• çevresinde belirgin özellikte cisimler görememekten ötürü yönünü bulamamak. güneş, ay vs. görünemediği durumlarda daireler çizerek yol katedememek

    elde pusula, gps gibi navigasyon aletleri olmadığında kaçınılmaz olan durum
  • nel mezzo del camin di nostra vita
    mi ritrovai per la selva oscura

    "hayat yolumun ortasında karnalık bir ormanda kaybolmuşken buldum kendimi "

    derken dante çok dindardı

    sonra kimler kimler kayboldu bu ormanda.. biz de okuyucular olarak kaybolduk.. dünyanın imlasında...
  • türkiye’nin boz ayı popülasyonu en yüksek ve sanırım en karanlık ormanlarında, gps bir yana elimde bir harita dahi olmadan, tek başıma yürümeye kalkarak tecrübe ettiğim masal teması. aslında köyün birkaç kilometre yakınına kadar gelmişim. ama telefonun çekmemesi, sırtında eşek ölüsü ağırlığında bir çanta taşımak ve ormana her an ağır bir sisin inebileceğini bilmek; kaybolduğuna kanaat getiren insanın yüreğine korku salmaya yetiyor.

    aynı yolu gidip gelmeler faydasız; önce oturup, paniklememek için ulular ulusu pan’a dua edin. sonra geçtiğiniz yerleri hatırlamaya çalışarak ağır adımlarla geriye doğru yürüyün. takip ettiğiniz bir patika ise nerede yanlışa saptığınızı bulmanız zor olmayacaktır. yol iz olmadan, elinizde machette amazonlarda ilerlemekteyseniz bilemem…

    buradan memleketin yegâne biyosfer rezervinde hâlâ kesim yapan ve ganimetlerini taşımak için kaybolmama neden olan patikayı açan orman genel müdürlüğü’ne de selam ederim. doğu karadeniz’de kerteriz almalık olsun bir tane yaşlı ağaç bırakmamaya yemin ettiniz sanıyorum.
  • ertuğ uçar'ın bir kitabı. "bir sözlük hayali" diyerek başladığı kitapta kendi el çizimlerini derlemiş.

    "bir şehir, bir orman, bir coğrafya mıydı içinde olduğu, yoksa bir formül, bir dil, bir kitap mı? tabii şu ihtimali de görmezden gelemez: ölüm. ellerini kavuşturup kanıtları gözden geçirmeye koyuldu. ilk olarak, biraz önce ölümü düşünürken çıkan ani esintiyi anımsadı. sonra botlarına bulaşan bu safran rengi toz vardı. ufukta beliren dumanı da kanıtlar arasına katmalı. bu bir savaş yüzünden olabilirdi. ve nihayet ceketinin cebinde olduğunu şu anda fark ettiği mektup. biraz modası geçmiş şekilde başlıyordu. hal hatır soruyor, bir sorun varsa ona iletebileceğini belirtiyordu. kimdi bu? hocası mı? onu reddeden kadın mı? yıllardır haber almadığı babası mı? kim? olasılıkları düşünmek için bir ağaca yaslandı. çok yorgundu. mektup elinden düştü."
    (tanıtım bülteninden)

    elinize aldığınızda biten kitaplardan, akıcı ve sade bir anlatımı var.
  • ertuğ uçar'ın alef yayınevi'nden çıkan 2014 tarihli öykü kitabı. kısa öykülerin ertuğ uçar'ın eskizleriyle birleştiği, okuması kolay bir kitap. oldukça yalın eskizler kısa ama vurucu öykülerle bütünleşmiş güzel bir eser olmuş. öyküler birebir yaşanmışlıklardan mı esinlenmiş bilemiyorum ama bana biraz da otobiyografik gibi geldi.

    (bkz: ertuğ uçar)
  • evet size bizzat yaşamış olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. istanbulda yaşıyoruz bir pazar günü dedik ki pikniğe gidelim neyse kırklareli dupnisa mağarasına gidelim yeşillik temiz hava fln filan neyse gittik. bilen bilir nasıl bir yer olduğunu öyle düz bir alan değil sürekli dağ, indi çıktı. yani adam akıllı önünü göremezsin.

    neyse kahvaltı ile başlayacaktı programımız fakat kahvaltının hazır olması için 15 20 dakikaya ihtiyaç vardı. bu arada piknik yapacağımız yer bir tepenin yamacında dere kenarı akan bir suyun yanında neyse karpuzu suya koyduk. arkadaşla dedik ki şu tepeye çıkalım bi etrafa bakarız geri dönerizi. gözümüze kestirdik 10 dkda çıkar 5 dk da inerdik. fakat bu andan itibaren işler istediğimiz gibi gitmemeye başladı.

    bizim 10 dk çıkma düşüncemiz 15 dk'yı buldu. neyse bulunduğumuz yerden dümdüz yukarı çıkmıştık fakat ağaçlardan önümüzü görmeye başladığımızda tepenin biraz daha solda kaldığını gördük. dedik buraya kadar gelmişiz bari oraya da gidelim. neyse bu arada telefona bulgaristan'a hoşgeldiniz, arama ayarları için bik bik bi mesaj geldi. neyse dedik ki zaten burası sınıra yakın bir yer dağa da çıkınca böyle telefonun beyni yandı fln dedik güldük eğlendik. evet tam olarak tepeye ulaşmıştık. önce bulunduğumuz yerden dümdüz yukarı çıkmıştık sonrasında bir 100 metre kadar da sola doğru gitmiştik eğimli bir arazide. ve amacımıza ulaşmıştık, artık kahvaltımız için aşağıya inebilirdik.

    fakat bu andan itibaren işler istediğimiz gibi gitmemeye başladı. sebebi de ben!. akıllılık yaptım dedim ki bak(bu arada tam tepedeyiz) biz bulunduğumuz yerden dümdüz yukarı çıkmışız sonra da sola doğru biraz gelmişiz şurdan çapraz şekilde aşağıya inelim dedim. hem nasıl olsa suyun kenarında piknik yapıyorduk yani aşağıya indiğimizde su önümüzü kesecek biz de onun etrafında bizim piknik alanını bulabilecektik. bu arada arkadaş da geldiğimiz gibi gidelim bak yolu kaybederiz fln diyo ama aşağıdaki suyun varlığından o da haberdar neyse fazla uzatmadan çapraz inmeye başladık.

    iniyoruz iniyoruz ama yavaş yavaş yolu tanımamaya başladım. neyse dedik inme işlemi tamamlansın düz araziye gelelim hele suyu bulalım onun aşağısına yukarısına bakarız bir şekilde yolumuzu buluruz dedik. ama 15 dakikada çıktığımız yeri yarım saattir iniyorduk ve hala düz bir arazi ya da çayın devamı niteliğinde bir yere rastlamadık, plan yavaş yavaş çöküyordu ama ümitsizliğe kapılmadık dedik o çay kaybolmadı ya! elbet önümüze çıkacak bu arada mırıldanmalar( * ) başlıyordu ya işte dediğim yoldan gelecektik fln neyse dedim geçti o tren bi kere.

    bu arada karnımız aç kahvaltı yapmamışız 15 dk düşündüğümüz yolculuk 1 saate varmıştı ve biz hala piknik alanını bulamadık.

    dedik ki biz 15 dk yukarı çıktık yarım saattir aşağı iniyoruz bu nasıl mantık dönelim dağın tepesine ordan baştan başlayarak yolumuzu bulalım çünkü aşağı doğru giden yol hiç de bitecek gibi değil. neyse döndük artık tekrar yukarı çıkıyoruz, amacımız tepe noktadan bu sefer doğru yere inmek. neyse 10 dakika geçmeden bir çay görüyoruz ve sevinç çığlıkları tabi

    işte bulduk abi diyoruz nasıl olsa bunun bir ucunda bizimkiler var fln neyse başlıyoruz kenarından kenarından gitmeye 15 dk geçiyor aha bir de ne görelim kaynağa gelmişiz!

    burda şunu anlıyoruz ki orada 1 tane değil 20 tane çay varmış farklı farklı kaynağı olan. tabi biz nerden bilelim ''bir tanedir ordan yolumuzu buluruz'' ile yola çıkınca insan hayal kırıklığına uğruyor. neyse bu aşama yaklaşık 1.30 saat sürmüştü ve biz hala adam akıllı bir yere çıkamadık.

    şunu belirtmeden geçemeyeceğim bu arazi tepelerden oluşuyor ve sürekli birbirine benzeyen bi arazi yani dümdüz bir alan olarak düşünmeyin bir tepe bitiyor diğeri başlıyor yani önünü görebileceğin adam akıllı bir alan yok.

    bu aşamadan sonra teknoloji devreye giriyor. abi telefonumuz var ya arayalım bizimkileri konum atsınlar ordan yolumuzu buluruz deniyor. fakat benim telefonum avea olduğu için 1 diş bile çekmiyor ağaçların arasında. neyse allah'tan arkadaşın telefonu vodafone onun çekiyordu ve işleme koyulduk. merkez arandı kaybolduğumuzu belirttik fakat yolu bulacağımızı, konum atmaları gerektiğini söyledik.

    sonradan farkettiğimiz bir durumu şimdiden belirtmek istiyorum. bilirsiniz telefon sürekli hareket halindeyken konumunu yeniler. bizim aradağımız arkadaşın telefonu da yolda gelirken son çektiği bir alanda konumunu yenilemiş ve sonra telefonun gps servisi çalışmaz hale gelmiş. bizim aramamız sonrası hemen bize konum atıyor ama bu konum güncel bulunduğu konum değilmiş meğerse...

    neyse biz arıyoruz, konumu almışız işte şurdan 1 km sonra sağda fln filan bi heyecanla aramalara devam ediyoruz. fakat bu süreçte 2 saati doldurmak üzereyiz ve hala acız! neyse binbir zahmet ayakkabılar pert oldu istenilen konuma yaklaştık tam vardık derken baktık ki bura nere! alakasız bir yer

    bu arada bitmişiz dereden su fln içiyoruz doğada yaşam belgesellerinden esinlenerek bi kaç bişeyler yapıp gülüp eğleniyoruz fln derken istenilen konum yanlış olunca benim pilim bitti. dedim ara jandarmayı, arama kurtarma ekiplerini bizi bulsunlar. çünkü 2 saati aşkın bir süredir ilerliyoruz bu süreçte konuma ulaşacağız diye 2 tepe aşmışız fakat sonuç 0.

    neyse arkadaş hala ümit dolu! aradı tekrar merkezi. dedi yanlış konum atmışsın!!! git telefonun iyi çektiği bir yere ve adam akıllı bulunduğun konumu at. neyse bir konum daha gelir

    hedef: 2.3 km yuuuuh!

    neyse yola koyulunur çıkmadık candan ümit kesilmez ama ben kesmiştim açıkçası hiç gerçek anlamda kaybolma duygusunu yaşamayanlar bunu anlayamaz tabi. neyse yola koyulduk fln 10 dk sonra bir ağaç kesme makinasının sesini duyduk dedik aha işte bi insan bulduk ona sorarız bize tarif eder fln. neyse sese doğru ilerliyoruz. ama bu arada 2 buçuk saati buldu neredeyse.

    tam sese yaklaştık bir baktık ana yolu gördük sevinç çığlıkları fln çünkü biz bu anayolu gelirken arabayla kullanmıştık yolun sonu tam olarak piknik alanına çıkıyordu ve 10 dk'da arabayla varmıştık. neyse ana yola çıktık bir kaç insan gördük sevindik.

    artık gerçek manada bildiğimiz bir yol bulmuştuk. bizden mutlu kimse olamazdı. neyse yarım saat yürüdükten sonra sonunda piknik alanına varmıştık. orada bulunanlar keyfine bakıyordu tabi bizim neler geçirdiğimizin çok da farkında değildiler biz onlara yakınız geliyoruz fln demiştik. tabi sonunda da gelmiştik!

    kuzu kesmişlerdi, 2 kişi yemeğe abandık sabahtan beri bir şey yememiştik saat 11'de kahvaltı yapacaktık sözde ama saat 2 buçuk 3'e yaklaşıyordu ve bizim boğazımızdan yeni bir şeyler geçiyordu

    velhasılkelam, 15 dk diye düşündüğümüz yol 3 4 saate yakın bir macera olarak bize kaldı. açıkçası ben ümidimi kesmiştim ''kayboldu, bitti'' demiştim ama sonunda bulmuştuk. kaybolma duygusunu gerçekten yaşamamış kişilere hayatında hiç yaşamaması ümidiyle yazımı tamamlıyorum.

    okuyup vaktinizi ayırdığınız için teşekkürler...
  • küçükken hep yapardım şimdi ormanda tek başıma olsaydım gene yaparım :)
hesabın var mı? giriş yap