• kisinin nefsi.. farsca olmasi lazim
  • nefsin arzu ve istekleri.
  • farsça'da "hava" manasına gelen kelime.
  • artvin ili ardanuç ilçesine bağlı geçitli köyü'nün asıl adı. wikipedia'ya göre xeva.
    "ğeva" diye okunur. atalarımın köylerinden olur kendileri.

    ardanuç'un diğer ilginç isimli köyleri:

    glacet
    lengethev
    danzot
    göleşen
    hemogorat
    norgiyal
    kaptahor
    haft
    anargert
    opiçala
    haravul
    petoban
    meçegil
    hertus
    sakre
    sagara
    samusğar
    usot
  • allah’tan geçmiş günahlarına mağfiret iste. bundan sonra da o günahların
    üzerine başkasının gelmemesi için yalvar. ilahî emirlere uymak için allah’tan
    yardım iste. kaza ve kaderin gelişini hoş karşıla. belalara karşı sabırlı ol.
    elindekilere şükret. elindekilerin kadrini bil. ölüm gününü hayırla neticelendirmek
    için çareler aramaya bak. son nefesin hoşluk içinde biterse öbür alemde
    peygamberlere (as), doğrulara, şehitlere ve iyi kimselere arkadaş olursun. onlarla
    arkadaş olmak ne kadar hoştur.

    allah’tan dünyayı isteme… belanın gitmesini, ihtiyaç halinin geçmesini,
    zenginliğin gelmesini isteme. sana gereken sabırlı olmaktır. elinde bulunana iyi
    bakarak yetinmen gerekir.

    bilemezsin, hayır hangi yandadır. acaba sana zenginlik
    mi yarar yoksa dünya rahatlığı mı? işlerin iç yüzünü bilmek sana saklıdır. onları
    yalnız allah bilir. her şeyin iyisini ve kötüsünü o bilir.

    hz. ömer’den (ra) naklen şöyle rivayet edilir:
    - “ben günlerimin iyilik veya kötülük içinde geçmesini merak etmem. çünkü
    bilmem hayır hangisindedir.”

    ihtimal ki hz. ömer (ra) bu sözüyle şu ayeti anlatmak istemiştir:
    - “size kıtal farz oldu, ama siz hoşlanmıyorsunuz. bilemezsiniz, belki sevdiğiniz iyi
    değildir, belki de sevmediğiniz uğurludur… halbuki allah bilir, siz
    bilemezsiniz.”

    hayır üzere ol. nefsin ölsün. hevaî isteklerin yok olsun. şeytanın zelil ve hakir
    olsun. anlattıklarımızı yaparsan bunlar olur.

    anlattığımız yola girersen yersiz iraden ölür. boş ümitlerin ölür. kalbine safiyet
    gelir. allah’tan başka bütün varlıkları kalbinden çıkar. o’nun sevgisi ile
    dolarsın. bu halden sonra sana ilahi iradeden nasip gelir. o’nunla istersin, yani
    dünya ve ahiret işlerini… o’nun emrine uyarsın; bütün arzuların yerine gelir.
    o zaman iraden hakk’ın iradesine ram olur. istersin, verdikçe şükredersin.

    alırsın, yersin. verilmeyecek olursa kimseye darılmazsın. sana verilmeyene karşı
    bir şey demezsin. çünkü senin için mühim olan yalnız ilahi emirlerdir. böylece
    kalbin temiz, iraden saf hak yolda devam edersin.

    (fütuh-ul gayb'tan)
  • istek. nefsin isteği. düşkünlük. gelip geçici olan heves. nefsin zararlı ve günah olan arzuları
  • william blake şiirlerinde har'ın karısıdır. havva'yı temsil eder.

    (bkz: a blake dictionary)
  • insanın kuruntusu ya da egosunun arzusu (heva), hakk’a uymayan ancak insanların akıllarında kah şu yönde kah bu yönde eserek gök ve yerin dengesini bozan deli bir rüzgâr, heve’dir.
  • “o zulmedenler bilgisizce hevalarına uydular”
    (rum30/29)

    “bilgisizce” ifadesi ; hevanın kötü olan kısmını temsil eder.
    yani evlilik ve zina ikiside hevaya uymaktır aslında.
    ama !
    allah(cc) , insanın fıtratında yaratmış olduğunu heva,
    iyi olan heva dır.
    yani ilme uygun olan heva. (ör: evlilik)

    insan için kötü olan heva, ( şerre meyil olan) ise insanın kendi bilgisizliği ile ulaştığıdır. bundan sorumlu olan da yine insandır.
    işte bu heva çeşidinin insana ait olması
    kötü olanın insandan kaynaklandığını ve bir bakıma allah’ın tüm fiillerinin iyi olduğunu gösterir.

    kötü olan hevanın, akıl ve irade ile tek başına durdurulamadığının en acı örneği hapishanelerin ağzına kadar tecavüzcü kaynamasıdır.

    işte bu yüzden
    dinlerin, aslında insanın özgürlüğünü kısıtlamadığını.
    aksine, kötü olan hevanın insanların özgürlükleri kısıtladığını söylemek daha doğru olur.
    tam da burada din devreye girer ve akıl ile iradenin kontrol altına alamadığını din kontrol altına alır.
  • bahçe duvarına oturup bir karış kadar uzayan kömür karası sakallarını sıvazlarken, saçları belinde, çiçekli eteği ve göğüs uçlarını belirginleştiren bluzu ile sokağın başında beliren kadına dikkat kesilmiş gözlerini çevirmek istese de taş kesilmişçesine kendisini ona bakmaktan alamıyordu. tam tamına on iki adım, on iki adım sonra yanından hafif bir tebessümle gözlerini süzüp geçişini seyretti. henüz gözden kaybolmasına saniyeler kala anlam veremediği bir dürtü ile gözü kadının incecik ayak bileklerinde, gittiği yönün bir anlamı olmadan sessizce arkasından ilerlerken buldu kendini. aklından bir uygunsuzluk geçmediği halde dimağı körelip, henüz tarifi mümkün olmayan bir halde sadece yürüyordu. saatlerdir yürüdüğü yolda insanların yanından çarpa çarpa gidişine ne kaş çatmış, ne de gözünü tek bir an kadından ayırmıştı. rüzgârla savurduğu saçlarına ve buram buram burnuna gelen çiçek kokusuna alt olmuş, bu kokuyu nereden anımsadığını bulmaya çalışıyordu. adeta mest olmuş belki de erimiş yok olmuştu. içini çekerek aklını başına almaya çalıştığı her anda gözlerini kadının her adımda sallanan halhalında buluyor, onu arzulama fenalığından kendini alamıyordu. oysa iyi biliyordu ki en basitiydi bu. bir bedene sahip olmak, ona kendini sunmak, bir kalbe dokunabilmek yanında en zahmetsiz olanıydı. yavaş yavaş bedenine yayılıp onu nefessiz bırakan bu arzu aynı anda ona ama bu adam ben değilim sözlerini de söyletiyordu. '' bu ete tapan, gözü dönmüş adam ben değilim.'' durmadan tekrarlıyor iradesi dışında ona hükmeden bu duygudan arınmaya, kendini iknaya çalışıyordu. henüz nefsine uymak ile onu köreltip alaşağı etmek arasında inçe biz çizgi üzerindeyken birden bire olduğu yerde öylece duruyor buldu kendini. etrafındaki insanların durmaksızın ilerleyişini ve tabi beraberinde kımıldamadan durduğu yerden kadının öylece gözden kayboluşunu izliyordu. tek bir saniye bile verdiği kararı sorgulamadan yüzünde taşıdığı hevâya galip gelmenin paha biçilemez sevinciyle '' işte asıl şimdi yoldayım '' diyordu. hem de tek bir adım dahi atmadan. çünkü biliyordu ki yolda olmak her daim yürümek değil, bazen de olduğu yerde öylece beklemekti.
hesabın var mı? giriş yap