• wrath of the grapes, filmi çekiliyor fakat baştan mı çekiliyor yeni mi çekiliyor çıkartamadım
  • grapes of wrath. sessiz sinemanin en zor sorularindan biriydi eskiden. ayrica babylon'dan su anda aldigimiz bir bilgiye gore, grapes of wrath 1996'da israil'in guney lubnan'da yaptigi bir askeri operasyonun adiymis.
  • --- spoiler ---
    oklahoma'dan kaliforniya'ya, iş bulabilmek, geçinebilmek ve yaşayabilmek için verilen sefil bir mücadele anlatılır. yol boyunca hamile olup da konakladıkları bir yerde doğuran rosa sharon'ın açlıktan ölmek üzere olan, bitkin bir adama "anne sütü"nü verişi, romanın en etkileyici bölümüdür. -the end-
    --- spoiler ---
  • director john ford
    tür:drama, yol filmi, sosyal drama, americana, aile dramı
    anahtar kelimeler: güç,ipotek,kuraklık,çiftçi,otostopçu,evsiz,göçmen,cinayet, iş,istihdam,lider, hapishane,işçi,grevci,aile trajedisi.
    setler: california, dust bowl, oklahoma, down on the farm, dustbowl, 1930ların büyük bunalımı
    yapım:20th century fox
    john steinbeck'in pulitzer ödüllü romanından uyarlama
    henry fonda, cinayetten hüküm yemiş eski mahkum (tom joad), oklahoma'daki evine döner.
  • kölelik sonrası abd'nin hangi temeller üzerine oturtulduğunu gayet leziz anlatan başyapıt niteliğindeki roman. beynimde, okurken sürekli dinlediğim silk road albümü ile birlikte yer ettiği için ayrıca lezzetlidir.
  • sonradan kabaca route66 olan guzargahin, nasil amerikan ruyasinin baslangici oldugunu gosteren kitap. ayrica kaplumbagali alakasiz kisimlara dikkat cekilmesi gereken kitap.
  • herkes bu kitabı okumuş olsaydı bazı şeyler çok daha farklı olurdu diye düşündüren kitap. 600 küsür sayfa kitap nası nefes almadan bitti anlayabilmiş değilim.
  • politzer edebiyat ödülü alan eser.john steinback in betimlemelerle anlatımı güçlendirdiği ve sürükleyici kıldığı,değindiği noktalarla evrensel nitelik taşıyan 30 bölümden oluşan,585 sayfalık eseri.2. basımına sahip olduğum için kendimi şanslı hissetmeme sebep veren eser...
  • steinbeck'in insanin suratinda patlayan gercekciligini severim ben cok. alin iste, okuyucunun onunde cirilciplak soyunmaktan cekinmeyen ve anlattigi her hikayeyi sacmasapan bir duygusallık batagina dusmeden yurege dokunan bir tonda soyleyiveren bir yazar! unutamadigim romanlardan biridir bu. nasil ve hangi kosullar altinda okudugumu bile cok iyi hatirliyorum. kaliforniya’ya dogru acilar icinde ilerleyen o kamyonun ustunde ben de varmisim gibi okudum butun hikayeyi; portakal kokusunu bile duydum sanki.
hesabın var mı? giriş yap