• (bkz: luca badoer)
  • incil'in bölündüğü dört kitaptan birinin yazarı.
  • (bkz: yuhanna)
    (bkz: matta)
    (bkz: markos)
  • luka la duce ; kucaklanmadan once ispanyol asilli bir mimar idi , 27 yasinda . 10 yildir hala 27 yasinda ve toreador ancillae arasina girmeye aday . tabii daha uzun yasayabilirse ... sasha petrovich in aski ve koruyucusu , jean pierre in efendisi ve koruyucusu
  • sasha petrovich in ve uvey babasi ve de efendisi dima petrovich in devoureri .
  • sozleri a$agidaki gibidir bu $arkinin:

    my name is luka
    i live on the second floor
    i live upstairs from you
    yes i think you've seen me before

    if you hear something late at night
    some kind of trouble. some kind of fight
    just don't ask me what it was
    just don't ask me what it was
    just don't ask me what it was

    i think it's because i'm clumsy
    i try not to talk too loud
    maybe it's because i'm crazy
    i try not to act too proud

    they only hit until you cry
    and after that you don't ask why
    you just don't argue anymore
    you just don't argue anymore
    you just don't argue anymore

    yes i think i'm okay
    i walked into the door again
    well, if you ask that's what i'll say
    and it's not your business anyway
    i guess i'd like to be alone
    with nothing broken, nothing thrown

    just don't ask me how i am
    just don't ask me how i am
    just don't ask me how i am
  • hassan adında bir grup, almış sözleri bir kadın ve bir erkekin dudaklarına yerleştirmiş, dialog halinde geyik bir şey çıkartmış ortaya.
  • sadece ve sadece 27 entrysi bulunan, bayan,ucuncu nesil bir caylak*..
  • dein schatten tarafından `my name is luc(if)a` adı verilerek almanca yorumlanmıştır.
  • 1

    sayın teofilos, birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişmiştir. nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve tanrı sözünün hizmetkârı olmuş olanlar bunları bize iletmişlerdir. ben de tüm bu olayları ta başından özenle araştırmış olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm.

    4 öyle ki, sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin.

    5 yahudiye kralı hirodes zamanında, abiya bölüğünden zekeriya adında bir kâhin vardı. harun'un soyundan olan karısının adı ise elizabet'ti.

    6 her ikisi de tanrı'nın gözünde doğru kişilerdi, rab'bin tüm buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı.

    7 elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. her ikisinin de yaşı ilerlemişti.

    8 zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün, tanrı'nın önünde kâhinlik görevini yerine getiriyordu.

    9 kâhinlik geleneğine göre, rab'bin tapınağına girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti.

    10 buhur yakma saatinde bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu.

    11 bu sırada, rab'bin bir meleği buhur sunağının sağında dikilip zekeriya'ya göründü.

    12 zekeriya onu görünce şaşırdı, korkuya kapıldı.

    13 melek ona, "korkma, zekeriya" dedi, "duan kabul edildi. karın elizabet sana bir oğul doğuracak ve sen onun adını yahya koyacaksın.

    14 sevinip coşacaksın. birçokları da onun doğumuna sevinecekler.

    15 o, rab'bin gözünde büyük olacaktır. hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken kutsal ruh'la dolacaktır.

    16 israil oğullarından birçoğunu, tanrıları olan rab'be döndürecek.

    17 babaların yüreklerini çocuklarına, söz dinlemeyenleri de doğru kişilerin anlayışına döndürmek ve rab için hazırlanmış bir halkı yetiştirmek üzere, ilyas'ın ruhu ve gücüyle rab'bin önünden gidecektir."

    18 zekeriya meleğe, "bundan nasıl emin olabilirim?" dedi. "çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi."

    19 melek ona şöyle karşılık verdi: "ben tanrı'nın huzurunda duran cebrail'im. seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim.

    20 işte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın."

    21 bu sırada zekeriya'yı bekleyen halk, onun tapınakta bu kadar uzun süre kalmasına şaştı.

    22 zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. o zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu.

    23 görev süresi bitince zekeriya evine döndü.

    24 bir süre sonra karısı elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı.

    25 "bunu benim için yapan rab'dir" dedi. "bu günlerde benimle ilgilenerek insanlar arasındaki utancımı kaldırdı."

    26-27 elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında tanrı, melek cebrail'i, celile'de nasıra denilen kente, davud'un soyundan yusuf adındaki adama nişanlı olan bir kıza gönderdi. kızın adı meryem'di.

    28 onun yanına giren melek, "ey tanrı'nın lütfuna erişen kız, selam! rab seninledir" dedi.

    29 söylenenlere çok şaşıran meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı.

    30 ama melek ona, "korkma meryem" dedi, "sen tanrı'nın lütfuna eriştin.

    31 bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını isa koyacaksın.

    32 o büyük olacak, kendisine 'en yüce olan'ın oğlu' denecek. rab tanrı o'na, atası davud'un tahtını verecek.

    33 o da sonsuza dek yakub'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir."

    34 meryem meleğe, "bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki?" dedi.

    35 melek ona şöyle cevap verdi: "kutsal ruh senin üzerine gelecek, en yüce olan'ın gücü senin üstüne gölge salacak. bunun için doğacak olana kutsal, tanrı oğlu denecek.

    36 bak, senin akrabalarından elizabet de yaşlılığında bir oğlana gebe kalmıştır. kısır bilinen bu kadın altıncı ayındadır.

    37 tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur."

    38 "ben rab'bin kuluyum" dedi meryem, "bana dediğin gibi olsun." bundan sonra melek onun yanından ayrıldı.

    39 o günlerde meryem kalkıp aceleyle dağlık bölgeye, yahuda oymağının bir kentine gitti.

    40 zekeriya'nın evine girerek elizabet'i selamladı.

    41-42 elizabet meryem'in selamını duyunca rahmindeki çocuk hopladı. kutsal ruh'la dolan elizabet, yüksek sesle şöyle dedi: "kadınlar arasında kutsanmış bulunuyorsun, senin rahminin ürünü de kutsanmıştır!

    43 nasıl oldu da rabbimin annesi yanıma geldi?

    44 bak, selamının sesi kulaklarıma eriştiği an, çocuk rahmimde sevinçle hopladı.

    45 iman eden kadına ne mutlu! çünkü rab'bin ona söylediği sözler gerçekleşecektir."

    46-47 meryem de şöyle dedi: "canım rab'bi ulular; ruhum, kurtarıcım tanrı sayesinde sevinçle coşar.

    48 çünkü o, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi. işte, bundan böyle tüm kuşaklar beni mutlu sayacak.

    49 çünkü güçlü olan, benim için büyük işler yaptı. o'nun adı kutsaldır.

    50 kuşaktan kuşağa kendisinden korkanlara merhamet eder.

    51 eliyle güçlü işler yaptı; kibirlileri yüreklerindeki kuruntularla darmadağın etti.

    52 hükümdarları tahtlarından indirdi, sıradan insanları yükseltti.

    53 aç olanları iyiliklerle doyurdu, zenginleri ise elleri boş çevirdi.

    54-55 atalarımıza söz verdiği gibi, ibrahim'e ve onun soyuna sonsuza dek merhamet etmeyi unutmayarak kulu israil'in yardımına yetişti."

    56 meryem, üç ay kadar elizabet'in yanında kaldı, sonra kendi evine döndü.

    57 elizabet'in doğum yapacağı vakit geldi ve bir oğlan doğurdu.

    58 komşularıyla akrabaları rab'bin ona ne büyük merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar.

    59 sekizinci gün çocuğun sünneti için geldiler. ona, babasının adına göre zekeriya adını koyacaklardı.

    60 ama annesi, "hayır, adı yahya olacak" dedi.

    61 ona, "akrabaların arasında bu adı taşıyan hiç kimse yok ki" dediler.

    62 bunun üzerine babasına işaretler yaparak çocuğun adını ne koymak istediğini sordular.

    63 onlardan bir yazı levhası isteyen zekeriya, "adı yahya'dır" diye yazdı. herkes şaşakaldı.

    64 o anda zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü. tanrı'yı överek konuşmaya başladı.

    65 çevrede oturanların hepsi korkuya kapıldı. bütün bu olaylar, yahudiye'nin dağlık bölgesinin her yanında konuşulur oldu.

    66 duyan herkes derin derin düşünüyor, "bu çocuk acaba ne olacak?" diyordu. çünkü rab onunla birlikteydi.

    67 çocuğun babası zekeriya, kutsal ruh'la dolarak şu peygamberlikte bulundu:

    68 "israil'in tanrısı olan rab'be övgüler olsun! çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.

    69-71 eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, kulu davud'un soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı; düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı.

    72 böylece atalarımıza merhamet ederek kutsal antlaşmasını anmış oldu.

    73-75 nitekim bizi düşmanlarımızın elinden kurtaracağına ve ömrümüz boyunca kendi önünde kutsallık ve doğruluk içinde, korkusuzca kendisine tapınmamızı sağlayacağına dair atamız ibrahim'e ant etmişti.

    76-77 sen de, ey çocuk, en yüce olan'ın peygamberi diye anılacaksın. rab'bin yollarını hazırlamak üzere önünden gidecek ve o'nun halkına, günahlarının bağışlanmasıyla kurtulacaklarını bildireceksin.

    78 çünkü tanrımızın yüreği merhamet doludur.

    79 o'nun merhameti sayesinde, yücelerden doğan güneş, karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere yardımımıza gelecektir."

    80 çocuk büyüyor, ruhsal yönden güçleniyordu. israil halkına görüneceği güne dek çöllerde yaşadı.

    2

    o günlerde sezar avgustus tüm roma dünyasında bir nüfus sayımının yapılması için ferman çıkardı.

    2 bu ilk sayım, kirinyus'un suriye valiliği zamanında yapıldı.

    3 herkes yazılmak için kendi kentine gitti.

    4 böylece yusuf da, davud'un soyundan ve torunlarından olduğu için celile'nin nasıra kentinden kalkıp yahudiye bölgesine, davud'un kenti olan beytlehem'e gitti.

    5 orada, hamile olan nişanlısı meryem'le birlikte yazılacaktı.

    6-7 onlar oradayken, meryem'in doğum yapma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu. onu kundağa sarıp bir yemliğe yatırdı. çünkü handa kendilerine yer yoktu.

    8 aynı yörede, sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçiren çobanlar vardı.

    9 rab'bin bir meleği onlara göründü ve rab'bin görkemi çevrelerini aydınlattı. büyük bir korkuya kapıldılar.

    10-11 melek ise onlara, "korkmayın!" dedi. "size, tüm halk için büyük sevinç kaynağı olacak bir müjde getiriyorum: bugün size, davud'un kentinde bir kurtarıcı doğdu. bu, rab olan mesih'tir.

    12 ve işte size bir işaret: kundağa sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız."

    13-14 birdenbire meleğin yanında, göksel ordulardan oluşan büyük bir topluluk belirdi. tanrı'yı överek, "en yücelerde tanrı'ya yücelik olsun, yeryüzünde o'nun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun!" dediler.

    15 melekler yanlarından ayrılıp göğe çekildikten sonra çobanlar birbirlerine, "haydi, beytlehem'e gidelim, rab'bin bize bildirdiği bu olayı görelim" dediler.

    16 aceleyle gidip meryem'le yusuf'u ve yemlikte yatan bebeği buldular.

    17 onları görünce, çocukla ilgili olarak kendilerine anlatılanları onlara bildirdiler.

    18 bunu duyanların hepsi, çobanların kendilerine söylediklerine şaşıp kaldılar.

    19 meryem ise bütün bu sözleri derin derin düşünerek yüreğinde sakladı.

    20 çobanlar, işitip gördüklerinin tümü için tanrı'yı yüceltip överek geri döndüler. her şeyi, kendilerine anlatıldığı gibi bulmuşlardı.

    21 sekizinci gün, çocuğu sünnet etme zamanı gelince, kendisine isa adı verildi. bu, o'nun ana rahmine düşmesinden önce meleğin o'na vermiş olduğu isimdi.

    22 musa'nın yasasına göre arınma günlerinin bitiminde yusuf'la meryem, çocuğu rab'be adamak için kudüs'e götürdüler.

    23 nitekim rab'bin yasasında, "ilk doğan her erkek çocuk rab'be adanmış sayılacak" diye yazılmıştır.

    24 ayrıca rab'bin yasasında buyrulduğu gibi, kurban olarak "bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu" sunacaklardı.

    25 o sırada kudüs'te şimon adında bir adam vardı. doğru ve dindar biri olan bu adam, israil'in teselli edileceği zamanı özlemle bekliyordu. kutsal ruh onun üzerindeydi.

    26 rab'bin mesihini görmeden kendisinin ölmeyeceği ona kutsal ruh tarafından bildirilmişti.

    27-28 böylece şimon, ruh'un yönlendirmesiyle tapınağa geldi. küçük isa'nın annesi babası, kutsal yasa'nın ilgili kuralını yerine getirmek üzere o'nu içeri getirdiklerinde, şimon o'nu kucağına aldı ve tanrı'yı överek şöyle dedi:

    29 "ey rabbim, vermiş olduğun sözü tuttun; kulun olan ben artık huzur içinde ölebilirim.

    30-32 çünkü senin sağladığın ve tüm halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu, ulusları aydınlatıp senin halkın israil'e yücelik kazandıracak ışığı gözlerimle gördüm."

    33 isa'nın annesiyle babası, o'nunla ilgili olarak söylenenlere şaştılar.

    34 şimon onları kutsayıp çocuğun annesi meryem'e şöyle dedi: "işte bu çocuk, israil'de birçoklarının düşmesine ya da yükselmesine yol açmak ve aleyhinde konuşulacak bir belirti olmak üzere belirlenmiştir.

    35 senin kalbine de âdeta bir kılıç saplanacak. bütün bunlar, birçoklarının yüreğindeki düşüncelerin açığa çıkması için olacak."

    36-37 aşer oymağından fanuel'in kızı anna adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. şimdi seksen dört yaşındaydı. tapınaktan ayrılmıyor, oruç tutup dua ederek gece gündüz tanrı'ya tapınıyordu.

    38 tam o sırada ortaya çıkan anna, tanrı'ya şükretti ve kudüs'ün kurtuluşunu bekleyen herkese bu çocuktan söz etmeye başladı.

    39 yusuf'la meryem, rab'bin yasasında öngörülen her şeyi yerine getirdikten sonra celile'ye, kendi kentleri olan nasıra'ya döndüler.

    40 çocuk büyüyor, bilgelikte yetkinleşip güçleniyordu. tanrı'nın lütfu o'nun üzerindeydi.

    41 isa'nın annesi babası her yıl fısıh bayramında kudüs'e giderlerdi.

    42 isa on iki yaşına gelince, bayram geleneğine uyarak yine gittiler.

    43-44 bayramdan sonra, eve dönerlerken küçük isa kudüs'te kaldı. bunu farketmeyen annesi babası, çocuğun yol arkadaşlarıyla birlikte olduğunu sanarak bir günlük yol gittiler. sonra o'nu akrabalar ve dostlar arasında aramaya başladılar.

    45 bulamayınca o'nu araya araya kudüs'e döndüler.

    46 üç gün sonra o'nu tapınakta buldular. din öğretmenleri arasında oturmuş, hem onları dinliyor, hem sorular soruyordu.

    47 o'nu dinleyen herkes, zekâsına ve verdiği cevaplara hayran kaldı.

    48 annesi babası o'nu görünce şaşırdılar. annesi o'na, "çocuğum, bize bunu niçin yaptın? bak, babanla ben büyük kaygı içinde seni arayıp durduk" dedi.

    49 o da onlara, "beni niçin arayıp durdunuz?" dedi. "babamın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?"

    50 ne var ki onlar, bu sözle ne demek istediğini anlamadılar.

    51 isa onlarla birlikte yola çıkıp nasıra'ya döndü. onların sözünü hep dinlerdi. annesi bütün bu olup bitenleri yüreğinde sakladı.

    52 isa bilgelikte ve boyda gelişiyor, tanrı'nın ve insanların beğenisini kazanıyordu.

    3

    sezar tiberyus'un egemenliğinin on beşinci yılıydı. yahudiye'de pontiyus pilatus'un valiliği sürüyordu. celile'de hirodes, itureya ve trahonitis bölgesinde hirodes'in kardeşi filipus, abilini'de de lisanyas yönetimin başındaydı.

    2 hanna ile kayafa başkâhinlik ediyorlardı. bu sırada tanrı, çölde zekeriya'nın oğlu yahya'ya sözünü duyurdu.

    3 o da şeria nehrinin çevresindeki tüm bölgeyi dolaşarak insanları, günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu.

    4 nitekim yeşaya peygamberin sözlerini içeren kitapta şöyle yazılmıştır: "çölde yükselen ses, 'rab'bin yolunu hazırlayın, geçeceği patikaları düzeltin' diyor.

    5 'her dere doldurulacak, her dağ ve her tepe alçaltılacak. eğri yollar doğrultulacak, engebeli yollar düzleştirilecek.

    6 ve tüm insanlar tanrı'nın sağladığı kurtuluşu görecektir.'"

    7 yahya, vaftiz olmak için kendisine akın eden halk topluluklarına şöyle seslendi: "ey engerekler soyu! gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı?

    8 bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin! kendi kendinize, 'biz ibrahim'in soyundanız' demeye kalkmayın. ben size şunu söyleyeyim: tanrı, ibrahim'e şu taşlardan çocuklar yaratacak güçtedir.

    9 balta daha şimdiden ağaçların köküne dayanmıştır. iyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak."

    10 halk ona, "öyleyse biz ne yapalım?" diye sordu.

    11 yahya onlara, "iki mintanı olan, birini hiç mintanı olmayana versin; yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın" cevabını verdi.

    12 bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek ona, "öğretmenimiz, biz ne yapalım?" dediler.

    13 yahya onlara, "size buyrulandan daha çok vergi almayın" dedi.

    14 bazı askerler de ona, "ya biz ne yapalım?" diye sordular. o da onlara şöyle dedi: "kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin."

    15 halk umut içinde bekliyordu. yahya'yla ilgili olarak herkesin aklından, "acaba mesih bu mu?" sorusu geçiyordu.

    16 yahya ise hepsine şöyle cevap verdi: "ben sizi suyla vaftiz ediyorum, ama benden daha güçlü olan geliyor. ben o'nun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim. o sizi kutsal ruh'la ve ateşle vaftiz edecek.

    17 harman yerini temizlemek ve buğdayı toplayıp ambarına yığmak için yabası elinde hazır duruyor. samanı ise sönmeyen ateşte yakacaktır."

    18 yahya daha başka birçok konularda halka çağrıda bulunuyor, müjde'yi duyuruyordu.

    19-20 ne var ki bölgenin kralı hirodes, kardeşinin karısı hirodiya'yla ilgili olayı ve kendi yapmış olduğu bütün kötülükleri yüzüne vuran yahya'yı hapse attırarak kötülüklerinin tümüne bir yenisini ekledi.

    21-22 bütün halk vaftiz olduktan sonra isa da vaftiz oldu. isa dua ederken gök açıldı ve kutsal ruh, bedensel bir görünüm alarak güvercin biçiminde o'nun üzerine indi. gökten gelen bir ses de, "sen benim sevgili oğlumsun, senden hoşnudum" dedi.

    23 isa'nın kendisi görevine başladığı zaman otuz yaşlarındaydı. yusuf'un oğlu olarak biliniyordu. yusuf da eli oğlu,

    24 matat oğlu, levi oğlu, malki oğlu, yanay oğlu, yusuf oğlu,

    25 matitya oğlu, amos oğlu, nahum oğlu, hesli oğlu, nagay oğlu,

    26 mahat oğlu, matitya oğlu, şimi oğlu, yoseh oğlu, yoda oğlu,

    27 yohanan oğlu, reşa oğlu, zerubabel oğlu, şaltiyel oğlu, neri oğlu,

    28 malki oğlu, addi oğlu, kosam oğlu, elmadam oğlu, er oğlu,

    29 yeşu oğlu, eliyezer oğlu, yorim oğlu, matat oğlu, levi oğlu,

    30 şimon oğlu, yahuda oğlu, yusuf oğlu, yonam oğlu, elyakim oğlu,

    31 mala oğlu, menna oğlu, matata oğlu, natan oğlu, davut oğlu,

    32 yeşay oğlu, obed oğlu, boaz oğlu, salmon oğlu, nahşon oğlu,

    33 aminadab oğlu, ram oğlu, hesron oğlu, peres oğlu, yahuda oğlu,

    34 yakup oğlu, ishak oğlu, ibrahim oğlu, terah oğlu, nahor oğlu,

    35 seruk oğlu, reyu oğlu, pelek oğlu, eber oğlu, şalah oğlu,

    36 kenan oğlu, arfakşat oğlu, sam oğlu, nuh oğlu, lamek oğlu,

    37 metuşelah oğlu, hanok oğlu, yaret oğlu, mahalalel oğlu, kenan oğlu,

    38 enoş oğlu, şit oğlu, âdem oğlu, tanrı oğluydu.

    4

    kutsal ruh'la dolu olarak şeria nehrinden dönen isa, ruh'un yönlendirmesiyle çölde dolaştırılarak kırk gün süreyle iblis tarafından denendi. o günlerde hiçbir şey yemedi. dolayısıyla bu sürenin sonunda acıkmıştı.

    3 bunun üzerine iblis o'na, "tanrı'nın oğluysan, şu taşa söyle de ekmek olsun" dedi.

    4 isa ona şöyle karşılık verdi: "'insan yalnız ekmekle yaşamaz' diye yazılmıştır."

    5 sonra iblis isa'yı yükseklere çıkararak bir anda o'na dünyanın bütün ülkelerini gösterdi.

    6 o'na, "tüm egemenlik ve görkemleriyle bunları sana vereceğim" dedi. "bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm.

    7 sen bana taparsan, hepsi senin olacak."

    8 isa ona şu karşılığı verdi: "'tanrın olan rab'be tap, yalnız o'na kulluk et' diye yazılmıştır."

    9 iblis o'nu kudüs'e götürüp tapınağın tepesine çıkardı. "tanrı'nın oğluysan, at kendini buradan aşağı" dedi.

    10 "çünkü şöyle yazılmıştır: 'tanrı, seni korumaları için meleklerine buyruk verecek.'

    11 'ayağın bir taşa çarpmasın diye onlar seni elleri üzerinde taşıyacaklar.'"

    12 isa ona şöyle karşılık verdi: "'tanrın olan rab'bi sınama!' diye buyrulmuştur."

    13 iblis isa'yı her bakımdan denedikten sonra bir süre için o'nun yanından ayrıldı.

    14 isa, ruh'un gücüyle donanmış olarak celile'ye döndü. kendisiyle ilgili haber bütün bölgeye yayıldı.

    15 oranın havralarında ders veriyor ve herkes tarafından yüceltiliyordu.

    16-17 isa, büyümüş olduğu yer olan nasıra'ya geldiğinde, her zaman yaptığı gibi sept günü havraya gitti. kutsal yazılardan okumak üzere ayağa kalkınca, o'na yeşaya peygamberin kitabı verildi. kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu:

    18-19 "rab'bin ruhu benim üzerimdedir. çünkü o beni, müjde'yi yoksullara iletmek için meshetti. tutsaklara serbest bırakılacaklarını, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak için, rab'bin lütuf yılını ilan etmek için beni gönderdi."

    20 sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. havradakilerin hepsi gözlerini o'na dikmiş bakıyorlardı.

    21 isa söz alıp onlara şöyle dedi: "dinlediğiniz bu yazı bugün yerine gelmiştir."

    22 herkes isa'yı övüyor, ağzından çıkan lütufkâr sözlere hayran kalıyordu. "yusuf'un oğlu değil mi bu?" diyorlardı.

    23 isa onlara şöyle dedi: "kuşkusuz bana şu deyimi hatırlatacaksınız: 'ey hekim, önce kendini iyileştir! kefernahum'da yaptıklarını duyduk. aynısını burada, kendi memleketinde de yap.'"

    24 "size doğrusunu söyleyeyim" diye devam etti isa, "hiçbir peygamber kendi memleketinde iyi karşılanmaz.

    25 yine size gerçeği söyleyeyim, gökyüzünün üç yıl altı ay kapalı kaldığı, tüm ülkede korkunç bir kıtlığın baş gösterdiği ilyas'ın zamanında israil'de çok sayıda dul kadın vardı.

    26 ilyas bunlardan hiçbirine gönderilmediği halde, sayda diyarının sarafat kentinde bulunan dul bir kadına gönderildi.

    27 elişa peygamberin zamanında israil'de çok sayıda cüzamlı vardı. bunlardan hiçbiri iyileştirilmediği halde, suriyeli naman iyileştirildi."

    28 havradakilerin hepsi, bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular.

    29 ayağa kalkıp isa'yı kentin dışına sürdüler. o'nu uçurumdan aşağı atmak için kentin kurulduğu tepenin yamacına kadar götürdüler.

    30 ama isa onların arasından geçerek oradan uzaklaştı.

    31 sonra isa celile'nin kefernahum kentine gitti. sept günü halka ders veriyordu.

    32 yetkiyle konuştuğu için o'nun öğretişine şaşıp kaldılar.

    33-34 cine tutsak, içinde kötü ruh olan bir adam vardı havrada. adam yüksek sesle, "ey nasıralı isa, bırak bizi! bizden ne istiyorsun?" diye bağırdı. "bizi mahvetmeye mi geldin? senin kim olduğunu biliyorum, tanrı'nın kutsalısın sen!"

    35 isa, "sus, çık o adamdan!" diyerek cini azarladı. cin, herkesin önünde adamı yere yıktıktan sonra, ona hiç zarar vermeden içinden çıktı.

    36 herkes şaşkına dönmüştü. birbirlerine, "bu nasıl söz? güç ve yetkiyle kötü ruhlara çıkmalarını buyuruyor, onlar da çıkıyorlar!" diyorlardı.

    37 ve isa'yla ilgili haber o bölgenin her yanında yankılandı.

    38 isa havradan ayrılarak simun'un evine gitti. simun'un yüksek ateşle hasta yatan kaynanasına yardım etmesi için isa'ya rica ettiler.

    39 isa kadının başucunda durup ateşi azarlayınca, ateş kadını bırakıverdi. kadın da hemen ayağa kalkıp onlara hizmet etmeye başladı.

    40 güneş batarken herkes, çeşitli hastalıklara tutulmuş olan hastalarını isa'ya getirdi. o da her birinin üzerine ellerini koyarak onları iyileştirdi.

    41 birçoğunun içinden de cinler, "sen tanrı'nın oğlusun!" diye bağırarak çıkıyordu. ne var ki, isa onları azarladı, konuşmalarına izin vermedi. çünkü kendisinin mesih olduğunu biliyorlardı.

    42 sabah olunca isa dışarı çıktı, ıssız bir yere gitti. halk ise o'nu arıyordu. bulunduğu yere geldiklerinde o'nu yanlarında alıkoymaya çalıştılar.

    43 ama isa, "öbür kentlerde de tanrı'nın egemenliğiyle ilgili müjdeyi yaymam gerek" dedi. "çünkü ben bunun için gönderildim."

    44 böylece yahudiye'deki havralarda tanrı sözünü duyurmaya devam etti.

    5

    halk, ginesar gölünün kıyısında duran isa'nın çevresine üşüşmüş tanrı'nın sözünü dinliyordu.

    2 isa, gölün kıyısında iki kayık gördü. balıkçılar kayıklarından inmiş ağlarını yıkıyorlardı.

    3 iki kayıktan simun'a ait olanına binen isa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. sonra oturdu, kayığın içinden halka ders vermeye devam etti.

    4 konuşmasını bitirince simun'a, "derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı salın" dedi.

    5 simun şu karşılığı verdi: "efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. yine de senin sözün üzerine ağları salacağım."

    6 bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı.

    7 öbür kayıktaki ortaklarına işaret vererek gelip yardım etmelerini istediler. onlar da geldiler ve her iki kayığı balıkla doldurdular; öyle ki, kayıklar az kalsın batıyordu.

    8 simun petrus bunu görünce, "rab, uzaklaş benden, ben günahlı bir adamım" diyerek isa'nın dizlerine kapandı.

    9 kendisi ve yanındakilerin hepsi, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı.

    10 simun'un ortakları olan zebedi oğulları yakup'la yuhanna'yı da aynı şaşkınlık almıştı. isa simun'a, "korkma" dedi, "bundan böyle balık yerine insan tutacaksın."

    11 sonra onlar kayıkları karaya çektiler ve her şeyi bırakıp isa'nın ardından gittiler.

    12 isa kentlerden birindeyken, her yanını cüzam kaplamış bir adamla karşılaştı. adam isa'yı görünce yüzüstü yere kapanıp o'na yalvardı: "rab, eğer istersen beni temiz kılabilirsin" dedi.

    13 isa, elini uzatıp adama dokundu. "isterim, temiz ol!" dedi. adam hemen o anda cüzamdan kurtuldu.

    14 isa ona, bundan hiç kimseye söz etmemesini buyurdu. "git, kâhine görün ve cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için musa'nın buyurduğu adakları sun" dedi.

    15 ne var ki, isa'yla ilgili haber daha da çok yayıldı. kalabalık halk toplulukları isa'yı dinlemek ve hastalıklarından kurtulmak amacıyla akın akın geliyordu.

    16 kendisi ise ıssız yerlere çekiliyor, dua ediyordu.

    17 bir gün isa ders veriyordu. celile'nin ve yahudiye'nin bütün köylerinden ve kudüs'ten gelmiş olan ferisilerle kutsal yasa öğretmenleri o'nun çevresinde oturuyorlardı. isa, rab'bin gücü sayesinde hastaları iyileştiriyordu.

    18 o sırada birkaç kişi, şilte üzerinde taşıdıkları felçli bir adamı evden içeri sokup isa'nın önüne koymaya çalışıyorlardı.

    19 kalabalıktan ötürü onu içeri sokacak yol bulamayınca dama çıktılar, kiremitleri kaldırıp adamı şilteyle birlikte ortaya, isa'nın önüne indirdiler.

    20 onların imanını gören isa, "dostum, günahların bağışlandı" dedi.

    21 din bilginleriyle ferisiler, "tanrı'ya küfreden bu adam kim? tek tanrı'dan başka kim günahları bağışlayabilir?" diye düşünmeye başladılar.

    22 akıllarından geçenleri sezen isa onlara şöyle seslendi: "aklınızdan neden böyle şeyler geçiriyorsunuz?

    23 hangisi daha kolay, 'günahların bağışlandı' demek mi, yoksa 'kalk, yürü' demek mi?

    24 ne var ki, insanoğlu'nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye..." sonra felçli adama, "sana söylüyorum, kalk, şilteni toplayıp evine git!" dedi.

    25 adam onların gözü önünde hemen ayağa kalktı, üzerinde yattığı şilteyi topladı ve tanrı'yı yücelterek evine gitti.

    26 herkesi bir şaşkınlık almıştı. tanrı'yı yüceltiyor, büyük korku içinde, "bugün şaşılacak işler gördük!" diyorlardı.

    27 bu olaydan sonra isa dışarı çıktı, vergi toplama kulübesinde oturan levi adında bir vergi görevlisini gördü. adama, "ardımdan gel" dedi.

    28 o da kalktı, her şeyi bırakıp isa'nın ardından gitti.

    29 sonra levi, evinde isa'nın onuruna büyük bir şölen verdi. vergi görevlileri ve daha başka kişilerden oluşan büyük bir kalabalık onlarla birlikte yemeğe oturmuştu.

    30 ferisilerle onların din bilginleri söylenmeye başlayıp isa'nın öğrencilerine, "siz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte yiyip içiyorsunuz?" dediler.

    31 isa onlara şu karşılığı verdi: "sağlıklı olanların değil, hastaların hekime ihtiyacı var.

    32 ben doğru kişileri değil, günahkârları tövbeye çağırmaya geldim."

    33 onlar isa'ya, "yahya'nın öğrencileri sık sık oruç tutup dua ediyorlar, ferisilerin öğrencileri de öyle. seninkiler ise yiyip içiyorlar" dediler.

    34 isa şöyle karşılık verdi: "güvey aralarında olduğu sürece davetlilere hiç oruç tutturabilir misiniz?

    35 ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, işte o zaman, o günler oruç tutacaklar."

    36 isa onlara şu benzetmeyi de anlattı: "hiç kimse yeni giysiden bir parça yırtıp eski giysinin üzerine yamamaz. yoksa hem yeni giysi yırtılmış olur, hem de bu giysiden koparılan yama eskisine uymaz.

    37 hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. yoksa yeni şarap tulumları patlatır; hem şarap dökülür, hem de tulumlar mahvolur.

    38 yeni şarabı yeni tulumlara doldurmak gerek.

    39 üstelik hiç kimse eski şarabı içtikten sonra yenisini istemez. 'eskisi güzel' der."

    6

    bir sept günü isa ekinler arasından geçiyordu. öğrencileri başakları koparıyor, avuçları içinde ufalayıp yiyorlardı.

    2 ferisilerden bazıları, "sept günü yapılması yasak olanı neden yapıyorsunuz?" dediler.

    3 isa onlara şöyle karşılık verdi: "davud'un, kendisi ve yanındakiler acıkınca ne yaptığını okumadınız mı?

    4 tanrı'nın evine girdi, kâhinlerden başkasının yemesi yasak olan adak ekmeklerini alıp yedi ve yanındakilere de verdi."

    5 sonra isa onlara, "insanoğlu sept gününün de rabbidir" dedi.

    6 bir başka sept günü isa havraya girmiş ders veriyordu. orada sağ eli sakat bir adam vardı.

    7 isa'yı suçlamak için fırsat kollayan din bilginleriyle ferisiler, sept günü hastaları iyileştirecek mi diye o'nu gözetliyorlardı.

    8 isa, onların ne düşündüklerini biliyordu. eli sakat olan adama, "ayağa kalk, ortaya çık" dedi. o da kalktı, orta yerde durdu.

    9 isa onlara, "size sorayım" dedi, "kutsal yasa'ya göre sept günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? can kurtarmak mı doğru, öldürmek mi?"

    10 gözlerini hepsinin üzerinde gezdirdikten sonra adama, "elini uzat" dedi. adam elini uzattı, eli eskisi gibi sağlam oluverdi.

    11 onlar ise öfkeden deliye döndüler ve aralarında isa'ya ne yapabileceklerini tartışmaya başladılar.

    12 o günlerde isa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi tanrı'ya dua ederek geçirdi.

    13-16 gün doğunca öğrencilerini yanına çağırdı ve onların arasından, 'elçi' diye adlandırdığı şu on iki kişiyi seçti: petrus adını verdiği simun, onun kardeşi andreya, yakup, yuhanna, filipus, bartalmay, matta, tomas, alfay oğlu yakup, yurtsever diye tanınan simun, yakup oğlu yahuda ve sonradan isa'yı ele veren yahuda iskariyot.

    17 isa bunlarla birlikte aşağı inip düzlük bir yerde durdu. öğrencilerinden büyük bir kalabalık ve tüm yahudiye'den, kudüs'ten, sur'la sayda yakınlarındaki kıyı bölgesinden büyük bir halk topluluğu da oradaydı.

    18 isa'yı dinlemek ve hastalıklarından şifa bulmak amacıyla gelmişlerdi. kötü ruhlardan sıkıntı çekenler de iyileştiriliyordu.

    19 kalabalıkta herkes isa'ya dokunmak için çabalıyordu. çünkü o'nun içinden akan bir güç herkese şifa veriyordu.

    20 isa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi: "ey yoksul olanlar, ne mutlu size, tanrı'nın egemenliği sizindir!

    21 şimdi açlık çekenler, ne mutlu size, siz doyurulacaksınız! şimdi ağlayanlar, ne mutlu size, siz güleceksiniz!

    22 insanoğlu'na olan bağlılığınızdan ötürü insanlar sizden nefret ettikleri, sizi toplum dışı edip aşağıladıkları ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman size ne mutlu!

    23 o gün sevinin, coşkuyla zıplayın! çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. nitekim onların ataları da peygamberlere böyle davrandılar.

    24 ama vay halinize, ey zenginler, tesellinizi almış bulunuyorsunuz!

    25 şimdi karnı tok olan sizler, vay halinize, açlık çekeceksiniz! ey şimdi gülenler, vay halinize, yas tutup ağlayacaksınız!

    26 tüm insanlar sizin için iyi sözler söyledikleri zaman, vay halinize! çünkü onların ataları da sahte peygamberlere böyle davrandılar."

    27-28 "ne var ki, beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.

    29 bir yanağınıza tokat atana öbürünü de çevirin. abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin.

    30 sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin.

    31 insanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.

    32 "eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? günahkârlar bile kendilerini sevenleri severler.

    33 size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? günahkârlar bile öyle yaparlar.

    34 verdiğinizi geri almak umudunda olduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? günahkârlar bile, verdikleri kadarını geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler.

    35 ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. alacağınız ödül büyük olacak, en yüce olan'ın oğulları olacaksınız. çünkü o, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir.

    36 babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.

    37 "başkasını yargılamayın, siz de yargılanmayacaksınız. suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmayacaksınız. başkasını bağışlayın, siz de bağışlanacaksınız.

    38 sizde olanı verin, size verilecek. iyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. hangi ölçekle ölçerseniz, size de aynı ölçek uygulanacak."

    39 isa onlara şu benzetmeyi de anlattı: "kör köre kılavuzluk edebilir mi? her ikisi de çukura düşmez mi?

    40 öğrenci öğretmeninden üstün değildir, ama eğitimini tamamlayan her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır.

    41 "sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?

    42 kendi gözündeki merteği görmezken, nasıl olur da kardeşine, 'kardeş, izin ver de gözündeki çöpü çıkarayım' dersin? seni ikiyüzlü! önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.

    43 "iyi ağaç kötü meyve vermez. kötü ağaç da iyi meyve vermez.

    44 her ağaç meyvesinden tanınır. dikenli bitkilerden incir toplanmaz, çalılardan üzüm devşirilmez.

    45 iyi insan, yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan da içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. insanın ağzı, yüreğinden taşanı söyler.

    46 "niçin beni 'rab, rab' diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?

    47 bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım.

    48 böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırmışsa da, onu sarsamamış. çünkü ev sağlam yapılmış.

    49 ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, temel koymaksızın evini toprağın üzerinde kuran adama benzer. kabaran ırmak saldırınca ev hemen çökmüş. evin yıkılışı da korkunç olmuş."

    7

    isa, kendisini dinleyen halka bütün bu sözleri söyledikten sonra kefernahum'a gitti.

    2 orada bir yüzbaşının çok değer verdiği kölesi ölüm döşeğinde hasta yatıyordu.

    3 isa'yla ilgili haberleri duyan yüzbaşı, gelip kölesini iyileştirmesini rica etmek üzere o'na yahudilerin bazı ihtiyarlarını gönderdi.

    4 bunlar isa'nın yanına gelince içten bir yalvarışla o'na dediler ki, "bu adam senin yardımına layıktır.

    5 çünkü ulusumuzu seviyor. havramızı yaptıran da kendisidir."

    6 isa onlarla birlikte yola çıktı. eve yaklaştığı sırada, yüzbaşı bazı dostlarını yollayıp o'na şu haberi gönderdi: "rab, zahmet etme; ben layık değilim ki, damımın altına giresin.

    7 nitekim senin yanına gelmeye de kendimi layık görmedim. sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir.

    8 ben de buyruk altında bir görevliyim, benim de buyruğumda askerlerim var. birine, 'git' derim, gider; bir diğerine, 'gel' derim, gelir; köleme, 'şunu yap' derim, yapar."

    9 bu sözleri duyan isa yüzbaşıya hayran kaldı. ardından gelen kalabalığa dönerek, "size şunu söyleyeyim" dedi, "israil'de bile böyle iman görmedim."

    10 ve gönderilenler eve döndüklerinde köleyi iyileşmiş buldular.

    11 bundan kısa bir süre sonra isa, nain denilen bir kente gitti. öğrencileri ve büyük bir kalabalık da o'nunla birlikte gidiyordu.

    12 isa kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul anasının tek oğlu olan bir adamın cenazesi kaldırılıyordu. kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi.

    13 rab kadını görünce ona acıdı. kadına, "ağlama" dedi.

    14 yaklaşıp cenaze sedyesine dokundu, sedyeyi taşıyanlar da durdular. isa, "delikanlı" dedi, "sana kalk diyorum!"

    15 ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. isa onu annesine geri verdi.

    16 herkesi bir korku almıştı. "aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı" ve "tanrı, halkının yardımına geldi" diyerek tanrı'yı yüceltmeye başladılar.

    17 isa'yla ilgili bu haber, tüm yahudiye'ye ve bütün çevre bölgelere yayıldı.

    18-19 yahya'nın öğrencileri, bütün bu olup bitenleri kendisine bildirdiler. öğrencilerinden ikisini yanına çağıran yahya, "gelecek olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?" diye sormaları için onları rab'be gönderdi.

    20 adamlar isa'nın yanına gelince şöyle dediler: "bizi sana vaftizci yahya gönderdi. 'gelecek olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?' diye soruyor."

    21 tam o sırada isa, çeşitli hastalıklara, illetlere ve kötü ruhlara tutulmuş birçok kişiyi iyileştirdi, kör olan birçok kişinin gözlerini açtı.

    22 sonra yahya'nın öğrencilerine şöyle karşılık verdi: "gidin, görüp işittiklerinizi yahya'ya bildirin. körlerin gözleri açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve müjde yoksullara duyuruluyor.

    23 benden ötürü sendeleyip düşmeyene ne mutlu!"

    24 yahya'nın gönderdiği haberciler gittikten sonra isa, halka yahya'dan söz etmeye başladı. "çöle ne görmeye gittiniz?" dedi. "rüzgârda sallanan bir kamış mı?

    25 söyleyin, ne görmeye gittiniz? zarif giysilere bürünmüş bir adam mı? oysa görkemli giysiler giyip bolluk içinde yaşayanlar kralların saraylarında bulunur.

    26 öyleyse ne görmeye gittiniz? bir peygamber mi? evet! ve size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de üstündür.

    27 'bak, habercimi senin önünden gönderiyorum; o önden gidip senin yolunu hazırlayacak' diye yazılmış olan sözler onunla ilgilidir.

    28 size şunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında yahya'dan daha üstün olanı yoktur. bununla birlikte tanrı'nın egemenliğinde en küçük olan, ondan üstündür."

    29 yahya tarafından vaftiz edilmiş olan bütün halk, hatta vergi görevlileri bile bunu duyunca tanrı'nın adil olduğunu doğruladılar.

    30 oysa yahya tarafından vaftiz edilmeye yanaşmayan ferisilerle kutsal yasa uzmanları, tanrı'nın kendileriyle ilgili tasarısını reddettiler.

    31 "öyleyse bu kuşağın insanlarını neye benzeteyim? bunlar neye benziyorlar?" dedi isa.

    32 "çarşı meydanında oturup birbirlerine, 'size kaval çaldık, oynamadınız; ağıt yaktık, ağlamadınız' diye seslenen çocuklara benziyorlar.

    33 vaftizci yahya geldiği zaman oruç tuttu ve şaraptan kaçındı. bunun için ona 'cinli' diyorsunuz.

    34 insanoğlu geldiği zaman hem yedi, hem içti. bu kez de diyorsunuz ki, 'şu obur ve ayyaş adama bakın! vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!'

    35 ne var ki bilgelik, kendisini benimseyenlerin hepsince doğrulanır."

    36 ferisilerden biri isa'yı yemeğe çağırdı. o da ferisi'nin evine gidip sofraya oturdu.

    37-38 o sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, isa'nın ferisi'nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde hoş kokulu bir yağ getirdi. isa'nın arkasında, ayaklarının dibinde durarak ağladı, gözyaşlarıyla o'nun ayaklarını ıslatmaya başladı. saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü.

    39 isa'yı evine çağırmış olan ferisi bunu görünce kendi kendine, "bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı" dedi.

    40 o zaman isa söz alıp ona, "simun" dedi, "sana bir söyleyeceğim var." o da, "buyur, öğretmenim" dedi.

    41 "iki kişinin bir alacaklıya borcu varmış. biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluymuş.

    42 borçlarını ödeyecek durumda olmadıklarından, alacaklı her ikisinin de borcunu bağışlamış. buna göre, hangisi onu daha çok sevecek?"

    43 simun, "sanırım, kendisine daha çok bağışlanan" diye cevap verdi. isa ona, "doğru söyledin" dedi.

    44 sonra kadına dönerek simun'a şunları söyledi: "bu kadını görüyor musun? ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi.

    45 sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor.

    46 sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma hoş kokulu bir yağ sürdü.

    47 bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. çok sevgi göstermesinin nedeni budur. oysa kendisine az bağışlanan, az sever."

    48 sonra kadına, "günahların bağışlandı" dedi.

    49 isa'yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, "günahları bile bağışlayan bu adam kim?" şeklinde konuşmaya başladılar.

    50 isa ise kadına, "imanın seni kurtardı, esenlikle git" dedi.

    8

    bundan kısa bir süre sonra isa, on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. tanrı'nın egemenliğini duyurup müjdeliyordu.

    2-3 kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulmuş olan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan mecdelli denilen meryem, hirodes'in kâhyası kuza'nın karısı yohana, suzana ve daha birçokları isa'yla birlikte dolaşıyordu. bunlar, kendi olanaklarıyla isa'ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı.

    4-5 büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada isa şu benzetmeyi anlattı: "ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış. ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem olmuş.

    6 kimi kayalık yere düşmüş, filizlenince susuzluktan kuruyup gitmiş.

    7 kimi de dikenler arasına düşmüş. filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğmuş.

    8 kimi ise iyi toprağa düşmüş, büyüyünce yüz kat ürün vermiş." bunları söyledikten sonra, "işitecek kulağı olan işitsin!" diye seslendi.

    9-10 isa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, "tanrı egemenliğinin sırlarını anlama gücü size verildi" dedi. "ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. öyle ki, 'gördükleri halde görmesinler, duydukları halde anlamasınlar.'

    11 "benzetmenin anlamı şudur: tohum tanrı'nın sözüdür.

    12 yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. ama sonra iblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür.

    13 kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. böyleleri deneme anında imandan dönerler.

    14 dikenler arasına düşenler de sözü işiten, ama zaman geçtikçe yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir.

    15 iyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.

    16 "hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar.

    17 çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur.

    18 bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin. kimde varsa, ona daha çok verilecek. ama kimde yoksa, kendisinde var sandığı bile elinden alınacak."

    19 isa'nın annesiyle kardeşleri o'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü yanına yaklaşamadılar.

    20 isa'ya, "annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar" diye haber verildi.

    21 isa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: "annemle kardeşlerim, tanrı'nın sözünü işiten ve uygulayanlardır."

    22 bir gün isa öğrencileriyle birlikte bir kayığa binerek onlara, "gölün karşı yakasına geçelim" dedi. böylece kıyıdan açıldılar.

    23 kayıkta giderlerken isa uykuya daldı. o sırada gölde bir fırtına koptu. kayık su almaya başlayınca tehlikeli bir duruma düştüler.

    24 gidip isa'yı uyandırarak, "efendimiz, efendimiz, batıyoruz!" dediler. isa kalkıp rüzgârı ve kabaran dalgaları azarladı. fırtına dindi ve ortalık sütliman oldu.

    25 isa öğrencilerine, "nerede imanınız?" dedi. korku ve şaşkınlık içinde kaldılar. birbirlerine, "bu adam kim ki, rüzgâra ve dalgalara bile buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyorlar!" dediler.

    26 celile'nin karşısında bulunan gerasalıların memleketine vardılar.

    27 isa karaya çıkınca, kentten bir adam o'nu karşıladı. cinlere tutsak olan ve uzun zamandan beri giysi giymeyen bu adam evde değil, mezarlık mağaralarda yaşıyordu.

    28 adam isa'yı görünce bir çığlık atıp o'nun önünde yere kapandı. yüksek sesle, "ey isa, yüce tanrı'nın oğlu, benden ne istiyorsun?" dedi. "sana yalvarırım, bana işkence etme!"

    29 çünkü isa, kötü ruha adamın içinden çıkmasını buyurmuştu. cin adamı sık sık etkisi altına alıyordu. adam zincirler ve kösteklerle bağlanıp başına nöbetçi konulduğu halde bağlarını paralıyor ve cin tarafından ıssız yerlere sürülüyordu.

    30 isa ona, "adın ne?" diye sordu. o da, "tümen" cevabını verdi. çünkü onun içine bir sürü cin girmişti.

    31 bunlar, dipsiz derinliklere gitmelerini buyurmasın diye isa'ya yalvarıp durdular.

    32 orada, dağın yamacında otlamakta olan büyük bir domuz sürüsü vardı. cinler, domuzların içine girmelerine izin vermesi için isa'ya yalvardılar. o da onlara izin verdi.

    33 adamdan çıkan cinler domuzların içine girdiler. sürü dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.

    34 domuzları güdenler olup biteni görünce kaçtılar, kentte ve köylerde olayın haberini yaydılar.

    35 bunun üzerine halk, olup biteni görmeye çıktı. isa'nın yanına geldikleri zaman, cinlerden kurtulmuş olan adamı giyinmiş ve aklı başına gelmiş olarak isa'nın ayakları dibinde oturmuş buldular ve korktular.

    36 olayı görenler, cinlere tutsak olan adamın nasıl kurtulduğunu halka anlattılar.

    37 o zaman gerasa yöresinden gelmiş olan tüm kalabalık büyük bir korkuya kapılarak isa'nın yanlarından ayrılmasını rica ettiler. o da geri dönmek üzere kayığa bindi.

    38-39 cinlerden kurtulmuş olan adam isa'nın yanında kalmak için o'na yalvardı. ama isa, "evine dön, tanrı'nın senin için neler yaptığını anlat" diyerek onu salıverdi. adam da gitti, isa'nın kendisi için neler yaptığını bütün kentte duyurdu.

    40 karşı yakaya dönen isa'yı halk sevinçle karşıladı. çünkü herkes o'nu bekliyordu.

    41 o sırada, havra yöneticisi olan yair adında bir adam gelip isa'nın ayaklarına kapandı, evine gelmesi için yalvardı.

    42 çünkü on iki yaşlarında olan biricik kızı ölmek üzereydi. isa oraya giderken kalabalık o'nu her yandan sıkıştırıyordu.

    43 on iki yıldır kanaması olan bir kadın da oradaydı. varını yoğunu hekimlere harcamıştı; ama hiçbiri onu iyileştirememişti.

    44 isa'nın arkasından yetişip giysisinin eteğine dokundu ve o anda kanaması kesildi.

    45 isa, "bana kim dokundu?" dedi. herkes inkâr ederken petrus, "efendimiz, kalabalık seni çepeçevre sarmış sıkıştırıyor" dedi.

    46 ama isa, "birisi bana dokundu" dedi. "içimden bir gücün akıp gittiğini hissettim."

    47 yaptığını gizleyemeyeceğini anlayan kadın titreyerek geldi, isa'nın ayaklarına kapandı. bütün halkın önünde, o'na neden dokunduğunu ve o anda nasıl iyileştiğini anlattı.

    48 isa ona, "kızım" dedi, "imanın seni kurtardı. esenlikle git."

    49 isa daha konuşurken havra yöneticisinin evinden biri geldi. yöneticiye, "kızın öldü" dedi, "artık öğretmeni rahatsız etme."

    50 isa bunu duyunca havra yöneticisine şöyle dedi: "korkma, sadece iman et, kızın kurtulacak."

    51 isa eve gelince petrus, yuhanna, yakup ve kızın annesi babası dışında hiç kimsenin kendisiyle birlikte içeri girmesine izin vermedi.

    52 herkes kız için ağlıyor, dövünüyordu. isa, "ağlamayın" dedi, "kız ölmedi, sadece uyuyor."

    53 kızın öldüğünü bildikleri için isa'yla alay ettiler.

    54 o ise kızın elinden tutarak, "kızım, kalk!" diye seslendi.

    55 ruhu yeniden bedenine dönen kız hemen ayağa kalktı. isa, kıza yiyecek bir şey verilmesini buyurdu.

    56 kızın annesi babası şaşkınlık içindeydiler. ama isa, olanları hiç kimseye anlatmamaları için onları uyardı.

    9

    isa, onikileri yanına çağırarak onlara tüm cinleri kovmak ve hastalıkları iyileştirmek için güç ve yetki verdi.

    2 sonra onları tanrı'nın egemenliğini duyurmaya ve hastaları iyileştirmeye gönderdi.

    3 onlara şöyle dedi: "yolculuk için yanınıza hiçbir şey almayın

    ne değnek, ne torba, ne ekmek, ne para, ne de yedek mintan.

    4 hangi eve girerseniz, kentten ayrılıncaya dek orada kalın.

    5 sizi kabul etmeyenler olursa, kentten ayrılırken onlara uyarı olsun diye ayaklarınızın tozunu silkin."

    6 onlar da yola çıktılar, her yerde müjde'yi yayarak ve hastaları iyileştirerek köy köy dolaştılar.

    7-8 bölgenin kralı hirodes bütün bu olanları duyunca şaşkına döndü. çünkü bazıları yahya'nın ölümden dirildiğini, bazıları ilyas'ın göründüğünü, daha başkaları ise eski peygamberlerden birinin dirildiğini söylüyordu.

    9 hirodes, "yahya'nın başını ben kestirdim. şimdi kendisiyle ilgili böyle haberler duyduğum bu adam kim?" diyor ve isa'yı görmenin bir yolunu arıyordu.

    10 elçiler geri dönünce, yaptıkları her şeyi isa'ya anlattılar. sonra isa yalnızca onları yanına alıp beytsayda denilen bir kente çekildi.

    11 bunu öğrenen halk o'nun ardından gitti. isa onları ilgiyle karşıladı, kendilerine tanrı'nın egemenliğinden söz etti ve şifaya ihtiyacı olanları iyileştirdi.

    12 günbatımına doğru onikiler gelip o'na, "halkı salıver de çevredeki köylere ve çiftliklere gidip kendilerine barınak ve yiyecek bulsunlar. çünkü burada ıssız bir yerdeyiz" dediler.

    13 o ise kendilerine, "onlara siz yiyecek verin" dedi. "beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok" dediler. "yoksa biz mi gidip bütün bu halk için yiyecek alalım?"

    14 orada yaklaşık beş bin erkek vardı. isa öğrencilerine, "halkı yaklaşık ellişer kişilik kümeler halinde yere oturtun" dedi.

    15 öğrenciler öyle yapıp herkesi yere oturttular.

    16 isa, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı; sonra bunları böldü ve halka dağıtmaları için öğrencilerine verdi.

    17 herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu yemek artığı toplandı.

    18 bir gün isa tek başına dua ediyordu, öğrencileri de yanındaydı. isa onlara, "halk benim kim olduğumu söylüyor?" diye sordu.

    19 onlar şöyle cevap verdiler: "vaftizci yahya diyorlar. kimi ise ilyas, kimileri de eski peygamberlerden birinin dirilmiş olduğunu söylüyor."

    20 isa onlara, "ya siz" dedi, "ben kimim dersiniz?". petrus, "sen tanrı'nın mesihisin" cevabını verdi.

    21 isa, onları uyararak bunu hiç kimseye söylememelerini buyurdu.

    22 "insanoğlu'nun çok acı çekmesi, ihtiyarlar, başkâhinler ve din bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektir" dedi.

    23 sonra herkese şunları söyledi: "ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin.

    24 canını kurtarmak isteyen onu yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.

    25 insan bütün dünyayı kazanıp da canını yitirirse, canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur?

    26 kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, insanoğlu da kendisinin, babasının ve kutsal meleklerin görkemi içinde geldiğinde o kişiden utanacaktır.

    27 size gerçeği söyleyeyim, burada bulunanlar arasında, tanrı'nın egemenliğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var."

    28 bu sözleri söyledikten yaklaşık sekiz gün sonra isa, yanına petrus, yuhanna ve yakub'u alarak dua etmek üzere dağa çıktı.

    29 isa dua ederken yüzünün görünümü değişti, giysileri şimşek gibi parıldayan bir beyazlığa büründü.

    30-31 o anda görkemli bir şekilde ortalıkta beliren iki kişi isa'yla konuşmaya başladılar. bunlar musa ile ilyas'tı. isa'nın yakında kudüs'te gerçekleşecek olan ayrılışını konuşuyorlardı.

    32 petrus ile yanındakilerin üzerine uyku çökmüştü. ama uykuları iyice dağılınca isa'nın görkemini ve yanında duran iki kişiyi gördüler.

    33 bunlar isa'nın yanından ayrılırken petrus isa'ya, "efendimiz" dedi, "burada bulunmamız ne iyi oldu! üç çardak kuralım: biri sana, biri musa'ya, biri de ilyas'a." aslında ne söylediğinin farkında değildi.

    34 petrus daha bunları söylerken bir bulut gelip onları gölgeledi. bulut onların etrafını sarınca korktular.

    35 buluttan gelen bir ses, "bu benim oğlumdur, seçilmiş olan'dır. o'nu dinleyin!" dedi.

    36 ses kesilince isa'nın tek başına olduğu görüldü. öğrenciler bunu gizli tuttular ve o günlerde hiç kimseye gördüklerinden söz etmediler.

    37 ertesi gün dağdan indikleri zaman, isa'yı büyük bir kalabalık karşıladı.

    38 kalabalığın içinden bir adam, "öğretmenim" diye seslendi, "yalvarırım sana, oğluma bakıver, o benim bir taneciğimdir.

    39 bir ruh onu yakalıyor, o da birdenbire bağırmaya başlıyor. ruh onu, ağzından köpükler akıtana dek şiddetle sarsıyor. yara bere içinde bırakıyor, kendisinden zor ayrılıyor.

    40 ruhu kovmaları için öğrencilerine yalvardım, ama başaramadılar."

    41 isa şöyle karşılık verdi: "ey imansız ve sapmış kuşak! sizinle daha ne kadar kalıp size katlanacağım? oğlunu buraya getir."

    42 çocuk daha isa'ya yaklaşırken cin onu yere vurup şiddetle sarstı. ama isa kötü ruhu azarladı, çocuğu iyileştirerek babasına geri verdi.

    43-44 herkes tanrı'nın büyük gücüne şaşıp kaldı. isa'nın tüm yaptıkları karşısında herkes hayret içindeyken, kendisi öğrencilerine, "siz şu sözlerime iyice kulak verin" dedi. "insanoğlu, insanların eline teslim edilecek."

    45 onlar bu sözü anlamadılar. sözü kavramasınlar diye anlamı kendilerinden gizlenmişti. üstelik isa'ya bu sözle ilgili soru sormaktan korkuyorlardı.

    46 öğrenciler, aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmaya başladılar.

    47-48 akıllarından geçeni bilen isa, küçük bir çocuğu tutup yanına çekti ve onlara şöyle dedi: "bu çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur. aranızda en küçük kim ise, işte en büyük odur."

    49 yuhanna buna karşılık, "efendimiz" dedi, "senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizimle birlikte seni izlemediği için ona engel olmaya çalıştık."

    50 isa, "ona engel olmayın!" dedi. "size karşı olmayan, sizden yanadır."

    51 göğe alınacağı gün yaklaşınca isa, kararlı adımlarla kudüs'e doğru yola çıktı.

    52 kendi önünden haberciler gönderdi. bunlar, kendisi için hazırlık yapmak üzere gidip samiriyelilere ait bir köye girdiler.

    53 ama samiriyeliler kudüs'e gitmekte olan isa'yı kabul etmediler.

    54 öğrencilerden yakup'la yuhanna bunu görünce, "rab, bunları yok etmek için bir buyrukla gökten ateş yağdırmamızı ister misin?" dediler.

    55 ama isa dönüp onları azarladı.

    56 sonra başka bir köye gittiler.

    57 yolda giderlerken bir adam isa'ya, "nereye gidersen, ben senin ardından geleceğim" dedi.

    58 isa ona, "tilkilerin ini, gökte uçan kuşların yuvası var, ama insanoğlu'nun başını yaslayacak bir yeri yok" dedi.

    59 bir başkasına, "ardımdan gel" dedi. adam ise, "izin ver de önce gidip babamı gömeyim" dedi.

    60 isa ona şöyle dedi: "ölüleri bırak, kendi ölülerini kendileri gömsünler. sen gidip, tanrı'nın egemenliğini duyur."

    61 bir başkası, "rab" dedi, "senin ardından geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle vedalaşayım."

    62 isa ona, "sabana el atıp da geriye bakan hiç kimse tanrı'nın egemenliğine layık değildir" dedi.

    10

    bu olaylardan sonra rab yetmiş kişi daha görevlendirdi. bunları ikişer ikişer, kendisinin gideceği her kente, her yere kendi önünden gönderdi.

    2 onlara şöyle dedi: "ürün bol, ama işçi az. bu nedenle, ürünün sahibi olan rab'be yalvarın da, ürününü kaldıracak işçiler göndersin.

    3 haydi gidin! işte, kurtların arasına kuzular gibi gönderiyorum sizi.

    4 yanınızda ne kese, ne torba, ne de çarık taşıyın. yolda hiç kimseyle selamlaşmayın.

    5 hangi eve girerseniz, önce, 'bu eve esenlik olsun!' deyin.

    6 orada esenliksever biri varsa, dilediğiniz esenlik onun üzerinde kalacak; yoksa, size dönecektir.

    7 girdiğiniz evde kalın, size ne verirlerse onu yiyip için. çünkü işçi kendi ücretini hak eder. evden eve taşınmayın.

    8 "bir kente girdiğinizde sizi kabul ederlerse, önünüze konulanı yiyin.

    9 orada bulunan hastaları iyileştirin ve kendilerine, 'tanrı'nın egemenliği size yaklaştı' deyin.

    10-11 ama bir kente girdiğinizde sizi kabul etmezlerse, o kentin caddelerine çıkıp şöyle deyin: 'kentinizde ayaklarımıza yapışan tozları bile size karşı siliyoruz. yine de şunu bilin ki, tanrı'nın egemenliği yaklaştı.'

    12 size şunu söyleyeyim, yargı günü, sodom kentinin hali, o kentin halinden daha dayanılır olacak.

    13 "vay haline, ey horazin! vay haline, ey beytsayda! sizlerde yapılan mucizeler sur ve sayda'da yapılmış olsaydı, onlar çoktan çulla örtünüp kül içinde oturarak tövbe etmiş olurlardı.

    14 ama yargı günü sur ve sayda'nın hali, sizinkinden daha dayanılır olacak.

    15 ya sen, ey kefernahum, göğe mi çıkarılacaksın? hayır, sen ta ölüler diyarına kadar ineceksin!

    16 "sizi dinleyen, beni dinlemiş olur; sizi reddeden, beni reddetmiş olur. beni reddeden de beni göndereni reddetmiş olur."

    17 yetmişler sevinç içinde döndüler. "rab" dediler, "senin adını andığımızda cinler bile bize boyun eğiyorlar."

    18 isa onlara şöyle dedi: "şeytan'ın gökten yıldırım gibi düştüğünü gördüm.

    19 işte ben size, yılanları ve akrepleri ayak altında ezmek ve düşmanın bütün gücünü alt etmek için yetki verdim. hiçbir şey size zarar vermeyecektir.

    20 bununla birlikte, ruhların size boyun eğmesine sevinmeyin, adlarınızın gökte yazılmış olmasına sevinin."

    21 o anda isa kutsal ruh'un etkisiyle coşarak şöyle dedi: "baba, göğün ve yerin rabbi! bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim. evet baba, bunun böyle olması senin isteğindi.

    22 "babam her şeyi bana emanet etti. oğul'un kim olduğunu baba'dan başka kimse bilmez. baba'nın kim olduğunu da oğul ve oğul'un o'nu tanıtmayı dilediği kişilerden başkası bilmez."

    23 sonra öğrencilerine dönüp özel olarak şöyle dedi: "sizin gördüklerinizi gören gözlere ne mutlu!

    24 size şunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice krallar sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler."

    25 bir kutsal yasa uzmanı isa'yı sınamak amacıyla gelip şöyle dedi: "öğretmenim, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?"

    26 isa ona, "kutsal yasa'da ne yazılmıştır?" diye sordu. "orada ne okursun?"

    27 adam şöyle karşılık verdi: "tanrın olan rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla sev. komşunu da kendin gibi sev."

    28 isa ona, "doğru cevap verdin" dedi. "bunu yap ve yaşayacaksın."

    29 oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek isa'ya, "peki, komşum kim?" dedi.

    30 isa şöyle cevap verdi: "adamın biri kudüs'ten eriha'ya inerken haydutların eline düşmüş. onu soyup dövmüşler ve yarı ölü halde bırakıp gitmişler.

    31 bir rastlantı olarak o yoldan bir kâhin geçiyormuş. adamı görünce yolun öbür tarafından geçip gitmiş.

    32 bir levili de o yere varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitmiş.

    33 o yoldan geçen bir samiriyeli ise adamın bulunduğu yere gelip onu görünce, yüreği sızlamış.

    34 adamın yanına gitmiş, yaralarının üzerine yağla şarap dökerek onları sarmış. sonra adamı kendi hayvanına bindirip bir hana götürmüş ve onunla ilgilenmiş.

    35 ertesi gün iki dinar çıkararak hancıya vermiş. 'ona iyi bak' demiş, 'bundan fazla ne harcarsan, dönüşümde sana öderim.'

    36 "sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen adama komşuluk yapmış?"

    37 yasa uzmanı, "ona acıyıp yardım eden" dedi. isa ona, "git, sen de öyle yap" dedi.

    38 isa, öğrencileriyle birlikte yola devam edip bir köye girdi. marta adında bir kadın isa'yı evinde konuk etti.

    39 marta'nın meryem adındaki kızkardeşi, rab'bin ayakları dibine oturmuş o'nun konuşmasını dinliyordu.

    40 marta ise işlerinin çokluğundan ötürü telaş içindeydi. isa'nın yanına gelerek, "rab" dedi, "kardeşimin beni hizmet işlerinde yalnız bırakmasına aldırmıyor musun? ona söyle de bana yardım etsin."

    41 rab ona şu karşılığı verdi: "marta, marta, sen çok şey için kaygılanıp telaşlanıyorsun.

    42 oysa gerekli olan tek bir şey var. meryem iyi olanı seçmiştir ve bu kendisinden alınmayacaktır."

    11

    isa bir yerde dua ediyordu. duasını bitirince öğrencilerinden biri o'na, "rab" dedi, "yahya'nın kendi öğrencilerine öğrettiği gibi sen de bize dua etmesini öğret."

    2 isa onlara dedi ki, "dua ettiğiniz zaman şöyle deyin: 'baba, adın kutsal kılınsın. egemenliğin gelsin.

    3 her gün bize gündelik ekmeğimizi ver.

    4 günahlarımızı bağışla. çünkü biz de bize karşı suç işleyen herkesi bağışlıyoruz. ayartılmamıza izin verme.'"

    5-7 sonra onlara şöyle dedi: "sizlerden birinin bir arkadaşı olur da gece yarısı ona gidip, 'dostum, bana üç ekmek ödünç ver. dostlarımdan biri yoldan geldi, onun önüne koyacak bir şeyim yok' derse, öbürü içerden, 'beni rahatsız etme! kapı artık kapandı, çocuklarım da yanımda yatıyor. kalkıp sana bir şey veremem' diye cevap verir mi hiç?

    8 size şunu söyleyeyim, arkadaşlık gereği kalkıp ona istediğini vermese bile, adamın yüzsüzlüğünden ötürü kalkar, ihtiyacı neyse ona verir.

    9 "ben size şunu söyleyeyim: dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır.

    10 çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapıyı çalana kapı açılır.

    11 "aranızda hangi baba, ekmek isteyen oğluna taş verir? ya da balık ister de ona balık yerine yılan verir?

    12 ya da yumurta ister de ona akrep verir?

    13 sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, gökteki baba'nın, kendisinden dileyenlere kutsal ruh'u vereceği çok daha kesin değil mi?"

    14 isa adamın birinden dilsiz bir cini kovuyordu. cin çıkınca adamın dili çözüldü. halk hayret içinde kaldı.

    15 ama içlerinden bazıları, "cinleri, cinlerin reisi beelzebub'un gücüyle kovuyor" dediler.

    16 bazıları ise o'nu sınamak amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.

    17 onların ne düşündüğünü bilen isa şöyle dedi: "kendi içinde bölünmüş her ülke yıkıma uğrar, kendi içinde bölünmüş her ev yıkılır.

    18 şeytan da kendi içinde bölünmüşse, onun egemenliği nasıl ayakta kalabilir? siz, benim beelzebub'un gücüyle cinleri kovduğumu söylüyorsunuz.

    19 eğer ben cinleri beelzebub'un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin gücüyle kovuyorlar? sizi bu durumda kendi adamlarınız yargılayacak.

    20 ama ben cinleri tanrı'nın eliyle kovuyorsam, tanrı'nın egemenliği üzerinize gelmiş demektir.

    21 "tepeden tırnağa silahlanmış güçlü bir adam kendi evini koruduğu sürece, malları güvenlik içinde olur.

    22 ne var ki, ondan daha güçlü biri saldırıp onu alt edince, güvendiği bütün silahları elinden alır ve mallarını yağmalayarak bölüştürür.

    23 benden yana olmayan bana karşıdır, benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir.

    24 "kötü ruh kişinin içinden çıkınca kurak yerlerde dolanıp rahatı arar. bulamayınca da, 'çıkmış olduğum kendi evime döneyim' der.

    25 eve gelince orayı süpürülmüş ve düzeltilmiş bulur.

    26 bunun üzerine gider, kendisinden kötü yedi ruh daha alır ve eve girip yerleşirler. böylece o kişinin son durumu ilkinden beter olur."

    27 isa bu sözleri söylerken kalabalığın içinden bir kadın o'na, "ne mutlu seni taşımış olan rahme, seni emzirmiş olan memelere!" diye seslendi.

    28 isa, "daha doğrusu, ne mutlu tanrı'nın sözünü dinleyip uygulayanlara!" dedi.

    29 çevredeki kalabalık büyürken isa konuşmaya başladı. "şimdiki kuşak kötü bir kuşak" dedi. "doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona yunus'un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek.

    30 yunus nasıl ninova halkına bir belirti olduysa, insanoğlu da bu kuşak için öyle olacaktır.

    31 güney kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. çünkü kraliçe, süleyman'ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti. ve işte süleyman'dan daha büyüğü buradadır.

    32 ninova halkı, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. çünkü ninovalılar, yunus'un çağrısı üzerine tövbe ettiler. ve işte yunus'tan daha büyüğü buradadır.

    33 "hiç kimse kandil yakıp onu mahzene ya da tahıl ölçeğinin altına koymaz. tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar.

    34 bedenin ışığı gözdür. gözün sağlamsa, tüm bedenin de aydınlık olur. gözün bozuksa, bedenin de karanlık olur.

    35 öyleyse dikkat et, içindeki 'ışık' karanlık olmasın.

    36 eğer bütün bedenin aydınlık olur da hiçbir tarafı karanlık olmazsa, kandilin seni ışınlarıyla aydınlattığı zamanki gibi, tüm bedenin aydınlık olur."

    37 isa konuşmasını bitirince bir ferisi o'nu evine yemeğe çağırdı. o da içeri girerek sofraya oturdu.

    38 isa'nın yemekten önce yıkanmadığını gören ferisi şaştı.

    39 rab ona şöyle dedi: "siz ferisiler, bardağın ve tabağın dışını temizlersiniz, ama içiniz açgözlülük ve kötülükle doludur.

    40 behey akılsızlar! dışı yapanla içi yapan aynı değil mi?

    41 siz kaplarınızın içindekini sadaka olarak verin, o zaman sizin için her şey temiz olur.

    42 "ama vay halinize, ey ferisiler! siz nanenin, sedef otunun ve her tür sebzenin ondalığını verirsiniz de, adaleti ve tanrı sevgisini ihmal edersiniz. ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi.

    43 vay halinize, ey ferisiler! havralarda en seçkin yerlere kurulmaya, meydanlarda selamlanmaya bayılırsınız.

    44 vay halinize! insanların, farkında olmadan üzerlerinde gezindiği belirsiz mezarlara benziyorsunuz."

    45 kutsal yasa uzmanlarından biri söz alıp isa'ya, "öğretmenim, bunları söylemekle bize de hakaret etmiş oluyorsun" dedi.

    46 isa, "sizin de vay halinize, ey yasa uzmanları!" dedi. "insanlara taşınması güç yükler yüklersiniz, kendiniz ise bu yükleri kaldırmak için bir tek parmağınızı kıpırdatmazsınız.

    47 vay halinize! peygamberlerin türbelerini yaparsınız, oysa onları sizin atalarınız öldürmüştür.

    48 böylelikle atalarınızın yaptıklarına tanıklık ederek bunları onaylamış oluyorsunuz. çünkü onlar peygamberleri öldürdüler, siz de türbelerini yapıyorsunuz.

    49 işte bunun için tanrı'nın bilgeliği şöyle demiştir: 'ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.'

    50-51 böylece bu kuşak, habil'in kanından tutun da, sunakla tapınak arasında öldürülen zekeriya'nın kanına değin, dünyanın kuruluşundan beri akıtılan tüm peygamberlerin kanından sorumlu tutulacaktır. evet, size söylüyorum, bu kuşak sorumlu tutulacaktır.

    52 vay halinize, ey yasa uzmanları! bilgi kapısının anahtarını alıp götürdünüz. kendiniz bu kapıdan girmediniz, girmek isteyenlere de engel oldunuz."

    53 isa oradan ayrılınca, din bilginleriyle ferisiler o'nu şiddetle sıkıştırarak birçok konuda ağzını aramaya başladılar.

    54 ağzından çıkacak bir sözle o'nu tuzağa düşürmek için fırsat kolluyorlardı.

    12

    o sırada halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine toplanmıştı. isa önce kendi öğrencilerine şunları söylemeye başladı: "ferisilerin mayasından

    yani, ikiyüzlülükten

    kaçının.

    2 örtülü olup da açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur.

    3 bunun için karanlıkta söylediğiniz her söz gün ışığında duyulacak, kapalı kapılar ardında fısıldadıklarınız damlardan duyurulacaktır.

    4 "siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın.

    5 kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan tanrı'dan korkun. evet, size söylüyorum, o'ndan korkun.

    6 beş serçe kuşu iki meteliğe satılmıyor mu? ama bunlardan bir teki bile tanrı katında unutulmuş değildir.

    7 nitekim başınızdaki saçlar bile hep sayılıdır. korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.

    8 "size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, insanoğlu da tanrı'nın melekleri önünde açıkça kabul edecek.

    9 ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse, kendisi de tanrı'nın melekleri önünde inkâr edilecek.

    10 insanoğlu'na karşı bir söz söyleyen herkes bağışlanacak. oysa kutsal ruh'a küfreden bağışlanmayacaktır.

    11 "sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve yetkililerin önüne çıkardıkları zaman, 'kendimizi neyle, nasıl savunacağız?' ya da, 'ne söyleyeceğiz?' diye kaygılanmayın.

    12 kutsal ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini öğretecek."

    13 kalabalığın içinden biri isa'ya, "öğretmenim, kardeşime söyle de mirası benimle paylaşsın" dedi.

    14 isa ona şöyle dedi: "behey adam! kim beni üzerinizde yargıç ya da hakem yaptı?"

    15 sonra onlara, "dikkatli olun!" dedi. "her türlü açgözlülükten sakının. çünkü insanın yaşamı, malının çokluğundan ibaret değildir."

    16 isa onlara şu benzetmeyi anlattı: "zengin bir adamın toprakları bol ürün vermiş.

    17 adam kendi kendine, 'ne yapmalıyım? ürünlerimi koyacak yerim yok' diye düşünmüş.

    18 sonra, 'şöyle yapacağım' demiş. 'ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıllarımı ve mallarımı oraya yığacağım.

    19 ve kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar birikmiş bol malın var. rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.'

    20 "ama tanrı ona, 'behey akılsız!' demiş. 'bu gece canın senden istenecek. hazırladığın bu şeyler kime kalacak?'

    21 "kendisi için servet biriktiren, ama tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur."

    22 isa öğrencilerine şöyle dedi: "bu nedenle size şunu söylüyorum: 'ne yiyeceğiz?' diye canınız için, ya da 'ne giyeceğiz?' diye bedeniniz için kaygılanmayın.

    23 can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir.

    24 kargalara bakın! ne eker, ne biçerler; ne kilerleri, ne ambarları vardır. tanrı yine de onları doyurur. sizler kuşlardan ne kadar daha değerlisiniz!

    25 hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?

    26 bu küçücük işe bile gücünüz yetmediğine göre, öbür konularda neden kaygılanıyorsunuz?

    27 "zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. ama size şunu söyleyeyim, tüm görkemine rağmen süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.

    28 bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren tanrı'nın sizi de giydireceği ne kadar daha kesindir, ey imanı kıt olanlar!

    29 'ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?' diye düşünüp tasalanmayın.

    30 dünya ulusları hep bu şeylerin peşinden giderler. oysa babanız, bunları gereksindiğinizi bilir.

    31 siz o'nun egemenliğinin ardından gidin, o zaman size bunlar da verilecektir.

    32 "korkma, ey küçük sürü! çünkü babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü.

    33 mallarınızı satın, sadaka olarak verin. kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer.

    34 hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacak."

    35 "kuşaklarınız belinizde bağlı ve kandilleriniz yanar durumda hazır olun.

    36 düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı anda ona hemen açmaya hazır bekleyenler gibi olun.

    37 efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! size doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek.

    38 efendi ister gecenin ikinci, ister üçüncü nöbetinde gelsin, uyanık bulacağı kölelere ne mutlu!

    39 ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez.

    40 siz de hazır olun. çünkü insanoğlu, ummadığınız bir saatte gelecektir."

    41 petrus, "rab" dedi, "bu benzetmeyi bizim için mi anlatıyorsun, yoksa herkes için mi?"

    42 rab da şöyle dedi: "efendinin, uşaklarına yemek paylarını vaktinde vermek için üzerlerinde yetkili kılacağı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir?

    43 efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu!

    44 size gerçeği söyleyeyim, efendisi onu tüm malının üzerinde yetkili kılacak.

    45-46 ama o köle kendi kendine, 'efendim gelmekte gecikiyor' derse ve kadın erkek diğer hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle cezalandıracak ve imansızlarla bir tutacaktır.

    47 "efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek.

    48 oysa bilmeden köteği hak eden davranışlarda bulunan, az dayak yiyecek. kime çok verilmişse, ondan çok istenecek. kime çok şey emanet edilmişse, kendisinden daha fazlası istenecektir.

    49 "ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. keşke bu ateş daha şimdiden alevlenmiş olsaydı!

    50 katlanmam gereken bir vaftiz var. bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da sıkıntı çekiyorum!

    51 yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? size hayır diyorum, ben ayrılık getirmeye geldim.

    52 bundan böyle bir evde beş kişi, ikiye karşı üç, üçe karşı iki bölünmüş olacak.

    53 baba oğluna karşı, oğul babasına karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı, kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı olacaktır."

    54 isa halka şunları da söyledi: "batıda bir bulutun yükseldiğini görünce siz hemen, 'sağanak geliyor' diyorsunuz, ve öyle oluyor.

    55 yelin güneyden estiğini görünce, 'çok sıcak olacak' diyorsunuz, ve öyle oluyor.

    56 sizi ikiyüzlüler! yeryüzünün ve gökyüzünün görünümünden bir anlam çıkarabiliyorsunuz da, şimdiki vaktin anlamını nasıl oluyor da çıkaramıyorsunuz?

    57 "doğru olanı neden kendiliğinizden ayırt etmiyorsunuz?

    58 sizden davacı olan kişiyle birlikte yargıcın önüne çıkmak üzere daha yolda giderken onunla anlaşmak için elinizden geleni yapın. yoksa o sizi yargıcın önüne sürükler, yargıç gardiyanın eline verir, gardiyan da sizi hapse atar.

    59 size şunu söyleyeyim, son kuruşu ödemedikçe oradan asla çıkamazsınız."

    13

    o sırada bazı kişiler gelip isa'ya bir haber getirdiler. pilatus'un nasıl bazı celilelileri öldürüp kanlarını kendi kestikleri kurbanların kanına kattığını anlattılar.

    2 isa onlara şöyle karşılık verdi: "böyle acı çeken bu celilelilerin, diğer bütün celilelilerden daha mı çok günahlı olduğunu sanıyorsunuz?

    3 size hayır diyorum. ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız.

    4 ya da, şiloha'daki kule üzerlerine yıkılınca ölen o on sekiz kişinin, kudüs'te yaşayan diğer insanların hepsinden daha mı çok suçlu olduğunu sanıyorsunuz?

    5 size hayır diyorum. ama tövbe etmezseniz, hepiniz böyle mahvolacaksınız."

    6 isa şu benzetmeyi anlattı: "adamın birinin bağında dikilmiş bir incir ağacı varmış. adam gelip ağaçta meyve aramış, ama bulamamış.

    7 bağcıya, 'bak' demiş, 'ben üç yıldır gelip bu incir ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. onu kes. toprağın besinini neden boş yere tüketsin?'

    8 "bağcı, 'efendim' diye karşılık vermiş, 'ağacı bir yıl daha bırak, bu arada ben çevresini kazıp gübreleyeyim.

    9 gelecek yıl meyve verirse, ne âlâ; yok eğer vermezse, onu kesersin.'"

    10 bir sept günü isa, havralardan birinde ders veriyordu.

    11 on sekiz yıldır içinde hastalık ruhu bulunan bir kadın da oradaydı. iki büklüm olmuş, belini hiç doğrultamıyordu.

    12 isa onu görünce yanına çağırdı. "kadın" dedi, "hastalığından kurtuldun."

    13 ellerini kadının üzerine koydu, o da hemen doğruldu ve tanrı'yı yüceltmeye başladı.

    14 isa'nın hastayı sept günü iyileştirmesine kızan havra yöneticisi kalabalığa seslenerek, "çalışmak için altı gün vardır" dedi. "o günler gelip iyileşin, sept günü değil."

    15 rab ona şu karşılığı verdi: "sizi ikiyüzlüler! her biriniz sept günü kendi öküz ya da eşeğini yemlikten çözüp suya götürmez mi?

    16 buna göre, şeytan'ın on sekiz yıldır bağlı tuttuğu, ibrahim'in bir kızı olan bu kadının da sept gününde bu bağdan çözülmesi gerekmez miydi?"

    17 isa'nın bu sözleri, kendisine karşı gelenlerin hepsini utandırdı. bütün kalabalık ise, o'nun yaptığı görkemli işlerin tümüne seviniyordu.

    18 sonra isa şunları söyledi: "tanrı'nın egemenliği neye benzer, onu neye benzeteyim?

    19 tanrı'nın egemenliği, bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal tanesine benzer. tane gelişip ağaç olmuş ve gökte uçan kuşlar ağacın dallarında barınmış."

    20 isa yine, "tanrı'nın egemenliğini neye benzeteyim?" dedi.

    21 "o, bir kadının alıp tüm hamuru kabartmak için üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer."

    22 isa köy kent dolaşıp ders vererek kudüs'e doğru yol alıyordu.

    23-24 biri o'na, "rab" dedi, "kurtulanların sayısı az mı olacak?" isa oradakilere şöyle dedi: "dar kapıdan girmeye gayret edin. size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek.

    25 ev sahibi kalkıp kapıyı kapattı mı, siz dışarıda dikilip, 'rab, kapıyı aç bize!' diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız. "o da size, 'kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum' diye karşılık verecek.

    26 "siz o zaman, 'biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim yollarımızda ders verdin' demeye başlayacaksınız.

    27 "o da size şöyle diyecek: 'kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. çekilin önümden hepiniz, ey kötülük yapanlar!'

    28 "ibrahim'i, ishak'ı, yakub'u ve tüm peygamberleri tanrı'nın egemenliğinde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.

    29 insanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve tanrı'nın egemenliğinde sofraya oturacaklar.

    30 ve işte, sonuncu olan bazıları birinci olacak, birinci olan bazıları da sonuncu olacak."

    31 tam o sırada bazı ferisiler gelip isa'ya, "buradan ayrılıp başka yere git. hirodes seni öldürmek istiyor" dediler.

    32 isa onlara şöyle dedi: "gidin, o tilkiye söyleyin, 'bugün ve yarın cinleri kovup hastaları iyileştireceğim ve üçüncü gün hedefime ulaşacağım.'

    33 yine de bugün, yarın ve öbür gün yoluma devam etmem gerek. çünkü bir peygamberin kudüs'ün dışında ölmesi düşünülemez!

    34 "ey kudüs! peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan kudüs! bir tavuk, civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öylece toplamak istedim, ama siz istemediniz.

    35 işte, eviniz ıssız bırakılacak! size şunu söyleyeyim: 'rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!' diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz."

    14

    bir sept günü isa ferisilerin ileri gelenlerinden birinin evine yemek yemeye gittiğinde, o'nu dikkatle gözlediler.

    2 önünde, vücudu su toplamış bir adam vardı.

    3 isa, kutsal yasa uzmanlarına ve ferisilere, "sept günü bir hastayı iyileştirmek kutsal yasa'ya uygun mudur, değil midir?" diye sordu.

    4 onlar ise ses çıkarmadılar. isa da adamı tutup iyileştirdi ve onu salıverdi.

    5 isa onlara şöyle dedi: "oğlu ya da öküzü kuyuya düşen hangi biriniz, sept günü bile olsa onu hemen oradan çıkarmaz?"

    6 onlar buna hiçbir karşılık veremediler.

    7-9 yemeğe çağrılanların baş köşeleri seçtiğini farkeden isa, onlara şu benzetmeyi anlattı: "biri seni düğüne çağırdığı zaman baş köşeye kurulma. aksi halde, senden daha üstün sayılan biri çağrılmışsa, ikinizi de çağıran kişi sana gelip, 'yerini bu adama ver' diyebilir. sen de o zaman utanç içinde kalkıp en arkaya geçersin.

    10 ama sen çağrıldığın zaman gidip en arkada otur. öyle ki, seni çağıran gelince, 'dostum, daha öne geçmez misin?' desin. o zaman seninle birlikte sofrada oturan herkesin önünde onurlandırılmış olursun.

    11 kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir."

    12 isa kendisini yemeğe çağırmış olana da şöyle dedi: "bir öğlen ya da akşam yemeği verdiğin zaman dost, kardeş, akraba ve zengin komşularını çağırma. yoksa onlar da seni çağırıp karşılığını verirler.

    13 ama bir ziyafet verdiğin zaman yoksulları, kötürümleri, sakatları, körleri çağır.

    14 böylece mutlu olursun. çünkü bunlar sana karşılık verecek durumda değildirler. karşılığı sana, doğru kişiler dirildiği zaman verilecektir."

    15 isa'yla birlikte sofrada oturanlardan biri bu sözleri duyunca o'na, "tanrı'nın egemenliğinde yemek yiyecek olana ne mutlu!" dedi.

    16 isa ona şöyle dedi: "adamın biri büyük bir şölen hazırlayıp birçok konuk çağırmış.

    17 şölen saati gelince davetlilere, 'buyurun, artık her şey hazır' diye haber vermek üzere kölesini göndermiş.

    18 "ne var ki, hepsi anlaşmışçasına özür dilemeye başlamışlar. birincisi ona, 'bir tarla satın aldım, gidip görmem gerek. rica ederim, beni hoş gör' demiş.

    19 "bir başkası, 'beş çift öküz aldım, onları denemeye gidiyorum. rica ederim, beni hoş gör' demiş.

    20 "yine bir başkası, 'yeni evlendim, bu nedenle gelemiyorum' demiş.

    21 "köle geri dönüp durumu efendisine bildirmiş. bunun üzerine ev sahibi öfkelenerek kölesine, 'çabuk ol' demiş, 'çıkıp kentin caddelerini, sokaklarını dolaş; yoksul, kötürüm, kör, sakat olanları al getir.'

    22 "köle, 'efendim, buyruğun yerine getirilmiştir, ama daha yer var' demiş.

    23 "efendisi köleye, 'çıkıp yolları ve çit boylarını dolaş, bulduklarını zorla da gelsinler, evim dolsun' demiş.

    24 'size şunu söyleyeyim, ilk çağrılan o adamlardan hiçbiri benim yemeğimden tatmayacaktır.'"

    25-26 kalabalık halk toplulukları isa'yla birlikte yol alıyordu. isa dönüp onlara şöyle dedi: "biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, benim öğrencim olamaz.

    27 çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, benim öğrencim olamaz.

    28 "aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamlayacak kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı masrafı hesap etmez mi?

    29-30 yoksa temel atıp da işi bitiremezse, durumu gören herkes, 'bu adam inşaata başladı, ama bitiremedi' diyerek onunla eğlenmeye başlar.

    31 "ya da başka bir kralla savaşmaya gidecek olan hangi kral, üzerine yirmi bin askerle yürüyen düşmana on bin askerle karşı koyabilir miyim diye önce oturup bir değerlendirme yapmaz?

    32 eğer karşı koyamayacaksa, öbürü henüz uzaktayken elçiler gönderip barış koşullarını ister.

    33 aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, benim öğrencim olamaz.

    34 "tuz yararlıdır. ama tuz tadını yitirirse, tuzluluğunu tekrar nasıl kazanabilir?

    35 ne toprağa, ne de gübreye yarar; onu çöpe atarlar. işitecek kulağı olan işitsin."

    15

    bütün vergi görevlileriyle günahkârlar isa'yı dinlemek için o'na akın ediyordu.

    2 ferisilerle din bilginleri ise, "bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor" diye söyleniyorlardı.

    3-4 bunun üzerine isa onlara şu benzetmeyi anlattı: "sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi?

    5-6 onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, 'benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!' der.

    7 size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.

    8 "ya da on gümüş parası olan bir kadın bunlardan bir tanesini kaybetse, kandil yakıp evi süpürerek parayı bulana dek her tarafı dikkatle aramaz mı?

    9 parayı bulunca da arkadaşlarını, komşularını çağırıp, 'benimle birlikte sevinin, kaybettiğim parayı buldum!' der.

    10 size şunu söyleyeyim, aynı şekilde tanrı'nın melekleri de tövbe eden bir tek günahkâr için sevinç duyacaklar."

    11 isa, "bir adamın iki oğlu varmış" dedi.

    12 "bunlardan küçüğü babasına, 'baba' demiş, 'malından payıma düşeni ver bana.' baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırmış.

    13 "bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitmiş. orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etmiş.

    14 delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş göstermiş ve o da yokluk çekmeye başlamış.

    15 bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girmiş. adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yollamış.

    16 delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyormuş. ama hiç kimse ona bir şey vermemiş.

    17 "aklı başına gelince şöyle demiş: 'babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum.

    18 kalkıp babamın yanına döneceğim ve ona, baba diyeceğim, tanrı'ya ve sana karşı günah işledim.

    19 ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. beni işçilerinden biri gibi kabul et.'

    20 "böylece kalkıp babasının yanına dönmüş. kendisi daha uzaktayken babası onu görmüş, ona acımış, koşup boynuna sarılmış ve onu öpmüş.

    21 oğlu ona, 'baba' demiş, 'tanrı'ya ve sana karşı günah işledim. ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.'

    22 "babası ise kölelerine, 'çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!' demiş. 'parmağına bir yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!

    23 besili danayı getirip kesin, yiyelim ve eğlenelim.

    24 çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.' böylece eğlenmeye başlamışlar.

    25 "babanın büyük oğlu ise tarladaymış. gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duymuş.

    26 uşaklardan birini yanına çağırıp, 'ne oluyor?' diye sormuş.

    27 "o da ona, 'kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti' demiş.

    28-29 "büyük oğul öfkelenmiş, içeri girmek istememiş. babası dışarı çıkıp ona yalvarmış. ama o, babasına şöyle cevap vermiş: 'bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğleneyim diye hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin.

    30 oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.'

    31 "babası ona, 'oğlum, sen her zaman benim yanımdasın, neyim varsa senindir' demiş.

    32 'ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'"

    16

    isa öğrencilerine şunları da anlattı: "zengin bir adamın bir kâhyası varmış. kâhya, efendisinin mallarını çarçur ediyor diye efendisine ihbar edilmiş.

    2 efendisi kâhyayı çağırıp ona, 'nedir bu senin hakkında duyduklarım? kâhyalığının hesabını ver. çünkü sen artık kâhyalık edemezsin' demiş.

    3 "kâhya kendi kendine, 'ne yapacağım ben?' demiş. 'efendim kâhyalığı elimden alıyor. toprak kazmaya gücüm yetmez, dilenmekten utanırım.

    4 kâhyalıktan kovulduğum zaman başkaları beni evlerine kabul etsinler diye ne yapacağımı biliyorum.'

    5 "böylelikle efendisine borcu olanların hepsini tek tek yanına çağırmış. birincisine, 'efendime ne kadar borcun var?' demiş.

    6 "adam, 'yüz ölçek zeytinyağı' karşılığını vermiş. "kâhya ona, 'borç senedini al ve hemen otur, elli ölçek diye yaz' demiş.

    7 "sonra bir başkasına, 'senin borcun ne kadar?' demiş. "'yüz ölçek buğday' demiş öteki. "ona da, 'borç senedini al, seksen ölçek diye yaz' demiş.

    8 "efendisi de, dürüst olmayan kâhyayı, akıllıca davrandığı için övmüş. gerçekten bu çağın insanları, kendilerine benzer kişilerle ilişkilerinde, ışıkta yürüyenlerden daha akıllı oluyorlar.

    9 size şunu söyleyeyim, dünyanın aldatıcı servetini kendinize dost edinmek için kullanın ki, bu servet yok olunca sizi sonsuza dek kalacak konutlara kabul etsinler.

    10 "çok küçük bir işte güvenilir olan kişi, büyük işte de güvenilir olur. çok küçük bir işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de dürüst olmaz.

    11 dünyanın aldatıcı serveti konusunda güvenilir değilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder?

    12 başkasının malı konusunda güvenilir değilseniz, kendi malınız olmak üzere size kim bir şey verir?

    13 "hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. siz hem tanrı'ya, hem paraya kulluk edemezsiniz."

    14 parayı seven ferisiler bütün bu sözleri duyunca isa'yla alay etmeye başladılar.

    15 o da onlara şöyle dedi: "siz insanlar önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama tanrı yüreğinizi biliyor. insanların gururlandıkları ne varsa, tanrı'ya iğrenç gelir.

    16 "kutsal yasa ve peygamberlerin devri yahya'nın zamanına dek sürdü. o zamandan bu yana tanrı'nın egemenliği müjdeleniyor ve herkes oraya zorla girmeye çalışıyor.

    17 gök ve yerin ortadan kalkması, kutsal yasa'nın ufacık bir noktasının yok olmasından daha kolaydır.

    18 "karısını boşayıp başkasıyla evlenen her adam zina etmiş olur. kocasından boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.

    19 "zengin bir adam varmış. mor renkli ve ince ketenden giysiler giyer, bolluk içinde her gün eğlenirmiş.

    20-21 buna karşılık, her tarafı yara içinde olup bu zenginin kapısının önüne bırakılan lazar adında yoksul bir adam, zenginin sofrasından düşen kırıntılarla karnını doyurmaya can atarmış. bir yandan da köpekler gelip onun yaralarını yalarmış.

    22 "bir gün yoksul adam ölmüş, melekler onu alıp ibrahim'in yanına götürmüşler. sonra zengin adam da ölmüş ve gömülmüş.

    23 ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam başını kaldırıp uzakta ibrahim'i ve onun yanında lazar'ı görmüş.

    24 'ey babamız ibrahim, acı bana!' diye seslenmiş. 'lazar'ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. bu alevlerin içinde azap çekiyorum.'

    25 "ibrahim, 'oğlum' demiş, 'yaşamın boyunca senin iyilik payını, lazar'ın da kötülük payını aldığını unutma. şimdiyse o burada teselli ediliyor, sen de azap çekiyorsun.

    26 üstelik, sizinle bizim aramıza öyle büyük bir uçurum yerleştirilmiştir ki, ne buradan size geçmek isteyenler geçebilir, ne de oradan kimse bize geçebilir.'

    27 "zengin adam şöyle demiş: 'öyleyse baba, sana rica ederim, lazar'ı babamın evine gönder.

    28 çünkü beş kardeşim var. lazar onları uyarsın ki, onlar da bu ıstırap yerine düşmesinler.'

    29 "ibrahim, 'onlarda musa'nın ve peygamberlerin sözleri var, onları dinlesinler' demiş.

    30 "zengin adam, 'hayır, ibrahim baba, dinlemezler!' demiş. 'ancak ölüler arasından biri onlara giderse, tövbe ederler.'

    31 "ibrahim ona, 'eğer musa ile peygamberleri dinlemezlerse, ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar' demiş."

    17

    isa öğrencilerine şöyle dedi: "insanı günaha düşüren tuzakların olması kaçınılmazdır. ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline!

    2 böyle bir kişi bu küçüklerden birini günaha düşüreceğine, boynuna bir değirmen taşı asılıp denize atılsa, kendisi için daha iyi olur.

    3 yaşayışınıza dikkat edin! kardeşiniz günah işlerse, onu azarlayın; tövbe ederse, bağışlayın.

    4 günde yedi kez size karşı günah işler ve yedi kez size geri gelip, 'tövbe ediyorum' derse, onu bağışlayın."

    5 elçiler rab'be, "imanımızı artır!" dediler.

    6 rab şöyle dedi: "bir hardal tanesi kadar imanınız olsa, şu dut ağacına, 'kökünden sökül ve denizin içine dikil' dersiniz ve o da sözünüzü dinler.

    7 "hangi birinizin çift süren ya da çobanlık eden bir kölesi olur da, tarladan dönüşünde ona, 'çabuk gel, sofraya otur' der?

    8 tersine ona, 'yemeğimi hazırla, kuşağını bağla ve ben yiyip içerken bana hizmet et. ondan sonra da sen yiyip içersin' demez mi?

    9 kendisine verdiği buyrukları yerine getirdi diye köleye teşekkür eder mi hiç?

    10 siz de böylece, size verilen buyrukların hepsini yerine getirdikten sonra, 'biz değersiz kullarız; sadece yapmamız gerekeni yaptık' deyin."

    11 kudüs'e doğru yoluna devam eden isa, samiriye ile celile arasındaki sınır bölgesinden geçiyordu.

    12-13 köyün birine girdiği sırada, cüzamlı on adam o'nu karşıladı. bunlar uzakta durarak, "isa, efendimiz, acı halimize!" diye seslendiler.

    14 isa onları görünce, "gidin, kâhinlere görünün" dedi. adamlar yolda giderken cüzamdan temizlendiler.

    15-16 onlardan biri, iyileştiğini görünce yüksek sesle tanrı'yı yücelterek geri döndü, yüzüstü isa'nın ayaklarına kapanıp o'na teşekkür etti. bu adam samiriyeliydi.

    17 isa, "iyileşenler on kişi değil miydi?" diye sordu. "diğer dokuzu nerede?

    18 tanrı'yı yüceltmek için bu yabancıdan başka geri dönen olmadı mı?"

    19 sonra adama, "ayağa kalk, git" dedi. "imanın seni kurtardı."

    20 ferisiler isa'ya, "tanrı'nın egemenliği ne zaman gelecek?" diye sordular. isa onlara şöyle cevap verdi: "tanrı'nın egemenliği gözle görülür bir şekilde gelmez.

    21 insanlar da, 'işte burada' ya da, 'işte şurada' demeyecekler. çünkü tanrı'nın egemenliği içinizdedir."

    22 isa öğrencilerine şöyle dedi: "öyle günler gelecek ki, siz insanoğlu'nun günlerinden birini görmeyi özleyeceksiniz, ama görmeyeceksiniz.

    23 insanlar size, 'işte orada', 'işte burada' diyecekler. gitmeyin, onların arkasından koşmayın.

    24 şimşek çakıp göğü bir ucundan öbür ucuna dek nasıl aydınlatırsa, insanoğlu kendi gününde öyle olacaktır.

    25 ama önce o'nun çok acı çekmesi ve bu kuşak tarafından reddedilmesi gerekir.

    26 "nuh'un günlerinde nasıl olduysa, insanoğlu'nun günlerinde de öyle olacak.

    27 nuh'un gemiye bindiği güne dek insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. sonra tufan gelip hepsini yok etti.

    28 lut'un günlerinde de durum aynıydı. insanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı.

    29 ama lut'un sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti.

    30 "insanoğlu'nun ortaya çıkacağı gün durum aynı olacaktır.

    31 o gün damda olan, evdeki eşyalarını almak üzere aşağı inmesin. tarlada olan da geri dönmesin.

    32 lut'un karısını hatırlayın!

    33 canını esirgemek isteyen onu yitirecek. canını yitiren ise onu yaşatacaktır.

    34 size şunu söyleyeyim, o gece aynı yatakta olan iki kişiden biri alınacak, öbürü bırakılacak.

    35-36 birlikte buğday öğüten iki kadından biri alınacak, öbürü bırakılacak.

    37 onlar isa'ya, "bu olaylar nerede olacak, rab?" diye sordular. o da onlara, "leş neredeyse, akbabalar da oraya üşüşecek" dedi.

    18

    isa öğrencilerine, hiç usanmadan, her zaman dua etmeleri gerektiğini belirten şu benzetmeyi anlattı: "kentin birinde tanrı'dan korkmayan, insana saygı duymayan bir yargıç varmış.

    3 yine o kentte bir dul kadın varmış. yargıca sürekli gidip, 'davacı olduğum kişiden hakkımı al' diyormuş.

    4-5 "yargıç bir süre ilgisiz kalmış. ama sonunda kendi kendine, 'ben her ne kadar tanrı'dan korkmaz, insana saygı duymazsam da, bu dul kadın beni rahatsız ettiği için onun hakkını alacağım. yoksa tekrar tekrar gelip beni canımdan bezdirecek' demiş."

    6 rab şöyle devam etti: "adaletsiz yargıcın ne söylediğini duydunuz.

    7 tanrı da, gece gündüz kendisine yakaran seçilmişlerinin hakkını almayacak mı? onları çok bekletecek mi?

    8 size şunu söyleyeyim, onların hakkını tez alacaktır. ama insanoğlu geldiği zaman acaba yeryüzünde iman bulacak mı?"

    9-10 kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere isa şu benzetmeyi anlattı: "biri ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıkmış.

    11 ferisi ayakta dikilip kendi kendine şöyle dua etmiş: 'tanrım, diğer insanlar gibi soyguncu, hak yiyici ve zina edici olmadığım için, hatta şu vergi görevlisi gibi olmadığım için sana şükrederim.

    12 haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.'

    13 "vergi görevlisi ise uzakta durmuş, gözlerini göğe doğru kaldırmak bile istemiyor, ancak göğsünü döverek, 'tanrım, ben günahkâra merhamet et' diyormuş.

    14 "size şunu söyleyeyim, ferisi'den çok, bu adam aklanmış olarak evine dönmüş. çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir."

    15 bazıları isa'ya küçük çocukları da getiriyor, onlara dokunmasını istiyorlardı. bunu gören öğrenciler onları azarladılar.

    16 ama isa çocukları yanına çağırarak, "bırakın, çocuklar bana gelsin, onlara engel olmayın!" dedi. "çünkü tanrı'nın egemenliği böylelerinindir.

    17 size doğrusunu söyleyeyim, tanrı'nın egemenliğini bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla giremez."

    18 ileri gelenlerden biri isa'ya, "iyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu.

    19 isa ona, "bana neden iyi diyorsun?" dedi. "iyi olan tek biri var, o da tanrı'dır.

    20 o'nun buyruklarını biliyorsun: 'zina etme, adam öldürme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, annene babana saygı göster.'"

    21 "bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum" dedi adam.

    22 isa bunu duyunca ona, "hâlâ bir eksiğin var" dedi. "neyin varsa hepsini sat, parasını yoksullara dağıt; böylece göklerde hazinen olur. sonra gel, beni izle."

    23 adam bu sözleri duyunca çok üzüldü. çünkü son derece zengindi.

    24 onun üzüntüsünü gören isa, "varlıklı kişilerin tanrı egemenliğine girmesi ne kadar güç!" dedi.

    25 "nitekim devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin tanrı egemenliğine girmesinden daha kolaydır."

    26 bunu işitenler, "öyleyse kim kurtulabilir?" dediler.

    27 isa, "insanlar için imkânsız olan, tanrı için mümkündür" dedi.

    28 petrus, "bak, biz her şeyimizi bırakıp senin ardından geldik" dedi.

    29-30 isa onlara şöyle dedi: "size doğrusunu söyleyeyim, tanrı'nın egemenliği uğruna evini, karısını, kardeşlerini, anne babasını ya da çocuklarını bırakıp da bu çağda bunların kat kat fazlasına ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur."

    31 isa, onikileri bir yana çekip onlara şöyle dedi: "şimdi kudüs'e gidiyoruz. peygamberlerin insanoğlu'yla ilgili yazdıklarının tümü yerine gelecektir.

    32-33 o, diğer uluslara teslim edilecek. o'nunla alay edecek, o'na hakaret edecekler; üzerine tükürecek ve o'nu kamçılayıp öldürecekler. ne var ki o, üçüncü gün dirilecek."

    34 öğrenciler bu sözlerden hiçbir şey anlamadılar. bu sözlerin anlamı onlardan gizlenmişti ve anlatılanları kavrayamıyorlardı.

    35 isa eriha'ya yaklaşırken kör bir adam yol kenarında oturmuş dileniyordu.

    36 adam oradan geçen kalabalığı duyunca, "ne oluyor?" diye sordu.

    37 ona, "nasıralı isa geçiyor" diye açıklamada bulundular.

    38 o da, "ey davut oğlu isa, halime acı!" diye bağırdı.

    39 önden gidenler onu azarlayarak susturmak istedilerse de o, "ey davut oğlu, halime acı!" diyerek daha çok bağırdı.

    40-41 isa durdu, adamın kendisine getirilmesini buyurdu. adam yaklaşınca isa ona, "senin için ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu. o da, "rab, gözlerim görsün" dedi.

    42 isa ona, "gözlerin görsün" dedi. "imanın seni kurtardı."

    43 adam o anda yeniden görmeye başladı ve tanrı'yı yücelterek isa'nın ardından gitti. bunu gören bütün halk tanrı'ya övgüler sundu.

    19

    isa eriha'ya girmiş kentin içinden geçiyordu.

    2 orada vergi görevlilerinin başı olan, zakay adında zengin bir adam vardı.

    3 isa'nın kim olduğunu görmek istiyor, ama boyu kısa olduğu için kalabalık yüzünden göremiyordu.

    4 isa'yı görebilmek için ileriye koşup bir yabani incir ağacına tırmandı. çünkü isa oradan geçecekti.

    5 isa oraya varınca yukarı bakıp ona, "zakay, çabuk aşağı in!" dedi. "bugün senin evinde kalmam gerek."

    6 zakay hızla aşağı indi ve sevinç içinde isa'yı evine buyur etti.

    7 bunu görenlerin hepsi söylenmeye başladı: "gidip günahkâr birine konuk oldu!" dediler.

    8 ama zakay ayağa kalkıp rab'be şöyle dedi: "rab, işte malımın yarısını yoksullara veriyorum. bir kimseden haksızlıkla bir şey aldımsa, dört katını geri vereceğim."

    9 isa dedi ki, "bu ev bugün kurtuluşa kavuştu. çünkü bu adam da ibrahim'in bir oğludur.

    10 nitekim insanoğlu, kaybolmuş olanı arayıp kurtarmak için geldi."

    11 oradakiler bu sözleri dinlerken isa konuşmasını bir benzetmeyle sürdürdü. çünkü kudüs'e yaklaşmıştı ve onlar, tanrı'nın egemenliğinin hemen ortaya çıkacağını sanıyorlardı.

    12 bu nedenle isa şöyle dedi: "soylu bir adam, kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitmiş.

    13 gitmeden önce kölelerinden onunu çağırıp onlara birer mina vermiş. 'ben dönünceye dek bu paraları işletin' demiş.

    14 "ne var ki, ülkesinin halkı adamdan nefret ediyormuş. arkasından temsilciler göndererek, 'bu adamın üzerimize kral olmasını istemiyoruz' diye haber iletmişler.

    15 "adam kral atanmış olarak geri döndüğünde, parayı vermiş olduğu köleleri çağırtıp ne kazandıklarını öğrenmek istemiş.

    16 birincisi gelmiş, 'efendimiz' demiş, 'senin bir minan on mina daha kazandı.'

    17 "efendisi ona, 'aferin, iyi köle' demiş. 'çok küçük bir işte güvenilir olduğunu gösterdiğin için sen on kent üzerinde yetkili olacaksın.'

    18 "ikincisi gelip, 'efendimiz, senin bir minan beş mina daha kazandı' demiş.

    19 "efendisi ona da, 'sen beş kent üzerinde yetkili olacaksın' demiş.

    20 "bir diğeri gelmiş, 'efendimiz' demiş, 'işte senin minan! onu bir mendile sarıp sakladım.

    21 çünkü senden korktum, sert adamsın; kendinden koymadığını alır, ekmediğini biçersin.'

    22 "efendisi ona, 'ey kötü köle, seni kendi ağzından çıkan sözle yargılayacağım' demiş. 'kendinden koymadığını alan, ekmediğini biçen sert bir adam olduğumu biliyordun ha?

    23 öyleyse neden paramı faizcilere vermedin? ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım.'

    24 "sonra çevrede duranlara, 'elindeki minayı alın, on minası olana verin' demiş.

    25 "ona, 'efendimiz' demişler, 'onun zaten on minası var!'

    26 "o da, 'size şunu söyleyeyim, kimde varsa ona daha çok verilecek. ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak' demiş.

    27 'üzerlerine kral olmamı istemeyen bu düşmanlarıma gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde kılıçtan geçirin!'"

    28 isa, bu sözleri söyledikten sonra önden yürüyerek kudüs'e doğru ilerledi.

    29-30 zeytin dağının yamacında bulunan beytfacı ile beytanya'ya yaklaştığında öğrencilerinden ikisini şu sözlerle köye gönderdi: "karşıdaki köye gidin. köye girince, üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. onu çözüp bana getirin.

    31 biri size, 'onu niçin çözüyorsunuz?' diye sorarsa, 'rab'bin ona ihtiyacı var' dersiniz."

    32 gönderilen öğrenciler gittiler, her şeyi isa'nın kendilerine anlattığı gibi buldular.

    33 sıpayı çözerlerken hayvanın sahipleri onlara, 'sıpayı niye çözüyorsunuz?" dediler.

    34 onlar da, "rab'bin ona ihtiyacı var" karşılığını verdiler.

    35 sıpayı isa'ya getirdiler, üzerine kendi giysilerini atarak isa'yı üstüne bindirdiler.

    36 isa ilerlerken halk, giysilerini yola seriyordu.

    37 isa zeytin dağından aşağı inen yola yaklaştığı sırada, öğrencilerinden oluşan kalabalığın tümü, görmüş oldukları bütün mucizelerden ötürü, sevinç içinde yüksek sesle tanrı'yı övmeye başladılar.

    38 "rab'bin adıyla gelen kral'a övgüler olsun! gökte esenlik, en yücelerde yücelik olsun!" diyorlardı.

    39 kalabalığın içinden bazı ferisiler o'na, "öğretmen, öğrencilerini azarla!" dediler.

    40 isa, "size şunu söyleyeyim, bunlar susacak olsa, taşlar bağıracaktır!" diye karşılık verdi.

    41 isa kudüs'e yaklaşıp kenti görünce orası için ağladı.

    42 "keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin" dedi. "ama bu şimdi senin gözlerinden gizlenmiştir.

    43 senin için öyle günler gelecek ki, düşmanların seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yandan sıkıştıracaklar.

    44 seni ve sende oturan çocuklarını yere çalacak, sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. çünkü tanrı'nın senin yardımına geldiği zamanı farketmedin."

    45 sonra isa tapınağa girerek satıcıları dışarı kovmaya başladı.

    46 onlara, "'benim evim dua evi olacak' diye yazılmıştır. ama siz burayı haydut inine çevirdiniz" dedi.

    47-48 isa her gün tapınakta ders veriyordu. başkâhinler, din bilginleri ve halkın ileri gelenleri ise o'nu yok etmek istiyor, ama bunu nasıl yapacaklarını kestiremiyorlardı. çünkü bütün halk o'nu can kulağıyla dinliyordu.

    20

    o günlerden birinde, isa tapınakta halka ders verip müjde'yi duyururken, başkâhinler ve din bilginleri, ihtiyarlarla birlikte çıkageldiler.

    2 o'na, "söyle bize, bunları hangi yetkiyle yapıyorsun? bu yetkiyi sana kim verdi?" diye sordular.

    3-4 isa onlara şu karşılığı verdi: "ben de size bir soru soracağım. söyleyin bana, yahya'nın vaftiz etme yetkisi tanrı'dan mıydı, insanlardan mıydı?"

    5 bunu aralarında şöyle tartıştılar: "'tanrı'dan' dersek, 'ona niçin inanmadınız?' diyecek.

    6 yok eğer 'insanlardan' dersek, bütün halk bizi taşa tutacak. çünkü yahya'nın peygamber olduğuna inanmışlardır."

    7 "nereden olduğunu bilmiyoruz" cevabını verdiler.

    8 isa da onlara, "ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim" dedi.

    9 isa sözüne devam ederek halka şu benzetmeyi anlattı: "adamın biri bağ dikmiş ve bunu bağcılara kiralayıp uzun bir süre için yolculuğa çıkmış.

    10 mevsimi gelince, bağın ürününden kendisine düşen payı vermeleri için bağcılara bir köle yollamış. ama bağcılar köleyi dövmüş ve eli boş göndermişler.

    11 bağ sahibi başka bir köle daha yollamış. bağcılar onu da dövüp aşağılamış ve eli boş göndermişler.

    12 adam bir üçüncüsünü yollamış, bağcılar onu da yaralayıp kovmuşlar.

    13 "bağın sahibi, 'ne yapsam ki?' demiş. 'sevgili oğlumu göndereyim. belki onu sayarlar.'

    14 "ama bağcılar onu görünce aralarında şöyle konuşmuşlar: 'mirasçı bu; onu öldürelim de miras bize kalsın.'

    15 böylece, onu bağdan dışarı atıp öldürmüşler. "bu durumda bağın sahibi onlara ne yapacak?

    16 gelip o bağcıları yok edecek, bağı da başkalarına verecek." halk bunu duyunca, "tanrı korusun!" dedi.

    17 isa gözlerini onlara dikip şöyle dedi: "öyleyse kutsal yazılardaki şu sözün anlamı nedir? 'yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu.'

    18 o taşın üzerine düşen herkes paramparça olacak, taş da kimin üzerine düşerse onu ezip toz edecek."

    19 isa'nın bu benzetmeyi kendilerine karşı anlattığını farkeden din bilginleriyle başkâhinler o'nu o anda yakalamak istediler, ama halkın tepkisinden korktular.

    20 isa'yı dikkatle gözleyerek o'na, kendilerini doğru kişilermiş gibi gösteren muhbirler gönderdiler. o'nu, söyleyeceği bir sözle tuzağa düşürmek ve böylelikle valinin yetki ve yargısına teslim etmek istiyorlardı.

    21-22 muhbirler o'na, "öğretmenimiz, senin doğru olanı söyleyip öğrettiğini, insanlar arasında ayrım yapmaksızın tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. sezar'a vergi vermemiz kutsal yasa'ya uygun mu, değil mi?" diye sordular.

    23-24 onların hilesini anlayan isa onlara, "bana bir dinar gösterin" dedi. "üzerindeki resim ve yazı kimin?" "sezar'ın" dediler.

    25 o da onlara, "öyleyse sezar'ın hakkını sezar'a, tanrı'nın hakkını da tanrı'ya verin" dedi.

    26 onlar isa'yı, halkın önünde söylediği sözlerle tuzağa düşüremediler. verdiği cevaba şaşarak susup kaldılar.

    27-28 ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen sadukilerden bazıları isa'ya gelip şunu sordular: "öğretmenimiz, musa yazılarında bize şöyle buyurmuştur: 'eğer bir adamın evli olan kardeşi çocuksuz ölürse, o adam ölenin karısını alıp soyunu sürdürsün.'

    29 yedi kardeş vardı. birincisi kendine bir eş aldı, ama çocuksuz öldü.

    30-31 ikincisi de, üçüncüsü de kadını aldılar; ve böylece kardeşlerin yedisi de çocuk bırakmadan öldü.

    32 son olarak kadın da öldü.

    33 buna göre, diriliş günü kadın bunlardan hangisinin karısı olacak? çünkü yedisi de onunla evlendi."

    34 isa onlara şöyle dedi: "bu çağın insanları evlenip evlendirilirler.

    35 ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine erişmeye layık görülenler ne evlenir, ne evlendirilir.

    36 bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. çünkü meleklere benzerler ve dirilişin çocukları olarak tanrı'nın çocuklarıdırlar.

    37 musa bile alevlenen çalıyla ilgili bölümde rab için, 'ibrahim'in tanrısı, ishak'ın tanrısı ve yakub'un tanrısı' deyimini kullanarak ölülerin dirileceğine işaret etmişti.

    38 tanrı ölülerin değil, yaşayanların tanrısıdır. çünkü o'na göre bütün insanlar yaşamaktadır."

    39-40 artık o'na başka soru sormaya cesaret edemeyen din bilginlerinden bazıları, "öğretmenimiz, güzel konuştun" dediler.

    41 isa onlara şöyle dedi: "nasıl oluyor da, 'mesih davud'un oğludur' diyorlar?

    42-43 çünkü davud'un kendisi mezmurlar kitabında şöyle diyor: 'rab rabbime dedi ki, ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur.'

    44 davut o'ndan 'rab' diye söz ettiğine göre, o nasıl davud'un oğlu olur?"

    45-46 bütün halk dinlerken isa öğrencilerine şöyle dedi: "uzun kaftanlar içinde dolaşmaktan hoşlanan, meydanlarda selamlanmaya, havralarda en seçkin yerlere, şölenlerde baş köşelere kurulmaya bayılan din bilginlerinden sakının.

    47 dul kadınların malını mülkünü yiyen, gösteriş için uzun uzun dua eden bu kişilerin cezası daha da ağır olacaktır."

    21

    isa başını kaldırdı ve bağış kutusuna bağışlarını atan zenginleri gördü.

    2-3 fakir bir dul kadının da oraya iki bakır para attığını görünce, "size gerçeği söyleyeyim" dedi, "bu yoksul dul kadın herkesten daha çok verdi.

    4 çünkü bunların hepsi kutuya, zenginliklerinden artanı attılar. bu kadın ise yoksulluğuna rağmen, geçinmek için elinde ne varsa hepsini verdi."

    5-6 bazı kişiler tapınağın nasıl güzel taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz edince isa, "burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" dedi.

    7 onlar da o'na, "peki, öğretmenimiz, bu dediklerin ne zaman olacak? bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?" diye sordular.

    8 isa, "sakın sizi saptırmasınlar" dedi. "birçokları, 'ben o'yum' ve 'zaman yaklaştı' diyerek benim adımla gelecekler. onların ardından gitmeyin.

    9 savaş ve isyan haberleri duyunca korkmayın. önce bunların olması gerek. ama son hemen gelmez."

    10 sonra onlara şöyle dedi: "ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak.

    11 şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak.

    12 "ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp size zulmedecekler. sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. benim adımdan ötürü kralların ve valilerin önüne çıkarılacaksınız.

    13 bu size, tanıklık etme fırsatı olacak.

    14 buna göre kendinizi nasıl savunacağınızı önceden düşünmemekte kararlı olun.

    15 çünkü ben size öyle bir konuşma yeteneği, öyle bir bilgelik vereceğim ki, size karşı çıkanların hiçbiri buna karşı direnemeyecek, bir şey diyemeyecek.

    16 anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler.

    17 benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek.

    18 ne var ki, başınızın saçlarından bir tel bile yok olmayacaktır.

    19 dayanmakla kendinizi kurtaracaksınız.

    20 "kudüs'ün ordular tarafından kuşatıldığını görünce bilin ki, kentin yıkılacağı zaman yaklaşmıştır.

    21 o zaman yahudiye'de olanlar dağlara kaçsınlar, kentte olanlar dışarı çıksınlar, tarlalarda bulunanlar da kente girmesinler.

    22 çünkü o günler, yazılmış olanların tümünün gerçekleşeceği ceza günleridir.

    23 o günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline! çünkü ülkenin üzerine büyük sıkıntı gelecek ve bu halk gazaba uğrayacaktır.

    24 kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak tüm uluslar arasına sürülecekler. kudüs, diğer ulusların dönemleri tamamlanıncaya dek bunların ayakları altında çiğnenecektir.

    25 "güneşte, ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler.

    26 dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacaklar. çünkü göksel güçler sarsılacak.

    27 o zaman insanoğlu'nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

    28 bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. çünkü kurtuluşunuz yakın demektir."

    29 isa onlara şu benzetmeyi anlattı: "incir ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın.

    30 bunların yapraklandığını gördüğünüz zaman yaz mevsiminin pek yakın olduğunu kendiliğinizden anlıyorsunuz.

    31 aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini görünce bilin ki, tanrı'nın egemenliği yakındır.

    32 size doğrusunu söyleyeyim, bütün bunlar olmadan, bu kuşak ortadan kalkmayacak.

    33 gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.

    34-35 "kendinize dikkat edin! yürekleriniz sefahat, sarhoşluk ve bu yaşamın kaygılarıyla ağırlaşmasın. o gün, üzerinize bir tuzak gibi aniden inmesin. çünkü o gün bütün yeryüzünde yaşayan herkesin üzerine gelecektir.

    36 her an uyanık durun, gerçekleşmek üzere olan bütün bu olaylardan kurtulabilmek ve insanoğlu'nun önünde ayakta durabilmek için dua edin."

    37 isa gündüz tapınakta ders veriyor, geceleri ise kentten dışarı çıkıp zeytin dağında sabahlıyordu.

    38 sabah erkenden bütün halk o'nu tapınakta dinlemek için o'na akın ediyordu.

    22

    fısıh denilen mayasız ekmek bayramı yaklaşmıştı.

    2 başkâhinlerle din bilginleri isa'yı ortadan kaldırmak için bir yol arıyor, ama halktan korkuyorlardı.

    3 şeytan, onikilerden biri olup iskariyot diye adlandırılan yahuda'nın yüreğine girdi.

    4 yahuda gitti, başkâhinler ve tapınak koruyucularının komutanlarıyla isa'yı nasıl ele verebileceğini görüştü.

    5 onlar buna sevindiler ve kendisine para vermeye razı oldular.

    6 bunu kabul eden yahuda, kalabalığın olmadığı bir zamanda isa'yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

    7 fısıh kurbanının kesilmesi gereken mayasız ekmek günü geldi.

    8 isa, petrus'la yuhanna'yı şu sözlerle önden gönderdi: "gidin, fısıh yemeğini yiyebilmemiz için hazırlık yapın."

    9 o'na, "nerede hazırlık yapmamızı istersin?" diye sordular.

    10-11 isa onlara, "bakın" dedi, "kente girdiğinizde karşınıza su testisi taşıyan bir adam çıkacak. adamı, gideceği eve kadar izleyin ve evin sahibine şöyle deyin: 'öğretmen, öğrencilerimle birlikte fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede? diye soruyor.'

    12 ev sahibi size, üst katta, döşenmiş büyük bir oda gösterecek. orada hazırlık yapın."

    13 onlar da gittiler, her şeyi isa'nın kendilerine söylemiş olduğu gibi buldular ve fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.

    14-15 yemek saati gelince isa, elçileriyle birlikte sofraya oturdu ve onlara şöyle dedi: "ben acı çekmeden önce bu fısıh yemeğini sizinle birlikte yemeyi çok arzulamıştım.

    16 size şunu söyleyeyim, fısıh yemeğini, tanrı'nın egemenliğinde yetkinliğe erişeceği zamana dek, bir daha yemeyeceğim."

    17 sonra kâseyi alarak şükretti ve, "bunu alın, aranızda paylaşın" dedi.

    18 "size şunu söyleyeyim, tanrı'nın egemenliği gelene dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim."

    19 sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi. "bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir. beni anmak için böyle yapın" dedi.

    20 aynı şekilde, yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: "bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.

    21 ama beni ele verecek olan kişinin eli şu anda benimkiyle birlikte sofradadır.

    22 insanoğlu, belirlenmiş olan yoldan gidiyor. ama o'nu ele veren adamın vay haline!"

    23 elçiler, içlerinden hangisinin bunu yapacağını kendi aralarında soruşturmaya başladılar.

    24 aralarında ayrıca hangisinin en büyük sayılacağı konusunda bir çekişme oldu.

    25 isa onlara, "ulusların kralları, kendi uluslarını egemenlik hırsıyla yönetirler. ileri gelenleri de kendilerine iyiliksever unvanını yakıştırırlar" dedi.

    26 "ama siz böyle olmayacaksınız. aranızda en büyük olan, en küçük gibi olsun; yöneten de hizmet eden gibi olsun.

    27 hangisi daha büyük, sofrada oturan mı, hizmet eden mi? sofrada oturan değil mi? oysa ben aranızda hizmet eden biri gibi oldum.

    28 sınandığım zamanlarda benimle birlikte dayanmış olanlar sizlersiniz.

    29 babam bana nasıl bir egemenlik verdiyse, ben de size bir egemenlik veriyorum.

    30 öyle ki, egemenliğimde benim soframda yiyip içesiniz ve tahtlar üzerinde oturarak israil'in on iki oymağını yargılayasınız.

    31 "simun, simun, şeytan sizleri buğday gibi kalburdan geçirmek için izin almıştır.

    32 ama ben, imanını yitirmeyesin diye senin için dua ettim. geri döndüğün zaman kardeşlerini güçlendir."

    33 simun isa'ya, "rab, ben seninle birlikte zindana da, ölüme de gitmeye hazırım" dedi.

    34 isa, "sana şunu söyleyeyim, petrus, bu gece horoz ötmeden sen beni tanıdığını üç kez inkâr edeceksin" dedi.

    35 sonra isa onlara, "ben sizi kesesiz, torbasız ve çarıksız gönderdiğim zaman, herhangi bir eksiğiniz oldu mu?" dedi. "hiçbir eksiğimiz olmadı" dediler.

    36 o da onlara, "şimdi ise kesesi olan onu yanına alsın, torbası olan da onu alsın" dedi. "kılıcı olmayan, abasını satıp bir kılıç alsın.

    37 size şunu söyleyeyim, yazılmış olan şu sözün bende yerine gelmesi gerektir: 'o, suçlularla bir sayıldı.' gerçekten de benimle ilgili yazılmış olanlar yerine gelmektedir."

    38 "rab, işte burada iki kılıç var" dediler. o da onlara, "yeter!" dedi.

    39 isa dışarı çıktı, her zamanki gibi zeytin dağına gitti. öğrenciler de o'nun ardından gittiler.

    40 oraya varınca isa onlara, "dua edin ki ayartılmayasınız" dedi.

    41-42 onlardan bir taş atımı kadar uzaklaştı ve diz çökerek şöyle dua etti: "baba, senin isteğine uygunsa, bu kâseyi benden uzaklaştır. yine de benim değil, senin istediğin olsun."

    43 gökten bir melek isa'ya görünerek o'nu güçlendirdi.

    44 derin bir acı içinde olan isa daha hararetle dua etti. teri, toprağa düşen kan damlalarına benziyordu.

    45 isa duadan kalkıp öğrencilerin yanına dönünce onları üzüntüden uyumuş buldu.

    46 onlara, "niçin uyuyorsunuz?" dedi. "kalkıp dua edin ki ayartılmayasınız."

    47-48 isa daha konuşurken bir kalabalık çıkageldi. onikilerden biri, yahuda adındaki kişi, kalabalığa öncülük ediyordu. isa'yı öpmek üzere yaklaşınca isa ona, "yahuda" dedi, "insanoğlu'nu bir öpücükle mi ele veriyorsun?"

    49 isa'nın çevresindekiler olacakları anlayınca, "rab, kılıçla vuralım mı?" dediler.

    50 içlerinden biri başkâhinin kölesine vurarak sağ kulağını uçurdu.

    51 ama isa, "bırakın, yeter!" dedi, ve kölenin kulağına dokunarak onu iyileştirdi.

    52 isa, üzerine yürüyen başkâhinler, tapınak koruyucularının komutanları ve ihtiyarlara şöyle dedi: "bir haydudun peşindeymiş gibi, kılıç ve sopalarla mı geldiniz?

    53 her gün tapınakta sizinle birlikteydim, bana el sürmediniz. ama bu saat sizindir, karanlığın egemen olduğu saattir."

    54 isa'yı tutukladılar, alıp başkâhinin evine götürdüler. petrus ise onları uzaktan izliyordu.

    55 avlunun ortasında ateş yakıp çevresinde oturduklarında petrus da gelip onlarla birlikte oturdu.

    56 bir hizmetçi kız ateşin ışığında oturan petrus'u gördü. onu dikkatle süzerek, "bu da o'nunla birlikteydi" dedi.

    57 ama petrus, "kadın, ben o'nu tanımıyorum" diye inkâr etti.

    58 biraz sonra onu gören başka biri, "sen de onlardansın" dedi. petrus, "be adam, onlardan değilim" dedi.

    59 yaklaşık bir saat sonra yine başka biri, "gerçekten bu da o'nunla birlikteydi" diye ısrar etti. "çünkü celilelidir."

    60 petrus, "sen ne diyorsun be adam, anlamıyorum!" dedi. tam o anda, petrus daha konuşurken horoz öttü.

    61-62 rab arkasına dönüp petrus'a baktı. o zaman petrus, rab'bin kendisine, "bu gece horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin" dediğini hatırladı ve dışarı çıkıp acı acı ağladı.

    63 isa'yı göz altında tutan adamlar o'nunla alay ediyor, o'nu dövüyorlardı.

    64 gözlerini bağlayıp, "peygamberliğini göster bakalım, sana vuran kim?" diye soruyorlardı.

    65 ve kendisine daha bir sürü küfür yağdırdılar.

    66 gün doğunca halkın ihtiyarları, başkâhinler ve din bilginleri toplandılar. isa, bunlardan oluşan yüksek kurul'un önüne çıkarıldı.

    67 o'na, "sen mesih isen, söyle bize" dediler. isa onlara şöyle dedi: "size söylesem, inanmazsınız.

    68 size soru sorsam, cevap vermezsiniz.

    69 ne var ki, bundan böyle insanoğlu, kudretli tanrı'nın sağında oturacaktır."

    70 onların hepsi, "yani, sen tanrı'nın oğlu musun?" diye sordular. o da onlara, "söylediğiniz gibi, ben o'yum" dedi.

    71 "artık tanıklığa ne ihtiyacımız kaldı?" dediler. "işte kendimiz o'nun ağzından işittik!"

    23

    sonra bütün kurul üyeleri kalkıp isa'yı pilatus'a götürdüler.

    2 o'nu şöyle suçlamaya başladılar: "bu adamın ulusumuzu yoldan saptırdığını gördük. sezar'a vergi ödenmesine engel oluyor, kendisinin de mesih, yani bir kral olduğunu söylüyor."

    3 pilatus isa'ya, "sen yahudilerin kralı mısın?" diye sordu. isa, "söylediğin gibidir" diye cevap verdi.

    4 pilatus, başkâhinlerle halka, "bu adamda hiçbir suç görmüyorum" dedi.

    5 ama onlar üstelediler: "yahudiye'nin her tarafında öğretişini yayarak halkı kışkırtıyor; celile'den başlayıp ta buraya kadar geldi" dediler.

    6 pilatus bunu duyunca, "bu adam celileli mi?" diye sordu.

    7 isa'nın, hirodes'in yönetimindeki bölgeden geldiğini öğrenince, kendisini o sırada kudüs'te bulunan hirodes'e gönderdi.

    8 hirodes isa'yı görünce çok sevindi. o'na ilişkin haberleri duyduğu için çoktandır o'nu görmek istiyor, o'nun yapacağı bir mucizeye tanık olmayı umuyordu.

    9 o'na birçok soru sordu, ama o hiç karşılık vermedi.

    10 orada duran başkâhinlerle din bilginleri, isa'yı ağır bir dille suçladılar.

    11 hirodes de askerleriyle birlikte o'nu aşağılayıp alay etti. o'na gösterişli bir kaftan giydirip pilatus'a geri gönderdi.

    12 bu olaydan önce birbirine düşman olan hirodes'le pilatus, o gün dost oldular.

    13-14 pilatus, başkâhinleri, yöneticileri ve halkı toplayarak onlara, "siz bu adamı bana, halkı saptırıyor diye getirdiniz" dedi. "oysa ben bu adamı sizin önünüzde sorguya çektim ve kendisini suçladığınız konularda o'nda hiçbir suç bulmadım.

    15 hirodes de bulmamış olmalı ki, o'nu bize geri gönderdi. görüyorsunuz, ölüm cezasını gerektiren hiçbir şey yapmadı.

    16-17 bu nedenle ben o'nu dövdürüp salıvereceğim."

    18 ama onlar hep bir ağızdan, "yok et bu adamı, bize barabas'ı salıver!" diye bağırdılar.

    19 barabas, kentte çıkan bir ayaklanmaya katılmaktan ve adam öldürmekten hapse atılmıştı.

    20 isa'yı salıvermek isteyen pilatus onlara yeniden seslendi.

    21 onlar ise, "o'nu çarmıha ger, çarmıha ger!" diye bağırıp durdular.

    22 pilatus üçüncü kez onlara, "bu adam ne kötülük yaptı ki?" dedi. "ölüm cezasını gerektirecek hiçbir suç bulmadım o'nda. bu nedenle o'nu dövdürüp salıvereceğim."

    23-24 ne var ki onlar, yüksek sesle bağrışarak isa'nın çarmıha gerilmesi için direttiler. sonunda bağırışları baskın çıktı ve pilatus, onların isteğinin yerine getirilmesine karar verdi.

    25 istedikleri adamı, ayaklanmaya katılmaktan ve adam öldürmekten hapse atılmış olan adamı salıverdi. isa'yı ise onların isteğine bıraktı.

    26 askerler isa'yı götürürken, kırdan gelmekte olan simun adında kireneli bir adamı yakaladılar, çarmıhı sırtına yükleyip isa'nın arkasından yürüttüler.

    27 büyük bir halk topluluğu da isa'nın ardından gidiyordu. aralarında isa için dövünüp ağıt yakan kadınlar vardı.

    28 isa bu kadınlara dönerek, "ey kudüs kızları, benim için ağlamayın" dedi. "kendiniz ve çocuklarınız için ağlayın.

    29 çünkü öyle günler gelecek ki, 'kısır olan kadınlara, hiç doğurmamış olan rahimlere, emzirmemiş olan memelere ne mutlu!' diyecekler.

    30 o zaman dağlara, 'üzerimize düşün!' ve tepelere, 'bizi örtün!' diyecekler.

    31 çünkü yaş ağaca böyle yaparlarsa, kuruya neler olacaktır?"

    32 isa'yla birlikte idam edilmek üzere ayrıca iki suçlu da götürülüyordu.

    33 kafatası denilen yere vardıklarında isa'yı, biri sağında öbürü solunda olmak üzere, iki suçluyla birlikte çarmıha gerdiler.

    34 isa, "baba, onları bağışla" dedi. "çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar." o'nun giysilerini aralarında paylaşmak için kura çektiler.

    35 halk orada durmuş, olanları seyrediyordu. yöneticiler ise o'nunla alay ederek, "başkalarını kurtardı; eğer tanrı'nın mesihi, tanrı'nın seçtiği o ise, kendini de kurtarsın" diyorlardı.

    36-37 askerler de yaklaşıp isa'yla eğlendiler. o'na ekşimiş üzüm suyu sunarak, "sen yahudilerin kralıysan, kurtar kendini!" dediler.

    38 başının üzerinde şu yafta vardı: 'yahudilerin krali budur'.

    39 çarmıhta asılı duran suçlulardan biri o'na, "sen mesih değil misin? haydi, kendini de bizi de kurtar!" diye küfür etti.

    40 ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. "sende tanrı korkusu da mı yok?" diye karşılık verdi. "sen de aynı cezayı çekiyorsun.

    41 nitekim biz haklı olarak cezalandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. oysa bu adam hiçbir kötülük yapmamıştır."

    42 sonra, "ey isa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an" dedi.

    43 isa ona, "sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın" dedi.

    44-45 saat öğleyin on iki sularında güneş karardı ve bütün ülkenin üzerine saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü. tapınaktaki perde ortasından yırtıldı.

    46 isa yüksek sesle, "baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum!" diye seslendi. ve bunu söyledikten sonra ruhunu verdi.

    47 olanları gören yüzbaşı, "gerçekten bu adam doğru bir kişiydi" diyerek tanrı'yı yüceltmeye başladı.

    48 olayı seyretmek için birikmiş olan halkın tümü olup bitenleri görünce göğüslerini döve döve geri döndüler.

    49 ama isa'nın bütün tanıdıkları ve celile'den o'nun peşinden gelmiş olan kadınlar uzakta durmuş, olanları seyrediyorlardı.

    50 yüksek kurul üyelerinden yusuf adında iyi ve doğru bir adam vardı.

    51 bir yahudi kenti olan aramatya'dan olup tanrı'nın egemenliğini ümitle bekleyen yusuf, kurul'un kararını ve eylemini onaylamamıştı.

    52 yusuf, pilatus'a gidip isa'nın cesedini istedi.

    53 cesedi çarmıhtan indirip keten beze sardı ve daha hiç kimsenin konulmadığı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırdı.

    54 hazırlık günüydü ve sept günü başlamak üzereydi.

    55 isa'yla birlikte celile'den gelmiş olan kadınlar da yusuf'un ardından giderek mezarı ve isa'nın ölüsünün oraya nasıl konulduğunu gördüler.

    56 evlerine dönerek baharat ve hoş kokulu yağlar hazırladılar. ama sept günü, tanrı'nın buyruğu uyarınca dinlendiler.

    24

    kadınlar haftanın ilk günü, sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatları alıp mezara gittiler.

    2 taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular.

    3 ama içeri girince rab isa'nın ölüsünü görmediler.

    4 onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında beliriverdi.

    5 korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. adamlar ise onlara, "diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?" dediler.

    6 "o burada yok, dirildi. daha celile'deyken size ne söylediğini anımsayın.

    7 insanoğlu'nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti."

    8 o zaman isa'nın sözlerini anımsadılar.

    9 mezardan dönen kadınlar bütün bunları onbirlere ve diğerlerinin hepsine bildirdiler.

    10 bunları elçilere anlatanlar, mecdelli meryem, yohana, yakub'un annesi meryem ve bunlarla birlikte bulunan diğer kadınlardı.

    11 ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar.

    12 yine de, petrus kalkıp mezara koştu. eğilip içeri baktığında keten bezlerden başka bir şey görmedi. olay karşısında şaşkına dönmüş bir halde oradan uzaklaştı.

    13 aynı gün öğrencilerden ikisi, kudüs'ten altmış ok atımı uzaklıkta bulunan ve emayus denilen bir köye gitmekteydiler.

    14 bütün bu olup bitenleri kendi aralarında konuşuyorlardı.

    15 bunları konuşup tartışırlarken isa'nın kendisi yanlarına geldi ve onlarla birlikte yürümeye başladı.

    16 ama onların gözleri o'nu tanıma gücünden yoksun bırakılmıştı.

    17 isa onlara, "yolda birbirinizle ne tartışıp duruyorsunuz?" dedi. üzgün bir halde, oldukları yerde durdular.

    18 bunlardan adı kleyopas olan o'na, "kudüs'te bulunup da bu günlerde orada olup bitenleri bilmeyen tek yabancı sen misin?" diye karşılık verdi.

    19 isa onlara, "hangi olup bitenleri?" dedi. o'na, "nasıralı isa'yla ilgili olayları" dediler. "o adam, tanrı'nın ve bütün halkın önünde gerek sözlerinde, gerek eylemlerinde güçlü bir peygamberdi.

    20-23 başkâhinlerle yöneticilerimiz o'nu, ölüm cezasına çarptırmak için valiye teslim ederek çarmıha gerdirdiler; oysa biz o'nun, israil'i kurtaracak kişi olduğunu ummuştuk. bu yetmiyormuş gibi, bu olaylar olalı üç gün oldu ve aramızdan bazı kadınlar bizi şaşkına çevirdiler. bu sabah erkenden mezara gittiklerinde, o'nun ölüsünü bulamamışlar. sonra geldiler, bir görümde, isa'nın yaşamakta olduğunu bildiren melekler gördüklerini söylediler.

    24 bizimle birlikte olanlardan bazıları mezara gitmiş ve durumu, tam da kadınların anlatmış olduğu gibi bulmuşlar. ama o'nu görmemişler."

    25 isa onlara, "sizi akılsızlar! peygamberlerin tüm söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler!

    26 mesih'in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?" dedi.

    27 sonra musa'nın ve tüm peygamberlerin yazılarından başlayarak, kutsal yazıların hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı.

    28-29 gitmekte oldukları köye yaklaştıkları sırada isa, yoluna devam edecekmiş gibi davrandı. ama onlar, "bizimle kal. neredeyse akşam olacak, gün batmak üzere" diyerek o'nu zorladılar. böylece isa onlarla birlikte kalmak üzere içeri girdi.

    30 onlarla sofrada otururken isa ekmek aldı, şükran duasını yaptı ve ekmeği bölüp onlara verdi.

    31 o zaman onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar. isa ise gözlerinin önünden kayboldu.

    32 onlar birbirine, "yolda kendisi bizimle konuşurken ve kutsal yazıları bize açıklarken yüreklerimiz nasıl da sevinçle çarpıyordu, değil mi?" dediler.

    33 kalkıp hemen kudüs'e döndüler. onbirleri ve onlarla beraber olanları toplanmış buldular.

    34 bunlar, "rab gerçekten dirilmiştir, simun'a görünmüş!" diyorlardı.

    35 kendileri de yolda olup bitenleri ve ekmeği böldüğü zaman isa'yı nasıl tanıdıklarını anlattılar.

    36 bunları anlatırlarken isa'nın kendisi gelip aralarında dikildi. onlara, "size esenlik olsun!" dedi.

    37 ürktüler, bir hayalet gördüklerini sanarak korkuya kapıldılar.

    38 isa onlara, "neden telaşlanıyorsunuz? içinizde neden böyle kuşkular doğuyor?" dedi.

    39 "ellerime, ayaklarıma bakın; işte ben'im! bana dokunun da görün. bir hayalette et ve kemik olmaz, ama görüyorsunuz, bende var."

    40 bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve ayaklarını gösterdi.

    41 sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içinde olan öğrencilerine isa, "sizde yiyecek bir şey var mı?" diye sordu.

    42 kendisine bir parça kızarmış balık verdiler.

    43 isa onu aldı ve onların gözleri önünde yedi.

    44 sonra onlara, "ben daha sizlerle birlikteyken size şu sözleri söylemiştim: 'musa'nın yasasında, peygamberlerin yazılarında ve mezmurlarda benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir'" dedi.

    45 bundan sonra isa, kutsal yazıları anlayabilmeleri için zihinlerini açtı.

    46 onlara dedi ki, "şöyle yazılmıştır: mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek.

    47 günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da kudüs'ten başlayarak tüm uluslara o'nun adıyla duyurulacak.

    48 sizler bu olayların tanıklarısınız.

    49 ben de babamın vaadettiğini size göndereceğim. ama siz, gökten gelecek güçle kuşanıncaya dek kentte kalın."

    50 isa onları kentin dışına, beytanya'nın yakınlarına kadar götürdü. ellerini kaldırarak onları kutsadı.

    51 ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı.

    52 öğrencileri o'na tapındılar ve büyük sevinç içinde kudüs'e döndüler.

    53 sürekli tapınakta bulunuyor, tanrı'yı övüyorlardı.
hesabın var mı? giriş yap