• tablo üzerinde x-ray ile yapılan bir inceleme sonucunda ressamın, kadının arkasındaki duvara ilk önce bir harita çizdiği anlaşılmıştır. daha sonra bu haritanın üzerinden tekrar boyayla geçerek, duvarı boş resmetmeyi tercih etmiştir. bunun sebebi o dönemde mutfakta bir tablo asılı olmasının mantıklı bulunmayacağının düşünülmüş olmasıdır belki de. bu eser rijksmuseum'da sergilenmektedir.
  • tablonun orijinal adi melkmeisje'dir. pencerenin onunda durmus, bir kaptan bir kaba sut bosaltan, sari elbise uzerine beyaz onluk giymis, kaba saba, elma yanakli, tipik flaman koylusu gorunuslu bir kizcagizdir resimdeki. oldukca ufaktir resmin boyutlari, muzede arayip tarayip cucuk kadar bir seyle karsilasinca insan biraz bozulur.
  • johannes vermeer e ait cok unlu bir tablo. amsterdam rijksmuseum da bulunmaktadır. peynir yapan ve canaga sut doken bir kadin resmidir. isık sol taraftaki pencereden gelir resme.
  • tablo müzede 2. katta bulunuyor.. önü her daim kalabalık--şu an ordan yazıyorum--tablonun boyutları ufak ama resim çok etkileyici. kadının arkasında yerde duran kutu, bir ayak ısıtıcısıymış.
  • resimseverin kutbu.

    odanın diğer yanından çeker kendine, duvarla garip bir ilişkisi vardır, vermeer duvarı da çizip, örüp gidivermiş gibidir. o odaya bomba düşse öyle kalacak sanılır.

    biraz daha yaklaşınca sütün sesini, suya göre nasıl da yumuşak usulca aktığını duyarsınız. odanın duvarlarına uzanıp dokunasınız gelir, hayalinize 17. yüzyıldan hollandalı bir duvar ustası düşer.
    sonra dikkatinizi kızın güçlü, beyaz kolları çeker; merdiven altında bir saman yatak, tahta bir çift ayakkabı, güneşle birlikte uyanmak.

    bildiğim en devrimci resimdir, zamanın başından beri o odadan; huzur ve mutluluğun o duvarların arasında bir yerlerde saklı olduğunu haykırır durur.
  • resim incelemeye yeni başladım. bana basit bir resim gibi gelen resimlerin arkasında adeta bir kültür yatıyor. mesela sütçü kız. ilk bakışta günümüz izleyicisi için özellikle türkiye yaşıyorsa son derece sıradan gelebilir. nedir yani kadının birisi süt dolduruyor bir tabağa. evet bence de öyle.

    ama zamanında yani 17.yy hollandasında eve alınan hizmetliler mutfak başta olmak üzere evin bir çok işini yaparmış. öyle olunca da ister istemez evin her köşesinde sıkça görünür ve evin "aile" huzurunu kaçırabilirmiş. neden çünkü erkekler.

    15.yydan beri hizmetçiler tutkunun, cinsel arzuların, kaçamakların simgesi olagelmiş. bu resimde kullanılan bazı öğeler de bize resmin o kadar da masum olmadığını gösteriyormuş.

    en göze çarpanı kadının sağ tarafında duran ayak ısıtıcısı.(bundan benim de ihtiyacım var. güzel teknoloji.) ayak ısıtıcısının manası kadınların cinsel isteklerini göstermesiymiş. hangi yönden, hani ayak ısıtıcısını ayağımızın altına koyuyoruz da oradan yükselen hava bacaklarımızdan süzülüp yukarı doğru çıkıyor ya. işte o yüzden.

    ayak ısıtıcısına atılan kömürlerde işte kadının ailesine olan düşkünlüğünü gösteriyormuş. çünkü ayak ısıtıcısı kömür olmadan çalışmaz. kömürü atan kim erkek. yani diyor ki eğer sen benim kutuma kömür koyarsan bende onu ısıtır sana istek duyarım, ısınırım.

    bunlarla birlikte bazı yorumculara göre ayak ısıtıcısı tamamen pratik amaçlarla da resime koyulmuş olabilirmiş. kadının süt doldurmasına ve odanın beyazlığına bakarak oranın kiler tarzı soğuk bir yer olduğu kadının peynir ya da tereyağı yapması için ayak ısıtıcısına ihtiyacı olduğu gibi.

    ancak resimdeki diğer detaylar bu yorumdan bizi uzaklaştırıyormuş. ayak ısıtıcısının 2 yanında delft çinilerine işlenmiş gravürler var. bunlardan soldaki aşk tanrısı erosu, diğeri de oklu bir adamı yansıtıyormuş. tahmin edeceğiniz üzere bunlar da cinselliğe dair vurgu.

    bunlarla birlikte kadının sütü boşalttığı kabın ağzının genişliği de tabi ki kadınları özellikle de bu işlerin erbabı kadınları simgeliyormuş.

    yani anlayacağınız zamanın hollandları bildiğiniz sapıkmış. şu resme bakıp hallenmek efendim türlü türlü çağrışımlar yapmak, günümüz insanı için çok zorlama olur. ama tabi ki imkan meselesi de var.

    resmin daha anlatılacak çok şeyi var. işte kadının yüzündeki ifadenin ne olduğunun anlaşılamamasına atıfla resimde mona lisa effect olduğu. kadının düşünceleri. kollarının beyazlığı ve vücudunun büyüklüğüyle dönemin arzulanan kadını olduğunu, ekmeklerin üzerindeki susamların bilmem ne manaya geldiği gibi.

    yani koca bir derya. ama bu kadarı ortalama bir sanat için yeterli diye tahmin ediyorum. bu arada hollandlar resmin sahtesinin bu denli yaygın olmasından çok şikayetçiymiş. sahtesi derken eminönünde satılan sahtelerden rahatsız değil adamlar. diyorlar ki kopyasını yapın ama lütfen düzgününü yapın. hatta bu sebeple de resmin çok yüksek çözünürlüklü halini başta vikipedi gibi ünlü sitelere ve müze sitelerine vermişler. resmin piyasadaki sarımtırak versiyonu yine de hala orjinal resim gibi anlaşılabiliyormuş. hatta resmin gerçeğini görenler büyük şaşkınlığa uğruyormuş.

    neyse efenim. başka bir resimde buluşmak üzere esen kalın.
  • süt boşaltan kadın the milkmaid / johannes vermeer

    incelemesini okuduğumda bayağı şaşırdığım eserdir. çünkü bana çağrıştırıği seylerle arasında cok fark var. ben resme bakınca tum odağıyla işini yapan, hafif düşünceli fakat huzurlu bir kadın görüyorum. fakat dönemi bazında değerlendirilince bu tablonun cinselligi çağrıştırdığını görüyoruz. siz de cok şaşırdınız değil mi? buyrun başlayalım.

    ressam johannes vermeer’ın 1657 yılında barok dönemi hakimken yaptığı fakat daha cok rönesans esintileri içeren bir resimdir. kendi hizmetçisi resmettigi düşünülür. yüzünün ifade edilis sekli barok, ışığın kullanımı ve pencere varlığı da (pencere rönesans dönemi eserler de sıklıkla görülür) rönesans anlayışını gösterir. kadinin üzerindeki mavi ve kırmızı renkler ise meryem ana resmedilirken kullanilan renkler gibidir. bu da masumiyeti, saflığı belirtir. kadinin yuzune vurgu yapilmasi ve ifadesi de bunu niteler tarzdadir. fakat gelin gorun ki baska ifadeler de tam tersini gösterir. dönemin anlayışına göre hizmetciler sadece maddi durumu cok yüksek olan insanlarin yanında çalışır. calisanlar da bi fantezinin, cinselligin yansimasidir. (bir cok kitap, tablo da görülür) ayni zamanda kadının kollarinin acik olmasi, vücut hatlarının belli olmasi ve sutu yavaşça dökmesi de bu fikri destekler. supurgeliklerin uzerinde de ask tanrisi 'cupid' yer alir.

    son olarak sağ altta duran kutu, johannes vermeer’in yaşadığı dönemde, ayak ısıtıcısı olarak kullanılırdı. alt kısımdaki kaseye köz konulur, ayaklar üste yerleştirilirdi. bu nesne resimlerde, genellikle kadının şehvetini çağırıştırır.

    peki tüm bu tasvirler bakanin art niyetinden mi kaynaklaniyor sizce? tabii ki de değil. vermeer’ın döneminde git gide yükselen dini baski nedeniyle eserlerde cinsellikten bahsedilmesi yasaklanmistir. buna karşı çıkan bir cok ressam gibi o da cinselligi resmetmekten çok ima etmiş, gizli ögelerle anlatmıştır. sizce de biraz fazla gizli olmamis mi?
hesabın var mı? giriş yap