• merhum bülent tanör hocanın yazdığı, 1961 ve 1982 anayasalarını incelediği, mukayese ettiği küçük kitap. bendeki baskısı on iki levha'dan çıkma. elbette 1986'da çıktığı için güncelliğini yitirdi, zira 82 anayasamız o günden bu güne değişe değişe ilk çıktığından oldukça farklı bir mahiyete büründü. bu yüzden kitabı anayasa tarihi içinde okumak daha doğru.

    kitabın genel bir değerlendirmesini yapmaktan çok, tanör'ün 1961 "devrimine" bakışını eleştirmek niyetim.

    tanör, gerek kitabında, gerek kitaba ek olarak konulan makale serisinde 1961'in tabandan tavana yükselen bir dalganın ürünü olduğunu yazar ve savunur. bu açıdan 1961'i belli bir bürokratik, siyasi ve askeri elitin gerçekleştirdiğini, bunun tepeden inme olduğunu düşünen ve genelde yelpazenin dp/ap/dyp çizgisindeki politikacılarla (zira müdahale bunlara yapılmıştır) ve 1961'i olumsuzlayan hukukçu ve düşünürlerle çatışır.

    eh artık, devrim sözcüğünü tırnak içine aldığımıza göre bizim de bu olaya ve sonrasına ilişkin görüşümüz üç aşağı beş yukarı ortaya çıkacaktır. zira biz daha evvel de ifade ettiğimiz gibi (bkz: 1961 anayasası/@traianus01)(bkz: 27 mayıs darbesi/@traianus01) bunun antidemokratik bir askeri müdahale olduğunu düşünüyoruz. müdahalenin mahsulü ve doğmasına sebep olan olay ve olgular (yani dp'nin antidemokratikleşmesi ve 1961 anayasasının özgürlükçülüğü) müdahaleyi meşrulaştırmaz.

    işte tanör hoca, 1961'i yapanların yukarıdaki sayılan zümreden olduğunu kabul etmekle beraber bunları taban sayar. üniversite gençliği, sivil aydınlar ve subaylar ona göre kapitalist işadamları ve feodal ağaların temsil ettiği ve temsil olunduğu dp'yi tabandaki haklı taleplere dayanarak devirmiştir.

    tanör, dp'yi yalnızca sermaye sınıfından olanların desteklediği bir siyasi oluşum olarak görmekle bizce çarpık bir değerlendirme yapmıştır. yani dp'nin asıl olarak dayandığı ve içinden çıktığı geniş halk kitlelerini birkaç cümlecikle ve manipüle edilmeye hazır kalabalıklar olarak anmasıyla objektivitesini kısmen yitirmiştir.

    dp yalnızca kodamanların, kalantorların, sermayenin ve feodalizmin partisi değildi. bu, dp'yi algılayışta çok sık yapılan bir hata. dp'nin halk desteğini de yalnızca manipüle edilmekle bağdaştırmak halkı yanlış okuyuşun somut ifadesi. 1946, 1950 ve 1954 seçimleri yalnızca manipüle edilmiş ve "cahil" ve "ehliyeti olmayan" kuru kalabalıkların sırasıyla önlenebilmiş ve önlenememiş mecburi kabul edilmesi gereken çoğunlukları değil, iktidar yorgunluğu taşıyan siyasi elite ve otoriter rejime duyulan hoşnutsuzluğun önce tezahürü, ardından 1954'te ise yeni iktidara adeta şükranın bir ifadesidir.

    olaya yalnızca ekabire bakarak mana veremeyiz. feodalizmin kalıntılarının seçmenleri manipüle ettiğini varsayarsak bile en nihayetinde memleketimiz yalnızca bunlardan ibaret değildi. kuzeyden güneye doğudan batıya her yerde sonraları sermayenin partisi olmakla suçlanan dp'nin kazanması pek tesadüf ve manipülasyonla açıklanabilir şeyler değil sanırım. ayrıca aynı ekabirin eskilerinin zamanında eski iktidar sahipleriyle iş tuttuğu da göz önünde tutulmalı.

    kaldı ki tanör, aydınları, bazı bürokratları ve subayları orta sınıfa koyarak adeta onları masumlaştırır. hayır, bürokratlar ve çoğu makam mevki sahibi aydınlar orta sınıf sayılamazlar. memur kesiminin ve özellikle de subayların ekonomik sıkıntılara girmesi haklı olarak bu sınıfın sabit ücretle geçinmelerinden kaynaklansa da askerin aldığı maaşı ajite etmesi de konuyu başka yerlere çekmektedir. silahlı kuvvetler mensuplarının ekonomik sıkıntı çekmelerini bu mensuplarla doğrudan ilişkili bir birey ve ordumuzu çok seven bir insan olarak dilemesem de 61 sonrasında askerlerin durumunun hemen iyileştirilmeye çalışılması, ordu yardımlaşma kurumu (oyak) gibi kurumların kurulması göz önünde tutulduğunda bu gibi ajitasyonla bir yere varamayacağımızı anlarız.

    hayır, darbe tavandan tabana inen bir harekettir ve doğrudan doğruya geniş halk kitlelerinin çoğunluğunu temsil eden ve demokratiklik iddiası taşıyan bir oluşuma (her ne kadar giderek ölçüsü ve sağduyusunu yitirse de) ve türk demokrasisine yönelik kabul edilemez bir müdahaledir.

    sonraki anayasa yapma sürecinde de "düşüklerin" bu sürece dahil edilmemesi aynı oranda tavancı bir harekettir ve tanör'ün de örnek verdiği gibi belli başlı grup ve toplum kesimlerine hak ettiklerinden daha fazla temsil imkan ve oranı verildiği halde topraksız köylüye bu temsil imkanının tanınmaması (temsilciler meclisi dp harici diğer siyasi partiler ile çeşitli toplum tabakaları, meslekler, sınıflardan oluşuyordu, yanılmıyorsam mbk da dahil olmak üzere) bu hareketin öyle pek de tabana dayanmadığına işarettir.

    1961 müdahalesi açıkça mevcut iktidardan huzursuz bürokratik, siyasi ve askeri elitin eliyle, üniversite ve medyaya dayanarak yapılmıştır. tanör'ün bu sayılan zümreleri taban olarak görmesi şu soruları doğurmamalı mıdır: 1. bunlar tabansa tavan kim? tavan yalnızca dp olamaz. dp eliti tavanın bir kısmı. sosyal-akademik elit o günlerde açıkça dp'nin hedefinde. 2. eğer bunlar tabansa taşralı şehirli seçmenle halkın o gün en büyük çoğunluğa sahip köylü kesimi nereye konulacak?

    tanör, biraz da sol söylemin etkisiyle sınıf mücadelesinden yola çıksa da ne türkiye'de sınıf mücadelesinin varlığını ispat tam olarak mümkündür ne de her şey sınıfsal ve ekonomik sebeplerle açıklanabilir.
hesabın var mı? giriş yap