• tuna nehri kıyısındaki bulgar kenti.1877'de rus taarruzunu yavaşlatmak için osman paşa görevlendirilir.paşa,plevneyi ruslardan alır ve esas orduyu karşılar.osmanlı askeri,3 büyük rus saldırısını püskürtür.savaşın başında rus ordusunu çarın kardeşi yönetirken daha sonra çarın kendisi de bizzat gelir.hatta 2.saldırıdan sonra romanya prensi de rus ordularına katılır.başta 3 tarafından sarılan kalenin 4 tarafı da sarılınca osman paşa lojistik destekten mahrum kalır.son çare -başarılmasa dahi şanlı bir son- olarak sürpriz çıkış yaparak düşman saflarını yarar.fakat bacağından ve atından* vurulur,esir düşer.fakat cesareti ve zekası sayesinde rus komutanlardan büyük saygı görür,kılıcı iade edilir.istanbul'a dönen osman paşa'ya sultan ikinci abdulhamid "gazi" ünvanını verir.
    (bkz: 15 gun sonra gelen edit)
  • 1877’de rus saldırılarına karşı osmanlı askerlerinin eşsiz bir mücadele verdiği, şimdi bulgaristan sınırları içinde bulunan şehir. trt 2’de izlediğim epeyce eski tarihli ve enteresan bir şekilde baştan sona sadece gravür tarzı çizimlerle yapılmış bir belgeselde, plevne savunmasında ölen binlerce müslümanın dağ gibi yığılmış kemiklerinin gemilere yüklenip ingiltereye götürüldüğünü ve o “aziz” topraklarda gübre olarak kullanıldığını duyup oturuduğum koltuktan düşerken derin tarihi, ontolojik sorgulamalara giriştiğimi de not etmeden geçemeyeceğim...
  • plevne, bütün dünyaca tanınmış şerefli bir kasabadır. plevne müdafaası da bir savaş değil, o türk tarihinin bir destanıdır. bugün fatih türbesinin yanında bitmeyen uykusuna dalan gazi osman paşanın ve plevne’de yatan otuz bin şehidin aziz hâtıraları türk çocuklarının kalbinde ebedîleşmiştir. edebiyatımızda plevne ve osman paşa hakkında yazılmış satırlardan bazılarını aynen naklediyorum.
    ismail habip, tuna yalılarından maziyi şöyle hatırlıyor:
    “işte plevnenin iskelesi. bu küçük kasaba o büyük hatırayı bir bayrak gibi gözümün önüne dikti. plevne artık bizim için ne bir beldedir, ne bir isim. o kandan ve şandan abide yarım asrın öteki ucundan tarihin uçsuzluğuna bakıyor. çürümüş saltanatın vehmiyle kaybolan o harbin bulanık badireleri ortasında plevne kendini yaratan bir yakut adadır:

    plevne dedikleri küçük kasaba,
    rus askeri çoktur gelmez hesaba...

    sayısız düşman saf saf dalgalar halinde saldırıyor. o küçük kasaba kale değildi. alelâcele toprak kazıldı. yumuşak toprak birdenbire demir gülleleri yutan tuhaf bir dev oluyor. bütün harb tarihinde yeni bir sistem açılmıştır. o zamana kadar insanlık hep sertle çarpıştı, ilk defadır ki türk yumuşakla dövüşüyor. engin tunayı geçtiler, yalçın kaleleri aldılar, şimdi bir çevre toprakla yeniyoruz!

    kesilen kelleler sığmaz kaleme,
    arkama bakarım imdatçı gelmez!..

    gelmedi. çevrilen kırk bin mehmetçik çeviren yüz binlerin ortasında, altı ay, bir ölüp on öldürerek savaştı. "yıldız" o kadar korkak olmasa belki bütün mukadderat değişecek, işte düşman şaşkın, dünya hayran... çıplak toprağın önünde fen ezildi, mantık yuvarlandı. kuvvet celâdete diz çöküyor, adet inada mağlûp. yere mıhlı toprağın şahlanışı, dayanan mucizedir, saldıran aciz... fakat inatçı yok:

    plevne’nin içinde ordu kuruldu;
    osman paşa sol yanından vuruldu!..

    düşen bir gövde değil, bir küreydi. hiçbir yaralı esir, galibine o kadar büyük görünmedi. yenenler yenilenden utanıyor. yenen, yenilen yok, yendiren var. plevne en yapılamıyacağı yaptı, beşiktaş tepesi en yapılacağı yapmadı. bulgarların, plevne'de osman paşaya karargâhlık yapan küçük ve beyaz evi neye dikkatle sakladıklarını anlıyorum. bütün bulgaristan o evden doğmuştur. o ev düşmeseydi tuna hâlâ bizimdi. beyaz ev beyazlaşmış bir kor gibi içimi yakıyor.”
    hilmi yücebaş
  • turetskii gambit filminde işlenen kuşatmaya konu olan şehir.
  • ankara'nın altındağ ilçesine bağlı bir mahalledir
  • (bkz: 93 harbi)
  • bulgaristanın en güzel hatunları burda ikamet eder
  • mehmed niyazi üstadın ötüken neşriyat'tan çıkan son tarihi romanının ismidir.

    --- spoiler ---

    tuna'da akan su değil, kaderimizdi; ya cihangir olacak, ya da sıradanlaşacaktık. orası artık bizim için ne bir belde, ne şehir, ne de kaledir; vatan sevgisinin, onurun, yiğitliğin abideleştiği mekândır. hiçbir yaralı esir, galibine öyle yelesi kabarık aslan heybetiyle görünmedi; tarihte yenen, yendiğinin gölgesinde bir başka yerde kaybolmadı.

    --- spoiler ---
  • bir gün tekrar ehl-i sünnet iktidarının eline geçeceğine inandığın 500 yıllık şehrimiz.
hesabın var mı? giriş yap