12331 entry daha
  • öğretmenler odasında siyaset konuşma (kripto kaynıyo)

    sırlarını koca bulmuş arkadaşlarına anlatma (kocasına kendini iyi göstermek için senden bahsedecek kezban ama yine aldatılacak o ayrı )

    torpil yaptırmış insanları hayatında barındırma, yakınına bile yaklaştırma .

    kimseyle bir konuda çok iddialaşma. ruh hastası sabah akşam kurup kurup sana kinlenir. he de geç.
  • kimseye yapacağın işlerden bahsetme.
  • sadakatle başlayan her şey ihanetle biter.
  • bazı insanlar üretken sosyopatlardır. sık sık karşılaştığım bir insan modeli olunca onları sınıflandırmak için bir terim bulmam gerektiğini hissettim ve bunu buldum. literatürde çoktandır varsa da ben bilmiyorum hiç denk gelmedim.

    üretken sosyopatların özellikleri şu oluyor:

    * sanatın bir alanında mutlaka yetenekleri vardır bu insanların. resim, müzik, dans, edebiyat, heykel, takı tasarımı... aklınıza ne gelirse.

    * bu yetenekleriyle birlikte başkası adına hissedememe, sempati/empati eksikliği; aslına bakarsanız genel his eksikliği ile lanetlenmişlerdir. bu insanlar yapay zeka (ai) gibi sürekli dış beslemeye ihtiyaç duyarlar. yüzlerce tablo görmesi, yüzlerce mekan gezmesi, yüzlerce yüz ifadesini hayatı boyunca binlerce damar yolu açmış hemşirenin akan kana baktığı hissizlikle incelemesi, binlerce duyguyu duygu sahiplerinden dinlemesi gereklidir. bazen biri size aşırı ayrıntılı sorular sorar, hislerinize dair mesela. "ya şu şu şu konuda neler hissediyorsun anlatsana, seni nasıl üzdü/mutlu etti/şaşırttı?" falan gibi ayrıntılı sorular. sanki karşınızda uzaydan gelmiş bir sosyolog vardır falan. 5 yaşındaki veledin bile şıp diye anlayabileceği duygular hakkındaki sorulardan bahsediyorum. işte bu insanlarda bu his oluşumlarına dair fikir yoktur. senden dinlemek ister.

    * bu insanı tanıdıkça hiçbir şekilde umursamadığı bir olay hakkında rus edebiyatına şapka çıkarttıracak kelimelerle duygu ifadeleri sıraladığını fark edersiniz. herkes kurtlar gibi açtır, o 38 yıldır siyah beyaz bir odada gözleri bağlı hapsedilmiş bir mahkumun renklere hissettiği açlıkla yer yemeğini. herkes köpek gibi pişmandır, onun pişmanlığı bir daha giyilmeyecek o mezuniyet elbisesinin dolaptaki yalnızlığı boyutundadır. falan.

    * bir gün bir bestesini icra eder. asla katılmadığı bir cenazede sanki o da varmış gibi, sanki elleriyle bir bedeni tabuta koymuş gibi düşünüp o şekilde yapmıştır o besteyi. bunun için kim bilir kaç cenaze sahnesi, kaç ölüm temalı beste, kaç ölüm anlatan roman okudu; cenazeden gelen kaç kişiyi darladı "o gün neler olduğunu bana anlat... bir ayrıntısını bile atlama lütfen..." falan diye. bir gün bir resim yapmıştır, asla yaşamadığı bir aşkla ilgili. kim bilir bohçasında kaç aşk hikayesiyle. bir gün bir yazı yazmıştır, asla adım atmadığı bir ülkenin sokaklarını gören gözün açısıyla anlatmıştır.

    böyle işte. bu insanların iç dünyasına girersem mutlaka incitici bir şeyler söylerim. ama gerek yok. üretken sosyopatlar da öyle şahsına münhasır tiplerdir. karşınıza çok çıkıyorlarsa muhtemelen open book dedikleri insansınız, her şeyi güzel güzel anlatıyorsunuzdur. anlattıklarınızın bir gün yazıya, heykele, kolye ucuna, şarkı sözüne, bale gösterisine falan dönüşeceğini bilerek anlatın.
  • senden yana olanlara bir şey ver
  • adı ister aşk, ister dostluk olsun, ne kadar değer verirseniz verin hiçkimsenin o ilk zamanlardaki gibi kalmayacağı. halbuki herkes güvenilmez ve kıymet bilmez değil ama birçok insan hak etmediği halde aynı sonu paylaşıyormuş gibi hissediyorum. ve bu insanlar yerlerine başkalarının geçtiğini fark ettiğinde ya da bir önceliği kalmamış gibi hissettiklerinde içten içe "bir kusurum mu oldu acaba?" diye sorgulayabilecek kadar da hassas olabiliyorlar, ve tahmin edebileceğinizden daha fazla üzülüyorlar. ben yine de böyle durumlarda olabildiğince 'herkesin bir hayat telaşı var' diyip, belki de hissettirdiklerinin farkında değildir diye düşünmeye çalışıyorum ama yine de bir kere akla düşünce insanın içi rahat etmiyor işte. keşke varlıklarımız birbirimize sadece kalp yoluyla görünür olsaydı, o zaman herkes birbirini daha iyi anlardı belki.
hesabın var mı? giriş yap