlerinde sık sık karşımıza çıkan tıbbi problem..
    "nalan sanırım kör oldum, nörmüyorum.."
  • (bkz: arabesk)
  • görmüyorum* ama kör değilim.

    (bkz: görmüyorsun)
    (bkz: görüyorum)
    (bkz: kör müsün)
    (bkz: kör müsün be adam)
  • babamın ölmeden önce kurduğu son cümle.

    hayal meyal hatırlıyorum, annem masa hazırlamıştı; biraz kavun, et sote, yoğurt ve çok sevdiği rakı. hiç sebep yokken babam o akşam çok keyifliydi ama dilinde anımsayamadığım hüzünlü bir türkü vardı. yıllar geçti sanki dilimin ucunda ama asla hatırlayamıyorum ne söylediğini.

    sabah çok erken uyanıp her zamanki gibi rafadan yumurtasının tepe kısmını çay kaşığının sapıyla kırdı ve bir dikişte içti. ilk çayını balkonun merdivenlerinde benimle sohbet ederek içti, annem ikinci çayını almaya gittiğinde birden babam kusmaya başladı, küçük küçük parça etler vardı. “aa baba etleri yememişsin, karnına saklamışsın.” dediğimi hatırlıyorum çocuk aklımla. annem koşarak geldi, o koca adamın kolunun altına girdi ve banyoya götürdü, sanıyorum bir on dakika sonra tekrar geldiler yanıma. su istedi, getirdim içti. sonra bir daha istedi, sonra bir daha, sonra bir daha... 9 bardak suyu ben getirmekten yoruldum ama o içmekten yorulmadı. “ kızım ne tatlı su getiriyorsun.” dedi, sapsarı olmuş yüzündeki yemyeşil gözlerini kırparak.

    birden anneme döndü “ sol gözüm görmüyor, bir şey var mı baksana.” dedi. annemin o an ki şaşkınlığını asla unutamıyorum. sonra ne olduğunu tam hatırlayamıyorum annem babamın ayakkabılarını giydirirken babamın
    “ göremiyorum, kör oldum.” dediğini duydum. duyduğum son cümlesi de oydu zaten.

    hastaneye ayaklarıyla sapasağlam gitti ama gözleri görmüyordu. orada bir litre su daha içmiş ve doktorlar acile almış. annem anlatır “ odaya aldılar babanızı, birkaç doktor başına toplandı aceleyle bir şeyler yaptılar, kapıdan bakıyorum ama yüzünü göremedim hiç. ayaklarının titrediğini, doktorların birbirlerine bağırarak bir şeyler söylediklerini hatırlıyorum. sonra ne oldu diye çığlık attım. beni bir yatağa koydular, iğne yaptı bir kadın. ne kadar zaman geçti bilmiyorum babanızın öldüğünü söylediler. ağlamak istedim ağlayamadım, sanki boğazıma bir yumruk oturmuştu.”

    onlar hastanedeyken ben kardeşimle sokakta bisiklet sürüyordum, çocuk aklı işte. annem ve abimin yokuştan aşağı yürüyerek geldiğini gördüm, “abim nereden çıktı ki?” diye soruyorum kendi kendime. annemin elinde şeffaf bir poşet, içinde babamın kıyafetleri, ayakkabısı, kemeri...

    babamı sahte rakıdan kaybettik. büfeden aldığı ama sahte olduğunu bilmediği rakıdan 38 yaşında öldü benim babam.
hesabın var mı? giriş yap