• hakir görmekten gelir.yani asagi görmek anlamindadir.her hangi bir fikir ya da olsumu asagi ve degersiz gördügümüzdde verdigimiz tepkiler bütünüdür.yerinde yapildiginda belagatten sayilir.
    fikirini açiklatyan her insan hakir görülmesi ihtimalini de göze almalidir.almiyor ise bu hatirlatilmalidir.hatirlatiliniyor ise acikli söylemlerden kacinilmalidir.malidir.muludur.
  • gereksiz yere rencide etme fiili.. bazen gerekiyor.
  • yapici ele$tiri sinifina girmeyen yargilarin aldiklari $ekil oldugundan, ele$tiri kaldirilamayan anlarda ele$tireni yapmakla suclayabileceginiz davrani$.
  • insanların istediklerini elde edemedikleri zaman, karsı tarafın sinirlerini yıpratma amaclı giristikleri eylem, dustukleri ucuz durum.ne dilin kemigi var, ne de tuşlara basan parmakların bir izan sınırı. akla gelen butun hakaretler öyle futursuzca diziliyor yanyana maillerde, misafir odalarında, orda, burda. "ben sana saygı duymuyorum " derken aslında "benim kendime saygım kalmadı" diye bas bas bagırılıyor buyuk bir acizlik icersinde.
  • ulkemizde kisik sesle yapilmasi caiz olmayan eylem.
  • kimi insanlarin yogun stres altinda olduklari icin kendilerinde gordukleri hak/eylem.. bi sure katlanirsiniz ama bi yere kadardir.
  • eleştirmek ile arasında elastiki ve ince bir çizgi bulunan eylemdir. evinize tüp değiştirmeye gelen bir çalışanın işini yaparken mutfak dolabının kapağında önemsiz ince bir çizik oluşturması sonrasında kişiye ''seni tanıdığım için kendimi akıntı sebebiyle ıslanmış orospu donu gibi hissediyorum'' demeniz bu kategoriye girerken aynı lafı, süresi ve yaşanılanlar önemsiz olmak suretiyle hayatınızı bir şekilde dönemsel olarak sikmiş, size kan kusturmuş birisine söylemeniz eleştiriden ziyade sadece doğru bir beyanat olarak bile algılanabilir.

    ps: tırnak içindeki cümle küçük iskender e aittir.
  • sözlükte de örnekleri çoktur ama böylesini ilk defa görüyorum #11855162
  • zekanın yetmediği noktada başlar.kafa durur düşünemez, alt edemedim bari hakaret edip rahatlayayım der ve eder.
  • "kutsal değerlere hakaret" gibi kaypak bir belirlemeyi içerisinde barındıran ve genellikle bu kutsallar üzerinden yapılandırılan tarihsel-siyasal olgu. örneğin bir müslümana göre, adam muhammed dediği için hakaret etmiş sayılabilecekken öte yandan sürüyle öğretinin egemen din söylemi tarafından cahiliye kapsamına alınmasında hiçbir sakınca görülmemektedir. kısaca anlatmak istediğim ise, bir hitabın hakaret unsuru içermesinin, salt kategorik-şekilsel ifade biçiminde değil bizzat yapışık olduğu söylem ideolojisinde aranır olması gerektiği. (ve biraz ötesi)

    ancak, bu belirlemeye binaen, gerçekleşen zıt uygulamaların yanlışlığının, herşeyi kapsamına alan standart bir ilkesel alanın devreye sokularak kapatılması (belki demokrasi) gerektiğini öne sürecek kadar saf olunmamalı. (burası ötesi) tam tersine, böyle bir ortak ilkesel ('idea'l) alanın kurulmasının önünde hiçbir olanaksızlığın olmadığını iddia eden işaretleme, bizzat ideolojik aldatmacının asli unsurunu içerisinde barındırır. zizek inen soyutlaştırmayı deneyelim;

    "felsefi açıdan kant ve hegel arasındaki ayrım da burada yatar; kant için gerçek, aşkın kategorilerin perdesi aracılığıyla "şemalaştırılmış" olarak algıladığımız numenal alandır; hegel ise, tam tersine fenomenoloji kitabının girişinde bu kantçı boşluğun yanlış olduğunu ileri sürer. bizi üç yeni terimle tanıştırır: bir perde bizimle gerçek'in arasına girerse, (görünüşe ait) perdenin ötesindeki kendinde olanın [in itself] bir nosyonunu üretir, bu yüzden görünüş ve kendinde olan arasındaki boşluk "bizim için" herzaman-zaten hazırdır. sonuç olarak eğer şey'den ekranın çapıtmasını çıkarırsak, şey'in kendisini kaybederiz (dini terimlerle dil getirirsek, isa'nın ölümü, kendinde tanrı'nın ölümüdür, sadece insan şeklinde vücut bulmasının değil) -işte burada hegel'i takip eden lacan için kendinde şey'in algılanan nesne değil, nihai olarak bakış olmasının sebebi budur." (slovaj zizek, "matrix: veya sapıklığın iki yüzü" isimli makalesinden)

    şekilli bir aforizmayla şöyle söylersek; "orospu çocuğu gerçek (g'si büyük gerçek olarak hakikat) değildir." ancak ideolojik referans noktasından hareketle işaret ettiği öznel konumun dolayımlanması sayesinde belirli bir gerçekliğe oturur. aradaki dolayımlama perdesini kaldırdığımız anda kendinde "orospu çocuğu" bir boş gösteren olarak hegemonya pratiğinde, kapatılamaz derecede karşıt çıkarlara sahip toplumsal grupların içini doldurma mücadelesi verdiği çatışma nesnesidir. öyle midir?
hesabın var mı? giriş yap