• çalışan insanın kronik olduğunu bildiği halde asprinle geçirmeye çalıştığı pazartesi sendromu nun sabahının taşıdığı bayrağın peşinde dizilmiş beş gün boyunca her bir sabahın uyanışı ve plaza mahkumunun odaya dolan güneşi ilk algılayışı arafta kalmış ruhların azabıyla eşdeğer bir çile çektirir bu 6:45 müdavimlerine.

    ve o her sabah ben, geçmişte günün birinde kravatlarını çarptığım insanların ruhları tarafından falakaya yatırılmış gibi sendeleyerek uyanıp, 20-25 derecelik göz kapağı açış mesafesiyle alarm çalan teknolojinin yerini tesbit etmek için amansız bir çabada bulurum kendimi. şirin bir ''günaydın'' dır ya arzulanan, işte tam tersi bir çavuşun ''kalk lan nöbet!'' demesidir o lanet melodi. lanettir* çünkü uyandırsın diye en gürültülü, en kabustan kaçmışı seçilir melodilerin. besteleyen kendini asmıştır muhtemelen güneş almayan bir otel odasında, kimse tarafından yemeğe beklenmediği bir noel ertesinde.

    hafta içi sabahının tek düzeliğine, bıraksan kendi kendine sakalları kesme yeteneğini kazandığını gösterebilecek jilete, gözü kapalı işemeye alışıyor insan işte. alışmasın da ne yapsın, emeklilik nadide ülkesinde bir hayalken -ve hatta otobüslerce ülkesini ziyaret eden emekli yabancı turistlerle fotoğraf çektirip duvarına asmaktan başka çaresi kalmamışken- 3-4 yıllık iş hayatında burnundan getirilmişse çok da çaresi kalmıyor.
    ama o hafta sonları... o vadedilmiş günler yaren cumartesi-gurbet pazar... yedi cücelerin en asilleri, uykusuz cumartesiyle şişman pazar... tarihin ehl-i keyfleri bohem cumartesi ve aristokrat pazar... teknolojinin tecavüz ettiği sabahlar, unutkanlığın prangasını taşıdığımız uyanışlar. işte o zavallıdır ki, alarmını açık unutmuştur, köle tüccarlarının kendisini kendine bıraktığı o yegane günlerde.

    çocuğun da suçu yok, akıl mı bıraktılar canım!

    (bkz: yalnız ve güzel uykum)
  • bazen bunu bilerek yapar bu zavallı.çünkü hep haftaiçi sabahın 6'sında çalan o alarmdan sonra tekrar yatma isteği ama yatamama ızdırabı yüzünden o hazzı hissetmek ister haftasonu,tabi haftasonu mesaisi yoksa eğer...pazar sabahı daha gün bile yeni yeni aydınlanırken çalar alarm en yırtıcı sesiyle,hatta hemen ardından diğeri de başlar.allahım bu nasıl bir sestir niye akşamdan kapatılmamıştır ki sanki.neyse hemen uyku sersemliği bilinciyle bulunur telefonlar ve kapatılır alarmları.sonra iyi ki kapatmamaışım akşamdan şimdi bu yeniden sıcacık yatağa dönme hissi ne kadar da güzel olacak sevinciyle girilir yorgan altına.çok sürmez yeniden uykuya dalman.
  • güniçi 6:30 da kalkmak durumunda olan benim gibi bünyelerde, taksimde geçirilmiş bir cuma gecesi akabinde istediği kadar çalan saattir zavallı.*

    bi de şu var :

    (bkz: şeytan azapta gerek)
  • (bkz: the pharmacist)
    ama henüz beni uyandırabilecek bi alarm icat edilmediği için sanıyorum ki bu durumdan en çok etkilenen ben değil oda arkadaşım olacaktır..
hesabın var mı? giriş yap