aynı isimde "hamlet" başlığı da var
  • 19 ekim'de bütün bölümleri ile gain oluşumunda gösterilecek dizi.
  • (bkz: #127508200)

    platform: gain
    yayın tarihi: 19 ekim 2021
  • yönetmenliğini kaan müjdeci'nin yaptığı yeni gain dizisi. sivas filmi ile sevmiştik kendisini. sinema tadında bir dizi. yine erdal beşikçioğlu neden bu kadar iyi bir oyuncu dedirtiyor. resmen faytoncu olmuş. ilk iki bölümünü izledim şimdilik çok üzerinde ahkam kesmeyeyim ama sinematografik olarak emin alper'in alef'i sonrası beni benden alan ikinci dizi oldu. ayrıca kadın hamlet izlemek keyifli. faytonculuk mesleğinden kraliyet sembolizmine uzanıyor. platform izleyicisinin alışık olmadığı ama bağımsız sinema izleyicisinin beğeneceği bir iş. yolu açık olsun

    edit: monologlar bir faytoncu aileden çıkamayacak kadar epik ve gerçekdışı. keşke o toplara girmeseymişsiniz
  • kaan müjdeci'nin uyarlayıp yönettiği hamlet adlı dizinin dijitalde yayınlanan afişi ile bilboardlarda yer alan afişi farklı. sansüre dikkat çekmek için mi bu yol seçildi yoksa sansür üzerinden konuşularak pr mı yapmak istediler?
  • 5 bölüm izledim. değişik. kaotik bir atmosfer. erdal beşikçioğlu'nu yan rolde ve (kv filistin filimden sonra) içi dolu yazılmış kötü bir karakterde izlemek güzel. ara ara behzat amirime kaymıyor değil. (demek gerçekten bir rol bir insanın üzerine yapışabiliyor)

    elit işcan her zaman ki gibi muazzam. onun o soğuk albenisine karşı konulamayacağını düşünüyorum.
  • gain'in yeni dizisi. bundan önce hiç tanımadığım, duymadığım bir isim olan ama belli ki sanat camiasında saygı uyandıran kaan müjdeci tarafından uyarlanmış. tüm bölümleri izledim, çok etkileyici buldum. ana akım izleyiciden ziyade, sanat filmi & bağımsız film & festival filmi izleyen tayfa hedeflenmiş. gain'e böyle bir projeye para yatırdığı için teşekkür etmek lazım. bir başkadır kadar ülke insanını özümsemiş bir dizi, ancak onun kadar didaktik bir anlatımı yok. şu anda hala buraların bu kadar boş olması şaşırtıcı.
    şurada detaylı bir inceleme var: https://youtu.be/ktwubzpydt0
  • ilk bölümün ortasından bildiriyorum; çok gereksiz ağır çekim ve drone sahneleri var. televizyona iş yapıp iki buçuk saat doldurmaya çalışıyorlar gibi olmuş.
    yorum yapmam için henüz çok erken ama genel olarak güzel geldi.

    ilk bölüm sonu ek: altyazılı izlemek gerek sanırım. ses düzeni epey kötü.
  • - el fatiha!

    (bkz: ali şen'in imama masalı kes demesi)

    --- spoiler ---

    sanat sanat içindir, eyvallah da, bir dizi olduğu için sanat filmi diyemeyiz buna. oyuncu kadrosu desen, şampiyonlar ligi gibi. gelgelelim, sanat filminde bile verilmek istenen mesajı, çoğu zaman metaforlarla örtülü olduğu için, her zaman anlamayı beklemezsin ama en azından aktardığı bir duygusu vardır; bir şeyler hissedersin. 5. bölüm itibarıyla bir şey anladım mı? cıks!.. hissettim mi? o da cıks...

    edit:
    son bölüm bitti, hala bomboş, ne bir duygu ne başka bi şi... yönetmen, ki senaryoyu da yazmış aynı zamanda, yazık etmiş. gain adına üzüldüm zira gözde hanım'ı takdir eder ve severim.

    --- spoiler ---
  • güzel başlayıp, durağan ilerleyen ve sikko bir final ile biten dizi.

    yönetmen değişik bir şeyler denemiş.
  • gain'in yeni dizisi hamletüzerine yazılanları okuyunca kaçırılan ve aslında oyunun ve dizinin özünü oluşturan bir konu var: çürüyen bir şeyler var!

    aslında hamlet çürüyen ve gaddarlaşan monarşi düzenine karşı yazıldı. iki devrim arasında yazılan bu eserden hemen önce, shakespeare, ceasarı yazmıştı. elbette pek çok katmanlı bu esere özdemir nutku hocanın da belirttiği gibi pek çok yorum getirebilir ve hatta yorumlayabilirdiniz. öyle de oldu. esasında bu durum metni zamansızlaştırdı, örneğin hamlet bir seyyar satıcı, bir hacker ya da yeni yetme müteahhit de olabilirdi. hamlet çok basit ve insanlığın binlerce yıldır sevdiği ve duygusunu okşayan bir konuyu işliyordu. bu açıdan oyunun aynı zamanda bir tiyatro sistemi olduğu ve üzerinde deneyler yapabileceğini ama aynı zamanda 'sistem' kalıplaşmasının da olmadığı bir esnekliğe de sahip.

    bunun nedeni nedir? öncelikle karakterin oluşturulma biçimi, tekniği, ironinin açık kapı bırakan dilinin yaratıcılığa, yeniden yorumlanmaya müsait olması. ama esasında hamlet'i bugünlere taşıyan gücü, hedef aldığı çürüyen sisteme, onun manevi dünyasına, yarattığı kültüre ve dile bütünüyle darbe vurması. bu shakespeare'i döneminin zincirlerinden kopardı ve özgürleştirdi. her özgürleşme eyleminin yaratıcı düşün ikliminin eserleri gibi kendini geleceğe atabildi.

    öyle ki marxve engelsin komünist manifestoyu yazarken hamlete atıf yaptığından bahsedilir. avrupa üzerinde dolaşan komünizm "hayalet"inden bahsederken hamlet'e gerçeği söyleyen hayalet imgesini, kapitalizmin kendi mezarkazıcılarını yarattığını söylerken hamlet'in 5. perdesinde, alt sınıfların gerçekçi, radikal ve yıkıcı imgesine olarak betimlenen mezar kazıcısına yapılan bir gönderme olduğu düşünülür. marx ve engels'in shakespeare'e olan özel ilgisi ve hayranlığı düşünüldüğünde değerlendirme oldukça akla yatkın geliyor. çürüyen sisteme eleştiriler getiren ve onu değiştirmek isteyen ideologların hamlete sarılması anlamlı.

    çürümenin, çözümsüzlüğün, sömürünün ağırlaştığı ve sistemin kendini yenileme olanaklarının kalmadığı koşulları hep önce sanat tespit ediyor. büyük bir dönüşümün habercisi hep sanat oluyor. 19. yy rusyasının romanları, aydın tahlilleri, insan yorumları ve betimlemeleriyle aslında bir sistemin çürüyüşünün tahliliydi. o eserlerin klasikleşip bugün hala okunması, tartışılması, yeniden yorumlanması ve hatta sinemaya hala önemli kaynaklık etmesi de hamlet'le benzer bir noktadan kaynaklanıyor. resimde bile bunu tespit edebiliyorsunuz. resimden bir sistemin çürüyüşü, toplumsal adaletsizliğin, eşitsizliklerin ve çözümsüzlüğün anlaşılmasının mümkün olmadığını düşünüyor insan. ancak çarlık rusyasının resmindeki o sahneler çürümeyi, yozlaşmayı, ezilmeyi öyle sarsıcı ve çıplak bir biçimde anlatıyor ki, resmin yapıldığı tarih, ülke ve sonrasıyla ilgili bir fikriniz olmasa dahi o ülkede bir şeylerin altüst olacağını anlayabiliyorsunuz. hepimizin hafızasında yer eden volga'da sal çekenlertablosu o düzenin imgesine dönüşmüştü.

    hamlet'e bugünün türkiyesi'nde sarılmak, onu yorumlamak da benzer bir anlamdan kaynaklanıyor. diziye dönelim. gain filmin afişi için "çürüyen bir şeyler var" sloganını kullanıyor. ilk bakışta bir siyasi afiş gibi dahi gelebiliyor insana. çünkü dizi tam da buna sarılıyor. hızla ve korkunç biçimde çürüyen bir ülke, giderek daha da yozlaşan ve çözülen devlet, çeteleşen iktidar yapısı, fakirleşmenin katlanarak gün gün saat saat ağırlaşması, yıllar boyu süren krize bir çözüm sunulamayacağının anlaşılıyor olması ve umutsuzlaşan kitleler... işte böyle bir durumda çürüyen bir şeyler var diyerek yola çıkmak, hamlet'e sarılmak, bugün yaşadığımız soygun düzeninin sahiplerinin yargılanmasının kitlelerce istendiği, adalet arayışının artık öçduygusuyla birleşmesi, hamlet'e sarılmayı anlamlı kılıyor.

    elbette bu çürüme sembolizmi dizinin sadece bir katmanı. metin, dramaturgi ve senaryo karşılaştırması yapılarak sinema ve tiyatronun iç içe geçişi, karakterler ve kurgu üzerine uzun tartışmalar yapılabilir. bazı fikirlerim olmasına karşın, tiyatro, hele hele shakespeare yorumlamak özel bir yetkinlik gerektiriyor. oraya hiç giremiyorum. ancak şunu belirtmek gerekir. hamlet bir "oyun içinde oyun" metnidir ve bu açıdan belki de en önemli ve başlangıç eserlerinden biri olarak değerlendiriliyor. dizide "kadın hamlet"in televizyon programı üzerinden kurduğu ve görevler dağıtılan oyun da yine bu metinle güncel ve çok ilginç bir bağ kurmuş. bu da o deneyselliğin önemli bir katmanı.

    hamlet aynı zamanda çokça tartışılan ve üzerine tezler üretilen önemli bir psikolojik metin. sayısız metinde hamletin kararsızlığı, duraksamaları, "deli"liği konu edildi, pek çok çözümleme yapıldı. dizi de bu psikolojik derinliği es geçmeden karakterleri boyutlandırarak derinleştiriyor öyküyü.

    öyküyü oldukça sert bir biçimde anlattığını da söylemek gerek dizinin. her an karakterlerin olaylar anındaki seçimlerinin ne olabileceğini düşündürmek için seyirciye alan tanıması ve bunu basit bir merak duygusunun dışına çıkararak o gerilimin içine sizi alması da yapımın gücünü gösteriyor.

    at, köpek ve ada metaforlarıyla anlatmak, herbirinin temsil ettiği insan, durum ve yaşadığımız dönemin bir manzarasını çıkarmak oldukça başarılı ve üzerine uzun tartışılması gereken bir başka başlık.

    teknik açıdan ise oldukça büyük bir bütçeyle, diğer yapımların ötesinde kamera arkasında fazla emek yoğun bir çalışmanın yürüdüğü, sanat yönetmenliğinin oldukça uğraşılarak üstesinden gelindiği ilk bakışta bile anlaşılıyor.

    tiyatro ve sinemanın iç içe böylesine geçtiği bir yapımda erdal beşikçioğlu serdar orçingibi tiyatronun teorisine, deneyselliğine, düşün tarafına katkı yapan oyuncuların seçilmesi oldukça doğru ve dikkat çekici bir tercih olmuş. elbette mustafa alabora, çiçek acar, ozan çelik, kutay sandıkçı, emrullah çakay, çiğdem selışık onat, cihat tamer, ahmet rıfat şungar, murat kılıç, elit işcan, şebnem bozoklu, hatice aslan gibi her biri ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken, tiyatro eksenli çok güçlü oyuncuların katkısı da çokça hissediliyor dizide.

    velhasıl karakter ve metaforların ayrı ayrı çözümlenmesi, kafa yorulması ve tartışılması gereken çok önemli bir iş olmuş. onu yazmak, diğer filmlerdekilerin aksine biraz ukalalık olacak gibi geliyor. ondan burada duruyorum. tiyatrocu ve shakespeare bilen ekşiciler çözümlesin.

    çok iyi bir iş olmuş, mutlaka izleyin.
hesabın var mı? giriş yap