• türkçeye otuzunda kadın ismiyle çevirilmiş honoré de balzac romanı. 1831-1834 yılları arasında yazmış. ayrıca: (bkz: la comedie humaine)
  • (bkz: #44828042)
  • fransız yazar honore de balzac tarafından kaleme alınmış realistik roman. yazar söz konusu eserinde kadın - erkek ilişkilerini toplumsal yargılar bağlamında ele almış,dönemin fransız aile yaşamını da sorgulamıştır.

    elbette balzac bu romanında salt olay anlatmamıştır. zaman zaman sıkıcı olabilse de yazarın yaptığı çevre betimlemeleri zihinde görsel bir şova neden olur. bu romanı sıkılmadan okumak isteyen birisi,yazarın önceki romanlarını mutlaka okumalıdır. zira verilen mesajlar,betimleme tekniği benzerdir. vadideki zambak ve otuzunda kadın romanlarında toplumsal yargılar yüzünden yaşanamayan rüya gibi aşklar ele alınmıştır. sadece karakterler farklıdır.

    değinmek istediğim son nokta ise "anne-baba-evlat ilişkisi." balzac'ın goriot baba isimli romanında bir babanın gösterdiği onlarca fedakarlığa karşı kızlarının kendisine vefalı davranmaması yazarca eleştirilmiştir. otuzundaki kadın romanında ise bu eleştiri kendisini romanın sonlarına doğru göstermektedir. zamanında,gençlik heyecanı ile babasının sözünü dinlemeyerek subay victor ile evlenen julie,kızı moina'nın evliliğine müdahale etmek istediğinde babasının hissettiklerini hissedecektir...
  • şimdi okuyorum sıkıcı bu balzac yaa . vadideki zambak ta öyleydi . kitap 250 sayfaysa 249 sayfası betimlemelerle dolu.
  • aşk ın önemini ustalıkla anlatıyor.
  • bir insanın bir kadının bir annenin psikolojisini ,baskıyı , baba -kız ilişkisini, anne -kız ilişkisini, aşkı ,acıyı iliklerine kadar yaşayışını ve belki de yanlış zamanda karşısına çıkan aşkın bedelini tüm ömrü ve sevdikleriyle ödemesi çok etkileyici oldu . julie en başından bir hevesle yanlış kişiyle evlenmesine rağmen mutluluğu arama çabası oldu. yanlış zamanda doğru insanla karşılaşmak insanı aciz ve çaresiz bırakacak istenmeyen bir durumdur aslında ,sonuçta herkes doğru kişiyle doğru zamanda karşılaşmak ister .ne olursa olsun başkasının mutsuzluğu üstüne kendi mutluluğunu veya kendi mutsuzluğun üstüne başkasının mutluluğunu kuramayacağını anlamalı aksi hâlde uçurumun kenarına atılmış gibi yaşamı devam ettirmek zorunda kalınır. julie sonradan fark etse de artık geri dönülemez bir andadır . kitabın betimlemeleri ,olaylar , sanki sen de olayların karakterlerin içindeymiş hissi veriyor tavsiye ediyorum okunması gerekir
    --- spoiler ---

    evet, duyguların boyuna yenileşeceğini sanmak bir yanılgı değil midir? duygular, bir kez uyandı mı, yüreğin derinliklerinde yaşayıp durmazlar mı? orada, olaylara göre, bir yatışırlar, bir kabarırlar. gelgelelim hep orada kalırlar; orada kalmaları da ruhu değiştirir elbette. böylece, her duygunun ancak bir tek unutulmaz günü olacaktır: fırtınanın ilk koptuğu uzun ya da kısa gün. acı da, duygularımızın en süreklisi, ancak ilk patladığı gün canlıdır; ondan sonraki kabarmaları gittikçe güçsüzleşir. bu gerek bizim acının depreşmelerine gitgide alışmamızdandır, gerekse yaradılışımızın bir kuralından. çünkü yaradılışımız, diri kalabilmek için bu yok edici güce yine o ağırlıkta bir güçle karşı koyar; ancak, bu güç, bencillik hesapları arasında sıkışıp kaldığı için görünüşte etkisizdir.
    --- spoiler ---
    (bkz: otuzunda kadın / honore de balzac)
  • balzac'ın romanıdır. özellikle kadınların mutlaka okuması gereken bir eserdir. kitaptan bir alıntı yapacak olursak;

    "kadınlar yüceltilmeye pek düşkündürler öyle de olmalıdırlar. çünkü saygı görmediler mi yok olmuşlar demektir. onun için aşktan da ilk istedikleri bu duygudur."
  • çok sıkıcı çok
    inanılmaz
  • mutsuz bir evlilikle başlayan ve genç bir kadının başından geçen talihsiz olayları konu alan balzac romanı.
    içeriğini çok beğenmekle birlikte okurken çok zorlandım. art arda sıralanmış yoğun betimlemeler ve derinlemesine işlenmiş olan psikolojik analizler yetmezmiş gibi çeviride de sanatlı bir üslubun benimsenmesi kitabı sık sık elimden bırakmama sebep oldu. yine de erkek bir yazar tarafından kaleme alınmış olmasına rağmen kitapta bir kadının iç dünyasının yansımalarının bu denli başarılı işlenmiş olması okurken insana "vay be" dedirtiyor.

    "insan ya acılarını unutmayı bilmeli, ya da kendisine mezar kazmayı."

    "aile rastgele kurulmuş, kalımsız bir birlik; ölümle dağılıp gidiyor."

    "anne kalbi, derinliğinde daima af bulunan bir uçurumdur."

    (bkz: balzac)
  • yarıya kadar geldim, buraktım..tekrar başladım.
    birkaç defa böyle oldu.
    anlamıyordum.
    özetini okuyup tekrar başladım. kitap hakkındaki görüşleri okuyup tekrar başladım.

    oysa livaneli diyor ki: "eğer bir kitap kendini okutamıyorsa, ilerlemiyorsa, o zaman o kitabı derhal kaldırıp atmak ve dünyada okunmayı bekleyen nitelikli eserlere yönelmek en iyisi".

    mesela file bekçisi adlı kitabı, livaneli kitaplarını su gibi heyecanla okuyor ve sıkılmıyorum.
hesabın var mı? giriş yap