*

  • 1973 yılında cerrahpasa tıp fakültesi bünyesinde kurulmus olup,ilk mezunlarını 1979 yılında vermistir.daha sonraları 1982 lere gelindiginde edirne nin girisinde bulunan bugünkü yerine tasınmıstır.gel zaman git zaman git gide büyüyen hastanesi,dediklerine göre balkanların en büyük hastanesi olmus meyerse.neyse en sonunda da yani ta 1999 yılında geri kalan bölümleri de acılarak daha bir serpilmistir.

    egitim olarak bilinen klasik bir tıp fakültesi,fakat bu yıl yapılan egitim müfredatı degisiklikleri ile cok saglam bir programa gecicek olması gelecek yeni kusaklar icin büyükfırsat.nerden biliyorsun derseniz,valla ben de yapanların arasındaydım ordan biliyorum.tavsiye edebilirim artık gönül rahatlıgıyla.

    ha sehir konusunda pek birsey diyemeyecegim,söyleyince canınız sıkılır,üzülürsünüz,ama yine de seveni vardır,olurda düserseniz beliki seversiniz.
    (bkz: edirne)
  • kantini, acil servisteki bayat pogacalari, on tarafi ile sabanci kultur merkezi arasinda kalan oturmalik-yayilmalik cimenleri, ogrenim kredisi yatmis mi diye surekli ziyaret edilen atm'leri, ek binalari birlestiren garip tunelleri, garip yonetimi ve doner sermaye anlayisiyla meshur medikal ogretim merkezi. universitenin* en yuksek puanli bolumudur, gullapoglu yerleskesi'nde yer alir. tem'den edirne'ye giri$te ilk goze carpan otuz senelik ve miyadini coktan doldurmus binasiyla goze carpar.

    (bkz: yeni baslayanlar icin trakya universitesi)
  • trakya universitesinin belkide en $ansli bolumu diyebilirim .rektorler genelde bu fakulteden cikar okulun butun paralari bu bolume akar gider yalan olur diger butun bolumlerde sikintilar varken bu bolum onlara nazaran daha rahat ve huzur icinde ya$ar (kendi sikintilari da elbette olacaktir).tam bilemedigim bir ba$ka bilgide trakya universitesinde butunleme sinavi olan tek bolumdur .diger bolumlerde ne bir yaz okulu nede butunleme sinavi uygulamasi mevcuttur .yinede bir $ans onlar icin .
  • (bkz: trakyatip)
  • bu sene entegre sisteme geçmiş,garip bir sisteme dönüşmüş,bu seneki dönem 2'lerin sınıfta kalmaları durumunda ne olacak sorusuna cevap alınamayan tıp fakültesi..
  • trakya tıp fakültesi dergisinin 24. cildi yani 2007 aralık sayısında 240-243 sayfalarındaki olgu bildirimiyle bir çay bardağının girdiği yeri göstererek beni benden alan ve oha dedirttiren fakültedir. cerrahlarını da takdir ediyorum burdan, o adamı ameliyat ettikleri için. ben olsam yapmazdım o ameliyatı. galiba bu yüzden doktor olamadım.
  • temel bilimler(ilk 3 sene) hocalarının tamamen komplekslerine göre geçip kalma durumunuzun belirlendiği okul. bir sene önce 59,45 ile öğrenci geçiren bir sene aynı durumdaki öğrenciyi bırakan, sınav kağıtları yanlış okunan ya da okunmayan okuldur. insanı doktor idealizminden soğutur
  • kingdom hospital.

    şu gezegende bir sağlık ocağını bile kendisinden daha güvenli bulduğum tek fakülte. iyi doktorlar vardır, iyi hemşireler vardır, ben görmedim ama mutlaka vardır. hepsi kötü diye genellemiyorum. sadece bana denk gelmemesi şanssızlık. ama nasıl şanssa bir kere mi denk gelmez? en azından hematoloji, kardiyoloji ve yoğun bakımda yoktu. zaten bir daha uğramadık zira babamda hastane fobisi oluştu sayelerinde. özel oda diye iteledikleri odalar o kadar temizdi ki kapmadığımız mikrop kalmamıştı.

    başka hiçbir fakültede, hiçbir hastanede ben buradaki gibi bir kasvet görmedim. geçenlerde edirne'ye gittim, baya değişmiş. bahçesine cafeler falan açılmış. ama benim gözümde hala kingdom hospital. insanın ölesi geliyor zaten girince. hasta bakıcıları ayrı bir sorun. yoğun bakım hastalarına kötü davrandıkları herkesçe bilinir ama kimse kılını kıpırdatmaz.

    babam 2003 gibi buradaki şahane doktorların yanlış tedavisi sonucu kalp krizi geçirmişti. hiç unutmuyorum yoğun bakım hastalarının yakınları sırayla gece alınan kanları tahlile götürüyorlardı. neden bu işi bir hastane görevlisi yapmıyordu bilmem. bir gece ben götüreyim dedim. odadaki herkes yaşlı teyzeler. zaten kanların gideceği yer bildiğimiz gotham city. gudubet koridorlar, garip insanlar. insan yarı yolda yaşama isteğini kaybediyor.

    aldım elime kanları. adı neyse artık o şeyin, üzerinde bir sürü tüp kan. hepsinde hastaların adları yazıyor. asansöre bindim, bir hasta bakıcı sedyeyle geldi, "abla iki dakika asansörü tutsana geliyorum" dedi. iyi dedim. ama sedyedeki adamın üstü tamamen örtülü. "ölü mü lan bu" diye kendi kendimi yiyorum asansörde. etrafta çıt çıkmıyor, saat sabaha karşı bilmem kaç. o sedyedeki çarşaf milim kıpırdasa ben mecaz değil gerçek anlamda altıma yapacağım. korkudan vücudum zangır zangır titriyor. bir yandan "aman canım ölüyse ölü, dirilecek hali yok ya" diyorum. sonra "ya dirilirse? ya öldü sanıyorlarsa ama aslında ölmediyse? neydi lan yılanın adı? hani adamı ısırıyordu da öldü sanıyorlardı ama ölmüyordu, hani hikayesi bile vardı?!"

    adamın ayakları asansörün dışında, kapı kapanmasın diye öyle bıraktı. ayaklarına bakıyorum, çorap var. ölü olsa çorap olmazdı her halde diyorum. çarşafa bakıyorum inip kalkmıyor, nefes almıyor. ya da alıyor mu? sanırım o 2-3 dakika hayatımın en uzun dakikalarındandı. sonra geldi hasta bakıcı.

    - sağol abla.
    - bu hasta??? -ölü mü dersem ve yaşıyorsa duyar diye korkudan el kol hareketleri yapıyorum salak salak. ne kadar düşünceliyim-
    - ne olmuş abla hastaya?
    - işte şey mi?
    - ney?
    - ....
    - haaa ölü değil abla o uyuyor. yaşlı o çok ağır işitir konuş konuş sen. servisi değişecek de ondan götürüyorum. gözüne ışık gelince homurdanıyor diye örttüm.
    - (iç ses) be pezevenk baştan söylesene! bu saatte servis mi değişir lan!!!
    - (dış ses) hııı ben de korktum
    - ölüden korkma diriden kork abla eki eki
  • bünyesinde gerçekten iblis diye tabir edilebilecek hocalar barındıran tıp fakültesidir.
hesabın var mı? giriş yap