• kişiyi gazlamak için sarfedilen, salakça iyimser bi cümleciktir. yalanın, kandırmacanın doruğudur... oha'dır... başarmak istediğim için daha hiç kımıldamamışken, yarısına sahip olduğumdan bahsediosun; saçmalıosun...
  • ben meg ryan'ı istiyorum mesela; delicesine... nie yarısını başaramıyorum, en azından belden yukarısını, hani nerde; başaramıyorum işte, yok yarısı...
  • baştan savmak, idare etmek için de kullanılır...

    - abi uzaya gitmek istiyorum, ülkemi temsil etmek; aya, cupiter'e, lipton'a ay yıldızlı bayrağımızı dikmek istiyorum, tabi cıwırlara da kendimi kanıtlamak istiyorum...
    - istemek başarmanın yarısıdır...iste tabi...
  • (bkz: palavra)
  • sööleyen insanla bağlar derhal kopartılmalıdır,
    ama aslında suç bu cümleyi war eden zihniyettedir
    bi işe yaramaz, konuşma balonu doldurmak için we de sahte gaz wermek için kullanılır
    ama üstüne süpper geyik döner....
  • (bkz: i want i can)
  • kalan yarısını da istersem geri kalan yarısını da mı istemek zorunda kalacağım dedirten saçma söz.
    (bkz: zenon paradoksları)
  • bana kalırsa çok doğru ve yerinde bir tespittir bu. başaran, başarılı olanın tutku sahibi, arzulu ve motive oldugunu anlatır. bu arzu ve tutkulara sahip olmak, kendini motive edebilmek başarı yolunda atabileceğiniz ilk ve en büyük adımdır der. iyi gitarist herkes pikniğe giderken evde oturup nota çıkartmaya uğraşan adamdır, iyi basketçi arkadaşları malaklanırken şut antremanı yapandır, iyi yazar insanlar vur patlaşın çal oynasın eğlenirken kitap okuyandır ve hepsinde ortak olan kendi alanlarında başarıya duydukları istektir bana kalırsa.

    bunu ilk jordan'da gördüm ben. adı zaten basketbol tarihine geçmiş, paranın, pulun, şanın, şöhretin, takdirin haddi hesabı yokken günde sekiz saat basketbol oynadığı, bariz bir şekilde döneminin en başarılı oyuncusu iken antremanlardan sonra bile kendi kendine çalıştığı anlatılırdı hep. sonra schumacher var; en çok rekor kırma rekoru da dahil yüzlerce başarıya, beş şampiyonluğa, altmış sekiz yarış galibiyetine, yıllık bir kaç yüz milyon dolarlık gelire rağmen hiç bir test sürüşünü kaçırmayan, diğerleri şampanya içmeye salona çıkarken parka gelen arabaları tek tek inceleyen bir insandır kendisi. kör olana kadar radyuma bakan curie'ler, işitmiyorken beste yapan beethoven, 90'ına kadar makale yayımlayan, çalışma yapan fizikçiler, matematikçiler.

    istemek böyle bir şey sanırım. bu adamlar istiyorken tavanı izleyip zengin olma düşleri kurarak uykuya dalanlara uygun fiil hayal etmek olabilir ancak kanaatindeyim zira istek, gündelik hayatta kullandığımız anlamından çok daha güçlü bir şeyler anlatıyor olsa gerek.

    böylesine istek sahiplerine karşı imrenmeyle karışık bir hayranlık duymuşumdur ben hep. yine de yaşamakla tutkulu olmak arasındaki dengenin nasıl kurulması gerektiği konusunda herkes kendi karakterini inceleyip karar vermeli.
hesabın var mı? giriş yap