• karikatürist. sivri bir dili vardı. demokrat parti iktidarı döneminde çizdiği karikatürler yüzünden başı birçok kez ağrımıştır.
  • (bkz: tapir tahir)
  • 1950'li yılların chp sözcüsü ulus gazetesinde çalışmıştır.
  • 1904 istanbul doğumludur. 28 ekim 1977 tarihinde ölmüştür. 1921 yılında heybeliada’daki yüksek denizcilik okulu'nu bitirmiştir. tavuk (1929) adlı dergiyi yayınlamış; aydede, akbaba, zümrüdü anka, karagöz, vatan, ikdam, milliyet, politika, akşam, köroğlu, zeybek, kartal, ulus, hürriyet, yeni sabah, halk dergi ve gazetelerinde karikatür, resim, re­simli roman, roman, makaleler, fıkralar çizmiş ve yazmıştır. bu süre zarfında kabataş lisesi'nde resim öğretmeni (1935-36), maden araştırma enstitüsü atölyeler şefi (1936-37), ziraat ens­titüleri teknik işler müdürü ve bakanlık uzmanı (1937-49) olarak da görev yapmıştır. 1961'de milletvekili olarak meclise giren ilk karikatürcü olarak tarihe geçmiştir.
  • ilk karikatürü 1922 yılında aydede dergisinde yayımlanmıştır.
  • semih balcıoğlu'nun anlatımıyla birkaç kez gördüğü bir insanı önündeki kağıda, fotoğrafını bile görmeden, şıp diye çizebilecek bir portre gücüne sahipmiş. asıl mesleği kaptanlık olan ratip tahir'in hayatında atatürk'ün çok önemli bir yeri vardır. kendisi ankara'ya gittiği yıllarda bir gece ankara palas'ta otururken bir kaç masa öteye atatürk gelir. tabii yanında birlikte olduğu kişilerle. aralarında bir masa var. cebindeki not alma defterini çıkaran ratip tahir, orada hemencecik atatürk'ün portresini çiziverir ve ''deli ratip'' lakabına yaraşır bir şekilde gençliğinden de aldığı cesaretle kalkıp çizdiği portreyi atatürk'e gösterir. masa önce biraz karışır, ama atatürk öyle bir insan değildir; yanında oturanlardan birini kaldırıp onun yerine bu genç delikanlıyı oturtur. kaptanlığı okuldan öğrendiğini ama resim eğitimi almadığını duyunca ratip tahir'i bir yıllığına paris'e görgüsünü arttırmaya ve eğitimini almaya gönderir. paris'ten döndükten sonra ulus gazetesindeki görevine devam eden ratip tahir'in, karikatürcülük yaptığı dönemde muhalif çizgisi nedeniyle epeyce başı ağrımış, dp iktidarı sırasında 54 ayrı davadan yargılanmış ve halk gazetesinde 9 haziran 1956 tarihinde yayımlanmış "oldu da bitti maşallah'' karikatürü* yüzünden de 16 ay hapis cezasına mahkum olmuştur.

    (alıntılar: memleketimden karikatürcü manzaraları / semih balcıoğlu)
  • pek çoğumuzun tarih kitaplarında, okullarımızın duvarlarında ya da en azından sosyal medyada görmüş olduğu ergenekondan çıkış tablosunun ressamı. söz konusu tablo resim ve heykel müzesinde görülebilir.
  • 1961 tarihli, hüseyin cahit yalçın'ın hatırasına adanmış, hapishane hatıraları'ndan:

    ""bir yıl dört ay paşakapısı'nda yattım; bu 485 günün içine dört bayram, bir yılbaşı, bir çok da ailece kutlanması adet olmuş yıldönümleri girdi. yakınlarımdan ölenler oldu. bunların yerini yeni doğanlar aldı. türk milletinin mukadderatını daha bir kaç yıl demokratların elinde bırakan bir seçim geldi geçti...[demokrat parti kastediliyor]

    suçum, 1950 ile 1960 yılları arasında türkiye'nin kaderine hükmeden insanlara inanmamış olmak! bir karikatürcü olarak fırçamla, bir yazar olarak kalemimle, bir politikacı hatip olarak konuşmalarımla, bu insanlara karşı davranışlarım ve bana karşı olan davranışlar, adım adım bu akıbeti bana hazırlamış oldu.

    devlet reisine, resmi makam işgal eden şahıslara veya hükümetin manevi şahsiyetine tecavüzden sanık veya mahkum olmuş her yaştan, her meslekten, her mezhepten ve her meşrepten yüzlerce talihsizle aynı taş duvarlar arasında, aynı demir parmaklıklar ardında, kah ümitli, kah meyus, kah neşeli, kah hüzünlü günler, geceler, haftalar ve aylar geçirdim.

    "resmi makam işgal eden eşhası" küçük düşürücü sayılabilir, dolayısıyla yeni yeni dava konuları olabilir, sonunda da hapishaneyi boylatabilir endişesiyle artık malum ve meşhur zevatın karikatürlerini çizemiyor, d.p. iktidarını koca göbekli, kalın enseli, dazlak kafalı, balta burunlu bir tiple canlandırıyordum.o günlerde burun, hele büyük koskocaman bir burun basın savcılarını çok rahatsız ediyordu.

    asıl kıymetli silahlarımı, bazılarının afyondan, esrardan, eroinden daha tesirli, zehirli birer nesne saydıkları kalem ve kağıtlarımı bana bırakmışlardı.

    başım üşürse nezle olurum; bu bakımdan saçlarımı muhafaza edebilmem için bir rapor yazıldı.

    orhan birgit'te hem avukat olarak vekaletnamem var, davalarıma girer çıkar, hem de gazetemin yazı ailesinden... avukatların müvekkilleriye mesai saatleri içinde her zaman görüşmelerinin kanuni bir hak olduğunu biliyorum, fakat anlaşılan emir baladan.

    alelade bir hakaret meselesi olmaktan ziyade dp ve chp'nin temsil ettiği iki zihniyetin, iki ahlak anlayışının muhakemesi olarak ele alıyorum.bu dava tek bir hakaret fiilinin davası değil, ancak tarafların mensup bulundukları zihniyetin davasıdır.""

    kitapta ayrıca kore savaşındaki bir gemide eşcinsel türk-amerikan cinsel ilişkisinin fotoğrafının elden ele gezmesinden duyulan rahatsızlıktan dolayı, muhtemelen aktif eşcinsel amerikalıya tecavüz edilmesini, yalvar yakar savaşa devam etmek için izin alınmasını ve savaş sona erince hapis cezalarını ifa etmeleri ile ilgili çok eril bir dile anlatılmış bir anı var.

    bunun dışında karaborsacılık kanunu çıkarıp ihbarların mükafatlandırılmasından dolayı mahpusa düşmüş insanlar var. ya da esrar bulundurmanın içmenin çok ağır cezalarla sonuçlandığı tuhaf mahkumiyetler var. bir de her gelir düzeyinden bir yığın gayrimüslim mahkum var. hapishanenin neredeyse yarısı gayrimüslim. 1960 öncesi gayrimüslim vatandaşlar için çekilmez bir ülke olmuş olmalı. işin üzücü yanı anlatıcının onlara bakışı da pek insancıl değil.
  • demokrat parti zamanında 18 ay hapis yatan, 1960 sonrası ise kurucu meclis üyeliği ve milletvekilli yapan karikatürist.
hesabın var mı? giriş yap