• eski psg ve montpellier,simdilerin lyon forveti. psgde florian maurice- marco simone ikilisinin arasinda forma bulamamasi nedeniyle ruhsal bunalima girmis,bir sure psikolojik tedavi gormustu. ayrica (bkz: ruh hastasi futbolcular) (bkz: stan collymore)
  • psg'de oynadığı zamanlar dely valdes'le aynı döneme gelir zannedersem.
  • şimdilerde fransa ikinci lig ekiplerinden "fc lorient"te top koşturan bir zamanların milli futbolcusu...
  • vakti zamanında fransa milli takımının en önemli kozuyken bir anda sapıtan, gün geçtikçe kötüleşen, şu sıralar ikinci liglerde sürünen pek yetenekli oyuncu.
  • cadasilli bir fransizdir; hatta fransa ve cad milli takimlarina ayni anda cagrilmistir ve kendisi fransa'yi tercih etmistir.
  • bir seri maçta kötü oynayınca psgde yedek kalıp, faturayı kendine çıkararak bunalıma giren, futbol aşığı dönem futbolcusu. hayranları çoktu ve o da futboluna doyulamayan ama hafızalarda kalan, futbolu güzelleştiren isimler arasında yerini aldı.
  • euro 96'da christophe dugarry'li youri djorkaeff'li hücum hattında tanıyıp sevdik. saçını zıpır bebeler gibi kestirir, sinir ederdi. 2004 yılında 34 yaşı civarında iken futbolu bıraktığını öğrenmiş bulunuyoruz.
  • kavruk yüzü, gülüşü ve tipiyle fransız futbolcudan çok adıyaman’lı hamallara benzeyen, bir döneme damgasını vurmuş lüle saçlı siyahi futbolcu.

    oyun stili pek bir dağınıktı. ümit karan’la souleymane youla’nın bir deney tüpünde karıştırılıp kalıba dökülmüş haliydi. özletti kendini akşam akşam; hem de yannick noah kadar…
  • başka bir entry'mde de yazmıştım ama loko abim sözlüğe girerse iki saat bulamaz. :) sene 96, avrupa şampiyonası başlayacak. henüz 8 yaşında bir çocuğum. iki arkadaş grubum var, biri kendi mahallemdekiler, diğeri de ananemin orada oturan arkadaşlarım. 9 aylık, alman kale, kuka -kuka demişken o turnuvada da oynayan pavel kuka'yı anmamak olmaz- vs. her türlü oyunu oynardık gece geç saatlere kadar. maç saatlerinde eve girer, onun dışında bütün gün oyun oynardık. o günleri özlemiyorum desem yalan olur. neyse, daha o zamandan bende kalecilere karşı ayrı bir sempati oluşmuştu. en sevdiğim 20 oyuncuyu saysam o zaman, bunların minumum 5'i kaleciydi. turnuvada rüştü haricinde en sevdiğim kaleci tartışmasız bernard lama'ydı. iyi oyununun yanında tipi de çok hoşuma gitmişti. oyun oynarken de hepimiz birer takım seçiyorduk turnuvadan. aslında ben köpke&klinsmann ikilisi yüzünden almanları, alan shearer yüzünden ingilizleri de tutuyordum ama onları benden birkaç yaş büyükler seçtiği için ben seçemiyordum, ha keza türkiye'yi de. fazla uzatmayayım, lama sayesinde fransa olmuştum olmasına ama 9 aylık vs. oynarken kalede olmadığım zamanlarda da başka bir oyuncu olmam gerekiyordu. fransa'nın golcüsü de loko'ydu. bu arada farkettim ki nerde zenci var seçmişim. :) işte o turnuva günleri boyunca ben loko'ydum. loko da fena oynamamıştı diye hatırlıyorum ama yıllar geçti yalan olmasın. turnuva sonrası kupa galipleri kupası'nda galatasaray psg ile eşleşmişti hatırlanacağı gibi. adamlarım lama ve loko'yu bir kez daha yakından izleyeceğim için seviniyordum. iki maçın birinde loko galatasaray'a gol atmıştı ceza sahası içinden ama 4-0'lık maçta mı, yoksa 4-2'lik maçta mı hatırlamıyorum. birkaç sene sonra loko ortadan kayboldu. kayboldu derken, gazetelerde falan hiç haberi çıkmıyordu. bayağı üzülmüştüm bu haline... şimdi baktım da 1996/97 sezonundan sonra kariyeri hep geriye gitmiş. onu hep euro 96'daki maçlarla hatırlayacağım. turnuvada attığı gol hala gözümün önündedir...
hesabın var mı? giriş yap