• 1954 yapimi herbert biberman filmi. new mexicodaki bir cinko madenindeki sendikalasmayi akabinde 15 ay suren grevi konu alan film bi cok tartismaya yolacmis. yonetmen ve oyuncular red baitingden nasibini almis ve film distributorlerden de boykotunu alinca 1970lerin ortalarina kadar amerikada gosterime girememistir.
  • sözleri de şöyle olan rolling stones şarkısı :

    lets drink to the hard working people
    lets drink to the lowly of birth
    raise your glass to the good and the evil
    lets drink to the salt of the earth

    say a prayer for the common foot soldier
    spare a thought for his back breaking work
    say a prayer for his wife and his children
    who burn the fires and who still till the earth

    and when i search a faceless crowd
    a swirling mass of gray and
    black and white
    they don't look real to me
    in fact, they look so strange

    raise your glass to the hard working people
    lets drink to the uncounted heads
    lets think of the wavering millions
    who need leaders but get gamblers instead

    spare a thought for the stay-at-home voter
    his empty eyes gaze at strange beauty shows
    and a parade of the gray suited grafters
    a choice of cancer or polio

    and when i search a faceless crowd
    a swirling mass of gray and
    black and white
    they don't look real to me
    in fact, they look so strange

    lets drink to the hard working people
    lets think of the lowly of birth
    spare a thought for the rag taggy people
    lets drink to the salt of the earth

    lets drink to the hard working people
    lets drink to the salt of the earth
    lets think of the two thousand million
    lets think of the humble of birth
  • oyuncuların amatör oldukları aşikar olan filmdir. bu filmin içeriğini gölgede bırakmamaktır. filmde asıl problem bence, filmin yapıldığı tarihte normal sayılabilecek bir kusur, verilmek istenen mesajın göze sokulması. bu problem filmin etkisini azaltıyor. ancak mccartyciliğin had safhada olduğu amerika' da böyle bir filmin yapılması bile gövde gösterisidir diyebilirim. amerika' daki işçi mücadelesinin çıkmazı sendikalizm de filmde sırıtmaktadır. yönetmenimizin cesaretine, inancına tam puan, filme ise geçer not diyorum
  • isa'nın dağda öğrencilerine vaaz verirken söylediği bir istiare: "yeryüzünün tuzu sizsiniz. ama tuz tadını yitirirse, ona tekrar nasıl tuz tadı verilebilir? artık dışarı atılıp insanların ayakları altında çiğnenmekten başka bir şeye yaramaz." matta 5:13
  • herbert j. biberman'ın yönettiği filmdir. 1954'te kristal küre'yi vernye druz'ya ile paylaştı.
  • wim wenders'in sebastiao salgado üzerine çektiği belgesel film.
  • --- spoiler ---

    wim wenders 2014'te cektigi, salgado'nun o her daim insani arayan, insanin icine bakan tarafinin zamanla nasil eridigine, gozlerini bizden nasil kacirdigina, onun yerine insan eli degmemis her yere ve her seye yoneldigine sahit oldugunuz belgesel.

    muthis bir adamin, fotografi hayat arayisi olarak goren bir gezginin, dunyayi ucundan da olsa degisirebilecek bir ciftin, ve de insanin ozundeki vahsetle yogrulmus karmasikligin etkileyici/sarsici/dusundurucu hikayesi.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    salgado ve kaşif/fotoğrafçı kimliğini son derece başarılı ve akıcı bir şekilde yansıtmış 2014 yapımı belgesel. kuzey brezilya bölümünde duygulanmamak elde değil. hem tutku derecesinde fotoğraf sanatına bağlı olup hem deklanşöre her bastığında sosyal bir sorunu gözler önüne seren bu adamın; aile yaşantısını ve sonradan iş arkadaşı olan oğlunun gözlerinden de görmek güzel insanların var olduğuna inancımı depreştirdi. bütün o mono tonlu fotoğraflar derin bir düşüncenin ürünü. karşıdaki insan o anı fotoğrafçıya sahiden hediye etmiş 40 yıl boyunca.
    --- spoiler ---
  • açlığı, sefaleti, katliamı, savaşı siyah-beyaz fotoğraflarla tokat gibi yüzümüze vuran sebastião salgado belgeseli.
    "türümüzün ne kadar tehlikeli olduğunu görmek için bu fotoğrafları herkes görmeli.”
    belgeselin kısa bir özetini spoiler olarak aktarıyorum.

    --- spoiler ---

    the serra pelada- brezilya’nın bu altın madeni’nde çektiği fotoğraflarla tanınmaya başlayan salgado bu çukurdaki manzarayı görünce insanlık tarihinin, piramitlerin, babil kulesinin yapımını hayal ettiğini söyler. makine sesi yoktur. sadece 50 bin kişinin gürültüsü .
    çalışanlar köle değildir. üniversite mezunları bile vardır içlerinde. onlar altın bulmanın kölesi olmuşlardır. . ve en ünlüsü

    salgado’nun gördüğü farklı kültürlerden iki örnek özellikle ilgimi çekti.

    * gittiği yerlerden birinde saragura yerlileriyle tanışır. çok içen ve bir o kadar da dindar olan ve zamanın adeta çok yavaş akıyormuş gibi yaşandığı bu topluluktaki lupe( soldaki lupe ) adında genç bir kadınla arkadaş olur. genç kadın yakışıklı fotoğrafçımızın tanrı olduğunu düşünür. nedeni de şudur: saragora inancına göre tanrı, isa kılığında tekrar dünya’ya dönüp insanları gözetleyecek ve kimin cennete gideceğine karar verecek.

    * brezilya’nın kuzeydoğusunda bebek ölümü çoktur. vaftiz bile edilmeden ölüyorlardır. vaftiz edilmeden ölen çocukların cennete gitmeye hakkı olmadığına inanılır. çocuklar “limbo” denilen bir boyutta kalır. eğer çocuk gözleri kapalı ölürse, vaftiz edilmiş demektir. eğer öldüğünde gözleri açıksa yolunu bulabilsen diye gözlerini açık bırakırlar. yoksa sonsuza kadar boşlukta dolanır.
    84-86 yıllarında afrika’nın sahel bölgesinde sınır tanımayan doktorlar’la çalışmış. açlığı belgelemeye çalışmış.. . bir aile su bulmak çok zor olsa da inançları gereği ölüler yıkanırdı. .

    94-95 yıllarında yugoslavya’da bulunan yönetmen srebrenitsa katliamı’nı da fotoğraflamış ve insanoğlunun vahşetini gözler önüne serer

    ruanda’daki felaket son yolculuğu olur.
    “oradan ayrıldığımda artık hiçbir şeye inanmıyordum. insanlık için bir kurtuluş olduğuna inanmıyordum. böyle bir şeyden kurtulamazdınız. yaşamayı hak etmiyorduk... “
    “kaç kez gördüklerime ağlamak için makinemi fırlatıp yere kapandım?” . ruanda ruanda2

    daha sonra belgesel fotoğrafçılığını bırakıp doğa ve manzara fotoğrafçılığına başlar.
    galapagos’a gider.
    “vaktinde darwin’in gördüğü şeyi benim de görmem gerekiyordu .
    “aynı türler farklı ekosistemlerde farklı yöne evriliyordu.
    "şu iguana nın pençesine bakınca ellerini korumak için pullu zırhlar geçirmiş bir ortaçağ şövalyesi aklıma geliyor. pençesinin kemik yapısına bakınca da iguananın benim kuzenim olduğunu görüyorum. aynı hücreden türemişiz.”
    “anladım ki ben de bir kaplumbağa ,bir ağaç veya çakıl taşı kadar bu doğanın parçasıydım. “ . .
    fotoğraf makinesinin lensinden ilk kez kendini gören bir goril

    sibirya yerli halklarından -30 derecede yaşayan nenetler. 6 bin ren geyiği ile durmadan göç eden 18 insan. gümüş tilki kürkünden bot giyerler. ve uyurken bile çıkarmazlar .

    dünya’nın diğer yarısında gördüklerine göre iyimser bir tabloyu amazonda gördü. amazondan yerli bir halk gerçek bir cennete yaşıyorlar. kadınların da erkeklerin de 4 eşi olabiliyor .
    yerlilerle yaşarken, yerlilerden biri çakısını çok beğenmiş ve ona vermesini istemiş. ama o bölgeye girerken milli yerli vakfı yerlilerin saflığını korumak adına onlara hiçbir şey vermemesi gerektiğini söylendiğinden, veremeyeceğini söylemiş. yerli de giderken çakıyı uçaktan atmasını, uçağun rotasını takp edip çakıyı bulabileceğini söylemiş...
    bütün kariyerinde ona yardımcı olan eşiyle birlikte genesis kitabını çıkarmışlardır. belgeselde eşi ve oğlu da oynamaktadır.

    --- spoiler ---
    edit: ekleme
  • ing. ortalama*, çalışkan adam veya kişi.

    (bkz: ordinary man)
hesabın var mı? giriş yap