• tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında
    acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında
    dizeleriyle beni hem kendine hayran bırakmış hem de mahfetmiş, beni benden almış bir şarkıdır. kadın yazıyor kardeşim...
  • insanın sıkıntılarından kaçıp kurtulmak için yaptığı göçlere ya da kısa süreli ferahlama çabalarına gönderme bir sezen aksu şarkısı

    söz-müzik: sezen aksu
    düzenleme: erdinç şenyaylar
  • "tebdil-i mekanda ferahlik yokmus aslinda
    acinin yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslinda"

    diyerek kavafise kafa tutmus,

    bu sehir arkandan gelecektir demekten de beterini yapmis, sehirden cikip ülkeleri asarak tüm bir dünyayi kisinin pesine takmak suretiyle, perdeyi yikip viran eylemis sezen aksu sarkisi.
  • mehmet ali uysal'ın projesinin adı.
  • sezen'nin bahane albümünün en güzel şarkısı belki de,sezen aksu'nun yorumu da zirvelerde gezmektedir bu şarkıda...bazen öyle bir kırılırsınız ki neresinden baslasınız kolay olmaz hayat bu yüzden kendimizi kandırmaya gerek yok tedbili mekan falan aramayı bırakıp şöyle bi içimizi temize çekelim....
  • bünyeyi dinledikçe ters yüz edebilen sezen aksu şarkısı..

    "nereye gitsem yanımda götürüyorum çilelerimi;
    valizimde taşıyorum; keşkelerimi, bilelerimi...
    havalanmıyor,oyalanmıyor ruhum ne çare..
    üstüne hasretle dolduruyorum filelerimi.."

    (geçtiğim onca yoldaki, bütün sokak lambalarının ışığı akıyor üzerimden şimdi... kaçtıklarım da benle birlikte içimde geliyor hep; kontrol edemiyorum; arkasından su dökemediğim gibi yitirdiğim benliğimin... bir şey olsa halbuki; tek bir parıltı görsem tünelin öbür ucunda.. ben miyim bu kadın diyorum her sabah; bu yüzünde yalandan, yapıştırma bir gülümsemeyle; etrafta kendinden emin bir edayla dolaşan kadın ben miyim gerçekten? içimden taşanları bir tek ben mi görüyorum; bir ben mi farkındayım her şey dipte; dalıp çıkarmaya gücüm yetmiyor.... neyi özlediğini bilemeden özleyip kahrolan kadın, ben miyim bu?...)

    "neresinden başlasam eskisi gibi kolay olmuyor;
    kelimelere itimadım kalmadı;
    işim çok zor...

    iri yarı, kötü kalpli, boyalı, geçkin kadınlar gibi;
    dil, çöplerini naylon torbalarında saklıyor..."

    (bir zamanlar; tek derdi sıkıntısı başkalarıyla olan bendim... kendisiyle sorunu olan insanları anlayamayan da.. bir camdan; başka bir şehrin ışıklarına bakıp da çocukluğuna ağlayan; hayatını artık sevemeden; önünü göremeden yaşayan kim; bilemiyorum şimdi.. sızlayan yerlerime ne iyi gelecek; kim kurtaracak beni kendimden; bu bitmeyen buruk tattan... hiç bir şeyi bilemiyorum.. bilmiyorum. ölümü biliyorum bir tek; alıp da geri vermeyen ve sabit olan, değiştirilemeyen tek şeyi... gidenleri fazlaca özleten; içimi acıtan...

    şimdi, kimselerin söyledikleri gerçek gelmezken; hayata dair kendi bıkkınlığım dışında sahici olan bir tek şey göremezken; sıkılıyorum konuşmalarımın bomboşluğundan artık.. aradığım kişiye şimdi ulaşılamıyormuş meğerse... insan kendi numarasını arayınca meşgul sinyali çalıyormuş; meğerse...)

    "tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında....
    acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında...."

    (yaşamadan anlayamayan o koca güruhun bir parçasıyken ne güzeldi hayatım.. sen yokkenden az evvel; yani sen varken ama ben benken...

    kaybeden ben miyim?

    bunu bilmiyorum; sadece koskoca yalnızlığım ve içinde senden kalan bir kaç ayak sesi; bir kaç öksürük; zaman zaman kulağıma belli belirsiz çalınan ismimi seslenişin yankıyan bir evim var şimdi... bir de ben.. bu eve dayanamıyorum artık; bunu sana söylediğimde arkanı dönüp gitmeseydin keşke... keşke.)

    "soranlara "eh işte idare ediyor" dersin;
    iyi niyetli değilseler üstü kapalı geçersin..
    dilersen ara beni ya da yaz bana arada bir iki satır;
    ya da yazma ne bileyim hani tutarsa tersin...

    (geçip giden her günle; kararan her akşamüstüyle kendimden az daha uzaklaşarak; artık hayatını nereye götüreceğini; kime vereceğini bilemeden yaşayarak seni özlüyorum.. ama sana "gel" diyemiyorum... her şey o kadar boş geliyor ki; kendimi kaldırıp atsam; kafamı klozete soksam; yollara düşüp divane olsam..

    hep soracaklar;

    'o nasıl?'

    sen de hep aynı cevabı ver ben yokken; 'iyi' de...

    her günüm birbirine benziyor; soran olursa hep "iyi" diyorum.. "yorgunum sadece"

    onları inandırıyorum ama kendimi inandıramıyorum.....)
  • zaman zaman tebdili mekan kendi kalbinden çıkıp, başka bir kalbe gitmekle gerçekleşir. onun kalbinde kendini görürsün, o kalbine eğilip baktığında; sende kendini görür. ne tatlı rüzgarlardır esen..bazen de kimse yerini değiştirmez, içindeki mezarlıklarda gezinir durur herkes.
  • bu şarkıyı söylemeden bir sene önce sahnede sinyalleri verilmişti aksu tarafından bir konuşmasında.

    "sen gittiğin yere kendini de götürüyorsan tebdili mekanda nah ferahlık vardır..."
  • abartılı bir laf geliyor hazır olunuz: iddia ediyorum ki şu fani dünyada mutluluğu tebdili mekanda arayan insan kadar zavallı insan yoktur. zavallı olmayınız. mutsuzsanız; büyük ihtimalle bulunduğunuz yer yüzünden değil, kendiniz yüzünden mutsuzsunuz. ille de bir şeyler yapmak istiyorsanız antidepresan alınız, saçınızı boyatınız, arkadaşlarınızla buluşunuz. ama mümkünse oturduğunuz yerde oturunuz. bol fotoğraflı gezilerinizle taciz ettiğiniz zavallı şehirlerin yakasını artık bırakınız, şehirler zannettiğiniz yerler değil.
hesabın var mı? giriş yap