• bahsi geçen çaybahçesi adını ilgili şarkıdan almıştır.
  • kadikoy yakasinin denize nazir bir yerinde, murekkep yalamis bir kisim insan icin zoraki tatil/erken emeklilik gunlerinin vazgecilmez bulusma noktasi. kulaklarin cinlatildigi, gecenlerin dikizlendigi, sirketlerin kuruldugu self-servis mekan. pek yakinda yapita yurume calismalari da yapilacak, bu ugurda nice termoslar bosalacaktir.
  • dün kahvaltiya gittiğimiz yer
    12 kişi falandık 120 milyon hesap geldi
    açık büfe sanıp girdiğimiz ama sınırlı yiyeceklere o parayı verinde dumur olduğumuz yer
  • sarkisi icin (bkz: o agacin altini)
  • ilginç bir yerdir o ağacın altı. yusuf nalkesen iki farklı beste yapmıştır bu yer için. şöyle ki;

    birincisi, hicâz makamı "o ağacın altını şimdi anıyor musun/o güzel günler için bilmem yanıyor musun" şeklinde bir nakarata sahiptir. zeki müren ve dâhi türk musıkîsinin bir çok şöhretli ismi tarafından söylenmiştir.

    ikincisi, karcığar "o ağacın altını anmaz olur muyum hiç/o güzel yıllar için yanmaz olur muyum hiç" şeklinde bir nakarata sahiptir. zeki müren iki şarkıyı da seslendirmiş. eseri ilk seslendiren ise ziya taşkent(odeon 1973).

    yusuf nalkesen ilk bestesinin dillere düşmesine nazîre olarak yazmış ikinci eseri.
  • sözleri şu şekildedir:

    gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz
    hep elele vererek hayaller kurduğumuz
    kimi üzgün, kimi gün neşeyle dolduğumuz

    o ağacın altını şimdi arıyor musun
    o güzel günler için, bilmem yanıyor musun

    attığımız tarih de, çizdiğimiz o kalp de
    silinmedi, duruyor hepsi yerli yerinde
    sen şarkılar söylerdin yatarken dizlerimde

    o ağacın altını şimdi arıyor musun
    o güzel günler için, bilmem, bilmem yanıyor musun**
  • bu şarkının zeki müren yorumunu taşa dinletseniz, kederinden çatlar. öyle bir parçadır ki, ah ulan ah dedirtir insana...
  • insanın kendini şapşal hissetmesine neden olabilen mekan. yani aslında mekan değil adı yüzünden oluyor her şey.
    bir arkadaşla istanbul'a gidildiğinde lise arkadaşlarıyla buluşulur. yemeğe nereye gidelim kısmında istanbul tayfası kendi aralarında konuşmaya başlar:
    - abi o ağacın altına gidelim.
    - yok be napcaz o ağacın altında başka yere gidelim.
    - yok yok iyidir o ağacın altı, oraya gidelim.
    konuşma böyle sürüp yarışmaya ankara'dan katılan biz iki zavallı bu konuşmadan bişey anlamadan bi onlara, bi birbirimize bakarken arkadaş dayanamayıp patlar:
    - hangi ağaç lan bu bahsettiğiniz, delirtmeyin adamı!!!
    gülme krizine giren istanbul tayfası kendine gelince öğreniriz ki, mekanın adı o ağacın altı imiş. isim saçma ama yemekleri iyiydi neyse ki, bu da bişeydir.
  • 2006 yazından sonra gitmediğim; acıbadem'den küçük çamlıca'ya giderken bilfen okulunun sağında kalan, haydarpaşa'ya demirlemiş gemileri görüp, güneşin gözünüzde parlamasına imkan veren mekan
  • denizli'de 2. ticari yolun bitip ticaret odasının bulunduğu meydana bağlandığı uca yakın ziraat bankasının karşısındaki binaların arasından geçerek ulaşılan, 2 katının da binaların çepeçevre sarmaladığı çınar ağacının altına denk geldiği kahvehane.
hesabın var mı? giriş yap